En Sıcak Konular

İlker Başbuğ'un en gözde generali

31 Mayıs 2011 20:48 tsi
İlker Başbuğ'un en gözde generali Balyoz belgelerindeki Oraj Planı’ndan, Bilvanis çiftliğine kadar hemen her yerde adı geçen, cumhuriyet tarihinde tutuklanan ilk muvazzaf orgeneral olan Bilge Balanlı’nın hayat hikayesinden ilginç bir kesit...

Chronicle dergisinde Aydın Tepeli'nin imzasıyla yayınlanmış, Balyoz soruşturmasında dün tutuklanan Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı'nın kariyerine dair kapsamlı araştırmadan ilgili kısım:

Bilgin Balanlı 1994'te albaylığa veda etti; paşa oldu. O yıl yapılan yaz dönemi Yüksek Askeri Şura toplantısında "Tuğgeneral" rütbesine terfi etti. Artık yükselme basamağına ilk adımı atmıştı. Bu rütbede ilk başta Hava Kuvvetleri Komutanlığı Komuta-Kontrol Daire Başkanı oldu. Karargâh görevinin ardından her general gibi "kıtaya çıkması" gerekiyordu. Bu görevi gereğinde "9'uncu Ana Jet Üs Komutanı" olarak Balıkesir'e atandı. Bu görev Hava Kuvvetleri'nde çalışan hemen her subayın rüyasında olan bir vazifeydi. Hava Kuvvetleri'nin Ege uçuşlarının büyük bölümünü icra eden, son model F-16 uçaklarının konuşlandığı en önemli, en kritik birlik ve üstü. Bu birlik adeta Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın gözbebeği gibiydi ve burada komutanlık yapan bir ismin yükselmemesi için oldukça büyük bir hata yapması gerekiyordu. Bilgin Balanlı böylesi bir hata yapmamıştı. Ama bu komutanlığa atanması o dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığı personeli arasında uzun süre konuşulmuştu. Çünkü kendisi F-16 pilotu olmamasına rağmen, teamüllere aykırı olarak bir F-16 üssüne hem de gözde bir üsse komutan olarak atanmıştı. Komuta-Kontrol Daire Başkanı'nın atanabileceği başka görevler de bulunurken Balanlı için tercih en iyiden yana yapılmıştı. Görünmez bir el Balanlı'nın önünü açmıştı ve talihi dönmüştü.

Gerçekten de havacıların tahminleri doğru çıkmış, Balanlı Paşa ikinci kez terfi etmiş, tümgeneral olmuştu. Balanlı'nın şimdiki durağı "2'nci Taktik Hava Kuvveti Komutan Yardımcılığı"ydı. Tuğgenerallikteki talihi, şansı kendisini terk etmemişti. Diyarbakır'dan bu defa başka bir prestijli posta, Hava Harp Okulu'na komutan oldu. Burada üç yıl süreyle görev yaptı.

Balanlı İstanbul'a geldikten sonra hayatına iki kişi girdi: Stuart Kline ve Prof. Dr. Celal Şengör. Stuart Kline, Türk havacılık tarihine merak salmış bir ABD'liydi. Prof. Dr. Celal Şengör ise kamuoyunun yakından bildiğidepremuzmanıydı. Önce pertavsızımızı Stuart Kline'ın üzerine tutalım ve bu meraklı ABD'li hakkında bilgi verelim. Sonrasında da Stuart Kline-Bilgin Balanlı ilişkisini inceleyelim. Önce Milliyet gazetesinden Gülay Fırat'ın 15 Temmuz 2002, Pazartesi günü çıkan, Stuart Kline ile ilgili haberini okuyalım; "Türkiye'de yaşayan Amerikalı Stuart Kline, Türk havacılık tarihinin kitabını kaleme aldı. Kitap ağustosta Havaş sponsorluğunda yayınlanıyor.

Geçen yıl, 1931 yılında New York-İstanbul direkt uzun uçuş rekorunu kırmayı amaçlayan Russell Boardman'ın torunu ile tanışan Stuart Kline, Türk havacılık tarihini araştırmaya karar verdi: "Russell Boardman ve John Polando adlı iki pilot 1931'de tek motorlu bir uçakla İstanbul'a geldi. Türkiye'de 10 gün kaldı. Yalova'daAtatürkve İnönü'yü ziyaret etti. İsmet İnönü onlara Türk Tayyare Cemiyeti yani bugünkü Türk Hava Kurumu tarafından hazırlanan pırlantalı bröve takdim etti. Boardman'ın torunu Russell Teglas geçen yıl bana elindeki Atatürk'lü fotoğrafı ve tonlarcasını verdi. Ben de dünyadaki en eski hava kuvvetlerinden biri olan Türk Hava Kuvvetleri'nin tarihini araştırmaya karar verdim. 1911'de kurulan Türk Hava Kuvvetleri'nin bu zamana kadar kullandığı uçakları inceledim, pilotların aileleri ya da hâlâ hayatta olanlarla konuştum. Sabiha Gökçen ile de tanışma fırsatı bulmuştum. Sonra Atatürk'ün diğer manevi kızı Ülkü Adatepe ile görüştüm. Ondan bilgiler ve özel fotoğraflar aldım. İyi bir kitap oldu."

