En Sıcak Konular

Bürokratik elitin 61'lik barikatları

0 0 0000 00:00 tsi
Bürokratik elitin 61'lik barikatları Parlamentodaki siyasi çoğunluk yalnızca siyasi iktidarı değil, devlet iktidarını da ele geçirmeye çalışıyor" YÖK Başkanı Teziç'in büyük bir suçu ifşa eder gibi söylediği bu cümle aslında neyi işaret ediyor? Gülay Göktürk, analiz ediyor...

Parlamentodaki siyasi çoğunluk yalnızca siyasi iktidarı değil, devlet iktidarını da ele geçirmeye çalışıyor" YÖK Başkanı Teziç'in büyük bir suçu ifşa eder gibi söylediği bu cümle yaşanan krizin özünü de ifade ediyor.

Böylece bürokratik elit, parlamenter sistemden ne anladığını bir kez daha veciz bir biçimde ortaya koymuş oluyor: Siyasiler haddini bilecek; parlamentoda siyasetçilik oynayacak, ama devleti ele geçirmeye kalkmayacak! Devleti ele geçirmeye çalışmayı suçların en büyüğü olarak ortaya koyanlar, her seçimin devletin büyük oranda el değiştirmesi için yapıldığını da unutmuş görünüyorlar. Unutmakta da haklı, çünkü Türkiye'de böyle bir şey olmuyor. Meclis değişiyor, hükümet el değiştiriyor, yani milli irade değişiyor ama devlet aynı zümrenin elinde kalıyor ve bütün temel meselelerde milli irade ne derse desin o zümre bildiğini okumaya devam ediyor. Peki ne zamandan beri böyle oluyor bu? Devletin sahibi olduğunu iddia eden bürokratik klik çok partili hayata geçtiğimize pişman olalı beri...

27 Mayıs Darbesi'nin en temel karakteristiği, ülkeyi yönetme yetkisinin seçilmişlerden alınıp bürokratik kurullara devrini anayasal güvence altına aldıran ilk darbe olmasıdır herhalde. 1950-60 arasında yaşanan Demokrat Parti deneyimini "karşı devrim" olarak gören bürokratik kliğin, bu dönemden çıkardığı en önemli ders, Türkiye'de "sandıklara güvenilmeyeceği", halkın sandıktan çıkardıklarını iktidarsız kılacak düzenlemeler yapılmazsa ordu kışlasına döndükten sonra "rejimin yine elden gideceği" oldu. Öyleyse, "darbe arası" dönemleri de sağlama almak lazımdı. İşte, 61 Anayasası'nın içine yerleştirilen MGK gibi, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, YÖK, YAŞ, DPT gibi "barikat kurumlar"ın varlık sebebi sebebi buydu.

1982 Anayasası da 27 Mayıs Anayasası'nın eksik bıraktığı gedikleri kapatarak devleti, siyasetçilerin her türlü sızma teşebbüsüne karşı gayet güçlü bir biçimde tahkim etti! Öyle sıkı bir şekilde tahkim etti ki, bürokratik kurumlar kendilerinden sonra gelecek kişileri de kendileri belirleyerek, oligarşik iktidarlarını sağlama almışlar adeta bir saltanat zinciri oluşturdular. Şu anda, cumhurbaşkanını halkın seçmesine gösterilen tepkinin, "Devleti de ele geçirmeye çalışıyorlar" feryadının aslı işte bu saltanat zincirinin kırılmasından duyulan korkudur.

AK Parti'nin yapmaya çalıştığı şey ise, seçilmişlerin darbe ertesinde yapılan anayasalarla bir avuç bürokrata kaptırdığı iktidarını geri alma çabasıdır. Evet, merkez sağın demokrasiyi sadece sandığa indirgeyen tarihi zaafının farkında olmalıyız, "milli irade" kavramını zaman zaman "azınlık hakları" nı gölgelemek için de kullandığını bilmeli ve kuvvetler ayrılığı ilkesine önem vermeliyiz. Ama aynı zamanda, Türkiye'de 1961'den başlayarak her askeri darbenin kendi anayasasını yaparken "kuvvetler ayrılığı" bahanesiyle siyasi iktidarları iktidarsızlaştırma operasyonu yürüttüğünü de görmeliyiz.

Kuvvetler Ayrılığı'nı savunmalıyız, ama kuvvetler ayrılığı adı altında, bürokrasinin iktidarı gasp ettiği bir sistemi de savunmamalıyız. Bürokrasinin yaptığı darbe anayasalarıyla, tümden iptal edemediği seçimleri anayasa hükümleriyle geçersiz hale getirmeye çalıştığını; "darbe arası" dönemlerde de iktidarda kalmayı garanti altına aldığını anlamalıyız.

Bugünkü Cumhurbaşkanlığı seçim tartışması, hem kuvvetler ayrılığı ilkesini, hem de seçilmişlerin yönetim hakkını birlikte gözetecek sistem tartışmalarının başladığını gösteriyor. Yıllardır ertelenen bu tartışma artık kolay kolay kapanacağa da benzemiyor.



Bu haber 297 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,297 µs