En Sıcak Konular

"Genelkurmay Başkanı'nı zorlamışlardır"

0 0 0000 00:00 tsi
Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi'nde 12 kez bakanlık yapan ve 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat'ı yakından yaşayan Nahit Menteşe'ye göre bugünkü siyasi bunalımın ardında 12 Mart'ta generallerin Necmettin Erbakan'ı İsviçre'den

- Son 10 günü değerlendirir misiniz?
AKP bizim boşluk meydana getirmemizden doğmuştur. Çünkü bizim tabanımız Demokrat Parti, Adalet Partisi tabanlarından gelir, sonra da Doğru Yol Partisi (DYP) olmuştur; bu taban, bizim yönetimin kusurlarından dolayı boşluktan istifade ederek AKP'ye oy verdi.

- Türkiye'nin bu kadar gergin bir noktaya geleceğini öngörmüş müydünüz?
Beklemedikleri bir zamanda birdenbire iktidar oldular. Tabii kendileri bakımından rahat bir parlamento, çok ezici bir çoğunluk, karşısında da sadece CHP var. Rahat bir hükümet ve icraat! Ama hükümet olarak tecrübesizdiler. Birçok hataları da oldu. Ayrıca AKP, Refah Partisi geleneğinden geliyordu. Ama Recep Tayyip Bey ve arkadaşları "Biz değiştik" sözünden çok istifade etti. 2002'de DYP'de aday olmayacağımı söyleyince, beni de AKP'ye davet ettiler. Hatta bir gün bir gazete patronu da "Bunlar sizi meşruiyet kazanmak için çok istiyorlar" dedi. Fakat siyasi çizgime uymazdı.

- AKP'nin ne gibi hataları oldu?
Mesela 1 Mart tezkeresiRecep Tayyip Bey başbakan olmadan evvel Irak'a kuzeyden geçme meselesinde ABD'ye sözler verdi. Sonra da parlamentodan ret kararı çıkınca münasebetler bozuldu. Kabahat AKP yönetiminin; grup o kadar dağınıktı ki! Oylamadan önceki cuma Meclis'teydim. Bazı AKP'li milletvekilleri görüşmek istedi ve "Ne yapmamız gerekir" diye fikrimi sordu. Liderin yumruğunu vurması gerekirdi. Çünkü genç, tecrübesiz milletvekilleri "Ne yapacağız" diye soruyorlardı adetaO gün dehşete düşmüştüm, nasıl olur böyle bir şey diye

- AKP durumu okuyamadı mı?
Pek iyi okuyamadığı kanaatindeyim. Tabii ki tecrübe çok önemli1960 İhtilali'ni yaşadım. İhtilal öncesi Demokrat Parti'de yerel yönetimlerdeydim. Avukat olduğum için Yargıtay'a, duruşmalara geldiğimde görüyordum. Asker, Harp Okulu yürüyor. Sokaklarda öğrenciler çatışıyor. Bir ihtilal ortamını gördüm. Arkadaşlara da söyledim. Nedense o zamanki liderler bunu göremedi ve 27 Mayıs İhtilali oldu. Arada 21 Mayıs ve 22 Şubat 1962'de de olaylar oldu. İnönü darbe girişimlerini affetmedi, idamlar geldi. 12 Mart'ı da yaşadım.

Faruk Gürler'in oğlu tehdit etti!
- 12 Mart'ın izleri nelerdi?
1968 kuşağının Türkiye'ye Avrupa'dan intikal eden sokak nümayişleri devam ediyor. Yeni yeni banka soygunları var. Alışmamış Türkiye bunlara. Yabancı elçinin kaçırılması gibi olaylar oldu, bir huzursuzluk cereyan etti. Bu arada iktidar partisi de başarılıydı. Yüzde 5 enflasyon, yüzde 7 kalkınma hızıAma ortam da rahatsız, asker de1969 Seçimi'nden sonra Ulaştırma Bakanı olmuştum. O zaman ulaştırma bakanları da MGK üyesiydi. Faruk Gürler Kara Kuvvetleri, Muhsin Batur da Hava Kuvvetleri Komutanı. MGK toplantısında Muhsin Batur fevkalade rahatsız, bana dedi ki: "Nahit Bey, 1960 İhtilali'nden önce Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları Menderes'in, hükümetin yanında değil miydi? Ama 27 Mayıs İhtilali'ni önleyemediler. Kuvvet komutanları bu sefer suçlu durumuna düştü." Demek ki endişesi vardı. Bunu Demirel'e ilettim. O da konuyu MGK'da açtı, Muhsin Paşa rahatsızlıklarını dile getirdi. Yavaş yavaş 12 Mart'ı hissetmeye başladık. Darbe olacağı o kadar net değildi. Ama birtakım sesler geliyordu. Hatta ben 12 Mart'ta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'ydım ve o sırada TEK'teydim. Ziyarete gelen iki generali kabul ederken, bir yandan da bir transistörlü radyo istedim. O sırada gelen muhtıra, hükümetin istifasını ve bazı reformların yapılmasını istiyordu, parlamentoyu kapatmadı. Demirel istemese de istifa etti ama istifa metninde de "Bu tutumunuz anayasaya aykırıdır" mesajı vardı. Bu bile o zaman cesaret meselesi oldu.

