En Sıcak Konular

Asker sivil ilişkilerinde ‘OHAL’ sona erdi

8 Ağustos 2011 08:57 tsi
Asker sivil ilişkilerinde ‘OHAL’ sona erdi Normalleşme demek, askerin gözden düşürülmesi, tamamen etkisizleştirilmesi, önemsiz hale getirilmesi demek değildir. Demokratikleşmenin gereği olan, askerin kendi alanına çekilmesi ve demokratik sistem içinde uygun roller üstlenmesidir.

Askerci perspektifin gölgesi altında pozisyon alan kimi yazarlar, TSK komuta kademesinde yaşanan emeklilik sürecini Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kriz olarak takdim etmeye çalıştılar. Ancak hükümetin süreci başarılı bir şekilde yönetmesi, anında başvuruların işleme konulması ve atamaların yapılması, ardından Yüksek Askeri Şura toplantısının olağan şekilde gerçekleşmesi, felaket tellallığı yapanların heveslerini kursaklarında bıraktı, demokratikleşme açısından da önemli bir gelişme olarak kayda geçti. Toplumun kahir ekseriyeti yaşananları bir sorun veya kriz değil, bir ‘normalleşme’ olarak algıladı.

Herşey normal!

Türk siyaseti ve demokrasisi açısından normalleşme kavramı, sıradanlığı değil, ileriye doğru bir adımı, bir gelişmeyi ifade ediyor. Çünkü demokrasilerde olağandışılıklar, olağanüstülükler, keyfilikler, sorunlar, krizler istisnai durumlardır. Normalleşmek, sorun yaşanmayan ideal forma ulaşmaktır, işlerin olağanlaşmasıdır. Biz normale dönmeye değil, normale (yani olması gerekene) ulaşmaya çalışıyoruz. Çünkü bugüne kadar normal bir durum yoktu, olağandışılık olağan görülüyordu, şimdi ise demokrasinin gelişmiş standartlarına bu normalleşme ile kavuşmaya çalışıyoruz.

Komutanların emeklilik başvurusunu bazı yorumcular bir rest, hatta bir meydan okuma gibi takdim ettiler. Hükümet ise komutanların attıkları adımı bir sorun olarak algılayarak büyütmek yerine hemen kendi adımını attı ve komutanlara da hizmetlerinden dolayı teşekkür etti. Normalleşme, hükümetin kararlı ve ne yaptığını bilen duruşu sayesinde sağlanmış oldu. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi olağanüstü bir durum yaşandı ama mesele bir krize dönüşmeden hal yoluna konuldu. Neticede sivil irade, son sözü söylemiş oldu.

Gerçekten de asker sivil ilişkilerinde normalleşmenin sağlanması, ileri demokrasiye ulaşmak açısından mutlak şarttır. Sivil siyasetin gelişmesi, demokrasinin en yaygın şekilde işler kılınması, hukuk devleti normlarının tam anlamıyla hayata geçirilmesi için bu ilişkinin normalleşmesi kaçınılmazdır. Normalleşme demek, askerin gözden düşürülmesi, tamamen etkisizleştirilmesi, önemsiz hale getirilmesi demek değildir. Demokratikleşmenin gereği olan, askerin kendi alanına çekilmesi, hukuk devleti normlarına uyması ve demokratik sistem içinde uygun roller üstlenmesidir. Demokratik rolü ve milli egemenliği kabullenmek, her kurum için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Normalleşmekten belli kurumların önemsizleştirilmesini, itibarsızlaştırılmasını, değersizleştirilmesini anlamak doğru değildir. Normalleşme, saygınlığı ve itibarı yok etmek değil, asli fonksiyonlarına çekerek, önem sıralamasında olması gereken yere oturtmaktır. Önem hiyerarşisinin bozulması, siyasi ve sosyal alanda olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.

