En Sıcak Konular

Kaç tane PKK var, kim destekliyor?

15 Haziran 2007 09:24 tsi
Kaç tane PKK var, kim destekliyor? Ortadoğu uzmanı yazarlardan Cengiz Çandar bugün iki soruyu gündeme taşıdı: Kaç tane PKK var? Terörün dış desteği Kuzey Irak mı, yoksa Batı Avrupa mı? Hangisine yoğunlaşıp politika belirlemek gerekiyor? İşte Çandar'ın dikkat çekici analizi...

Cengiz Çandar'ın köşe yazısı

Terörün dış desteği Kuzey Irak mı, Batı Avrupa mı

Kuzey Irak'a askeri operasyon ihtimaline ilişkin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın koyduğu nokta, tartışmaları dindirmemişe benziyor. Türkiye, bir  yandan bir seçim ortamına girmiş olduğu için, "siyasi iklim"in özelliklerinden yararlanmak isteyenler, başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Deniz Baykal, "savaş tamtamları"nı çalmaya devam ediyor.

 

Başbakan'ın yurt içinde ve yurt dışındaki "PKK'lı terörist" miktarlarına verdiği ilk "aritmetik" bilgileri, daha sonra değiştirmesi, polemikleri besleyici ve canlandırıcı bir rol oynadı. İstihbarat örgütlerinden edinilen bilgilere dayanarak verilen son rakamlar, yurt içinde 1500, Kuzey Irak'ta 3500 "PKK'lı terörist" unsur bulunduğunu ortaya koyuyor.

 

Kuzey Irak'ın Türkiye'nin içindeki şiddet ve terör eylemleri bakımından bir "lojistik üs" değeri taşıdığı tartışılmaz bir olgu. Ancak, bu olgu, Kuzey Irak'a geniş çaplı bir askeri harekatın zorunlu olduğu anlamına gelmiyor.

Bu tür bir operasyonun "sınır ötesi" niteliği, "Irak ortamı" ve mevcut şartlar göz önüne alındığında, daha öncede işaret ettiğimiz gibi bir "inzibati eylem" boyutlarını aşan, siyasi, diplomatik, güvenlik ve kültürel boyutlar taşıyor. O nedenle, bu konuda esas olan "siyasi irade"dir ve "siyasi irade" isabetli biçimde, terörle baş etmek için "önce içerisi" demiştir.

Peki, Kuzey Irak'a "terörün kaynağını kurutmak için" bir operasyon yapılmasında ne yanlış bir yan var.

 

Şu var:

 1- Böyle bir operasyonun istenen sonucu alma, bir başka deyimle "başarı şansı" hayli kuşkuludur. Kuzey Irak'ın gerek topografyası ve gerekse toplumsal yapısı göz önüne alınırsa, böyle bir operasyonun "3500 PKK'lı"yı avlamak ile sonuçlanacağı neredeyse hayale yakındır.

 2- Bu "operasyon"a Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) yolunu toptan tıkamak ve hatta kapatmak için can atan Sarkozy Fransa'sının çok istekli olduğu dikkatten kaçmamalıdır. Hatta, Türkiye'de son günlerde cereyan eden "mayınlı saldırı"ların arkasında neyin bulunduğunu da kesin olarak saptamak pek kolay değildir. Evet, bunun ardında PKK'nın olduğu söyleniyor ama anlaşılan birden fazla PKK ile karşı karşıyayız.

 3- Son günlerde can kayıplarına yol açan olaylarda, bir-iki istisnası dışında, sıcak çatışmaya rastlanmaması da ibret vericidir. Bu terör eylemlerinde, ABD'nin bile Irak'ta baş etmekte zorlandığı tipten, yeni teknolojinin kullanıldığı, uzaktan kumandalı saldırıların gerçekleştiği dikkat çekiyor. Dolayısıyla, Kuzey Irak'a yönelik bir askeri harekatın, Türkiye'nin Güneydoğu'su, hatta Tunceli civarındaki saldırılara etkili bir karşılık olacağı ciddi olarak kuşku vericidir.

