En Sıcak Konular

İran’ın kutsal para makinesi

11 Haziran 2007 17:06 tsi
İran’ın kutsal para makinesi İmam Rıza Türbesi görkemli camileri, minareleri ve mermerleri ile Vatikan Şehri’nden daha geniş bir alana sahip. Bu türbe, sadece İran’da en çok rastlanan mezhebin buluşma noktası değil, aynı zamanda da İslam cumhuriyeti olan İran’daki e

The Wall Street Journal'ın haberi:

Her yıl 12 milyondan fazla İranlı, Iraklı ve diğer Şii Müslümanlar, 9. yüzyılda ölen İmam Rıza’ya hürmeten İran’ın kuzeydoğusunda bulunan bu türbeyi ziyaret ederler. Hepsi buraya türbenin önünde ibadet yapmak için gelir ve birçoğu da İmam Rıza’nın kemiklerinin saklandığı altın ve gümüş kafesin içine paralar bırakırlar.

Burada dindar insanlardan nakit, arsa, mücevher ve sanat eseri olarak bağış toplandığı için türbede yüzyıllardır inanç ve para konuları birbirine karışmış bir halde. Bu türbe, sadece İran’da en çok rastlanan mezhebin buluşma noktası değil, aynı zamanda da İslam cumhuriyeti olan İran’daki en zengin ticaret imparatorluğu.

Portföyde yer alan şirketler, şehir otobüsü işletmeciliğinden pizzacılığa, hatta mersinbalığından üretilen havyarlar için hormon üretimine kadar geniş bir iş alanında faaliyetlerde bulunuyorlar. Burası aynı zamanda İslam çalışmaları merkezi olarak da faaliyet gösteriyor. Türbe de ayrıca geniş bir Kuran koleksiyonu bulunuyor. Türbede sigara içilmesinin yasak olduğunu vurgulayan tabelada şu sözler yazıyor: “Burası meleklerin uçuş alanıdır. Sigara içerek kirletmeyin!”

Şirket danışmanı ve Ayetullah Abbas Vaez Tabasi’nin kayınbiraderi olan türbenin 73 yaşındaki müdürü Mehdi Azizian, “Biz İslami bir holdingiz. İşlerimiz çok geniş bir alana yayıldığından dolayı, herkesin bizim yaptığımız işlerin hepsini anlamasını beklemiyoruz,” diyor.  

İmam Rıza Türbesi’nin bu ikili yapısı 1979’da yaşanan İran Devrimi sonrası ruhban elit kesimin nasıl bir güce sahip oluğunu açıklıyor. İran ekonomisi uzmanı olan ve İran ile ilgili kitabı geçtiğimiz günlerde yayınlanan Fransız Thierry Coville, “Para güçtür ve mollalar İran ekonomisinin önemli bir bölümünü kontrol altında tutuyorlar,” diyor.

İmam Rıza Türbesi Vakfı devrimden sonra büyük holdingleşmeler vasıtasıyla oluşturulan İran’ın kemikleşmiş kurumlarının bir parçası. Burası muhasebe türü kayıtlarını hiçbir şekilde yayınlamıyor, bunun yanında birçok durumda ise sadece İran’ın yüksek hâkimi olan Ayetullah Ali Hamaney’e hesap veriyor. Bu statü, türbeye İran’ın resmi devlet bürokrasi yapısından faklı olarak bağımsız bir otorite kazandırıyor ve Batı yanlısı reformcu veya şu anki başkan olan Mahmud Ahmedinecad gibi popülist bir seçilmiş yetkilinin gücünü de kontrol etme imkanı veriyor. 

Batılılar, sık sık İran’daki iç mücadeleyi ortodoks Müslümanları seküler merkezli liberallere karşı kışkırtan bir perspektif içinde resmetseler de; anlaşmazlıkların en önemlileri ideolojik eksenli değil fakat para eksenli. Ahmedinecad, vakıfsal kuruluşlarla ticari menfaatleri bazen rekabet içinde olan yarı askeri niteliğe sahip orduya bağlı olmayan İslami Devrim Muhafızları Birliklerini destekliyor.

İmam Rıza Türbesi’ne bağlı holding; maden, tekstil, otobüs ve ilaç fabrikalarına, bir mühendislik şirketine, bir fırına, bir şeker rafinerisine, mandıra çiftliklerine, sığır ve deve çiftliklerine, meyve bahçelerine ve diğer onlarca kuruluşa sahip. İmam Rıza Türbesi Vakfı İran’ın ikinci büyük şehri olan Meşhed bölgesindeki arazilerin de üçte ikisini elinde bulunduruyor. Türbeye bağlı kurumlar Lübnan’a su boruları döşerken Irak ile Suriye arasına köprü inşa ettiler ve bunun yanında son olarak Cezayir’deki yol yapım ihalelerini almak için mücadele ediyorlar.

