En Sıcak Konular

"Devlet saldırıyı üstleneni biliyor!"

28 Mayıs 2007 11:13 tsi
ASAM terör masası danışmanı ve MHP milletvekili aday adayı terör uzmanı Ercan Çitlioğlu, Ankara'ta patlayan bombanın hedefini ve terör saldırılarını yorumladı.

Ankara’daki Anafartalar Çarşısı, intihar saldırısında dört gün sonra teröre lanet okuyan binlerce vatandaş eşliğinde açıldı. Fakat 6 kişinin ölümüyle sonuçlanan bu saldırının hemen ardından ‘Bombanın arkasında ‘derin devlet’ mi var’ yorumları da gündeme geldi. Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı, ASAM terör masası danışmanı, MHP milletvekili aday adayı terör uzmanı Ercan Çitlioğlu’yla bombanın hedefini ve terör saldırılarını konuştuk.

Bir terör örgütü için yaptığı eylem ne anlama gelir?

Eylemin temeli kamuoyuna ve terör örgütü sempatizanlarına iletidir. Bu ileti, varlıklarını ispat etme, toplumda korku ve boyun eğme duygusunu yaratma üzerine odaklanmıştır. Hedefleri kamuoyunun sisteme olan güvenini zayıflatmak, kendilerini ‘güçlü’ göstermektir.

Eylemi yapsa dahi bunu üstlenmemesinin anlamı nedir?

Kamuoyunda çok ters etkileşimler yaratabilecek eylemleri üstlenmeye bilirler. Özellikle sivil hedeflere yönelik eylemler böyledir. Büyük reaksiyonla, nefretle karşılanır. Terör örgütleri kendilerini bundan koruyabilmek için sivil hedeflere yönelik eylemleri genelde başka isimler altında üstleniyorlar. Ama bunu yaparken o örgütlerle aralarında organik bir bağ olduğu izlenimini de uyandırıyorlar.

Neden?

Bu sayede diledikleri zaman diledikleri eylemleri yapabilme ‘yeteneğine’ sahip oldukları mesajını halka ilettikleri için amaçladıkları korku ve dehşeti daha fazla yaratabiliyorlar. Nitekim Ankara’daki son olayı PKK doğrudan doğruya üstlenmedi. Adı bugüne kadar hiç duyulmayan ‘Kürdistan İntikam Birlikleri’ diye ayrı bir örgüt üstlendi. Geçmişte sivillere yönelik eylemleri ilk anda PKK değil, PKK’nın yan örgütlerinin üstlendiğini de hatırlarsınız.

Bir dakika, bu örgüt Ulus saldırısını ne zaman üstlendi?

(Röportajı cumartesi günü yaptık) Dün akşamüstü.

Bu söylediğiniz şey basına yansımadı.

Yakında yansıyacaktır.

Siz bu bilgiyi nereden aldınız?

Bir arkadaşımdan. (Şaşkınca bakıyorum)Yani devletin güvenlik güçlerinin eline bu bilgi ulaştı. Ayrıca daha önce adı duyulmamış bu örgütün açıklamasında sanki bu bomba bir yerden bir yere nakledilirken Ulus’ta patladı gibi bir şey de var.

Pardon bu açıklama ne açıklaması, nereye yapılmış?

Basın açıklaması.

Ama bizim haberimiz olmadı.

Herhalde internete çoktan düşmüştür. Ya da yakın zamanda düşecektir. Şimdi bu bomba gerçekten nakil sırasında mı patladı, bilinçli olarak orada mı patlatıldı? Ben bilinçli olarak orada patlatıldığını düşünüyorum.

Neden?

Hayatlarını kaybedenler halkın ta kendisiydi. Damatlık elbisesi almaya giden, simit satan, tezgahtar genç kızımız... Şimdi halk bu ölenlerin halkın ta kendisi olduğunu görüp kendini onlarla özdeşleştirdiği zaman bir terör örgütünün ‘Bunu ben yaptım’ diyerek ortaya çıkması çok zor. O nedenle sanki ‘Bomba nakil sırasında patladı. Hedef o kişiler ve o yer değildi’ gibi bir gerekçenin arkasına saklanarak örgütün kendine yönelik reaksiyon ve nefreti azaltma amacını taşıyan bir ifadeyi de o bildiri basına yansıdığında göreceksiniz.

Ya bu saldırının arkasında ‘derin adresler’ arayanların yorumları?

Bundan sonra Ankara’daki olayın altında komplo arayanların kendilerini nasıl bağışlatabileceklerini doğrusu merak ediyorum. (Röportaj yayımlanmadan önce Çitlioğlu’nu arayıp şunları sordum)

Dün söyledikleriniz hakkında hálá tek haber yok.

Doğru. Ama söylediklerimi kullanabilirsiniz.

