En Sıcak Konular

''Şiddet de kokain gibi bağımlılık yapıyor!''

25 Temmuz 2011 11:08 tsi
''Şiddet de kokain gibi bağımlılık yapıyor!''

Bu korkunç gidişin önü nasıl alınabilir?.. Mine Şenocaklı, İstanbul Bilim Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tarık Yılmaz'a sordu...

Psikiyatri Profesörü Tarık Yılmaz... Oğul, babadan, anneden, TV’den, çevresinden her gün sorunlarını şiddetle çözebileceğini öğreniyor. Gün geliyor, o da karısını ve çocuklarını döverek sorun çözmeye çalışıyor.

Bir bakıyorsunuz, şiddet bağımlısı olmuş çıkmış. Tedavisi zor bir bağımlılık bu. Prof. Yılmaz bu bağımlılığı kokain bağımlılığıyla kıyaslıyor;

“Şiddet uygulayan kişi kendisini çok güçlü hisseder. Kokain kullanmakla gelen iktidar hissiyle şiddet uygulayan kişideki iktidar hissi birbirine çok benzer. Dolayısıyla şiddet uygulayan kişi de bağımlı olur şiddete” diyor.

Hiç sebebini sorgulamaya kalkmayın, suç ortağı olursunuz! Bir zamanlar üçüncü sayfalara sıkışan kadına yönelik şiddet, artık sürmanşetlerde ve hemen her gün daha da beteriyle karşılaşıyoruz. Adam, bir barda garson olarak çalışan sevgilisini, dört gün boyunca eve kapatıp, tekme tokat dövüyor, aç-susuz bırakıyor, sonra da bir çuval gibi otobüs durağına bırakıyor. Kız komada, kimin umurunda, adam namusunu temizliyor! Belki barda çalıştığını hazmedememiş, belki biri kıza yan baktı diye... Belki de işsizliğinin kompleksi sebep. Böyle onlarca olay oluyor her gün bu ülkede... Çoğu polise bile gidemiyor mağdurların. Gidenlere ne olduğunu zaten biliyorsunuz, kafası gözü yarılmış halde polise gitmesine rağmen eski kocası tarafından öldürülen Ayşe Paşalı’yı unutmak mümkün mü? İşin acısı tüm bunları yapanların ağzından bir kelime çıktı mı, hiçbir şeye göstermediğimiz empatiyi gösteriyoruz millet olarak. Hele ki “Namus” demişse bu cani, neredeyse mağdur konumuna geçiveriyor kolayca... Kısa bir hapis, sonra potansiyel katil dışarıda!

Kadın nasıl caydırıcı olur?

“Bu korkunç gidişin önü nasıl alınabilir?”, “İnsan nasıl en yakınına bu kadar gaddarlaşabilir?”, “Erkek şiddetine karşı kadın kendini nasıl savunabilir?”, “Bir kadın ne yaparsa erkek için caydırıcı olabilir?” Haftalardır bu sorular kurcalıyor kafamı... Bu sebeple İstanbul Bilim Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tarık Yılmaz’ın kapısını çaldım. Yıllar önce bir öngörüde bulunmuş, ne yazık ki tam isabetle tutturmuştu çünkü: “Türkiye’de şiddet olayları artıyor, artacak da... Çünkü şiddet öğrenilen bir davranıştır” demişti.

Gerçekten de hiçbir şeyi bu kadar çabuk öğrenmedik! Artık şiddet yaşamımızın her alanında... Bir umut, bir çözüm önermesiydi dileğim. En azından bireysel olarak kadının kendisini nasıl savunabileceği hakkında birkaç ipucu isteyecektim. Verdi, ama bunun sadece münferit kurtuluşlara yarayacağını vurgulamayı ihmal etmeden. Tek başına kurtulmak mümkün değil şiddetten ona göre. Ya toplum olarak çıkaracağız hayatımızdan şiddeti ya da kurban sayısı artmaya devam edecek. Peki çözüm? Şiddet gördüğümüz yerde bir soruyu sormaktan imtina edeceğiz öncelikle: “Neden?” Zira bu sorunun ardından gelen tolerans. Toleransın olduğu yerde ise şiddet her zaman boy atmaya devam edecek. İşte bu yüzden Prof. Yılmaz, “Türkiye’de şiddete karşı sıfır tolerans seferberliğini başlatmamız lazım. Kadının güçsüzlüğü, erkeği şiddet uygulamak için cesaretlendiriyor. Yani kadının ekonomik bağımlılığı ve gidecek yerinin olmaması savunmasızlığının en büyük sebebi. Şiddeti azaltmanın yolu kadının gücünü artırmaktan geçer” diyor.

