PKK'ın ölümcül yanlışı ne?
7 Ekim 2011 17:00 tsi
Gazeteci Cengiz Çandar, ANF'de yayınlanan bir analizi kritik ederek Kürt hareketinin yanlış ata oynadığını iddia etti.
Radikal yazarı Cengiz Çandar, 'PKK'nın ölümcül yanlışı'nı yazdı. ANF'de yayınlanan bir analizi kritik eden Çandar, PKK'nın İran-Suriye ittifakına göz diktiğini ve bunun çok büyük bir hata olacağını yazdı.
Kürt hareketinin bu ittifakla yanlış ata oynayacağını savunan Çandar çözüm için "Hem PKK ile hem BDP ile müzakere" çağrısı yaptı.
İşte Çandar'ın o yazısı:
PKKnın manevra alanı genişledi başlıklı bir yazı gözüme ilişti ANFde (Fırat Haber Ajansı) pazar günü. BDP milletvekillerinin TBMMde yemin etmesinden, yeni yasama döneminin açılışından yani Kürt sorununa ilişkin şiddet ortamının üstesinden gelinmesi için cılız umutların bir kez daha kıpırdamasından bir gün sonra.
İmza, tabii ki, takma imza. Takma imzanın kim olduğuna dair Taraf gazetesinde önceki gün polis kaynaklı olduğu besbelli bilgiye ulaştık. Emre Uslu şöyle yazmıştı: Bu analizi yapan yazar Yusuf Ziyadın PKKnın medya sorumlusu, Ergenekon sanıklarından Güler Kömürcünün haber kaynağı olan birisi olduğu ve özellikle Kürt medyasında Kürt-Şii ittifakını destekler tezler yazdığı, Cemil Bayıka yakın bir çizgide durduğu düşünülürse önümüzdeki günler fena halde karışık demektir. Bu arada Ergenekon çizgisindeki yayın organlarının İran-Suriye blokuna yakın yayınlar yaptıklarını, adeta Esad rejiminin Türkiyedeki sesi olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Bizde söz konusu olan polis bilgisi olunca ne kadarı doğrudur, ne kadarı yanlıştır, ne kadarı bilinçli olarak yanlış, yani belirli amaçları elde etmek için yayılan dezenformasyondur, bilemezsiniz.
Çok sağlam kaynaklı havası yayılarak ortaya saçılan nice bilginin düpedüz dezenformasyon olduğunun sayısız örneklerini biliyoruz. Bu nedenle, Kürt siyasi hareketini, bilinçli biçimde karalamaya ve gözden düşürmeye yönelik olduğu besbelli olan Ergenekon-PKK denklemi kurmaya uygun bilgileri esas almıyoruz. Doğru bilginin dezenformasyonla yer değiştirdiği durumları sezebiliyoruz.
O nedenle, birkaç gün önce PKKnın manevra alanı genişledi başlıklı değerlendirmeyi okuduğumda mesaj alınmıştı. Ne dendiğini anlamak ve anlatmak için polis raporlarına ihtiyaç yok.
PKK, İran ve Suriye ile el ele mi?
Sözü edilen yazıda ... Türkiye cephesinde Erdoğan ve AKP hükümetine karşı muhalefet yapacak ciddi bir güç yokken Kürdistan ayağında ise AKP devletinin tüm politikalarını deşifre edecek çok güçlü bir hareket söz konusudur. O da Kürt özgürlük hareketi olan PKKdır deniliyor ve Tayyip Erdoğanın PKKyı tümden imha etmek amaçlı çeşitli ayaklara dayanan bir strateji izlediği iddia ediliyor.
Ayakları şöyle anlatıyor:
Birincisi, PKKya karşı İran, Irak, Güneyli güçler ve ABDnin desteğini açık biçimde almasıydı. İkincisi, içeride PKKya karşı sağladığı ittifaktı. Bunu ilk başta basın ve medyanın büyük çoğunluğunu ele geçirerek geri kalanı da korkutup teslim alarak, ikincisi ise Türkiye siyasi parti ve sivil kurumlarını Kürdistandaki uygulamalarına ya arka çıkma ya da sessiz kalma için ikna etmişti.
Bu yaklaşım yanlış. Dünyayı görmek istediği şekilde gören bir anlayışın tipik dili. Bizim üzerinde durmamız gereken, yaklaşımın yanlışlığı ya da amatör bakış açısı değil. Vardığı sonuçlar ile anlatılmak istenenler. Şöyle diyor:
Kürt Özgürlük Hareketini imha etmek için Erdoğan hükümetinin dayanmış olduğu stratejinin birinci ve en önemli ayağı çöktü. Bu ittifakı devam ettirebilselerdi PKK gerilla güçlerini zorlamak mümkündü. Ancak bu yürümedi. Aksine, bu ittifakların hepsi Türkiyenin kendilerini kandırdığını ve kendilerini kullanmak istediğini anladılar. Hatta bu planın özünde kendilerinin imhası olduğunu gördüler. Bunun için PKK ile savaşmaktan ziyade PKKyı önemli bir ittifak gücü olarak görmeye başladılar.