- O dönem Cumhurbaşkanlığı seçimi de bugünkü gibi olaylı olmuştu
O sırada Cumhurbaşkanlığı seçimleri çok önemliydi. Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler askeri arkasına almış, "Ben Cumhurbaşkanı olacağım" diyor, kontenjan senatörü olarak geldi oturdu parlamentoya. Fakat biz; yani Demirel, ben, İhsan Sabri Çağlayangil, birkaç kişi daha çok iyi organize olduk. Hülya Lokantası karargâhımızdı. Faruk Gürler normal demokratik yollardan gelse başımızın üstünde yeri var ama ters kapıdan geldiği için onu döndürmek gerekir kanısındaydık. O toplantıları yaparken zaman zaman tehditlere maruz kaldık. Bir gün Demirel'in evinin önünde avukat Nüzhet Bakır'ın eşi, bizim hanımın da Manisa'dan okul arkadaşı, gelmiş diyor ki "Beyefendi tıpkı Menderes gibi asacaklar sizi" Yani Gürler'i seçin, demek istiyor. Benim tanıdığımı görünce, Demirel "Nahit, sen bir dinle hanımefendiyi" dedi. Hanımlar sohbet ederken, ben biraz dinlenecektim. Eşim bir generalin beni aradığını söyledi. General telefonda "Sayın Menteşe, ne yapacaksınız salı günü, dedi. Ben de "Biz demokratik hakkımızı kullanacağız" dedim. Arkasından Faruk Gürler'in oğlu, tabip albaydı galiba, o aldı telefonu, amanAsma, kesme laflarından sonra telefonu kapadık. Arkasından Demirel arayıp ne olduğunu sordu.

- Demirel'in yanında, askerle siyaset arasında mesajları alan kişi hep siz mi oldunuz?
Hayır ama ben Demirel'le çok yakındım. O telefondan sonra Demirel'e gittim. Ona da aynı şey olmuş. O anda bir telefon daha geldi. Tekrar bir tehditDemirel "Yamyam mısınız siz" diyerek kapattı. Fakat sonuçta biz o krizi aştık. Seçim günü, bütün dinleyici localarında yüksek rütbeli subaylar yer almıştı. Hatta bir aralık, bu söylediğim kişilerden birkaçı kulise indi. O esnada arkadaşlar çatıştı, vekillerle askerler arasında yumruklaşmalar oldu. Bir de geride Yassıada olayı var, korku da var. Zaman zaman "Asker Meclis'e doğru yürüyor" diye haberler geliyor. Ama biz artık kelleyi koltuğa aldık, umurumuzda değil ve başardık. Gürler yeterli oy alamadı, Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı oldu.

Genelkurmay Başkanı'nı zorlamışlardır elbette
- Bugüne gelirsek, sizce cuma günkü bildiri bir muhtıra mıydı?
Evet, bu bir muhtıradır. 12 Eylül öncesinde de böyle bir mektup olayı var. Sayın Ecevit'in istifasından sonra Sayın Demirel azınlık hükümetini kurdu. O esnada 27 Aralık 1979'da askerler Korutürk'e bir mektup verdi. Korutürk bu mektubu hemen intikal ettirmedi, yılbaşı sonrası ayın 2'sinde, Demirel ve Ecevit'e mektubu iletti. Bu mektup da bir muhtıradır. Mektubu kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı imzalamış. Sayın Demirel fikrimi sordu. Ben de "Efendim imza sahibi bu beş generali emekliye sevk edebilecekseniz, mesele yok. Ama edemeyecekseniz, istifa edersiniz" dedim. Onlar da aynı şeyi düşünmüş. Başbakanlığa gittiğimizde etraf kalabalıktı, paşalar da var. İstifayı önlemek için herkes harekete geçmiş. Nitekim Demirel istifa etmedi, beş general de yerinde durdu. Çok ciddi ekonomik kararlar alma arifesindeydik. Ciddi yokluklar vardı ülkede. Mektup olayı olmasa, 24 Ocak kararları çok daha önce olacaktı.