Asker sivil ilişkilerinin normalleşmesi elbette sadece Türkiye için gündeme gelen bir konu değildir. Bürokratik oligarşi bütün ülkelerde vesayetçi bir anlayış üretebildiği ve siyasi iktidar karşısında ayak direyebildiği gibi, askeri bürokrasi de siyasi iktidarlarla inisiyatif çatışması içine girebilmektedir. Her ülkenin demokratikleşme süreçleri içinde militarizm, mutlaka ele alınan bir konudur. Nitekim AB ile yürüttüğümüz müzakere sürecinde de asker-sivil ilişkileri en önemli gündem maddelerinden biridir.  Avrupa tarihçisi Michael Howard “askeri altkültüre ait değerlerin toplumun egemen değerleri” olarak algılandığını ifade etmiş, militarizmi, askeri değer ve pratiklerin yüceltilmesi ve sivil alanı şekillendirmesi olarak tanımlamıştır.

Ordunun itibarı yerinde

‘Yüceltme’ işi bazen, dokunulmaz, sorgulanmaz özerk alanlar üretmekte, yüceltilen kesimler kendilerini toplumu dizayn etmeleri gereken rehberler olarak görebilmektedir. Bu yüzden birçok ülke ‘siyaset ve toplum mühendisliği’ne soyunan orduların kendi toplumlarına yabancılaşmasına şahitlik etmiş, vesayetçi anlayışlar sivilleşmeyi ve demokratikleşmeyi zafiyete uğratmıştır.

Türkiye’de de (özellikle 28 Şubat sürecinde) durumdan vazife çıkarma anlayışı, siyasi iktidara karşı psikolojik harekat yürütme çabaları, topluma yön verme girişimleri, yaşanan siyasi krizlerin sebepleri arasında yer almış; hem demokrasiye, hem de bu kurumlara zarar vermiştir.

Birçok ülkede askeri bürokrasi kendisine özerk bir alan açarak siyasi iktidarı dışlama, milli iradeyi dışarıda tutma sevdası içine girmiş, kendi alanındaki uzmanlığını farklı bir statü ve role dönüştürmeye çalışmıştır. “Siviller, askerlikten ve güvenlikten anlamaz” yaklaşımı, askerin sivilleri kendi işlerine karıştırmamasına sebep olmuştur. Bunun doğal sonucu ise siyasi iktidarların uygulanan güvenlik politikalarında belirleyici olamamaları ve güvenlik güçlerinin eylemlerinde yeterince söz sahibi olamamalarıdır. ‘Ben her işten anlarım’ anlayışı ise birçok ülkede askerin sivil siyasete ve toplumsal konulara müdahalesine zemin hazırlamıştır. Seçilmiş siyasetçilerin yanında, kendilerini ‘seçilmiş’ gören askerler perde gerisinden işleri idare etmeye çalışmışlar, vesayetçi anlayışı sürekli idame etmişlerdir.

Vesayetçi anlayış, bir sınır çizme, sınırını bildirme ile başlar haddini bildirmeye kadar farklı şekillerde etki meydana getirir. Vesayet altındakiler sınırlı özgürlük alanında hareket ederler, iradeleri kontrol altındadır, yönlendirmeye açıktırlar, karar mercii değildirler.  Askeri denetim ve kontrol, bürokratik kontrol, yargısal denetim ve kontrol gibi etkenlerin yanında sermaye gibi farklı güç odaklarının tesirleri de vesayet halkası içinde yer alabilir. Türkiye’de çok partili hayata geçtiğimiz dönemden itibaren demokratik görünüm korunarak, örtülü ve daha rafine bir şekilde vesayet rejimi sürdürülmeye çalışılmıştır. Açıktan yapılan askeri müdahalelerin yanında örtülü müdahalelerle vesayetçi anlayış devam ettirilmiştir.

