En Sıcak Konular

“Altın verseler ADD’ye dönmem!”

0 0 0000 00:00 tsi
“Altın verseler ADD’ye dönmem!” 82 Anayasası'nın da, Deniz Baykal'ın da miadı doldu" diyen Anayasa mahkemesi eski başkanı Yekta Güngör Özden'den Sabih Kanadoğlu'na sert eleştiri: "Bu Meclis anayasa değişikliği yapamaz, demek Anayasa ile bağdaşmaz" Özden ayrıca ADD ile ilgili ilgi

"Laik kesim"in önemli isimlerinden Yekta Güngör Özden, AKP karşıtlarının "Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz", "Toplantı yeter sayısı 367" argümanlarına karşı çıkışıyla, Çankaya tartışmalarının en dikkat çeken isimlerindendi. Cumhurbaşkanlığı krizi, "27 Nisan muhtırası" ve Atatürkçü Düşünce Derneği gibi sıcak konularda sorularımızı yanıtlayan Özden, lafını yine esirgemedi…

Bir yanda "muhtıra" diğer yanda CHP ve AKP'lilerin açıklamaları. Anayasa Mahkemesi'nin bu ortamda sağlıklı karar vermesi mümkün müydü?
Mahkeme üyeleri belli aşamaları geçtikten sonra o koltuğa oturur. Konferansı, brifingi dinler ama belli düzeydeki bir hukukçu olarak etkilenmez. O noktadan sonra bakanın ya da subayın etkisinde mi kalacağım? Mahkeme konjonktüre de bakmaz. Adaletin ideolojisi yalnızca adalettir. Elbette mahkemelerin verdiği her karar doğru değildir ama beğenmesek de saygı duymak zorundayız. Hukuk devletini başka türlü koruyamayız.

- Anayasa'nın "net" gözüken maddelerini bile her hukukçu farklı yorumluyor. Hukukçular da krizden etkilenip siyasallaştı mı?

Hukuk soyuttur. Anlayış, yorum işiSavunduğum bir ilke var: Hukuku siyasallaştırmak yerine, siyaseti hukuksallaştıralım. Mesela anayasacı ve AKP'li Burhan Kuzu'nun parti görüşü dışında bir şey söyleyeceğini sanmıyorum. Sabih Kanadoğlu ise bir hukukçu gayreti içinde gözüküyor. Ama insan daha adil olmaya çalışırken adaletsizlik de yapabilir! Sabih Bey'e "toplantı için 184 esas alınmak kaydıyla, oylama için 367 şart" görüşümü aktarmıştım. Cumhuriyet gazetesine de gönderdim. Ama gazete, yarım sayfaya "Özden de Kanadoğlu'nu destekliyor" diye başlık attı. 184'ü yazmadan 367'yi yazmışlar. Sabih Bey de bunun üzerine "Yekta Bey döndü. Şaşırdım" dedi. Dönmedim. Ne diyorsam halen aynı.

- Siz de Cumhurbaşkanlığı kriziyle ilgili önce "16 Mayıs'tan sonra TBMM Başkanı vekalet eder", sonra fikir değiştirip "Sezer seçime kadar göreve devam eder" dediniz

NTV'de tartışılıyordu. Elimde anayasa yoktu. Sunucu Ümit Sezgin 102'inci maddeyi okudu: "Seçilen Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar önceki cumhurbaşkanının görevi sürer." 102'inci madde cumhurbaşkanı seçtirmemeyi değil, seçtirmeyi amaçlayan bir madde. "Bu maddeyle, seçilen cumhurbaşkanını anlamak lazım. O zaman eski cumhurbaşkanı birkaç gün görevinde kalabilir. Ama yenisi seçilmeyince eskisi görevde kalamaz ve Meclis Başkanı vekalet eder" dedim. Sonra üniversiteye geldiğimde içim rahat etmedi. Anayasa'yı incelerken, 102'inci maddenin son fıkrasının tartışmayı yersiz kıldığını anladım. Bana yakışan şekilde inceledim ve "Doğrusu buymuş" dedim.

- Sizin gibi "Anayasa Mahkemesi Başkanlığı" yapmış birinin "şurayı yeni gördüm" gibi bir gerekçe sunması kulağa biraz garip geliyor...

Olur mu, elimde metin yoktu ki o an. Programın sunucusu okuyor bana ama onun elinde de gerekçe yok; kupkuru bir metin.

"Bu Meclis'in yetkilerine anayasal engel yok!"

- 367'nin kabul görmesinden sonra şimdi "Sabih Kanadoğlu kriterleri" tartışılıyor. "Bu Meclis anayasa değişikliği yapamaz" yorumlarına katılıyor musunuz?