 

***

 

Bu "teknik zorluklar"a ek olarak, Kuzey Irak operasyonunun, Türkiye'yi ABD ve AB nezdinde, yani "kurumsal müttefikleri" zemininde "diplomatik yalnızlık"a sürükleyeceği ayan beyan bellidir. Bunun, Türk ekonomisine getireceği bir "fatura" da elbette vardır. Yani, "Önce güvenlik, ekonomik o kadar önemli değil" söylemi çok doğru bir söylem değildir.

 

Türkiye'nin istediği sonucu alamadan içine yuvarlanacağı, "ekonomik sıkıntı", zaten mevcut "siyasi kriz"e eklenerek, onu daha da ağırlaştıracaktır.

Türkiye, "Irak bataklığı"na saplandığı ölçüde, Irak'ta ve genel olarak bölgede İran'ın "manevra alanı" genişleyecektir. Batı nezdinde "yalnızlaşmış" ve Ortadoğu'da "İran nüfuzunun artması"na yol açmış bir Türkiye politikasının hangi "rasyonel" yanı olabilir.

 

Hükümetin, Türkiye'de "şehit cenazesi" arttırmaktan başka bir somut bir sonuç vermesi pek zor olan bir Kuzey Irak operasyonunun savunulması, bir "demagoji"den ve çirkin bir "seçim yatırımı ve popülizm"den ibarettir. Hükümeti, bu noktadan "köşeye sıkıştırmak" oyunu oynamak, Türkiye'ye ciddi bir kötülük yapmaktan başka bir şey değildir.

 

***

 

Aslında, herşey, Türkiye'nin 2003'te beğensek de, beğenmesek de değişmiş olan "Irak paradigması"na kendisini uyduramamış olmasından ve "eski statüko"ya göre formüle edilmiş "temel yaklaşımı"nı sürdürmesiyle yakından ilgilidir.

 Bugünlerde, birçoklarına ne kadar "aykırı" ve "uygulanamaz" gibi gözükse de, Türkiye''nin Kuzey Irak'a ilişkin yaklaşımı "Kürt önderliği" ile "diyalog" olmak zorundadır. Irak Kürt liderleriyle "diyalog", Türkiye'deki terörü bıçakla kesmez ama Türkiye'de tırmanma eğilimi gösterecek "etnik kökenli" terör iklimi"ni hayli zayıflatır.

Bu çerçevede, Tayyip Erdoğan'ın, örneğin Mesut Barzani ile, görüşmeme tavrı yanlış değildir. "Ben kabile reisi ile görüşmem" söylemi yakışıksızdır ama Erdoğan'ın doğrudan muhatabı Bağdat'taki Irak Başbakanı Nuri el-Maliki ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani olabilir.

 Yine de, Mesut Barzani ve Kuzey'deki Kürt yönetiminin Başbakanı Neçirvan Barzani ile, Tayyip Erdoğan dışında üst düzey yetkililerin "üst düzey diyalog" içine girmesi elzemdir.

 Bu "yaklaşım"ın, bir başka deyimle "yeni Irak paradigması"nı kabule dayalı yeni bir politikanın, kestirmeden Türkiye'nin içindeki "terör olgusu"na doğrudan bir etkisi olmayacak ise de, bu "uzun mücadele süreci"nde mutlaka olumlu izdüşümleri olacaktır.

 Bizim, öncelikle, yurt içinde, tıpkı İspanya'nın, İngiltere'nin "terör olgusu"yla yaşamaya ve mücadeleye alışması gibi, bununla, "Türkiye içinde" bununla yaşamak ve baş etmek konusunda bilinçli ve kararlı olmamız gerekiyor.

Unutmayalım; olan-bitenin,Türkiye'nin AB hedefleriyle de yakın ilişkisi var. Gözümüzü, Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminden ziyade, AB'deki "Türkiye karşıtları" ve onların oyunlarına saplamakta sonsuz yarar bulunuyor...

cengizcandar@referansgazetesi.com

(Referans)



Bu haber 958 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,428 µs