Türbenin işletmelerine yıllarca başkanlık yapan ve şimdilerde yeniden yapılanma programını üstlenen 53 yaşındaki sivil mühendis Bay Azizian, “Her endüstrinin içerisindeyiz,” diyor. Azizian blue jeansleri ve kaliteli takım elbiseleri ile İran’ın resmi giyim kurallarını adeta hiçe sayıyor. Geçenlerde Nissan Explorer ile Meşhed’de turlayan Azizian bir ziyaretçiye türbenin yabancı yatırımlar için güvenilir bir partner olduğunu anlatıyordu.

İran’ın iş ve finans gazetesi olan Sarmayeh geçen sene İmam Rıza Türbesi Vakfı’nı İran’ın en büyük ve kemikli kuruluşu olarak göstermişti. Haber vakfın kuruluşlarının IMF verilerine göre geçen sene 188.5 milyar dolar olan İran’ın GSMH’nın %7.1’ini oluşturduğundan bahsetmişti. İranlı ve yabancı ekonomistler ise bu rakamın abartıldığı kanısındalar. Ekonomistler, bu kuruluşların bazı konularda kötü yönetildiğini ve bazen işlerini ve politik nüfuslarını korumak için kötü performanslar gösterdiklerini belirtiyorlar. Hepsinin mutabık kaldığı konu ise vakfın bölgedeki etkin gücü.

Meşhed’de çalışan ünlü ekonomist Saeed Laylaz, İran’daki durumu Orta Çağ’daki Katolik Kilisesi ile karşılaştırıyor ve papalar ve kardinallerin Tanrı adına konuşmak üzerinden kralları bile gölgede bıraktığını söylüyor: “Din ve ekonomi dünyanın her yerinde her zaman iç içedir.” Laylaz’a göre parasız bir ruhban sınıfı ancak mistik dervişler olarak yaşayabilir.

1996 yılında İran İstatistik Enstitüsü tarafından hazırlanan rapora göre, İran’da bulunan 79,000 adet cami, türbe ve diğer ibadet yerlerinin ufak bir kısmı hariç büyük çoğunluğunun toprak gibi gelir sağlayan araçları var. Böyle bir durum, İngiltere’de VIII. Henry’nin yasaklamasından önceki, kilise ve manastırların büyük mülkiyet portföyüne sahip olduğu yapılanmaları hatırlatıyor. Ekonomistler İmam Rıza türbesinin devletten sonra İran’daki en büyük arazi maliki olduğunu söylüyorlar.

Meşhed’de bulunan büyük oteller, çiftlikler ve fabrikalar vakıf arazilerinin üstüne kurulu ve vakıf bu yapılardan düzenli olarak kira topluyor. İran’ın Türkmenistan sınırında bulunan serbest ticaret alanı da vakıf arazisi üzerinde yer alıyor. Vakıfın denizaşırı kalkınma biriminin başkanlığını yürüten İngiltere’de eğitim almış Muhammed Noory, İran’daki özel mülkiyetin 3’te birinin vakıfa ait olduğunu tahmin ediyor.

Bu potansiyeli oluşturan sadece zenginlik değil. Hükümetten bağımsız özerk bir yapıya sahip olmakta çok önemli. Türbenin gözetimcisinin İran’ın ruhani lideri Ayetullah Hamaney’in bizzat kendisi olduğunu da hatırlamakta fayda var.

İran’daki güç merkezlerinin bu karışık yapısı Tahran’ın niyetlerindeki yoğunlaşmayı yorumlama çabası içindeki ABD’yi şaşırtıyor. Örneğin ABD’li yetkililer Tahran’ın Irak’daki Şii militanlara silah sağlayıp sağlamadığı konusunu anlamak için uğraş veriyorlar. Diğer yandan İran’ın nükleer programının ne alemde olduğu da hala belirsizliğini koruyor.