Asla tolerans göstermemeli

- Hocam gün geçmiyor ki bir kadın eşi ya da sevgilisi tarafından dövülmesin hatta öldürülmesin... Konya’da dört gün boyunca sevgilisinden işkence gören ve aç susuz bir otobüs durağına terk edilen 32 yaşındaki Meral hâlâ komada... Hatay’da işsiz kocasının terk ettiği 21 yaşındaki Ceylan kendi ailesi tarafından töre cinayetine kurban edildi. İstanbul’da bir adam ayrıldığı karısını üzerine benzin dökerek yaktı. Kurtarmak için annesine sarılan 11 yaşındaki Buğra da yanarak öldü... Kadınlar niye bu kadar çaresiz? O raddeye varmadan yapabilecekleri bir şey yok mu?
Ve erkekler neden kadınları dövüyor?

Şiddet ile ilgili yapılan araştırmalarda birkaç özellik ön plana çıkıyor. Bunlardan biri, şiddet öğrenilmiş bir davranıştır. Yani şiddet, bir insanın bir problem ya da istemediği bir durum karşısında bir problem çözme yöntemidir. Kişinin gücünü kullanarak karşısındakine isteğini zorla yaptırmasıdır. Çok hastalıklı durumlar da vardır ama genelde kişiler şiddet kullanmayı öğrenir. Bu tanım önemli. Çünkü bir kere bütün öğrenmelerde olduğu gibi kişinin bunu öğrenebilmesi için kendisine bir model alması lazım. Şiddet uygulayan insanlara baktığımızda ya kendileri çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, anne, baba ya da büyük kardeş tarafından, ya da sistemli bir şekilde şiddete şahit olmuşlardır.

Yani bir anne veya baba şiddet uyguladığında çocuğa bunu öğretmiş olur, öyle mi?

Evet. Çocuk şiddeti öğrenir.

Sadece ailesinde öğrenmiyor ama...

Tabii. Bu da çok önemli bir nokta. Bizler sadece ailede bir şeyler öğrenmiyoruz. Okuldan, televizyondan, arkadaşlarımızdan, toplumdan öğreniyoruz. Dolayısıyla aslında bir bireyin şiddetle ilişkisini belirleyen şey içerisinde yaşanılan kültürün kendisidir. Bunun altını çiziyorum. Çünkü, “Nasıl davranılması gerekir?” diye sorulduğunda bir ideal durum tarif edilir. Ama insanlar ideal kültürden öğrenmezler, yaşanılan kültürden öğrenirler. Yani bizim öğrenmelerimizi günlük hayattaki kültür belirler. Ülkemizde bu konuda çok ciddi problemler yaşıyoruz. Çünkü herhangi bir kimse gelip size “Kocam beni dövdü, sevgilim beni dövdü” dediğinde ilk sorduğumuz soru ne oluyor?

Neden dövdü mü?

Evet. İşte bu soru kültürümüzü çok iyi tarif ediyor. İlk sorduğumuz soru “Neden dövdü?” ise, o zaman o kültürün içinde şiddete tolerans, yani üstü kapalı bir hoşgörü var demektir. Oysa neden olduğunun bir önemi yok. Şiddetin hiçbir açıklaması olamaz. Ama eğer bu soru soruluyorsa, bir şekilde orada şiddeti haklı veya maruz gösterme eğilimi vardır ki, bu en önemli tehlikelerden biridir. Çünkü bu, eğer kadın yanlış bir şey yaptıysa erkek kadını dövebilir toleransını ortaya koyar. Bu tolerans çok tehlikelidir. Çünkü artık insanlara biz şunu söylemiş oluruz; eğer sen bir şekilde kendini haklı çıkartabiliyorsan o zaman karşındaki insana şiddet uygulayabilirsin. Yani meseleyi haklılık ve bir rasyonel bulma zeminine oturttuğunuz zaman insan öldürmeyi de bir rasyonel zemine oturtabilirsiniz...

