En Sıcak Konular

'Mağduriyeti faşizme kaydırıyorlar'

6 Temmuz 2011 17:15 tsi
'Mağduriyeti faşizme kaydırıyorlar' "Sokaklarda öldürülen uzman çavuşların, 1990’lı yıllarda öldürülüp sokaklarda sürüklenen PKK’lılardan temelde ne farkı var. İkisi de aynı mantığın ürünü; faşizan bir düşünce sisteminin... "

Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu'nun köşe yazısı:

Önceki günlerde Sebahat Tuncel’in sekiz gariban askeri intihar saldırısıyla öldürmüş bir PKK’lı için söylediği sorumsuz sözler,

dün Hakkâri’de sokak ortasında arkalarından kalleşçe vurulan uzman çavuşlar,

molotofla yakılan çocuklar bize konuşmadığımız bir gerçeği konuşma zamanımızın geldiğini söylüyor:

Kürt şımarıklığı.

Evet, bu ülkenin Kürt sorunu var ve Kürtler şimdiye kadar ezilmiş bir toplumdur. Şimdi de bireysel ve kolektif haklarını kullanamayan bu toplumun sorunları acil olarak çözülmelidir. Buna anadilde eğitim dâhil, dünyanın en ileri demokratik standartlarında benzer durumdaki toplumlar ne haklara sahipse Kürtler ondan da ileri haklara sahip olmalıdır. Bu konuda kimsenin söyleyeceği bir söz olamaz. Kürtler adına siyaset yapan BDP’nin haklı mücadelesine de demokratik sınırlar içinde destek olunmalıdır.

Ancak Kürtlerin haklı mücadelesi ile şımarık tavırlarının da bu sorunun çözümüne yardım etmediği görülmeli. Öğrenci yurtlarını molotoflayıp sonra pişkince üzerinden siyaset yapmak, masum insanları hedef alıp açıklama yapmanız gerektiği yerde susmak, müthiş bir özgüven patlamasıyla önüne gelene saldırmak bu sorunun çözümüne yardım etmez. Bu tutum Kürt faşizminin ayak sesleridir.

Kürtlerin haklarının verilmesi gerektiğini ve onların ezildiğini söyleyen bir yazar olarak bir uyarı yapmak istiyorum: Kürt siyasetçileri kendi elleriyle Kürt faşistleri yetiştiriyor. Kimseye saygısı olmayan, Türk kelimesini duymak bile istemeyen, Türkleri ebedi düşmanı gören, bu düşmanlığı varlık sebebi sayan bir nesil var bugün karşımızda. Bu neslin var olmasında elbette sorumluluğun büyük çoğunluğu Kürt sorununu çözmeyen devlete ve hükümete ait ama bu neslin dilini ve üslubunu belirleme konusunda Kürt siyasetçilerin de sorumluluğu var.

Kürt siyasetçileri evde sorun var diye sorumsuzca faşizan bir dilin Kürt toplumunda yerleşmesine izin vermemeliler; ama maalesef durum böyle değil. Bizzat o siyasetçilerin dili faşizan bir dile dönüşüyor zaman zaman. Sekiz genci öldürmüş bir kişi için methiyeler düzen, yurt yakan çocukları öne itenleri görmezden gelip başkasına zarar verdiğinde ses çıkarmayan siyasetçilerin gerçekten demokrat ve bu sorunu demokratik çerçevede çözmek istediklerine ilişkin inancımızı yitiriyoruz artık. Eğer Kürt siyasetçiler bu sorunu gerçekten çözmek istiyorsa daha sorumlu olmak zorundadır.

Hakkâri ve kısmen Şırnak’ı ele alalım. Hakkâri’nin 15 km. yakınında, Türkiye sınırları içinde, PKK kamplarının bulunduğunu, PKK’lıların bu ve benzeri kampları bir işkence merkezi haline getirdiğini, istemedikleri, farklı sesler çıkaran kişileri bu kamplara kaldırıp sorguladıklarını sağır sultan biliyor. Hakkâri’de yurtların üzerine tabela astırılmadığını, farklı düşüncede olanların barındığı yurtlara sürekli saldırılar yapıldığını, bu yurtları ve okulları kiralayan mal sahiplerine baskı yapıldığını bilmeyen bir BDP’li var mı? Bilmiyoruz diyorlarsa yalan söylüyorlar.

