En Sıcak Konular

Kumanda cihazı kimin elinde?

13 Haziran 2007 09:55 tsi
Kumanda cihazı kimin elinde? Başbakan gazetecilerle sohbetinde “terör eylemleri Kuzey Irak'ta değil, Türkiye'de oluyor” diyordu, haklı olarak. Ve ekliyordu: “Kuzey Irak'a müdahale kararı için kime danışacağımızı biliriz. Askere ise her istediğini veriyoruz...R

Kumanda cihazı kimin elinde?

Başbakan gazetecilerle sohbetinde “terör eylemleri Kuzey Irak'ta değil, Türkiye'de oluyor” diyordu, haklı olarak. Ve ekliyordu: “Kuzey Irak'a müdahale kararı için kime danışacağımızı biliriz. Askere ise her istediğini veriyoruz...”

Tayyip Erdoğan'ın bu sözlerini stratejik bir okumaya tâbi tutmak yerine, “kumanda cihazı”nın kontrolünü yeniden ele almak “çaba”sı olarak görmekte fayda var.

Zira kumanda cihazı bir süredir esaslı bir şekilde askerin elinde…

Terör eylemleri arttıkça, cenaze sayısı çoğaldıkça, toplumda infial yükseldikçe, “güvenlik ve asayiş üzerine kurulu bir ruh hali” ve “siyasi hissiyat” öne çıkar ve çıkıyor. Bu ruh hali ve hissiyatın içinden aynı zamanda “güvenlik kurumlarının siyasi hükümranlığı” ürer ve ürüyor.

Nitekim terör eylemlerinin artmasını adeta sadece Kuzey Irak'taki PKK kamplarının varlığına bağlayan askeri bakış, Türkiye'nin dış politikasını, iç politika adımlarını, hatta iç siyasi atmosferini oluşturmuş ve kontrol altına almış durumda…

“Güvenlik kurumları ve güvenlik mantığı”nın öne çıkması üç önemli soruna yol açar:

1. Sorunun, örneğin Kürt sorunu-nun siyasi yönü ya da ekonomik ve uluslararası yönü, yani özü gözden kaçırılır. Bu yönde atılacak adımlara, örneğin yapılacak görüşmelere set çekilir. Siyasi iktidardan gelse dahi bu yöndeki çabalar ihanet adı altında tanımlanır. Ve ülke biraz daha çözümsüzlük çıkmazının derinliklerine sürüklenmeye başlar.

Büyükanıt'ın “aşiret reisiyle görüşülmez” mealindeki sözlerinin adeta ülkenin resmi politik düsturu haline geldiğini hatırlayalım.

Ne var ki o gün bugündür terör artarak devam ediyor.

Diğer bir sorun odur ki, böyle durumlarda asıl soruları soramaz olursunuz. Örneğin kara yollarında bu kadar askerin uzaktan kumandalı bombayla öldürülmesinin açıklamasını isteyemez, bu konuda önlem zafiyetleri olup olmadığını dile getirmezsiniz.

Aslında askerin tüm isteklerinin karşılanmasına rağmen ortada güvenlik uygulamasına ilişkin bir başarısızlık varsa, bunun hesabını siyasetçi askerden sormalıdır, asker siyasetçiden değil. Ama böyle durumlarda ipin ucu geri gelmez bir biçimde kaçar ve sonuçta “askeri bakışın siyaseti ikame etmesi”yle siz sorunu ya da Kürt sorununu değil, Kürt sorunu sizi yönetmeye başlar…

2. Böyle zamanlarda siyasette doğan sıkıntı sadece askeri bakışın hükümranlığı değildir. Siyasi karar hiyerarşisinde de askeri kurum öne çıkar. Ana istikametleri asker tayin eder ve işin acı tarafı kendi verdiği kararların sorumluluğunu siyasetçiye yükler.

Nitekim Kürt meselesi ve terör hadiseleriyle ilgili olarak asker sorunun kaynağını ve çözümü ilan etti. İstikamet: Kuzey Irak… Araç: Operasyon… Hedef: PKK ve Barzani…

Hükümet şimdi askerin tayin ettiği bu politikanın önünü açmamakla suçlanıyor. Değil mi ki, asker “siyasi direktif bekliyoruz…” diyor günlerdir… Abdullah Gül bu sarmalı kırmak için “Genelkurmay'la birlikte hareket ediyoruz” açıklamaları yapıyor… Başbakan ise askerin çizdiği çerçeveyi aşmaya gayret gösteriyor…

3. İşin en vahim yönlerinde birisi de, sorunun kendi çapının ötesinde bir tahribata ya da etkiye yol açmasıdır. Nitekim bugün “şiddet, askeri bakışın egemenliği ve askerin iktidar işlevine el koyması” ülkeyi altüst ediyor.

Genelkurmay Başkanlığı'nın halkı kitlesel tepki vermeye davet eden bildirisi, bu açıdan topluma açık bir müdahale, hatta taciz olarak karşımıza çıkmıştır.

Halkı sokak seferberliğine çağırmak, dahası demokrasi ve insan hakları kavramlarını tehlike olarak işaret etmek, Kürt sorunu açısından farklı görüşlerle yasal siyaset yapan, fikir beyan eden kişi ve kesimleri dolaylı hedef göstermek, Türkiye'deki askeri seferberliğin boyutlarını ortaya koymaktadır.

Bu gerçekler değişmez...



Bu haber 424 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,938 µs