Siz bu örgütün bunu basın açıklamasıyla duyurduğunu söylemiştiniz. Garip olmuyor mu tüm bunlar?

Evet. İnternet üzerinden yapıldığını da söyledim.

İyi ama ne internette ne ajanslarda böyle bir şey yok. Bu durumda söylediklerinizin hálá arkasında mısınız?

Az önce bu bilgiyi kullanabileceğinizi söyledim. Bunu bana söyleyen kişiye de güveniyorum. Söyleyeceklerim bunlar. (Konuşma bitiyor)

ALTIYÜZ KİLO PATLAYICI

Saddam ordusundan kalan patlayıcıların K.Irak’tan Türkiye’ye sokulduğu, Türk istihbaratının bunu ilgili yerlere bildirdiği söyleniyor. Patlayıcılar PKK’nın eline nasıl geçiyor?

Olayın ciddiyetini vurgulamak için önce bir bilgiyi daha paylaşmalıyım. Amerikan işgalinden sonra Irak ordusunun depolarından çalınan ve kaybolan C-4 tipi patlayıcıların miktarı 350 ton olarak açıklandı. Gerçek rakam 5 bin ton. Irak’taki direniş eylemlerinde yaklaşık 1500 tonunun kullanıldığı varsayılıyor. Türkiye’ye PKK aracılığıyla sokulan miktarın da bir buçuk ton civarında olduğu söyleniyor. Bunun yarısından fazlası jandarma, polis ve askeri birlikler tarafından yakalandı. Ama Türkiye girdiği bilinen ve yakalanamayan yaklaşık altıyüz kilo patlayıcı var. Ankara’daki saldırıda kullanılan patlayıcı yaklaşık beş kiloydu.

Bu patlayıcılar PKK’nın eline nasıl geçiyor?

Bugün Süleymaniye’de hatta Bağdat’ta bir silah pazarına gidin roketatar dahil olmak üzere dilediğiniz silahı ve patlayıcıyı satın alabilirsiniz. Bunların K.Irak’tan Türkiye geçişlerinin Barzani güçlerinin denetimi altında yapıldığı konusunda en ufak bir kuşku yok. Ayrıca PKK’nın 18 Mayıs’tan itibaren kırsalda harekete geçeceği, metropollerde eylem hazırlığı yaptıkları da biliniyordu. Tüm bunlar davul zurnayla gelirken siyasi irademiz oturup bekledi. Bu noktadan sonra yapılacak her şey tartışma konusu haline geldi. Şimdi ‘Acaba bu saldırılar seçimleri etkilemeye yönelik olabilir mi’ gibi şeyler duyuyoruz. Türkiye’nin ulusal güvenliğiyle ilgili bir konuya böyle yaklaşılması kadar talihsizlik olamaz. Maalesef Türkiye bu noktaya getirildi. Bunu da siyasi iktidarın beceriksizliği ve tutukluğu buralara getirdi.

Bu noktada K. Irak’a askeri operasyon şıkkına nasıl yaklaşıyorsunuz?

Askeri harekat ve savaşlar siyasi hedef üzerine oturtulur. Siyasi hedefi de askere siyasi irade verir. K.Irak’a askeri bir operasyon kararını verecek olan hükümet ve TBMM’dir. Sayın Başbakan ‘Genelkurmay bana bağlıdır’ diyor. Oysa ‘Asker yetki istesin, Meclis’e ileteyim’ dediğiniz andan itibaren kendinizi askerle Meclis arasında postacılık yapan bir konuma indirirsiniz. Bu arada kamuoyunda ‘Asker hemen K.Irak’a girsin, PKK’lıların kafalarını ezsin. Barzani’ye de dersini versin’ gibi duygusal bir tepki oluştu. Bu da yanlış.

Neden?

Askeri operasyon her zaman en son seçenektir. Evet, Kuzey Irak’ta bir tehdit var. Ama bu olayı çözümleme konusundaki siyasi kartları kullanmadan doğrudan askeri operasyonun gündeme gelmesi bence rasyonel değil. Siyasi kartlar kullanılmadan bir harekete kalkışırsanız halka yeni acılar getirecek adımlar atarsınız.

O zaman asker neden ‘Operasyon gerekli’ dedi?

Burada yanlış algılanan bir şey var. Genelkurmay Başkanı acaba geniş çaplı bir operasyondan mı yoksa nokta hedeflere yönelik uçarbirlik harekatlarından mı bahsetti? Türkiye’de her gün askeri operasyon konuşuluyor. Bunları PKK’lılar duymuyor mu? Sizce bizi toplanıp halay çekerek mi bekliyorlar? PKK dağılmış vaziyette. Eğer derhal çözüm istiyorsanız, Habur’u kapatıp eş zamanlı olarak K. Irak’ta yuvalanan PKK hedeflerine nokta operasyonları düzenlersiniz.

Sizce bu saldırı neden Ankara’da oldu?