- 12 Eylül'ü de birebir yaşadınız
Kumanda zinciri için Evren tarafından Haydar Saltık Paşa'ya görev verilmiş, Kocaeli'nde kurulmuştu. O sırada Ecevit başbakanken haziran ayında "Kumanda zinciri kuruldu" diye bana içlerinden haber verdiler. Ben de Demirel'e bilgi verdim. Seçimlere gidildi, böylece darbe biraz ötelendi. Demirel azınlık hükümetini kurdu. Ama asker artık bu darbeyi yapacaktı, hissediyordum. Darbe günü Genelkurmay'dan iki albay geldi, beraber Demirel'e gittik. Demirel'e bir gün evvel o Bakanlar Kurulu'ndayken telefon edip ortamı iyi görmediğimi söyledim. Biz darbeyi önlemek için erken seçim önergesi verdik. Ama önce Muammer Aksoy ve sonra Turhan Güneş "Erken seçim anayasaya aykırıdır" diye 600 - 700 sayfalık raporlar verdiler. Ecevit de, Erbakan da seçimden korkuyordu. Seçime götürebilseydik, önlerdik.

- Türkiye'nin bunları aştığı düşünülüyordu. Siz muhtıranın gelişini hissediyor muydunuz?
Rahatsızlığı işitiyordum. Türban meselesinden tutun da o küçücük çocuklar için Kuran kursları, vs. Rahatsızlık nihayet sabrı taşırdı. Tahmin ediyorum ki alttan da bir şeyler gelmiştir; Genelkurmay Başkanı'nı elbette zorlamışlardır.

Bazı işadamları devreye girdi
- Yine de post-modern bir darbe oldu.
Hükümet yıkıldı. İçimizden Cindoruk, Sezgin'lerin kurduğu Demokrat Türkiye Partisi çıktı, bazıları bakan yapıldı. Bazı işadamları devreye girdi. Büyük paralar döndü; bazı milletvekilleri DYP'den istifa ettirildi; bazılarına bakanlık, bazılarına da dolarlar verildi. Herkesin harekete geçmesiyle darbe önlendi.

- Ben bugünü sordum, siz 28 Şubat'ı anlattınız. Bir şey mi ima ediyorsunuz?
Hayır, hayırBu ortamda darbe ihtimali görmüyorum ama asker rahatsız. Elbette asker çok önemli. Ama o kadar işe girişmek istemiyorlar. Siyasetçilerimiz basiretli olsunlar, cumhurbaşkanlığı konusu aşılsın ve seçimlere gidilsin.

- Diyelim ki AKP yüzde 45 oy aldı. Ne olacak? Muhtıranın üstü darbenin altı bir şey var mı?
Benim gördüğüm asker demokrasiye gerçekten bağlı. Bir ihtilal hevesinde değil. Yabancı devletler de teşvik etmiyor. Daha önce ediyorlardı. 1960'ın da, 12 Eylül'ün de ardında ABD'yi görüyorum ben. Ama şu an böyle bir şey yok. ABD stratejik menfaatleri açısından sessiz durdu. Avrupa'da da teşvik yok. Ufukta böyle bir durum görmüyorum.

- Asker müdahalesini engelleyecek siyasi platform neden oluşamıyor 47 yıldır?
Valla tabii ben de hiçbir zaman askerin müdahalesini benimsememişimdir. Ama bazı siyasiler gerek 12 Mart'ta, gerek 12 Eylül'de "Ne duruyorsunuz" demişlerdir. Siviller, hatta parlamento içindenSiyasetçinin birtakım şeyleri görmesi lazım. "Yapamazlar, edemezler" havasına girmemeli. Ortamı germemesi lazım, hep yumuşatmalı!

- Mitinglere yansıyan hava muhtemelen sandığa yansımayacak. Çünkü muhalefette bir boşluk var...
Halk "Ne şeriat istiyoruz ne darbe" dedi, bu çok önemli! Ama muhalefeti çok dağınık görüyorum. Korkuyorum, daha fazla milletvekiliyle iktidara gelecekler. Bu da muhalefetin tavrına bağlı. Demirel'in bir lafı vardır: "Seçimlere bir ay kala, 10 gün kala çok önemlidir" der. O dönemi nasıl değerlendirecekleri önemli.

- Merkez sağda birleşme olur mu?
Pek sanmam. Ben de birleşme için gayret ediyorum ama şüpheliyim.

Aktüel



Bu haber 301 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,619 µs