“Bizim töremizde bu yoktur, o kişi öldürülebilir” denmesi gibi mi?

Evet. Bu çok yanlış. Bizim şiddeti mazur gösterecek bir sebep noktasından ayırmamız gerekiyor. Bu ayırımı yapmadığımız sürece toplumda şiddetin önüne geçemeyiz. Çünkü herkes, her davranışı için haklı bir sebep gösterebilir. Gidin hapishanelere insanlara sorun, “Niye öldürdün?” diye, herkesin kendine göre haklı bir sebebi vardır. Dolayısıyla burada en temel nokta, şiddete sıfır toleranstır. Yani şiddetin arkasındaki sebep ne olursa olsun hiçbir tolerans göstermemek. Çünkü birisi kalkıp size namus ile ilgili bir sebep gösterebilir.

Mesela kocasını aldattı diyebilir...

Hayır, her ne olursa olsun şiddete sebep olamaz. Burada dikkat etmemiz gereken bir husus var; eğer biz kadınların bıçaklanması gibi, şiddetin en ağır şekli üzerine odaklanırsak farkında olmadan daha hafif ve orta dereceli şiddeti daha kabul edilebilir görürüz. Onun için bu vesileyle şiddetin her türlüsüne sıfır tolerans seferberliğini başlatmamız lazım. Ülkemizde maalesef diğer Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında kadının uğradığı şiddet çok daha yüksek. Kadın ekonomik olarak çok daha bağımlı olduğu için ülkemizde baskı altında bulunduğu ortamı terk edemiyor. Kadının bu güçsüzlüğü, yani ekonomik bağımlılığı ve alternatiflerinin olmaması erkeği şiddet uygulamak konusunda cesaretlendiriyor.

Erkek niye kadını dövüyor?

Şiddet uygulayan insan o anda kendisini çok güçlü hisseder, eğer sonuç kendisinin istediği şekilde yürüyorsa... Şiddetle istediği sonuca ulaşmış kişi, şiddet uygularken çok güçlü bir iktidar hissine kapılır. O an karşısındaki insan üzerinde bir iktidar kurmuştur. Bu bağımlılık yapabilen bir süreçtir. Tıpkı uyuşturucu madde alınması gibi... Kokain kullanmakla gelen iktidar hissi ile şiddet uygulayan kişideki iktidar hissi birbirine çok benzer. Dolayısıyla şiddet uygulayan insan bağımlı olur şiddet uygulamaya.

Türkiye şiddet sarmalına girdi

Kadın ilk tokada tokatla yanıt verirse, erkeklerin yüzde 60’ı şiddeti sonlandırıyormuş. Böyle bir şey okumuştum. Bu doğru mu?

Bu kadar genel istatistiklere biraz soru işaretleriyle yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer kadının gidecek yeri yoksa, gittiği yerde de ailesi tarafından,“Nasıl buraya gelirsin, kocanın dizinin dibine git” deniliyorsa, orada ilk tokadın da ikinci tokadın da faydası olmaz. Hatta kadın daha fazla şiddete maruz kalır. Ben kadınlara böyle bir şeye kalkışmalarını hiç tavsiye etmem... “Erkek size vurduysa siz de vurun” demek çok tehlikeli bir tavsiyedir. Çünkü siz şiddeti şiddetle önlemeye çalışırsanız, şiddeti artırırsınız. Bizim görevimiz toplumsal açıdan, yani devletle, ekonomik, sosyal ve ailevi imkanlarla kadının gücünü artırarak şiddeti daha caydırıcı hale getirmek olmalıdır. Şiddeti azaltmanın yolu kadının gücünü artırmakla mümkün olur. Çünkü en caydırıcı faktör şudur; eğer karşınızdaki insan şiddet uyguladığında sizi ve imkanlarını kaybedeceğini, yani olumsuz sonuçlarla karşılaşacağını bilirse, şiddeti azaltır. Psikolojide çok temel bir kural vardır; ödüllendirilen bütün davranışlar pekişir. Eğer siz olumsuz bir davranışı ödüllendiriyorsanız, o da pekişir. Şiddet uygulayan insan öfke hisseder. O öfkesini de karşısındaki üzerinde güç olarak kullanır. Şiddet uygularken kendisini çok güçlü hisseder, iktidar hissine benzer bir hisse kapılır ve bu onun için pozitif bir uyarıcı olur.