İdeolojik değil demokratik süreç

Son dönemde Türkiye’de darbeci anlayış etkisiz hale getirilmiştir ve demokratikleşme süreci vesayetçi anlayışın kırılması mücadelesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. AK Parti iktidarı hayata geçirdiği reformlarla ileri demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularında önemli mesafeler almıştır. En son 12 Eylül referandumunda kabul edilen anayasa değişiklikleri, bu çerçevede önemli bir kilometre taşı olmuştur. AK Parti iktidarı, ‘ideolojik’ bir mücadele değil, ‘demokratik’ bir mücadele ortaya koymaktadır. Amaç, bir ideolojinin hakimiyeti değil, milli iradeye dayanan, sivil ve demokratik bir anlayışın geçerli olmasıdır. AK Parti’nin en büyük başarısı her alanda ‘normalleşme’ süreçlerini başlatmasıdır. Asker-sivil ilişkileri de bu normalleşmeden nasibini almaktadır. AK Parti iktidarının başından bu yana sağduyulu ve sorumlu bir davranış sergilediği söylenebilir. Ne meydan okuyan, öç almaya çalışan, kavga çıkaran bir tutum sergiliyor, ne de alttan alan, sineye çeken, boyun eğen davranış içine giriyor. 27 Nisan bildirisi sonrasında da görüldü ki, hükümet hem baskılara ve hukuksuzluklara boyun eğmiyor, kararlı/dik duruş sergiliyor hem de kurumlara karşı köprüleri atan, sorunları derinleştiren tutumlar takınmıyor. Kendi izzetine ve saygınlığına gölge düşürülmesine de izin vermiyor, kurumların yıpratılmasına ve değersizleştirilmesine de fırsat vermiyor. Nitekim YAŞ öncesi ve sırasında yaşananlarda da hükümetin vakur ve sağduyulu bir duruş sergilediğini gördük.

Güven içinde normalleşme

Eğer ilişkilerin normalleşmesinden bahsediyorsak, ‘güven’ kavramına da mutlaka vurgu yapmalıyız. 2002’de askerin hükümete karşı güvensizlik içinde olduğu, zamanla bunun aşıldığına yönelik yorumlar yapılıyor. Öncelikle şunu vurgulamalıyız, demokratik ülkelerde iktidar ile askeri bürokrasi arasında duygusal değil kurumsal ilişki olur, bu ilişkinin mahiyeti de yasalarla tanımlanır. Siyasi iktidarlar icazeti ancak milletten alırlar ve milletin güvenini esas kabul ederek milletin memnuniyeti için çalışırlar. Ayrıca güven, karşılıklı gelişen bir olgudur. Hükümet, ilk dönemde estirilen kara propagandayı etkisiz hale getirmiştir. Gizli gündem, takiyye, irtica, sivil vesayet gibi birçok propaganda malzemesi hükümetin ortaya koyduğu eylem ve söylemlerle anlamsızlaşmıştır. Hükümet, kendisini topluma ispat etmiş ve yüzde 50 gibi büyük bir oyla toplumun güvenoyunu almıştır. Hükümeti devirmeye veya gözden düşürmeye yönelik bir kısım hukuksuz girişimlerin olduğuna dair devam eden davalar da bu çerçevede önem taşımaktadır. AK Parti asker-sivil ilişkilerinde dengeli, ölçülü, sağduyulu bir yaklaşım içinde olmuş, hem kendi konumunu ve demokrasiyi geliştirmiş, hem de TSK’nın gelişimi için büyük gayret göstermiştir. Devam eden davalar hükümetin orduya yönelik tavrını değiştirmez; çünkü yanlış yapan kişiler yaptıkları yanlışın bedelini kendileri öderler, kurumlarına ödetmezler, kimse de kurumlara bedel ödetme anlayışı içine giremez. Son olaylar da göstermiştir ki, Başbakan Erdoğan, vakur, sağduyulu ve basiretli tutumuyla ilişkileri ve süreçleri başarıyla yönetmekte, Türkiye’yi normalleştirerek tarihe geçmektedir.

Doç. Dr. Yalçın Akdoğan - Star

Bu haber 895 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,947 µs