BU KÜRT MERTLİĞİNE SIĞAR MI?

Daha önce de yazdım, tüm milliyetçilikler olduğu gibi Kürt milliyetçiliği de Kürt mertliğine zarar vermeye başladı. Kürtleri mert insanlar biliriz. Bütün tarihimiz, en milliyetçi Türkler bile bu gerçeği gizlemez; ancak Kürt milliyetçilerinin şu haline bakın, o mertlikten eser var mı? Yanlışı devlet yapınca –haklı olarak– avazı çıktığı kadar bağıran Kürt siyasetçilerin, örgüt yanlış yapınca kaçacak delik aramalarını, küçücük bir itirazda bulunamamalarını Kürt mertliği ile nasıl açıklayacağız.

SİNSİCE VE KALLEŞÇE ÖLDÜRME

Dahası özellikle Hakkâri ve Şırnak’ta uygulamaya koydukları ‘özerk toplum modeli’ Kürt milliyetçisi gençler arasında tam anlamıyla bir şımarıklığa neden olmamış mıdır? Sokak ortasında vurulan uzman çavuşlarının hangi ‘savaş’ terminolojisinde karşılığı var. Tek karşılığı hainliktir. Arkadan ve sinsice öldürme. Biliyorum bunu söyleyince Kürt milliyetçileri ayağa kalkacak ve devlet şimdiye kadar hep sinsice öldürdü diyecekler. Zaten bizim itirazımız da buna. Bir yanlış başka yanlışla yok edilemez. Sokaklarda öldürülen uzman çavuşların, 1990’lı yıllarda öldürülüp sokaklarda sürüklenen PKK’lılardan temelde ne farkı var. İkisi de aynı mantığın ürünü; faşizan bir düşünce sisteminin... Dün devlet ne kadar faşist idiyse bugün de kendisinden farklılara hayat hakkı tanımayan, sokaklarda arkadan sinsice adam öldüren, camiden çıkan imamı öldüren zihniyet aynı oranda faşisttir. Dün devletin yaptığı bu faşizme bağıranlar ne kadar haklıydılarsa bugün örgütün bu faşizmine ses çıkarmayanlar da o kadar haksızdır. Faşizmin, ırkı, milleti, aması, fakatı yoktur.

Hatip Dicle’nin düşüncelerini dile getirdiği için hapse tıkılması ve siyasi haklarından mahrum bırakılması ne kadar yanlış ise, başka bir düşüncenin temsilcilerinin de Kürt bölgesinde hedef haline getirilmesi, tehdit edilmeleri, siyasetçilerin çocuklarının kaçırılması aynı oranda yanlıştır. Kürtlerin mağdur olması onların faşizme kayan milliyetçi dilini haklı çıkarmaz.

Aslında Kürt gençlerindeki bu faşizan tutumu bizzat sağduyulu Kürt siyasetçileri de tesbit etmiş durumda. Onlar da bu şımarıklıktan, bu faşizan milliyetçilikten rahatsızlar. Tam da bu nedenle eğer sorunu çözeceksek birinci nesil Kürt siyasetçileriyle çözebiliriz, yoksa arkadan gelen neslin dili hiç de sorunu çözmeye elverişli bir dil değil tesbiti Fırat Anlı’ya ait örneğin. Anlı ve benzer düşüncelerde olan Ahmet Türk ve ilk nesil Kürt milliyetçileri tesbitlerinde haklı olabilirler ancak arkalarından gelen neslin dilinin şekillenmesinde herhalde kendi çevrelerindeki kişilerin sorumluluğunu da reddedemezler.

Türkiye, demokratik gelişimiyle birlikte artık ‘nefret söylemi’ ve ‘nefret suçu’ kavramlarını konuşmaya başladı. Sanırım bu kavramların en hızlı tüketildiği ikinci toplum da Kürt toplumudur. En az Türk milliyetçileri kadar Kürt milliyetçilerinin de dili ‘nefret söylemi’ ile şekillenmiş bir dildir. Bu dil artık kendisini Kürt şımarıklığı olarak yansıtıyor. En azından batıdaki algı böyle. Sanırım Kürt sorununu konuşurken Kürt şımarıklığı algısının da bu sorunun çözümü önündeki engellerden biri olduğunu kabul etmemiz gerekiyor...



Bu haber 1,168 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,240 µs