En Sıcak Konular

Demirel Ecevit'ti Ecevit de Demirel

9 Kasım 2011 12:28 tsi
Demirel Ecevit'ti Ecevit de Demirel Demirel-Ecevit kavgası ülkeye bir ihtilale mal oldu.

Önce bir çığlık koptu. Sonra yüreğinin ta derininden, "yavrum" dedi. O anda yere yığıldı. Kollarından tutup kaldırmak isteyenlerin de dizlerinde derman kalmamıştı.

Belli ki bir genç ölümüydü.

Saf tuttuk, namaza durduk.

Adını bilmediğim merhumun ardında aslında kendi cenaze namazımı kıldım. Tabutlar omuzlandı, yine acılı annenin çığlığı duyuldu.

Karşıyaka Mezarlığı'nda bir yokuşun başında durup karşıya baktım.

ASKİ Spor Salonu vardı.

Sirke girmek, türlü çeşit cambazlıkları izlemek isteyen Ankaralılar, uzun kuyruklar oluşturmuşlardı.

Hayat işte, kimi cenazeye kimi sirke..

Karşıyaka Mezarlığı'nın son kapısından çıkıp, ilk kapısından girmek istedim.

Kendilerini hiç görmediğim, sadece isimlerini bilip, hikayelerini dinlediğim gençlerin mezarlarına uzaktan bir Fatiha göndermek istedim.

Ankara'nın her köşesi gibi mezarlığı da siyaset kokar.

Darbenin idam ettiği bizim gençlerimiz yatar orada.

12 Mart 70 darbesinin astığı solcular.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan...

M sırasında asılan solcular, L sırasında ise 12 Eylül'ün idam ettiği ülkücüler yatar. Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Ali Bülent Okran gibi.

Koğuştan alınanın bir daha geri gelmediği, önce derin bir sükutun sonra gözyaşının döküldüğü, kiminin ardından Kur'an-ı Kerimlerin okunduğu, kiminin ardından marşların söylendiği gençler.

Soğuk savaşın sağ-sol hesaplaşması uğruna kendi ellerimizle ipe çektiğimiz çocuklarımız.

"Saçlarına yıldız düşmüş koparma anne" diyordu ya Necdet Adalı.

Az önce bir annenin yüreğine ateş düşmüştü. Yüreğinin ta derinlerinden sızlanıyordu, "yavrum"diye.

İki nolu kapıya yaklaştığımda müthiş bir izdiham vardı. İçeri giremedim, yoldaşların, ülküdaşların, bir zamanlar birbirini öldürmek için yarışan şimdi yan yana duran mezarlarında yatan gençlerin ardından bir Fatiha gönderdim.

Belki o duygunun etkisiyle olsa gerek, yolumu değiştirip CHP Genel Merkezi'nin önünde durdum. Gözlerim birini aradı. Anma toplantısına gelmişti ya belki bayramlaşmaya da gelmiştir diye baktım.

Ama Demirel'i göremedim.

80 öncesinin tüm kötülüklerini,12 Mart'ın basiretsizliğini ya da 28 Şubat'ın ihanet faturasının tamamını ona kesmek gibi bir düşüncem yok.

İnsaflı da olmaz.

Ama Süleyman Bey'in, "Büyük devlet adamı" diye anlattığı merhum Ecevit'le birlikte ülkenin 12 Eylül'e sürüklendiği günlerde neden elele verip demokrasiyi kurtaramadıklarını sormak isterdim.

12 Eylül Cuma günü öğle saatinde radyolarını açanların Kenan Evren'in, "Liderler birbiriyle konuşmuyor, cenaze namazı için bulundukları cami avlusunda dahi selamlaşmıyorlardı" demesine gerekçe olan Demirel-Ecevit kavgasının ülkeye neye mal olduğunu anlatmasını beklerdim.

Darbecilerin suçu yok mu denildiğini duyar gibi oluyorum. Elbette ki var.

Bir defa darbenin kendisi suç.

Ama 12 Mart 1970 müdahalesinin, 12 Eylül darbesinin muhatabı olan Süleyman Bey'in özeleştiri yapması gerekmiyor mu?