Türbe ile devlet arasındaki belirsiz ilişkiler İsrail’in Şii militan güç Hizbullah’a yönelik gerçekleştirdiği geçen seneki Lübnan Savaşı sonrası daha bir öne çıkarıldı. Çatışmalardan sonra, yıkılan evlerin yeniden yapılması ve yardım işleri için Hizbullah gizemli bir şekilde  milyonlarca dolar bağış bulabilmişti. Geçen sene Beyrut’ta yapılan bir röpörtaj sırasında Hizbullah’ın finansal danışmanı Huseyin el- Shami, Imam Rıza Türbesi Vakıfı’nın nakit para sağladığını açıklamıştı.

Bay Azizian bunları yalanlayarak, Hizbullah ve diğer Şii militan güçlerin İmam Rıza’nın kutsal yapısı içine kendilerini saklamak için bu tip söylentiler çıkardıklarını söylüyor. Azizian, vakfın İran içindeki kalkınma projelerine ve hayır işlerine yardımlarda bulunduğunu belirtiyor. Geçen sene İmam Rıza Türbesi’nin yalnızca onarım çalışmaları için 30 milyon dolar harcanmış. 100 milyon dolarlık bir başka bağış ise Siemens ve General Electric gibi büyük firmaların ürünleri ile donatılan ve son tekniklerin kullanıldığı Meşhed Rıza Hastanesi’ne yapılmış.

Şii lider Ayetullah Vaez- Tabasi, İran’ın en önemli ve nüfuslu ruhbanlarından birisi. Tabasi, yapılan mücadeleleri ebedi cihat olarak görüyor ve Amerikan şarkıcı Micheal Jackson’ı şeytanın elçisi olarak adlandırıyor. Kız kardeşi Ayetullah Tabasi ile evli olan Azizian, Ayetullah’ın çok dindar olduğunu ancak yeni fikirlere ve dış dünyaya da açık bir insan olduğunu belirtiyor. Ayetullah’ın içinde sofistike grafiklerin ve Şah zamanında hapishanede geçirdiği günlerin videolarının da olduğu bir internet sitesi var. Ancak, Ayetullah kendisi ile röportaj yapılması tekliflerini reddetti.

İran devlet bürokrasisi yıllardır kemikleşen kuruluşlar ve güç merkezleri üzerinde otorite kurmaya çalıştı ama bu yolda çok az başarılı olabildi. Azizian “hiç kimse başını İmam Rıza Türbesi ile belaya sokmaya cesaret edemez” diyor.

Politik ve dini otoriteler arasında yaşanan gerginlik İslamiyet’in ilk yıllarına ve Hz Muhammed’in soyundan gelen İmam Rıza’nın 818 yılında gizemli ölümüne kadar geri gidiyor. Şiiler, İmam Rıza’nın Sünniler tarafından zehirli üzüm ile zehirlendiğini iddia ediyorlar. İmam Rıza ilk Sanabad’a gömüldü, sonra şehitlerin yeri olarak isimlendirilen Meşhed’e gömüldü. XVI. yy’da Safeviler Şii İslam’ı devletin amentüsü olarak belirlediler ve Meşhed’in statüsünü ve zenginliğini arttırmak için ellerinden geleni yaptılar. Safeviler, gelir sağlayan dini kurumları merkezileştirmeye çalıştıysa da Şiilerin Meşhed’deki bağımsız yapısı bu devirde bile sürmüştü.

XX. yy,  ruhban sınıfının özerkliğine karşı ciddi tartışmaları ve mücadeleleri de beraberinde getirdi. 1925-1941 arasında İran şahı olan eski asker Rıza Pehlevi, tam bir seküler modernleştirme taraftarı idi. 1935’de batı tarzı şapka giyme gibi bazı konularda yapılan kılık kıyafet kanununa karşı –ki şapka namaz kılmayı güçleştiriyordu- Meşhed’de protestolar düzenlenmişti. Protestoyu müteakip bir ayaklanma patlak vermiş ve askeri birlikler kalabalıklara ateş etmişti. Bazı kaynaklar İmam Rıza Türbesi’nin başının da idam edildiğini söylüyor.

1953’de şahın oğlu Muhammed Rıza Pehlevi, Amerikan destekli bir darbeden sonra başa geçti ve ruhban otoritesini kökünden halletmek için mücadeleye girişti. Devlet, gelir getiren dini kurumları denetlemeye başlayıp, İmam Rıza Türbesi’ne bir gözetmen atadı. O dönemde şimdiki Şii lider Tabasi dini eğitim alan genç bir öğrenciydi. Tabasi o dönemde hükümet aleyhtarı konuşmalarda bulunmuş ve beş kere hapse mahkûm edilmiş. Şimdi İran’da baş hakim olan Şah muhalifi Bay Khamenei ile de Tabasi o dönemde sıkı bir arkadaşlık kurmuş.