Nasıl? Biraz açar mısınız?

Aslında arzu ettiği sonucu şiddet yoluyla karşısındakini tam olarak kontrol altına alarak yerine getirmiştir. Bu, kişide bireysel olarak ödül etkisi yaratır. Eğer bu davranışın arkasından başına kötü bir şey gelmezse, yani olumsuz bir şey yaşamazsa tabii...

Olumsuzluklar ne olabilir hocam?

Eşinin onu terk etmesi, hukuki anlamda bir soruşturma başlaması, o kişinin şu veya bu şekilde sıkıntıya girmesi, bundan dolayı tazminat ödemesi gibi... Dolayısıyla kişi eğer korkarsa, “Ben bunu yapınca başıma kötü bir şey gelecek, yalnız kalacağım, bana bakacak kimse olmayacak, çocuklarımı, eşimi göremeyeceğim, toplum tarafından olumsuz karşılanacağım, dışlanacağım” diye, şiddete başvurmaktan kaçınabilir... Ama tam aksi olursa, yani şiddet gördüğü halde kadın hâlâ kocasıyla birlikte aynı ortamda kalmaya devam ederse veya buna devam etmek zorunda kalırsa, o zaman bu erkek üzerinde ödül etkisi yaratır ve erkek şiddeti pekiştirir.

O zaman Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in gündeme getirdiği elektronik kelepçe çok önemli bir adım olacak diyebiliriz. Çünkü erkeği caydırabilir...

Bu tür caydırıcı önlemler yararlı olabilir ancak mesele sadece ceza boyutuyla ele alınmamalı. Mesela şiddet uygulayan erkeklere ve şiddete maruz kalan kadınlara psikolojik destek verilmeli... Şiddetle ilgili okullarda çocuklara ve ailelere eğitimler verilmeli. Röportajın başında, şiddet öğrenilmiş bir davranıştır ve kötü de olsa bir problem çözme yöntemidir dedik. İnsanlara eğer o problemlerini başka türlü çözebileceklerini öğretirsek, şiddet yerine alternatif davranış becerilerini geliştirmiş oluruz.

Biz Kürt meselesini bile şiddetle çözmeye çalışan bir milletiz... Bu da herhalde toplumda şiddetin bu denli yaygınlaşması için bir sebep değil mi?

Evet. Türkiye maalesef artık şiddet sarmalına girdi.

Çocuğunuzun poposuna vurmak ilk adımdır

Türkiye şiddet sarmalına girdi dediniz. Şiddet sarmalı nedir hocam?

Siz şiddet uyguladıkça karşınızdaki insanda öfke ve travma yaratırsınız. O da size şiddet uygular ve giderek şiddet tırmanır. Kürt meselesinde 30 yıldır ders almadık, çünkü başka türlü çözmeyi bilmiyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu; şiddet eğilimi her defasında meseleleri barışçıl çözme eğilimlerine baskın çıkıyor. Biz sorunları diyalog yoluyla çözmeyi mi daha değerli göreceğiz, yoksa şiddetle mi? Sorunları diyalogla çözen insanları mı yücelteceğiz ve daha güçlü göreceğiz, yoksa şiddetle çözen insanlara mı hayranlık duyacağız? Bugün toplumumuzdaki yaklaşım, gücünü gösteren, sorunları şiddetle çözen insanı yüceleştirme eğilimi şeklinde. Bu çok tehlikeli bir eğilim. Halbuki bizim diyalogla çözen insanı daha yüce, daha ideal görmemiz lazım. Ancak bu mantığa ulaştığımızda şiddetle ilgili çok kritik bir noktayı aşmış oluruz. Ama maalesef barışçıl ve diyalog yoluyla çözüm yöntemleri sabır ve zaman gerektiriyor.

