En Sıcak Konular

Teşekkürler Tuğluk hanım, bu sefer almayalım!

28 Mayıs 2007 12:13 tsi
Teşekkürler Tuğluk hanım, bu sefer almayalım! Demokratik Türkiye Partisi Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, ‘I. Dünya Savaşı’nın en onur kırıcı anlaşmalarından biri olan Sevr’in Türk-Kürt çatışması üzerinden yeniden kurgulandığını ve ABD’nin Irak işgalinin de bu kaygıyı beslediğini söyle

DTP Eşbaşkanı Tuğluk’un bu yeni açılımı, ilk bakışta oldukça parlak duruyor. Genel tespitleri yerinde. Ancak bu ilk kez söylenmiyor ve Türkiye’de bir çok akil insan bu cümleleri 1 Mart Tezkeresi’nden bu yana bağıra çağıra dillendiriyor.

Yeni bir şey yok yani. Ancak yeni birşeyin olmaması söylenenlerin önemini kaybettirmiyor. Bu sefer de DTP’nin hemen en yetkili ağızlarından biri bu tezi dillendiriyor. O halde bakalım!

Ne dediğinizi anlıyoruz!

Tuğluk devam ediyor; “"Burada bizim açımızdan sorulması gereken, Kürtlerin tavrının ne olacağıdır. Bize göre Türk halkının korku ve kaygıları ciddi düzeyde gerçekçidir, anlaşılmaya değerdir. Türk halkı tekrar Sevr tehlikesine benzer bir durumla karşı karşıyadır tespitini rahatlıkla yapabiliriz. Ve bu tehlikenin temasında Türk-Kürt çatışması kurgulanıyor. Söz konusu travma Kürt olgusunda odaklanıp sürdürüldükçe, bu her türlü istismara açık ve uygun bir ortamı canlı tutar ve gerçek tehlike nedeni olur".

Güzel… Bu tehlikenin teması Türk-Kürt çatışması olduğuna ve “emperyalistler” tarafından kurgulanıp, kullandığına göre, basit soralım; kimi kullanıyorlar? En ilkel yanıt terörist PKK değil mi? Bu durumda en başta DTP ve Tuğluk’tan PKK’yı kınayan, terör örgütü olarak tanımlayan bir açıklama beklemek büyük bir talep olmamalı! Öyle değil mi?

Örneğin şu cümleleri sarf eden bir siyasiden duymak sürpriz olmamalı!.. “Emperyalistlerin Kürtlere dayalı politikası Irak işgaliyle derinleşince, Sevr travması da kendisini sürekli güncelleme ortamına kavuştu. Burada Kürtlerin gayet açık ve samimi olması gerekiyor. Şu önkabulle başlangıç yapılabilir: Misak-ı Milli sınırlarını mutlak suretle koruyarak Kürt sorununa çözüm bulunmalıdır. Emperyalist müdahalelere güvenmeden ve de gerçeklik dışı olmayan açılımlarla çözüm arayışı gerekiyor."

Bravo ve dahi tebrikler!

Ne yapıyor ki zaten? Ama daha bitmiyor; “Sevr korkularının objesi Kürtler olmamalıdır. Komşu ülkede yaşananlar Türkiye’deki gerçeklikle örtüşmüyor. Zaten başka bir boyuttan bakılırsa orası da Misak-ı Milli sınırlarındadır. Bu işgalci bir yaklaşım değil, samimi ve gönüllü bir kucaklaşma olacaktır. Burada Kemalist aydınlara büyük görevler düşüyor. Bu kesimler unutmamalılar ki; korkular canlandırılıp iki toplum birbirine geriye dönüşümsüz düşman edilmek isteniyor. Söylemler buna hizmet etmemeli. Kürtler de bu durumu çağrıştırıp, korkuları anımsatan fotoğraflarda yer almamalı" dedi.

Yani ne diyeceğimizi bilmiyoruz! Gözyaşlarımızı tutmak mümkün değil artık ama direniyoruz. “Kan ve gözyaşı acıları büyütüyor. Şiddet ortamına hemen son verilirse harcanan enerji ülkenin birliğini korumak için yoğunlaştırılabilir. Burada dikkat çekmesi ve üzerinde durulması gereken husus, Türklerin Kürtlerin nezdinde sömürgeci ve despot, Kürtlerinse Türklerin nezdinde bölücü ve barbar olarak görülmesinin, bu tüm sıfatları kendinde barındıran Batı emperyalizminin işi olduğudur. Bu bakış açılarında direnmek Türkiye’yi bölünmeye, Kürtleri ise sömürülmeye götürecek esas neden olacaktır. Her iki toplum karşılıklı duygudaşlık kurabilirse geçmiş hatalar unutulup çözüme kavuşturulabilir."