367'yi Sabih Bey dillendirdi ama kural yeni değil. Sadece, onun bu ortamda hatırlattığı kurala Cumhuriyet Gazetesi'nin hemen sarılmasıyla iş aldı yürüdü ve yorumu Sabih Bey yaratmış gibi oldu. Sabih Bey'in demokrasiye hizmet ettiğini yadsımıyorum, ama yeni kriter getirenin sonraki yorumlarını hep doğru mu kabul edeceğiz! Sabih Bey'in de yanlışı yok mu? "Bu Meclis başka iş yapamaz" diyor. E, yapıyor işte. Erken seçim kararı aldı. "Olmamalı" derse yanındayım ama "Olmaz" demek Anayasa ile bağdaşmaz. Evet, etik olarak erken seçim kararı alındıktan sonra bu Meclis hiçbir iş yapmamalı. Ama yapmasını da Anayasa'da yasaklayıcı bir kural yok! Erken seçim kararı da alabilir, anayasa değişikliği de yapabilir. 77'inci madde "Yenisi seçilene kadar eski Meclis'in yetkileri devam eder" diyor. Kanadoğlu ise "Bu Meclis yasa yapamaz ama savaş kararı alabilir" diyor. Hadi bakalım! Savaş, yasa yapmaktan daha mı az önemli!

- Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve 5+5

Bu yaklaşımda AKP haklı olabilir. Ama hazırlıksız olmazBir kural değiştirmekle bitmiyor. Böyle bir formüle karşı değilim ama yeterince tartışılıp olgunlaşmalı ki kurumlar arası ilişkiler gözetilerek yerine oturtulsun. Aksi halde padişahlığı bile getirebilir.

- 82 Anayasası, siyasi krizden çıkmak için yol göstermesi gerekirken iyice düğüm haline getirebiliyor. Anayasa'nın 12 Eylül'den yadigar defoları mı var?

12 Eylül Anayasası, 1961 Anayasa'nın kötü bir kopyası. Yargı bağımsızlığını sözde bırakmış, cumhurbaşkanına aşırı yetki vermiş. 12 Eylül Anayasası'nı savunmanın olanağı yok. Ama ne garip ki dünyada hazırlanmış sayılı güzel anayasalardan olan 61 Anayasası'nı 19 yıl zor koruduk, onun kötü bir kopyasıyla 25 senedir yetiniyoruz! Çünkü siyasetçilerin işine geliyor. Üç dört yıl önce, bütün anayasa profesörleri toplanıp yeni bir anayasa metni hazırladık ve siyasetçilere sunduk. Ama ilgi görmedi. Daha özgürlükçü, kurumların yetkilerini yeniden düzenleyen, hiçbir eylem ve işlemi yargı denetimi dışında bırakmayan bir metindi. Siyasetçiler 1982 Anayasası'nı işlerine geldiği gibi kullanmaya en elverişli araç sayıyorlar. Ama miadı doldu artık. Yamamakla olur mu bu iş!

- "Laik kesim"in önemli isimlerindensiniz. Ama Cumhurbaşkanlığı krizi sürecinde o kesimin argümanlarını benimsemediniz, hatta aksini savundunuz. "Başbakan olabilen Erdoğan Cumhurbaşkanı da olabilir", "367 gerekmez" dediniz. Tepki aldınız mı?

Evet, bunları dedim. Var mı Anayasa'da Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını engelleyen bir kural? Erdoğan'dan taraf değilim ama hukukçu olarak da gerçeği söylerim. Anayasa'nın öngördüğü şartlara haiz mi, ona bakarım. Hiçbir kişisel davam yok. Tepki de almadım. Sadece, Atatürkçü Düşünce Derneği'nden bir arkadaş "Öyle olsa bile, bunları söylemese" demiş. Hukukçuyum, sorulanların yanıtını vermek dürüstlük gereğidir.

"Genelkurmay görevini kibarca yaptı!"

- 28 Şubat süreciyle kıyasladığınızda "27 Nisan muhtırası"nı nasıl karşılıyorsunuz?
Bugünkü ortamı daha kötü buluyorum. 28 Şubat döneminde papazın öldürülmesi, Malatya'da adam boğazlanması gibi olaylar var mıydı? Şeriat isteyenler, AKP iktidarının hoşgörülü davranmasından şımardılar. Partizanlık, kadrolaşma arttıOnların ılımlı İslam dediği, laikliğin sulandırılmış şekli. Çünkü laikliği, din düşmanlığı gibi algılıyorlar hâlâ. İnatlaşma ve zıtlaşma, TSK'yi AB desteğiyle yıpratma amaçlarını hiç saklamadılar. Mesela sayın Abdullah Gül "Cumhurbaşkanı olursam, eşim başını açacaktır" diyemez miydi? Devlet ilkeleri bireysel tercihlerin altında mıdır?

- Peki devlet ilkeleri bireysel tercihlerle çatışmak zorunda mıdır?

