i" /> i"/>

En Sıcak Konular

"Türkiye jeopolitik çemberde"

6 Haziran 2007 16:26 tsi
Türkiye Kuzey Irak'a girip girmemeyi tartışıyor, ancak bu konuyu merak edenler de yok deği... Rum kesiminin Türkiye'deki Kuzey Irak tartışmalarına nasıl baktığını hiç düşündünüz mü? İşte size ilginç bir Rum yaklaşımı... i

Bugün, Ankara, çıkarlarının ABD’nin çıkarlarıyla çatışması sebebiyle bu gelişmelere sonuç getirici bir müdahalede bulunma ihtimali olmadan yalnızca gelişmeleri izliyor. Türkiye, Amerikalıların Kuzey Irak Kürtlerinin gelecekte bağımsız bir devlet kurma yolunda ilerlemesini engelleyeceğini umuyor. Ancak, Irak’ın kalan kısmı istikrarsız olmaya devam ettikçe ve komşu İran stratejik olarak güçlendikçe, Türk kaygılarının tatmin edilmesi mümkün değildir. Türk birliklerinin Kuzey Irak’a muhtemel bir müdahalesi riski oldukça büyük olacaktır, nitekim böyle bir şey Ankara’yı ABD’nin çıkarlarıyla karşılıklı çatışma durumuna getirir

1991 yılındaki Birinci Körfez Savaşı sonrası Kuzey Irak’ta oluşan otorite boşluğu, Türkiye tarafından, güvenlik açısından doğrudan artan bir jeopolitik tehlike olarak algılandı. Bir yandan resmi olmayan bir bağımsızlığın tadına varmaya başlayan bölgedeki tek parça Kürt nüfusu, Türkiye Kürtleri açısından cazip bir emsal teşkil etmeye meyilliydi. Öte yandan 1999 yılına kadar Suriye tarafından Kürdistan İşçi Partisi gerillalarına rahatça sağlanan toprak olanağı, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edecek şekilde Kürtler için güçlü bir toprak temeli yaratmaya meyilliydi.

Bu kaygılar, Türkiye’ye komşu olan ülkelerdeki her türlü toprak değişikliğinde -özellikle de bu değişiklikler geçmişte Osmanlı İmparatorluğunun parçası olan yerlerle ilgili ise- Türk militarist bürokrasi elitinin aşırı hassas olmasını gerektiren resmi Kemalist anlayışın bir yansımasıdır.

Kuzey Irak’ın durumuyla ilgili olarak ise, Türkiye’nin jeopolitik kaygıları, Irak’taki toprak düzenlemesinin Kuzey Irak’ta Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yegane tehdit olacak şekilde Kürt devleti yaratılması yönündeki stratejik varsayıma dayanıyor. Irak’taki birinci ve ikinci savaş arasında, Türkiye, Kuzey Irak’taki Amerika politikasını üç noktada başarısız olarak addediyordu:

1- Herkes Güvenlik Konseyinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve Irak’ın siyasi bağımsızlığı üzerinde duran 688 sayılı kararının (15/4/1991) uygulanmasını desteklese de, Bağdat, ülkenin Kuzey bölümünün kontrolünü bıraktı.

2- Kuzey Irak’taki savaş sonucunda oluşan otorite boşluğu ülkenin bölünme koşullarını güçlendirdi ve bunu takiben gelecekte Kürt devletinin oluşması perspektifiyle Türkiye’nin güvenliğine ilişkin olumsuz bir unsur ortaya çıktı.

3- Amerikalıların Saddam’ı düşüşe sürüklemek yönündeki temel hedefi başarısızlığa uğradı ve tam aksine Irak içindeki gücü, aşamalı olarak arttı, daha önce hiç olmadığı kadar istikrara kavuştu.

Birinci ve İkinci Körfez Savaşı arasında geçen süreç içerisinde, Ankara’nın Kuzey Irak’taki Kürt sorunundaki tutumu, Kuzey Irak’taki çözüm şeklini Amerikalılara dikte ettirebileceği şeklindeki güçlü bir öz güven tarafından belirleniyordu. Ankara, Amerikalılarla yapılacak, toprak bütünlüğünü tehdit etme ihtimalinin olduğu herhangi bir uzlaşma hususunda tavizsiz ve retçi olarak görünüyordu. Bu ilişkiler çerçevesi Irak’taki Amerikan işgalinin aldığı şekilden ve ardından Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından sonra toptan değişti.

Türkiye’nin 2003 yılındaki Irak savaşındaki tutumu, çoğunlukla Ankara’da 1991 savaşının ardından sabitleşen özgüvenin sonucu idi. Türkiye’nin 1990’lı yıllar süresince Kuzey Irak’a gerek askeri gerekse siyasi olarak müdahale etmesi politikasının Amerikalılar tarafından benimsenmesi ve birçok defa da cesaretlendirilmesi, Ankara’nın militarist bürokrasisinin, Kuzey Irak’ta ilerideki gelişmelerde başrol oynayabileceğine inanmasını sağladı. Hem de Amerikalılara, belirleyici önemde değişikliklerin şekillendiği bölgelerde şantajvari bir şekilde jeostratejik sınırları empoze edecek derecede başrol oynayabileceğine inandı.

Ankara’nın bu tutumu PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında tutuklanması ile daha da fazla güçlendi. Öcalan’ın tutuklanması, 2003 yılına kadar Türkiye’de etnik bağımsızlık hareketinin geri sayımı için başlangıç noktası idi. Süper güç tarafından 2003 yılında gizliden gizliye icra edildiği gibi uygulanan liderlik stratejisi, Türkiye’nin, Amerikalıların yeni Irak’ta muhtemel güçsüzlüğünün sürmesi ihtimaline bel bağlaması yönündeki askeri amaçlarını çabucak etkisiz kıldı. Türkiye savaş çatışmasını önleyemedi ve kendi müdahalesiyle belirleyici sonucun elde edilmesi için uzatılmış savaş süreci koşulları yaratmaya çalıştı. Bu, ona savaş sonrasında Irak’ın yeniden yapılandırılmasında ve özellikle de Kürt sorunu ile ilgili olarak güçlü bir konuma gelmesine fırsat tanıyacaktı. Ancak, savaş gelişmesi Türkiye’yi elverişsiz bir müzakere konumuna getirdi.Bugün, Ankara, çıkarlarının ABD’nin çıkarlarıyla çatışması sebebiyle bu gelişmelere sonuç getirici bir müdahalede bulunma ihtimali olmadan yalnızca gelişmeleri izliyor. Türkiye, Amerikalıların Kuzey Irak Kürtlerinin gelecekte bağımsız bir devlet kurma yolunda ilerlemesini engelleyeceğini umuyor. Ancak, Irak’ın kalan kısmı istikrarsız olmaya devam ettikçe ve komşu İran stratejik olarak güçlendikçe, Türk kaygılarının tatmin edilmesi mümkün değildir. Türk birliklerinin Kuzey Irak’a muhtemel bir müdahalesi riski oldukça büyük olacaktır, nitekim böyle bir şey Ankara’yı ABD’nin çıkarlarıyla karşılıklı çatışma durumuna getirir. (Kıbrıs Rum Kesimi'nda yayınlanan Politis gazetesi, 27 Mayıs 2007)
Dünya Gündemi Gazetesi



Bu haber 690 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    4,896 µs