1979’da şahın devrilmesi ile birlikte, devrim lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni hemen İmam Rıza Türbesi’ne baş denetleyici olarak Tabasi’yi atadı ve ruhban otoritesinin yeniden kurulmasını ve holdingin düzene girmesini de sağladı. İslami hükümet şahın ve destekleyicilerinin bütün malvarlığına el koyarak, yeni İslami kemikleşmiş kuruluşlara mali destekte bulundu. Bu kuruluşların en büyüğü Bonyad Mustazafan idi. Mustazafan’ın o zaman ele geçirdiği varlıklar arasında Pepsi İran fabrikası, Hilton Tahran ve Dubai’deki bir spor kulübü de bulunuyordu. Kendini Mostazafan Vakfı New York temsilcisi olarak adlandıran bir grup, tahtan indirilen şahın 1970’lerde inşa ettiği Manhattan’daki bir ofisine de el koymuştu.

Şimdilerde Paris yakınlarında oturan devrim sonrası İran’ın ilk cumhurbaşkanı olan Abdulhasan Banisadr, vergi kaçıran bu bonyadların sınır tanımayan yolsuzlukları ile ilgili olarak Ayetullah Khromeini’ye şikâyetlerde bulunduğunu ve bu tür kuruluşların devletin resmi kontrolü altında olması için telkinlerde bulunduğunu söylüyor. Sadr rejimin hiçbir zaman genel bir temizliğe girişmediğini söylüyor. Versay’daki villasında konuşan Banisadr “Yönetim konusunda bonyadlara verilen serbestlik mollaların devlet içinde devlet kurmalarına neden oldu. İslamın çosturan gücü yıllar önce bitti. Artık her şey para” diyor. Azizian, Bandisadr’ı politik kariyeri tükenmiş bir politikacı ve hain olarak görüyor.     

1980-88’deki  Irak ile yaşanan savaşta bu kurumlar büyük bir güç kazandı ve savaş onların yardım ve yeniden yapılanma işlerine girmelerine neden oldu. İmam Rıza Türbesi’ne ait şirketler Irak tarafından zarar verilen kasabaların yeninden kurulmasını sağladı ve İran askeri gücüne yiyecek temin etti.

Ayetullah Humeyni’nin 1989 yılında ölmesinden sonra bonyadların kontrol altında tutulması için baskılar yavaşça artmaya başladı. 1997’de görece liberal olan Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanı olması ile birlikte, parlamento bu kurumların cumhurbaşkanının denetimi ve ruhani liderin koruması altında olmasına dair kanunu gerçekleştirdi. Boyad Mostazafan’ın başkanının kardeşi zimmete para geçirme konusunda suçlu bulundu. İmam Rıza Türbesi de bu konularda saldırılara maruz kaldı. Türkmenistan sınırındaki serbest ticaret bölgesini yöneten Ayetullah Vaez Tabasi’nin en yaşlı oğlu Nasser’ın yolsuzluk yaptığına dair basın tarafından iddialar ortaya atıldı. Bu konuyla ilgili soruşturma ise sonuçsuz kaldı.

Nasser’ın dayısı olan Azizian yolsuzluk iddialarının Ayetullah Vaez Tabasi’nin altını kazmaya çalışan ruhban yapılanması ve cumhuriyetin kendisine karşı olan radikal laikler tarafından ortaya atıldığını iddia ediyor. Azizian, “Ayak parmağına saldırırsanız, bütün vücuda saldırırsınız,” diyor.

Bu arada Türbe de kaslarını kamuya gösteriyor. Azizian türbenin arazileri müsadere etmeyi amaçlamamakla birlikte Tahran’ın zengin mahallerinde yaşayanlara mülklerinin “İmam Rıza’nın toprağı üzerinde olduğunu” hatırlatmak istediğini belirtiyor.

Cumhurbaşkanı Hatemi’nin 2005 yılında ikinci döneminin dolmasından ve yeni seçilen Ahmedinecad’ın görevi devralmasından kısa bir süre önce parlamento nihayet derneklerin düşük de olsa vergi ödemeye başlaması gerektiği kararını aldı. Ama aralarında İmam Rıza Türbesi’nin de bulunduğu birkaç dini bonyad bundan muaf tutuldu.

