Ağar’ın liderliği sorgulanır mı?

28 Mayıs 2007 11:07 tsi
Dün gerçekleşen kongre ile DYP, DP ismini aldı. Böylece DYP ismi tarihe karışırken, DP tekrar Türk siyasetine geri döndü. Kongrede merkezdeki isim elbette partinin Genel Başkanı Mehmet Ağar’dı. Ancak Türkiye ilginç bir ülke ve her zaman yeni tartışm

DP’deki yeni gelişmeleri yakından izleyen birisi olarak söyleyebilirim ki Ağar liderliği uzun vadede DP içinde zor günler yaşayabilir. Elbette bunu aldığım bir bilgi üzerine söylemiyorum. Bu benim düşüncem ve yaşananlar arasında kurduğum ilişkiler ile vardığım sonuç…

Gelin DP’de yaşananlara birlikte göz atalım!

Seçimlerde Meclis dışında kalmasıyla zor günler yaşayan DYP’nin başına geçen Mehmet Ağar aslına bakılırsa partisi için bir şanstı. Çünkü şu anki konjonktürde bir partinin öne çıkabilmesi hatta barajı geçebilmesi için öncelikle sevilen bir lidere ihtiyacı var. DYP’nin baraj dışı kaldıktan sonra toparlanamamasının en önemli sebebi “lider” eksikliğiydi. Mumcu gelmeden önce Anap’ın da öyle…

Ancak lider olabilmek için öncelikle kendi yolunuzu çizmeniz gerekiyor. Başkasının “vesayetinde” izlenecek politika liderlik imajına sürülebilecek en kötü lekedir. Bunu gören Ağar yola çıkarken kendi çizgisini oluşturdu. Hatta kimileri için şaşkınlık yaratan bir çıkıştı bu. Ağar “düz ovada siyaset” dedi. Bir adım daha atan Ağar geçtiğimiz sene Demirel ve Rahşan Ecevit’in “sağlı sollu birlik” çalışmalarına karşı çıkarak “benim ittifakım milletle” dedi. Daha ileri gitti… Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ı “demokrasi çizgisine” davet etti ve Türkiye’de demokrasinin savunuculuğunu üstlendi. Ağar’ın bir yıla yakın bir süre sürdürdüğü bu politika “kendi çizgisiydi” ve dikkatlice hazırladığı, hükümete yaşam alanı açtığını bilse de izlemekten kaçınmadığı bu çizginin Ağar’ın liderliğini güçlendirdiği açık.

Ancak son bir ayda Ağar’ın yaklaşımında gözle görülür bir değişim yaşanıyor. Her ne kadar Ağar demokrasi vurgusu yapsa da özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında aldığı tavır, Ağar’ın “kendi çizgisinden” çıkması olarak yorumlandı. Kendi çizgisinden çıkan liderlerin “liderlik imajının” aynı güçte devam ettiği konusunda şüphelerim var. Zira bunun ilk örneğine Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde şahit olduk: partinin dört milletvekilinden ikisi “isyan bayrağı” çekip Meclis’teki oturuma katıldı. Partide oluşan huzursuzluğu teşkilattaki istifalar takip etti. Hadi biraz daha ileri gidelim… Mumcu’nun ismi o tartışmalı günlerde Ağar isminin önüne geçmeye başladı. Anavatan’ın Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yönelik anayasa paketine tam destek vermesi ve Türkiye’de tartışmanın göbeğine oturması Mumcu’nun yıldızını geçici bir süre de olsa parlattı. Mumcu’nun yıldızının parlaması sadece bununla ilgili de değil elbette. Şu nokta önemli: Mumcu Cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk oturumuna neden katılmadığını, güçlü argümanlarla kamuoyuna anlattı. Ancak Ağar meselenin “halkla ilişkiler” kısmını tam anlamıyla yerine getiremedi. Ağar’ın kendi imajına vurduğu diğer darbenin Mesut Yılmaz’ı DP çatısı altına davet etmesi olduğu söylenebilir.

Şimdi DP Ağar liderliğinde seçime giriyor. Ancak Ağar son bir ayda birçok fırtına ile boğuşmuş bir geminin kaptanı. Bu süreç sadece partiyi değil, Ağar’ı da yıprattı. Elbette Ağar DP’nin başında kalmaya devam edecek. Kısa ve orta vadede görünen bu… Ancak benim gördüğüm uzun vadede DP’de yeni lider arayışına başlanabileceği. Bu adayların kim olduğuna gelince… Eski isimler ya da Mumcu gibi güçlü kimliklerin DP’nin geleceğini belirleyeceğini düşünmüyorum. Ben bundan sonra Sinan Aygün’ün ne dediğine, hangi odada oturacağına, kamuoyuna yönelik nasıl bir dil geliştireceğine dikkat edeceğim. Bakalım uzun vadede partinin geleceğini sırtlayacak lider bugünden belli olacak mı?

Bu haber 333 defa okundu.