Stuart Kline'ın Türkiye macerası, askerliğini yapmak için 1983'te Sinop'ta bulunan Amerikan üssüne gelmesiyle başlıyor. Bir yıllık askerlik sonrasında doğduğu kent Los Angeles'a dönen Kline kendi tabiriyle "hasretlik çekip" 1989'da turist olarak Türkiye'ye geliyor, bir daha da dönmüyor.

İstanbul'da bir süre İngilizce öğretmenliği yapan Kline, yedi yıl önce Türk eşi Serpil ile tanışıyor. Türkçeyi öğrendiğinde ise özel bir yayınevine girip Türkçeden İngilizceye kitap çevirmeye başlıyor.

Kitabında 1913'ten itibaren kullanılan pek çok uçak resminin de yer aldığını belirten Kline, ilk pilotlarımızdan Vecihi Hürkuş'un ailesinden kitabı için özel bilgiler aldığını vurguluyor. 1964'teki Kıbrıs Hava Harekâtı'nda görev alan, Türkiye'nin önemli pilotlarından biri Tarık Gökeri ise Kline'nin tanışma fırsatını yakaladığını söylediği birçok isimden biri.

YASAKLI KİŞİYE ARŞİVLERİ AÇTI

On iki yılda iyice Türkleşen Kline, Amerikan aksanlı Türkçesiyle "İnönü ailesinin havacılık tarihinde önemli bir yeri var. Elimde İnönülerin o döneme ait pek çok fotoğrafı var" diyor. Sonra da Erdal İnönü ile geçen haftalarda yaptığı ziyareti şöyle anlatıyor:

"Elimdeki fotoğrafları ve hatıraları paylaşmak için gittim, Erdal İnönü'nün çok hoşuna gitti. Kendisine sordum, 'İlk ne zaman uçtunuz?' diye. 'Bildiğim kadarıyla 1937'de ilk ailece uçtuk' dedi. Ama yanılmıştı. Ona ilk kez 1930'da 3-4 yaşındayken uçtuğunu araştırmalarımdan tespit ettiğimi anlattım."

Gülay Fırat'ın haberi böyle. Stuart Kline'ın kaleme aldığı kitap "Türk Havacılık Kronolojisi". Bu kitabın oluşmasında dönemin Hava Harp Okulu komutanı Bilgin Balanlı'nın büyük katkısı vardı. Zaten Kline ile Balanlı iki iyi arkadaştı. Balanlı, Kline'a Hava Harp Okulu'nun kapılarını açmış, arşivleri incelemesi için izin vermişti. Ancak bu ilişki Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'nın tepkisini çekmişti. Çünkü Stuart Kline ABD vatandaşlığından casusluk yaptığı gerekçesiyle çıkarılmıştı. Üstüne üstlük Hava Kuvvetleri Komutanlığı bir Türk uçağıyla ilgili fotoğrafın Yunanlılara verilmesinde de gayrı resmi olarak Kline'ı suçluyordu. Bu sebeplerden dolayı Stuart Kline'ın askeri birliklere giriş-çıkışı yasaklandı. Ancak buna rağmen Kline, Bilgin Balanlı ile dostluğundan yararlanarak kitabını tamamlamayı başardı.

Ancak Kline ile ilgili bardağı taşıran son damla, Kline'ın ilk Türk pilotu ile ilgili iddiasıydı. Kline'a göre ilk Türk pilot, resmi tarihin söylediği gibi Fesa Bey değil, August Deve isimli birisiydi. Bu kişi Fransa'da yaşıyordu. Genelkurmay Başkanlığı, Stuart Kline'ı art niyetli olmak ve gerçekleri çarpıtmakla suçluyordu.

Balanlı Paşa'nın başını ağrıtan dostlarından bir diğeri ise Prof. Dr. Celal Şengör'dü. Şengör kamuoyunca 17 Ağustos depreminden sonra tanındı. Hoca insanların duyunca kulaklarına inanamayacağı iddialarda bulunuyor, duymaktan hoşlanmayacağı sözler söylüyordu. Yurtiçi ve yurtdışında bilimsel çevrelerde ciddi bir itibarı vardı. Dilinin kemiği olmayan birisiydi. Bu yüzden gazeteciler için her zaman aranan bir isimdi. O da zaten bu özelliğinin farkındaydı ve gazetecilere sık sık söyleşi veriyordu.