Türbenin yılda ne kadar kazandığı belirsiz. Azizian bu rakamın en aşağı 50 milyon dolar olduğunu söylüyor; ama kamuoyuna sunulan konsolide bir bütçe yok. İranlı araştırmacılar, birkaç yıl önce türbenin yıllık bütçesinin 2 milyar dolar olduğunu tahmin etti. Gelirlerin büyük kısmı, yüzyıllar önce türbeye bağışlanan topraklardan alınan kiralardan sağlanıyor. Arsa bağışları artık azaldı, ama hacılar türbeye para yardımında bulunmaya devam ediyorlar. Boş zamanlarını türbeye yardım için ayıran 28 yaşındaki sağlık merkezi çalışanı Golamali Azimi, “Biz, bizim olan her şeyin İmam Rıza’dan geldiğine inanıyoruz,” diyor. Türbe, bekçi ve çöpçü olmak için ellerinde 20,000 kişilik bir gönüllü listesi olduğunu söylüyor.

İran cumhurbaşkanı Ahmedinecad Hatemi ile karşılaştırıldığında birçok ruhbanın muhafazakâr bakış açısı ile çok daha uyumlu. Ama o bile dini kuruluşlar ile çatışma içerisinde. Geçen sene Ahmedinecad’ın kıdemli danışmanı İmam Rıza Türbesi Vakfı’nın gökdelen inşası işlerini ve otomobil sanayine girmesini alaycı bir dille eleştirerek, bu işlerin başkalarına bırakılması gerektiğini söyledi. Ahmedinecat’ın hükümeti ruhban elidin dışında kendi yandaşlarının ekonomik çıkarlarını gözetiyor. Bundan en çok yararlanan Devrim Muhafızları yeni Tahran havalimanı için ihaleyi kazandı, yeni gaz alanları geliştirdi ve İmam Rıza Türbesi Vakfı ile rekabet ettikleri büyük sivil mühendislik projelerine imza attı.

1983’de vakfın finans departmanına girdiğinden beri türbe için çalışan Azizian bu tip şeylerden kaygılanmadığını söylüyor: “Politik liderler gelir geçer; ancak Ahmedinecad da dahil hepsi İmam Rıza’nın hizmetkarıdır ve ona itaat ederler.” Türbe şimdilerde dışarıya açılmayı ve ortak girişimler için yabancı ortaklar bulmayı amaçlıyor. Azizian, Duabi, Kanada, Singapur ve hatta Afganistan’da şirketler kurmaya hazır olduklarını söylüyor.

İmam Rıza Türbesi Vakfı, son zamanlarda inşaat sektöründeki canlanmadan nasibini almak için yeni bir çimento fabrikası kurmayı planlıyor. Vakfın fırını olan Reza Bread(Ekmek) Co ihracat amaçlı meyveli turta ve pizza üretmek için yeni Alman ekipman satın aldı. Fırın mayasını Reza Maya(Yeast) Co.’dan, şekerini Reza Şeker(Sugar) Co.’dan ve elmalarını ve diğer meyvelerini de türbenin sahip olduğu bahçelerden temin ediyor. 

Fırının yönetim direktörü Ghasemiyan Moghadam vakfın sahip olduğu şirketlerin diğer ürünler için piyasa fiyatları ne ise onu ödediğini ama bir vücudun organları gibi çalıştıklarını anlatıyor. Vakıfın mülkiyet yapısı ayrıca işçi ilişkileri konusunda çok rahatlık sağlıyor. Moghadam, “Imam Rıza için çalışırken niye grev yaparsınız ki?” diyor. Moghadam ayrıca geçen sene fırının 1.2 milyon dolar kar elde ettiğini de ekliyor.

Vakıf, devlet şirketinin paylarını satın alarak ecza sektöründeki payını da arttırdı. Samen Ecza Fabrikası genel müdürü Aaeed Ahmed Kakhki, şirketin karının %30’unu vergi olarak ödediğini bildirdi ve İmam Rıza için çalışmanın bir onur olduğunu söyledi.

Ancak bütün işler bu şekilde iyi gitmiyor. Vakıf geçenlerde sorunlu bir kamyon fabrikasındaki payını sattı. Vakfın Tahran’daki büyük otobüs fabrikası ise etkinsizliği ile ünlü. Ama Azizian vakfın ticari geleceğinin parlak olduğunu belirtiyor: “İmam Rıza’ya sahip olduğumuz sürece korkumuz yok. Bizler korunduğumuza inanıyoruz. Bizlerin Allah’ı var.”      

(The Wall Street Journal, 2 Haziran 2007, Inside Iran’s Holy Money Machine)
ekopolitik.org, iyibilgi.com için çevirdi



Bu haber 3,600 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,964 µs