CHP Genel Merkezi'ndeki Ecevit'i anma toplantısının onur konuğu Demirel'di.

Kemal Bey öyle isabetli seçim yapmış ki.

Bu toplantıya da yansımış.

Süleyman Bey konuştukça coşmuş, CHP'liler de coştukça alkışlamışlar.

İyi ki yoktum orada. Coşkuya limon sıkardım.

'Her şeyi anladık da Süleyman Bey, siz bu Deniz Gezmişleri niye astınız?' diye sorardım örneğin.

Merhum Ecevit'e de, 27 Mayıs darbesini desteklediği için utanıp utanmadığını, Menderesler asılırken hissettiklerini anlatmasını isterdim. Ama artık geç oldu.

Bir defasında Ulus Gazetesi'nde İnönü hayranlığı kokan, "Malatya" yazılarını hatırlattığımda memnun kalmamıştı Ecevit.

Ama 12 Mart'a karşı çıkışını, bu kararı nedeniyle darbe sever solcular tarafından nasıl dışlandığını, Ankara'da günlerce evinden çıkamadığını anlatmıştı.

12 Mart'a karşı dik duruşu onu CHP Genel Başkanlığı'na taşımıştı.

"Nazilli'de bir kahvehanede konuşurken yaşlı bir adam, 'Karaoğlan iyi söylüyorsun da İsmet Paşa'nın karşısında bizim arkamızda durabilecek misin?' demişti" diye anlatmıştı o günleri.

"Bu muhtıra bana karşı verilmiştir" deyip Genel Sekreterlik'ten istifa ettiği için CHP'liler İsmet Paşa'yı devirip onu genel başkan yapmışlardı.

12 Eylül'e karşı mücadelesini de Arayış Dergisi'ni çıkararak verdi Bülent Ecevit.

Onu Ulucanlara attılar, yasaklara karşı çıkan Demirel'i Zincirbozan'a sürdüler.

Millet iki liderin mücadelesini karşılıksız bırakmadı.

Yıllar sonra biri Başbakan, diğerini Cumhurbaşkanı yaparak ödedi.

12 Mart'ta müthiş bir işbirliği yapmışlar, darbecilerin Faruk Gürler'in Cumhurbaşkanı seçilmesi yönündeki baskılarına birlikte direnmişlerdi. Ama aynı işbirliğini 12 Eylül öncesinde sergileyemediler.

Demirel erken seçim istedi Ecevit karşı çıktı.

Seçime gidilse darbe aşılabilirdi.

Ecevit'in adını bile anmazdı Demirel, "Hökümetin başı" derdi.

Bırak işbirliği yapmayı, Ecevit, "Biri çıkar düdüğü çalar, bu maç biter" dedi.

Çok geçmeden Evren'in düdüğü çaldı.

Demirel-Ecevit kavgası ülkeye bir ihtilale mal oldu.

28 Şubat'ta iki deneyimli lider olarak, siyasi deneyimlerini demokrasi için seferber etmelerini beklerdik.

O gün demokrasi için sergilemedikleri işbirliğini, 28 Şubat için seferber ettiler.

Ecevit, "Gelen tankları görmüyorlar mı?" dedi, koştu ara rejimin başbakan yardımcılığını üstlendi.

Demokrasinin simgesi olarak Çankaya'ya çıkan Demirel'e ise baktık ki, darbecilerin ilham kaynağı olmuş.

"İşte Çağdaş Türkiye"

Eski yılların hasımları can ciğer kuzu sarması.

Ecevit, Anayasa'nın değiştirilip Süleyman Demirel'in bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilmesi için seferber olmuştu.

Aslında Demirel biraz Ecevit'ti, Ecevit de biraz Demirel.

Son 50 yılımıza damgasını vuran bu iki isimden biri olarak Demirel'in, 'demokrasiyi kurtarmak için gereken işbirliği yapmadık, yapsaydık bu ülkede darbeler olmaz, gençler ölmezdi' demesini beklerdim...


Abdülkadir Selvi / Yeni Şafak

Bu haber 1,110 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,514 µs