Şengör'ün bu söyleşiler sayesinde kimliği, kişiliği ortaya çıkmıştı. Şengör asker hayranı bir aydındı. Şengör'e göre askerler disiplinli, koordineli, yanılmaz, yanıltılmaz kişilerdi. Askerler içinde de özellikle Havacılara karşı özel bir ilgisi vardı. Şengör askere olan sevgisini İş Bankası Yayınları'ndan Ekim ayında yayınlanan "Bir Bilim Adamının Serüveni - Celal Şengör Kitabı"nda "aşk" olarak tanımlıyordu: "Aşk benim Hava Kuvvetleri'nde hissettiğimdir". Celal Şengör'ün eşi Oya Şengör de bu ilişkiyi "manyakça" buluyordu: "Senin Hava Kuvvetleri'yle manyakça bir ilişkin var".

Şengör'ün askere karşı beslediği sevgi ve saygının aynısını asker de Şengör'e besliyordu. O yüzden Şengör Havacılar tarafından oldukça sempatik bulunan ve sevilen bir isimdi. Pek çok havacı paşa ile tanışıyordu. Bunlardan birisi de Bilgin Balanlı'ydı. Ancak tüm bu ilişki ağı içerisinde Genelkurmay Başkanlığı'nı rahatsız eden bir durum vardı.

Bilgin Balanlı ile Prof. Dr. Celal Şengör'ün yakınlığı, Balanlı'nın üç yıllık Hava Harp Okulu Komutanlığı döneminde en üst seviyeye çıkmıştı. Tümgeneral Balanlı ve Prof. Dr. Şengör'ün bu yakınlığı sayesinde Şengör ailesi de tamamen havacı olmuştu. Celal Şengör'ün eşi Oya Şengör bu dönemde diğer öğretim üyelerinde aranan kriterleri sağlayıp-sağlamadığına bakılmadan Hava Harp Okulu'nda öğretim elemanı olarak göreve başlamıştı. Şengör'ün oğlu Asım Şengör, uçuş tulumu giyerek Harbiyelilere konferans vermiş, üslere rahatça girip çıkmış, simülatörlerde uçuş yapmıştı.

Bilgin Balanlı'nın tümgenerallikten korgeneralliğe geçişi görünüşe göre biraz sorunlu olmuştu. Tümgenerallikte görev süresi dört yıldı. Ancak Balanlı dört yılın sonunda terfi etmedi, bir yıl görev süresi uzatıldı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı kulislerinde anlatılanlara göre dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk, Balanlı'ya "Tümgenerallikte bir yıl beklemen senin geleceğin için daha iyi oldu, bunu ileride anlayacaksın." demişti. Nitekim terfi sırasında ilk sırada yer alan Tümgeneral Atalay Efeer daha sonra korgenerallikten emekliye sevkedilecekti. Oysa bir yıl beklemek Bilgin Balanlı'ya Hava Kuvvetleri Komutanlığı yolunu açacaktı. Balanlı'nın talihi yine yüzüne gülmüştü.

Balanlı bu rütbede Hava Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı yapmıştı. Hemen ardından da daha önce komutan yardımcılığı yaptığı "2'nci Taktik Hava Kuvveti"ne komutan oldu. Burada "planlanan uçuş saatleri ile yapılan uçuş saatleri"nin birbirini tam tutması için gösterdiği çaba ile dikkat çekmişti. Bu yüzden ast ve üstleri tarafından çok tenkit edilmişti. Balanlı'nın emrindeki tüm filolar planlanan uçuş saatlerini tam doldurmak zorundaydı. Bu yüzden bazı uçaklar asıl planlanan görevle hiç ilgisi olmasa da sadece uçuş saatini doldurmak için görev icra ediyordu.

Sırf bu yüzden 2'nci Taktik Hava Kuvveti'nde o güne kadar görülmemiş sayıda Havacı istifa etti. Bu durum dönemin kuvvet komutanı Faruk Cömert'in dikkatini çekmişti. Bazı istifaları engellemek için bizzat devreye girmişti. Bunlar arasında en meşhuru Pilot Kurmay Albay Atilla Öztürk'le ilgili olanıydı. Öztürk kuvvet komutanlığına istifa dilekçesi vermişti. Bu durumu öğrenen Orgeneral Cömert önce Bilgin Balanlı'yı aramış, istifanın gerekçelerini öğrenmeye çalışmıştı. Ardından da Öztürk'le konuşmuştu. İstediği Öztürk'ün istifasını geri almasıydı: "Sen sakın ayrılma, seni generalliğe terfi ettireceğim" garantisi vermişti. Tuğgeneral Atilla Öztürk istifasını geri almıştı.



Bu haber 4,294 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,772 µs