En Sıcak Konular

Sistem hatası Genç Siviller 

0 0 0000 00:00 tsi
Sistem hatası Genç Siviller  1999 depreminden sonra Siyasal Ufuk Hareketi olarak ortaya çıkan, "Genç Subaylar Rahatsız" haberinin Cumhuriyet gazetesinde yayınlandığı 2003'ten bu yana "Genç Siviller Rahatsız" sloganıyla takiyyenin her türüne karşı çıkan genç aktivistler, zaman za

Bilindiği gibi sembolleri spor ayakkabı. Dün kutladığımız Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla, gönlüme düştüler. İşte kendilerini sistemin hatası olarak gören Genç Siviller'in çekirdek kadrosu:
Turgay Oğur (önde): 1974 Rize doğumlu. ODTÜ Siyaset Bilimi Bölümü mezunu. Yakın zamana kadar Sabancı Üniversitesi'nde çalışıyordu. Şu an aktivist konumunda.

Erkan Şen (solda): 1986 Van doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ikinci sınıfta okuyor.

Yıldıray Oğur (arkada): 1978 Rize doğumlu. Abisi Turgay gibi ODTÜ Siyaset Bilimi'ni bitirdi. Şu an doktora yapıyor.

Ayşegül Ecer: 1985 Erzurum doğumlu.

Şu an burslu olarak İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi üçüncü sınıfta okuyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve muhtıra günlerinden sonra yaşadığımız çalkantıyı zekice esprilerle ti'ye aldınız. Sizi 2000 yılından bu yana 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nın kutlanış biçimine getirdiğiniz eleştirilerle tanıdık. Yedi yıldır "19 Mayıs'ı stadyumlardan kurtaralım" diyorsunuz. Bir şey değişti mi?

Turgay: Törenler yine oluyor. Fakat belediyeler, birçok kurum, konserler yapıyorlar. Meşalelerle yürüyüşler yapılıyor. Biraz dışarıya doğru taşınma var. Harbiye Marşı yerine Tarkan'ın Şıkıdım'ı eşliğinde yapılır oldu. Hiç olmazsa daha eğlenceli hale geldi. Ama hareketlerde bir sanatsal yaratıcılık yok hâlâ. Ellerindeki panoları kaldıranlar ne yazdıklarını bilmiyorlar. Kendileri yazdıkları cümlenin bir harfi bile değiller. Belki bir harfinin bir noktasının bir parçası oluyorlar. Bu gerçekten kimsenin tek başına bir değer ifade etmediği bir toplum istendiğinin delili. Protokol tribünü haricindekiler de onları net görmüyorlar.

Yıldıray: Bu törenlerin modası geçti artık. Aslında bütün dünyaya bizim ne kadar güçlü gençlerimiz olduğunu göstermek için yapılıyor. Savaşkan, hazır kıtalar. Kaslar ön planda. Gençlik, bir komutla hareket eden, bir komutla duran disipline edilmiş bir kitle.

Ayşegül: Bize zorla şort giydirmişlerdi. Ben hiçbir zaman dindar olmadım. Ama sonuçta insanın bir giyim kültürü vardır. Şort giymekten hoşlanmıyorum. O giysi tasarımları yapılırken kesinlikle bizlere sorulmadı. Çok aptalca kıyafetler. Eflatun pelerinlerimiz filan vardı. İstemediğimiz kıyafeti giymek bir yana, herkes tek tip olarak oraya çıkıyor. Zeka seviyesi oldukça düşük etkinlikler bunlar.

Erkan: Bireyler orada tamamen nesne. Özne halinde değiller. Bir bütünün birer parçasını oluşturuyorlar. Zaten koreograflar filan yapmıyor. İnsanların bedenleri ideolojik nesneler halinde mesaj vermek için kullanılamaz. Çağdaşlık bu demek değil.

Bu arada, geçmiş 19 Mayıs Bayramı'nız kutlu olsun. Dün neler yaptınız?

Turgay: Demokrasi Sınıfı isimli bir etkinlik yaptık Darphane'de. Biliyorsunuz 27 Nisan gece yarısı, uykusu kaçmış bazı askerlerimiz bir mektup yazdılar ve internet üzerinden bize gönderdiler. Tüm Türkiye'de herkesin uykusu kaçtı. Genelkurmay'ın ışıkları yanarken Genç Siviller'in de ışıkları yanıyordu. Biz sabaha kadar oturup karşı bir bildiri hazırladık. Demokrat bildiğimiz tüm yazarların bu sürece katılacağını, "Artık Türkiye'de böyle şeyler olmaz, ne yapıyorsunuz arkadaşlar" diyeceğini düşünürken, en fazla "ne darbe, ne şeriat" diyebildiklerini ve yine darbe ortamına çok uygun cümleler kurabildiklerini görüp utandık. "Ne darbe, ne şeriat" demek, "tecavüzcü suçlu; ama kız da mini etek giymeseydi" demek kadar ahlaksızca bir şey. O yüzden "ne darbe, ne darbe" dedik bir avuç genç.

Yıldıray: Bugün "ne darbe ne şeriat" demekle, mesela 12 Eylül'de "ne darbe ne komünizm" demek arasında hiçbir fark yok. Topluma bir öcü gösterilerek darbeyi meşru kılmaktır bu. Biz darbenin kendisinin hiçbir meşru haklı nedeni olamayacağını söylemezsek her gün darbe yapmak için bir neden bulunur. Sorunlarımızı siyaset içinde çözmeyi öğrenmemiz gerekir. Yoksa Türkiye'de her darbenin bir fan kitlesi, herkesin favori bir darbesi var. Eğer bir şeriat tehlikesi varsa bu hukuk kuralları içinde çözülmelidir.

Turgay: Bugünler, tarih olarak yazılırken, şeriat, cumhurbaşkanı tartışmalarından çok e-darbe ile hatırlanacak. O zaman biz, bir avuç genç, biz bu darbenin karşısında dik durduk diye kendimizi iyi hissedeceğiz.

Şu Demokrasi Sınıfı'nı bir anlatın hele.

Yıldıray: Eğlenceli bir parti gibiydi. Partiye sadece bu süreçte gerçekten dik duran, "ne darbe, ne darbe" diyen, bu demokrasi sınavını başarıyla geçenleri çağırdık. Hocalarımız demokrasiye, siyasete, demokratlığa giriş dersi verdiler. Zil çaldı teneffüsümüz, beslenme saatimiz oldu. Günün sonunda bu süreçte iyi sınav verenlere ve sınıfta kalanlara karnelerini dağıttık.

Bunu nasıl ölçtünüz?

Yıldıray: 27 Nisan'dan itibaren sürekli gazeteleri ve televizyonları takip ediyoruz. Zaten bir kategori dışı listemiz var. Tufan Türenç, Emin Çölaşan gibi. Onlara devamsızlıktan tasdiknamelerini verdik. Bir de bizi hayal kırıklığına uğratanlar var. Bunlar muhtıranın arkasından, doğru dürüst bir darbe karşıtı söylem üretmeden kendilerini "ama AKP de çok hatalar yaptı" söylemine vuranlar.

Ayşegül: Dünkü etkinliğimizde bir de demokrasi dersinden çok iyi notlar alarak geçen, sadece kendine değil, ötekine de demokrat olduğunu gösterebilenlerden oluşan iftihar listemiz vardı. Hasan Cemal, Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, Yıldırım Türker, Perihan Mağden, Etyen Mahçupyan, Altanlar gibi.

25 yaşındakilerin seçilebilmesi bu seçime yetişmedi gerçi; ama nedir gençlik size göre?

Turgay: Aslında seçmek, seçilmekten daha büyük bir güçtür. Seçme yaşı 18 ise seçilme yaşı da 18 olmalı. Bir gençlik efsanesi var insanların kafasında. Genç kimdir Türkiye'de? Yani genç ile yaşlı arasındaki fark sadece merdivenleri daha hızlı çıkmak mıdır? Uykusuzluğa, susuzluğa, açlığa daha mı dayanıklılıktır?

Böyle olmadığını düşündüğünüz açık.

Turgay: Gençlik tanımını yapan dört temel metnin gölgesinde genç olabiliyorsunuz. Bunlardan biri Gençliğe Hitabe. Buna göre genç diye birtakım vazifeleri olan, artık bekçi kadar bile yaşamsal bir ünitesi kalmayan, cansız bir korkuluğa dönüşmüş ve hep böyle korkulara karşı bir tehlike savar olarak görevlendirilmiş, kendi tercihleri olmayan bir insandan bahsediliyor. İkinci metin Bursa nutku ki aslında Atatürk'e ait olmadığı da söyleniyor.

Yıldıray: İşte polis belki sizi dövecek; ama siz diyeceksiniz ki bu cumhuriyetin polisi değil, ona karşı çıkacaksın. Atatürk, cumhuriyetin sahibi gençlerden bunu ister gibi çok sert bir sivil itaatsizlik metni. Atatürk'ün böyle bir konuşması olmadığı, 70'li yılların şiddete dayalı siyasal hareketlerin kendini meşrulaştırdığı bir metin olarak üretildiği söyleniyor.

Turgay: Anayasa'nın 58. maddesinde de milyonlarca genci tek tipleştiren bir tanım yapılıyor. Gençliğe bir şeylerin emanet edildiği, onu koruması gerektiği, devletiyle ülkesiyle bölünmez bir bütün olduğunu ortadan kaldırmayı amaç edinenlere karşı yetiştirilmesinden söz ediliyor. Yani cumhuriyetin düşmanları var. Gençler onlara karşı yetiştirilen insanlar.

Yıldıray: Bir taraftan gençlere büyük bir sorumluluk yükleme var. İşte bu ülke size emanet, siz savunacaksınız gibi müthiş bir yük. Bir taraftan da aynı gençlere karşı büyük bir güvensizlik var. Her an birileri tarafından kullanılabilir, maşa yapılabilir.

Erkan: Gençlik tanımı bir de YÖK'te var. İşte Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan gibi ibareler. Yani Türk olmayan, şeref ve mutluluk duyamayacak mı? Ben Türk'üm diyen mutlu değilim diyemeyecek mi? İşte toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, yüreği millet sevgisiyle dolu gibi tamamen bir şeyleri kutsallaştırıcı bir yapı.

Turgay: YÖK Kanunu, bir kereste fabrikası talimatnamesinden farksız. Yani şunu söylüyor. Ham kütükler üniversiteye gelirler. Ondan sonra ihtiyaçlara göre aynı boyda biçim biçim doğranır, hizmete sunulurlar.

Ayşegül: Bu kadar çabanın sonucunda, ne sistemin istediği şekilde eğitilmiş, ne de kendi başına kendi ayakları üstünde karar verebilme yeteneğine sahip, boşlukta, hasarlı bir gençlik çıkıyor ortaya. Eğitim süresince, ezberletilen kodlar hep aklınızda kalıyor. Ve birisi bir şeyler tehlikede dediğinde bilinçaltındaki bu kodlarla yönlenip bir şeyler yapmaya kalkışıyoruz. Derinlikten yoksun, sorgulamayan varlıklar olarak o koskocaman kalabalıkların, meydanların birer parçası haline geliyoruz.

Gençlik Efor Testi hazırladık, buyrun!

Turgay: Gençlik Efor Testi hazırladık. İnsanların reflekslerini ölçen çeşitli sorular soruyoruz. Bu testten başarı ile geçenler genç olduğunu ispatlayıp siyasete girebilir. Geçemeyenler bedenen genç olabilir; ama zihnen yaşlı demektir. GADER yani Genç Adayları Destekleme Platformu'nu kurduk. Efor testini tüm siyasi partilere ücretsiz olarak vereceğiz. Yetmişin üzerinde not alanlar sadece biyolojik olarak değil kafa olarak da genç olarak siyasete girip fark yaratabilecekler. Biz de onları destekleyeceğiz. Gerekirse afişlerini asacağız, kampanyalarına destek vereceğiz. Parti gözetmeksizin tamamen arkalarındayız.

Pekâla, soruları görelim.

Turgay: Farz edelim ki bir partinin genel başkanısınız. Seçimleri kaybettiniz. İlk sözünüz ne olurdu? A) Önümüzdeki maçlara bakacağız. B) Yenildim ama güreşe doymadım. C) Halka rağmen halk için var olmaya devam edeceğim. D) Ceketimi alıp giderim; ama dönüşüm muhteşem olacak. E) Mesajı aldım, aşkımı yüreğime gömdüm gidiyorum.

Herhalde E şıkkını işaretleyenler puan alacak.

Yıldıray: Eee haliyle. Şeytan ayrıntıda gizlidir derler. Şeytan bir de ama'larda gizlidir. Çeşitli konularda ama'lı cümleler kurduk. Boşlukların doldurulmasını istiyoruz. A) Darbeye karşıyım; ama... B) Ben de başörtülülere özgürlük diyorum; ama... C) Kürtler serbestçe Meclis'e girsin; ama... D) Hrant Dink'in öldürülmesini kınıyorum; ama... E) Orhan Pamuk'un edebiyat ödülünü alması iyi; ama...

Tabii bu bir tuzak. Boşluğu dolduranlar kaybetmiş olacaklar.

Turgay: Bir de çoktan seçmeli sorular var. Web sitesinde bir darbe muhtırası görseniz ne yaparsınız? A) Hemen bilgisayarıma download edip screensaver yaparım. B) Bütün sevdiklerime forwardlarım. C) O siteyi hacklerim. D) Altına destek yorumu yazarım. E) Rahatsızlığımı ifade ederim.

Erkan: Meclis'te başörtülü milletvekili görseniz ne yaparsınız? A) Kafasına içtüzüğü atarım. B) Kürsüye çıkıp, 'Bu kadına haddini bildirin' diye bağırırım. C) Sıra kapaklarına vurup 'Dışarı, dışarı!' diye tempo tutarım. D) 'Hayırlı olsun.' derim.

Turgay: Bir de efor testimiz var. Genç dediğin dayanıklı olur. Onuncu Yıl Marşı'nı kaç kez peş peşe dinleyebilirsiniz? Bir kere, beş kere, yüz yetmiş sekiz kere, bin dokuz yüz kere. Uygun adım kaç metre yürüyebilirsiniz? Bunun için bir stadyum kiralayacağız. Milletvekili adaylarını oraya götürüp yürüteceğiz. Bunu ölçecek olan da birkaç tane emekli asker olacak.

Ayşegül: Meclis'e girince, elinizi dakikada kaç kere indirip kaldırabilirsiniz? Fizikî olarak test edeceğiz bunları.

Erkan: Komplo teorileri ile ilgili bir sorumuz var. Aşağıdakilerden hangisi bir komplo teorisi değildir. A) Din elden gidiyor. Misyonerler hepimizi Hıristiyanlaştırıyor. B) Topraklarımız yabancılara satılıyor. C) Laiklik elden gidiyor. D) Bu kış şeriat gelebilir. E) Hiçbiri

Yıldıray: Cumhurbaşkanını kim seçmeli? A) Baykal. B) Birinci Çağlayan ve Tandoğan konsilleri. C) Tanzanya halkı. D) Babadan oğula geçmeli. Sezer'in oğlu cumhurbaşkanı olmalı. E) Sevenleri ayırmamalı. Türk halkı layık olanı seçmeli.

Peki önümüzdeki yıl 19 Mayıs'lar nasıl kutlanmalı?

Yıldıray: Bu yıl da buruk bir bayram kutladık. Kısa bir süre evvel darbe yemiş, aşağılanmış, bir cumhuriyetin gençlik bayramı bu. Sevincimiz kursağımızda kaldı. Bu bayram da bize zehir oldu. Ama dileriz ki önümüzdeki yıl daha çok birbirimizi anladığımız, toplum olarak daha çok kaynaştığımız, bizi ayrıştıran değil, birleştiren bir bayram olur.


Nuriye Akman - Zaman



Bu haber 745 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,819 µs