Bu kadar lafın basit bir tercümesi var aslında. Şöyle:
İran ile PKK, Suriye ile PKK, birincilerinin ikincisini kullanması üzerinde anlaşmışlardır. PJAK-İran kavgası durmuş, Türkiyeye karşı kullanılmak üzere İran-PKK işbirliği başlamıştır.
Beni şaşırtan hiçbir şey yok. Bu köşenin dikkatli okurları, İran-PJAK çatışmalarının ilk saatinden beri, bunun PKKya karşı PKKyı bitirecek cinsten bir Türkiye-İran işbirliğini değil, Türkiyeye karşı adı konmamış, resmen ilan edilmemiş bir İran-PKK ilişkisini oturtmak amaçlı olduğunu ısrarla vurgulamış olduğumuzu hatırlayacaklardır.
PKKnın imzalarından biri, bundan iki ay önceki gözlemimizi doğruluyor.
Aynı şekilde, Erdoğan hükümetinin Suriye rejimine aldığı tavır üzerine, Suriye-PKK ilişkisinin Türkiyeye karşı kurulacağı ve canlandırılacağını da birden çok kez burada vurguladık. Zaten, Yusuf Ziyad imzalı ANF yazısı tam bu noktada şöyle devam ediyor:
AKP devletinin dış politikadaki yanlışları PKKya yeni alanlar açmıştır. PKKnın manevra alanı genişlemiştir. Her şeyden önce İran, Irak, Suriye ve Lübnana kadar olan saha hem genişlemesine hem de uzunlamasına PKKya açılmıştır. Bu durumu ileriki günlerde daha açık bir biçimde görmek mümkün olabilir. Bu durumu geçici ittifaklar ya da Türkiyeyi girdiği yoldan geriye çevirmek için yapılan geçici ittifaklar olarak değerlendirmemek gerekir. Bu ittifakların kalıcı ve ileriye yönelik oldukça stratejik ittifaklar olacağını düşünüyorum...
Açmak ve tercüme etmek gerekmez gerçi ama yine de yapalım; denilmek istenilen kestirmeden Türkçesi ile şu:
1- Erdoğan hükümetinin dış politika tercihleri sayesinde PKK, İran-Suriye ekseninin kucağına oturmuştur.
2- Bunun sonucu olarak, İrandan başlayıp, İranın nüfuzunun bulunduğu her yer ve Suriye ile Suriyenin nüfuzunun bulunduğu Lübnan, PKKnın Türkiyeye karşı operasyonel coğrafyası haline dönüşmüştür.
3- Bu, yani İran-Suriye ekseni pistinde Kürt dansı, geçici değil kalıcı bir ittifak olarak tasarlanıyor.
4- Bu durumda, Türkiyeye karşı geniş sınır hattından silahlı mücadeleyi tırmandırma eğilimindeyiz.
Tercümesi bu. İşin içinde PKKnın İran bağlantısı Cemil Bayık da varsa, siyasi-stratejik boyutu da anlaşılıyor. Ama eğer bu ağır basan PKK çizgisi olacaksa, feci bir yanlışlığı ifade ediyor.
PKKnın ölümcül stratejik bir yanlışlık içine girebileceğini gösteriyor. Nedeni basit; İran-Suriye ekseninin tarihi geleceği yok. PKK üzerinden Türkiyede kan dökebilir ama tarihi olarak kesin yenilgiye mahkûm ve böyle bir siyaset başta Türkiyedekiler, Kürtleri büyük bir felakete sürükler.
Bu düşüncemi, söz konusu yazıyı okuduğum gün, DTKnın eşbaşkanlarına, bir BDP milletvekiline ve bir de Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının bulunduğu ortamda belirttim.
Böyle bir zihniyet, PKKyı kesin askeri yenilgiye, Kürtleri de ödemeleri hiç gerekmeyen büyük bedeller ödemeye götürür. Tekrar edelim, sebebi basit: İran-Suriye ekseninin tarihi geleceği ve bu bölgede geçerliliği ve devam şansı yok. Kürtlere kaybedecek ata oynatmak akılsız bir liderlik demektir.
Polis kafası ile olmaz
Bununla birlikte, İran önümüzdeki günlerde PKKyı acımasızca kullanacaktır. Bu nedenle de PKK ile barış yapılabileceğini düşünenler fena halde yanılıyor hükmüne varan müzakereci liberaller gibilerinden sıfatlarla polemik yürüten polis kafası ile de gidilecek fazla bir yer yok.
Dünya tarihinde karmaşık siyasi sorunların polis kafasıyla çözüldüğü görülmemiştir.
Kürt sorunu, siyasi bir sorundur. Ve PKK, neyse ki, bir-iki yabancı istihbarat örgütü çengelindeki şahsiyet ya da keskin görüş sahibi imzadan ibaret fakir bir örgüt değildir.
Polis kafasının bize önerdiğinin ve sunduğunun tam tersi, yine de çözüm için geçerlidir. Yani?
Yani, PKK ile silahların susması konusunda müzakere; BDP ile Kürt sorununun çözümünün yasal çerçevesinin oluşturulması için müzakere.
* Radikal
Bu haber 1,367 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle