En Sıcak Konular

Biraz hava, biraz güneşle sağlık

12 Haziran 2007 12:23 tsi
Biraz hava, biraz güneşle sağlık Sağlıklı olmak için tropik meyve peşinde koşmaya, vücuda işkence edecek kısıtlamalara gerek yok. Nefes alarak, uyuyarak, güneş ışığı görerek de sağlığınızı koruyabilirsiniz. Günlük hayatımızda küçük değişikliklerle dinç kalmanın yolları…

Havalandırma

Yakın çevremizdeki küçük boyutlu yaşam alanlarında da sağlığa aykırı hareket ediyoruz. Yalnızca kirli hava değil, kapalı alanlarda çalıştırdığımız klima aygıtları ve elektronik aygıtlar da havanın iyon dengesini bozmaktadır. Bu gerçek yaygın olarak bilinmediği için yeterince havalandırma yapılmamaktadır.

Güneş ışığı

Kapalı alanlar gün içinde yapay ışık yerine güneş ışığı ile aydınlatılmalıdır, çünkü insanın güneş ışığına gereksimi vardır. Görsel algılamada en kaliteli ışık güneşi ışığıdır. Yine güneş ışınları kızılötesi tayfıyla canlı bedenleri ve tüm yeryüzünü ısıtarak yaşam için uygun koşulları hazırlar, derinin terleyerek kurumamasını sağlar ve solumasına olanak verir. Gerek evde, gerekse iş yerinde ışıklandırmaya ve havalandırmaya özen göstermeliyiz.

Bilgisayar ekranlarına ara

Ekran karşısında uzun süre oturanların göz sağlıkları tehlikededir. Yani, aralar vererek çalışmak ve ekran başı çalışmalarına günlük sınırlamalar getirmek yarar sağlayacaktır.

Oturmak yerine hareket

Oturma alışkanlıklarımız da yanlıştır, işlerimizin çoğunu oturarak yapmaktayız. Bu durum kan dolaşımı ve eklemler için olumsuz bir görüntüdür. Arada bir kalkıp bedeni esnetmek, gerek duyuluyorsa, gerinmek, birkaç kez derin soluk alıp vermek ve biraz hareket etmek yeniden çalışabilmek açısından çok-faydalı olacaktır. Eğer günlük çalışmada harekete yer yoksa, beden hareketlerine dayanan bir disiplin ile bunu dengelemek olanaklıdır.

Yaygın oturma biçimimiz arkaya dayanmaktır; hep arkalıklı koltuklara otururuz. Batı alışkanlığı olan bu davranışımız sırt kaslarımızı edilgenleştirerek zayıflatır ve bir süre sonra sırtta ağrılara yol açar.

Oturma açısı da çalışmada önemli bir unsurdur. Dikkati yeterince verebilmek, uyanık olmak ve bedene sıkıntı vermeyen bir durumda oturmak, oturarak çalışmanın ideal koşullarıdır. Bunun için sırtın bir yere sürekli dayanıp ezilmemesi, üst bedenin dik tutulması, bedenin ön ve arka- kas gruplarının aşağı yukarı aynı gerginlikte olması gerekir. Bu durumda beden ağırlık merkezini bularak dik durur, böylece hiçbir yana düşme eğilimi olmaz.

Kalçanın dayandığı (üstüne oturulan) zemin yere küçük bir açı yapar. Bacaklar kalçadan biraz daha düşük bir düzeyde bulunur; dizler bedenin aşağıya kaymaması için yine kalçanın dayandığı zemin gibi bir parçayla desteklenir. Hem kas ve iskelet, hem de dolaşım sistemi için ideal oturuş biçimlerinden birisi budur.

Uyku saatleri

Yaşama hasar verdiğimiz başka bir alan uykumuzdur. Özellikle kentlerde uykunun gereksiz olduğunu düşünen, geceleri kronik olarak uyumadan geçiren büyük bir kesim var. Evet, doğrusu gece gündüzden titreşim olarak farklı. Kimileri için gece esinlendikleri bir zaman dilimi. Kimi insanlar geceyi uyumadan geçirmek ve geceyi "yaşamak" ister, bu doğaldır. Ancak bu istek süreklilik kazanırsa, sağlığı ciddi biçimde tehlikeye sokar.

Özellikle gece 23:00 - 03:00 arasındaki uykunun enerji depolarını doldurma, organizmayı tazeleme etkisi vardır. 03:00' ten devam ederek gereksinim kadar uyunur. Buradaki önemli nokta 23:00 - 03:00 arasındaki derin uykunun başka bir zaman diliminde aynı kalitede alınmayacağıdır.

Özellikle kirlenmemiş ortamlarda sabahları güneş doğumuna yakın uyku hafifler ve uyanılır. Bu zamandan sonra uyumaya devam etmek genellikle sersemlik yaratır ve uyku açığını tam kapatamaz.

Bir görüşe göre insanlar, gece ve gündüz insanı biçiminde ikiye ayrılır ve gece insanı, en etkin olduğu gece saatlerinde yaşar. Bu görüş bir grup insan için gece uyanık kalmayı haklı göstermektedir. Ancak ne yazık ki, Türk toplumunda erken yaşlarda başlayan, birikimli uykusuzluğun neden olduğu salgı bezi bozuklukları sıkça görülür. Direncin düşmesi, gerginlik, depresyon, erken bunama gibi fiziksel, ruhsal ve zihinsel sorunların bir nedeni de uykunun reddidir. Bilinçlilik halini gittikçe uzatmaya çalışma hırsından vazgeçmeli, yaşamamızın bir bölümünü uykuda günlük bilincin dışında geçirmenin çok doğal olduğunu ve biyoritmlerin varlığını kabul etmeliyiz.

Genel olarak şunları söylemek isterim: Oturmak, çalışmak, hareket etmek, zihinsel ve bedensel olarak dinlenmek, solumak ve uyumak gibi gündelik yaşam alışkanlıklarımızı gözden geçirmekle yaşamamızın kalitesini oldukça arttırmış olacağız. Esen kalın.

Hakan Onum- Buğday Dergisi



Bu haber 326 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,269 µs