“Mağduriyet ve haklılık temelindeki şiddet de mazur görülmemeli”

Zeka da gerektiriyor sanırım?

Tabii ki öncelikle aklımızı kullanmayı gerektiriyor. Bunlar ise prim yapmıyor ülkemizde. Örneğin trafikte kim arabadan daha şiddetle inerse o haklı, okulda kim daha şiddet uyguluyorsa o daha popüler çocuk oluyor. Öncelikle şiddetin her türlüsüne sıfır tolerans göstermemiz lazım. Öfkeliyken karşınızdakine dokunmayacaksınız. Dokunduğunuz zaman sebebiniz ne olursa olsun siz problemlisiniz ve suç sizdedir. Bir kere bunu kültürümüze yerleştirmemiz lazım. Bunun hiçbir istisnasının olmaması lazım.

Erkek için en büyük travma aldatılmadır deniyor mesela...

Ne olursa olsun. Aldatılıyorsa o zaman terk eder ayrılır. Ama şiddet yok, dokunmayacaksın. Öfkeliyken kimse kimseye vurmayacak, buna tolerans göstermeyeceğiz. Bir kimseyi mağdur, haklı görmekle şiddeti mazur görmek arasındaki ayrımı yapmamız lazım. Yani kadın aldatıyorsa, erkek aldatıyorsa, iyi bir şey yapmıyor, kötü bir şey yapıyor, bu kimse mağdurdur, ama bu zeminde veya bu sebeple şiddet uygulamaya başladığı andan itibaren sıfır tolerans. Ben kim, niye vurmuş bilmek istemiyorum. Vurmuş mu ona bakmak lazım. Çünkü aksi halde bu bizi töre cinayetlerinin bile zeminini hazırlamaya götürür. Biz aldatılan erkeğin şiddetini bir ölçüde de olsa haklı görmeye başladığımızdan andan itibaren artık kalkıp “Sen niye töre cinayeti uyguluyorsun” diye sorma hakkını yitirmiş oluruz.

Şiddet bulaşıcıdır

“Şiddet olayları eskiden de çok fazlaydı, ama şimdi medya sayesinde görünür oldu” deniyor. Bu görüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şiddet çok yaygın ve artıyor. Artacak da... Bugün Türkiye’de şiddet seferberliği başlatmadığımız sürece, her kademede, okullarda, ailelerde, eğitim, uygun yapılar, sosyal imkanlar oluşturarak, sivil toplum kuruluşları ile bu yaklaşımla mücadele etmediğimiz sürece şiddet artacaktır. Şiddetin görülme sıklığı hiçbir zaman aynı kalmaz. Çünkü bulaşıcıdır. Model aldıkça giderek sıklaşır. Şiddet kendiliğinden azalmaz. Ancak çok ciddi, istikrarlı ve etkili projelerle önüne geçilebilir şiddetin. Almanya’da bundan 15 sene önce çok ciddi araştırmalar yapıldı. Birçok kurum, üniversiteler, sosyologlar, psikiyatrlar herkes bir araya geldi, cilt cilt raporlar yayınlandı. “Şiddetin önünü nasıl alabiliriz?” diye... O zeminde çalışmalar, projeler başlatıldı. Bunlar halen devam ediyor. Biz de ülkemizde güçlü projeler gerçekleştirmediğimiz sürece şiddetin artması kaçınılmazdır.

Mesela çocuğunuz bir şey yaptı poposuna bir tokat attınız. Bu da bir şiddet midir?

Evet. Bu bir başlangıç olabilir. Evde ve okullarda “No touch”... Öfkeliyken asla dokunmayacaksın. Eğer çocuğu döverek bir şey yapmaya zorluyorsanız bu bir şiddettir.


Mine Şenocaklı - Vatan



Bu haber 1,039 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,773 µs