Terör örgütleri eylemlerine birtakım semboller yükler. Ankara, cumhuriyetin kurulduğu yer, başkent. Bu saldırı ilk Meclis’in yanı başında oldu. Bu saldırılar devam edebilir mi? PKK gibi yığınsal terör örgütlerinin eylemlerinde süreklilik vardır. Toplumdaki gerginlikler, kamplaşmalar bir terör örgütünün varmak istediği bir hedeftir. Maalesef şu anda böyle bir kamplaşma mevcut. Bunu daha da belirginleştirmek için kentlerdeki eylem grafiğini sıklaştırabilirler. Bir başka önemli nokta da şu: Kısa süre sonra seçim kampanyaları başlayacak. Aynı gün 10 ilimizde büyük kalabalıklar bir araya gelecek. Bütün bunlar terör örgütü için bulunmaz hedeflerdir. Fevkalade endişeliyim, eylemlerin devam edeceğini söylemek mümkün. İstanbul, İzmir, Mersin, Adana ve belki yine bir sembol yükleme anlamında Samsun ya da Trabzon’da eylem bekleyebiliriz. Bütün bunları çok iyi değerlendirmemiz gerek.

Bunları yazıp konuşmak bu saldırıları yapacak hainlere adres göstermek değil mi?

‘Bunları konuşmayın. İnsanlarımızı korkutuyorsunuz’ gibi bir yaklaşımın karşısındayım. Ben paranoyak bir toplum yaratmak istemiyorum. Biz uyarı görevimizi yapmazsak, şüphe ettikleri durumları güvenlik güçleriyle paylaşmaları için onları teşvik etmezsek, insanlarda bu bilinci nasıl uyandırabiliriz?

Genelkurmay Başkanı’nın ‘saldırılar devam edebilir’ demesi de eleştirildi.

Az önceki cevabım konuya nasıl baktığımı ortaya koyuyor. Ben bir terör uzmanıyım, analiz yaparak konuşuyorum. Elimde belge yok. Ama Genelkurmay Başkanı elindeki istihbarat belgelerine bakarak konuşur. Peki bu belgeleri gördüğü halde halkı uyarmazsa acaba görevini yapmış olur mu?

‘Hedef komutanlar değildi’

İsminiz basında ‘Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’la yakınlığı bilinen terör uzmanı’ diye anılır. Arkadaş mısınız, bu bir yakıştırma mı?

Sayın Büyükanıt’ın dostluğuna sahip olmakla her zaman onur duydum. Bu benim ifadem. Karşı tarafın duygularını, söyleyemem.

Büyükanıt ‘Hedef siz miydiniz’ sorusuna ‘Teröristler bana öyle bir şey söylemedi’ dedi. Bu ne demekti sizce?

Bir yıl önce Sayın Büyükanıt’a Şırnak’ta bir suikast girişimi olduğunu açıklamıştım. Ki bu ikinci suikast girişimiydi. Kendisinin kamuoyunda böyle olaylarla anılmaktan ciddi rahatsızlık duyduğunu biliyorum.

Neden böyle bir açıklama yapmıştınız?

O dönem kendisine Şemdinli olayıyla ilgili ağır saldırılar vardı. O saldırılara uğrayan kişinin kısa süre önce suikast girişiminden kurtulduğunu Türk kamuoyunun bilmesini istedim. Bugün dahi böyle bir soruya ‘Evet bana yönelikti’ diyeceğini sanmıyorum. Ayrıca ben de Ankara’daki eylemin direkt Genelkurmay Başkanı ya da Kuvvet Komutanlarına yönelik bir suikast girişimi olduğu kanaatinde değilim.

‘‘Yatak’ metaforu epey iddialı’

İki yıl önce ‘Kanın durması için gerekirse Öcalan’la aynı yatağa girerim’ demiştiniz. Bu tavrınız siyasi tercihinizle devam edebilecek mi?

Şu anda sadece bir aday adayıyım. Bu nasıl sonuçlanır, bilmiyorum. Ama siyasi yaşamın bir parçası olursam bugüne kadar söylediklerimi aynen söylemeye hatta siyasi sorumlulukla sözlerimi daha da keskinleştirebileceğimi söyleyebilirim.

Bir siyasi kimlik olarak ‘PKK yuvalanmasının bitmesi için gerekirse Barzani’yle aynı yatağa girerim’ diyebilir misiniz?

Barzani söylemlerini değiştirmediği sürece onunla bir görüşme yapılmasını Türkiye için bir ödün olarak görürüm. Ancak herhangi bir konuda ülke çıkarları gerektiriyorsa kişisel yıpranmayı göze alarak gerçekler neyse onları seslendirmekten kaçınmam. ‘Yatak’ metaforuna gelince o epey iddialı bir söylem.

Selin Ongun - Star



Bu haber 651 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,535 µs