Atatürk ölümsüzdür

Sel olup akmak üzereyiz! "Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.”

Artık tamamdır. Boşalıyoruz. Kimse gözyaşlarını tutamaz. Sayın Tuğluk’un söylemini ciddiyetle düşünmek gerekiyor. Yapalım.

Herşeyden önce metinde anlamadığımız iki yer var. Birincisi, “Türk halkının korku ve kaygıları ciddi düzeyde gerçekçidir, anlaşılmaya değerdir.” Türk halkının Kürt meselesine ilişkin kaygıları olduğu doğru. Yalnız “korku”dan ne kastediliyor o tam anlaşılmıyor. Belki bir başka yazı veya söylevinde Tuğluk buna açıklık getirir.

İkincisi ise “başka bir boyuttan bakınca orasının da (Kuzey Irak herhalde) misak-ı milli sınırları içinde olacağı” bakışı. O da doğru. Fakat Türkiye Cumhuriye’nin dış politika ekseninde “orayı” da sınırları içine katma planı olmadığına göre DTP’nin mi var? Yoksa bu cümle üzerinden “olası bir birleşmenin” mazeretine, “tarihi” delil mi sunuluyor?

Güven…

Önemli mesele ise şu, pekala Tuğluk’un ağzından/kaleminden çıkan bu yaklaşım-partideki üst düzey görevi nedeniyle-DTP’yi bağlar. Şimdi soralım. DTP’nin bu açıklamalarına güvenmek mümkün mü?

Kritik dönem ve zamanlarda DTP ve ileri gelenlerinin-örneğin Kuzey Irak’a yönelik bir operasyon ihtimalinin yoğunlaştığı sıralar ve seçimin de kapıya dayandığı bir ortam gibi-“yumuşak ve kapsayıcı” açılımlar yaptığı bilinmeyen bir şey değil. Ancak onlarca kez teyit edildiği üzere bu açılımlar kısa süre sonra unutuluyor ve tam tersi yaklaşımlar yeniden ortaya çıkıyor.

Bu biraz terörist PKK’nın yaz aylarına doğru yaptığı sözde “ateşkes” ilanlarına benziyor. Kış'la birlikte ne hikmetse bu ateşkesler hep bitiyor! Peki PKK ile DTP’yi özdeşleştirmek mümkün mü? Bu iddia yüzlerce kez söylenmiş, yazılmış ve DTP’nin selefi olan partilerin kapatılma süreçlerinde “ispatlanmış” iddialar. Kamuoyundaki genel intibanın da bu yönde olduğunu DTP görmüyor mu?

Yine de olmayabilir! Değilse… DTP ve Tuğluk gibi ileri gelenlerin hemen PKK’yı terörist ilan etmesi ve kınaması gerekmez mi? Bu yapılmıyorsa “güven” nasıl inşa edilecek?

Ya da önümüzdeki seçimlerde bağımsız olarak TBMM’ye girme olasılığı bulunan DTP adaylarının “Kürtçe yemin etmeyeceği” garantisi verilebilir mi? Değilse “güven” ortamı nasıl oluşacak?

Kuzey Irak! Kuzey Irak’da gelişen Kürt yönetimi yine bir çok kez “Diyarbakır” isminin kullanıldığı seri ve sert açıklamalarda bulundu. DTP yönetimi “misak-ı milli” sınırları içindeki Diyarbakır’a ve bölgeye yönelik bu türden “küpe zarar” açıklamaları kınamayı düşündü mü?

Düşünmediyse düşünür mü? Düşünmezse “güven” ortamı nasıl oluşur? Yoksa yine “açıklamanın geldiği yer de misak-ı milli mi” der?!

Bu örnekleri sınırsız çoğaltabiliriz. Sayın Tuğluk ve DTP’nin bu yeni ve “kucaklayıcı” açıklaması iyi mi kötü mü? İyi. Ama güven başka bir konu ve bu açıklamaya güvenmek zor.

Bu açıklamaya-şu an okuduğunuz metin-gibi kısa sürede bir çok yanıt gelecektir. DTP ve savundukları, bu cevapları “uzattıkları-eğer öyle ise-barış eli”nin geri çevrilmesi olarak görmemeli! Çünkü “Türkiye halkı” uzatacağı elin selametinden endişe eder. Yani güven sorunu vardır ve haksız da sayılmaz.

Bu yüzden DTP ve Tuğluk’un yaklaşımına bu sefer(!) “teşekkürler, bu sefer almayalım, hele yukarıdaki ‘rica’ları bir düşünün, sonrasına bakarız” demek gerekiyor.



Bu haber 801 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,884 µs