Kamu düzenini sağlamak için, gerekirse evet. Herkes dinsel görevlerini özgürce yerine getirebilir ama kamu düzenini sarstığı anda dinsel görevlerin yerine getiriliş biçimini devlet düzenleyebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin esenliği her şeyden önde gelir. Hiçbir zaman darbeleri savunmadım ama hak yememeye de çalıştım. Askeri niye açıklama yapmak zorunda bırakıyorlar? Bu üzücü ama Genelkurmay Başkanı'nın açıklamayla görevinin gereğini yapması üzücü değil. Çünkü ben o açıklamayı tehdit değil, darbe yaptırmayın uyarısı olarak algılıyorum. Uyarılarına teşekkür etmek gerek. Onlar da bu ülkenin çocukları. Elbiseleri farklı, görev alanları değişik diye dışlayacak mıyız? Görevlerini kibarca yaptılar. "367'ye dikkat edin, başvuruyu reddedin" gibi tembihleri yok ki. Batı demokrasisi ile Türkiye demokrasisini bir tutmayın. Onlar için laiklik sorunu yok. Bizse Hizbullahları görmemize rağmen halen uyanmış değiliz.

"28 Şubat'ın değerini bilmek lazım"

- Öte yandan bu tip müdahalelerin çare olmadığı gerçek. Seçimde AKP oyları artabilir de

Olabilir. MNP, MSP, RP, FP, AKP; dikkat edin, biri kapatılmadan yedeğini kurmuşlar. Çünkü biliyorlardı yaptıklarını, kapatılacaklarını. "AKP daha fazla oy alır" diye, görevinizi yapmamak olur mu? Ordu görevini yaptı. Yarın öbür gün böyle bir gelişme olursa, onun da gereğini yapar.

- Nedir gereği? "Muhtıra"dan bir adım sonrası mı?

Hayır, hiçbir zaman darbeleri savunmadım. TSK'nın da darbe düşündüğü kanaatinde değilim. AKP çok oy alır da Cumhuriyet ilkelerini budamaya kalkarsa belki o zaman halk sokaklara dökülür ve orduya iş düşmez. Ama ordunun kendi görevini savsaklaması da düşünülemez. Onun için 28 Şubat'ın değerini bilmek lazım. Türkiye'nin rayından çıkmasına engel olundu.

- Krizin büyümesinde muhalefetin payı var mı? Bugün Türkiye'de doğru kanallarla iktidara talip olabilecek, gerçek anlamda bir muhalefet özlemi var mı sizce?

Çinliler "Gülmesini bilmeyen dükkân açmasın" der. Bizim partiler ilkeli, tutarlı, kararlı, yürekli değiller ve halka sıcak yaklaşmasını da bilmiyorlar. Bugün en büyük gereksinim muhalefet. Krizin bu noktaya gelmesinde muhalefetin de payı var. Özellikle CHP bu krizi daha yumuşak ama daha anlamlı sözlerle yürütebilirdi. Ama CHP'nin hem halka açılıp desteğini almak, hem de iktidara talip olma noktasında çok çağdaş davrandığı kanısında değilim. Kişilere indirgemek istemem ama Deniz Baykal'ın yerinde olsam, halka "Bu benim son genel başkanlığım. Bu iktidara karşı, Türkiye'de gerçek demokrasiyi kurmak için her türlü birlikteliği yapalım ve seçimden sonra yeni genel başkanı birlikte seçelim" derdim. Baykal, 1999 seçimlerinde partisini Meclis dışında bırakan bir lider değil mi? Ama gül yağmuruyla yeniden geldi genel başkanlığa. Hiçbir Batı demokrasisinde böyle bir şeyin örneği yok! İnsanlar hırslarına esir değil, egemen olmalı. Bugün hiçbir partiyi, rahatça ve içimden gelerek oy verebileceğim düzeyde görmüyorum. Buna CHP de dahil. Beğenmediklerim içinde en az şikayetçi olduğuma oy vereceğim.

"Altın verseler, ADD'ye dönmem"

- "Laik kesim"in bayrak yaptığı isimlerden ve Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) eski başkanlarındansınız. Krizin tırmanmasında payı olduğu gerekçesiyle ADD de eleştirildi

Yok hayır. Emekli Orgeneral Şener Eruygur yönetimini yeterli bulmuyorum ama kusurlu da bulmuyorum. Görevlerini yaptılar. Zaten o miting halkın kendiliğinden toplanmasıydı. Yoksa ADD'nin o kalabalığı toplayacak gücü de yok. Millet ADD'yi gözünde büyütüyor. Önemli bir kuruluş ama adına yakışan gücü hala sağlayabilmiş değil. Ben ADD Başkanı iken 200 öğrenciye burs veriyorduk, her ay düzenli olarak dergimiz çıkıyordu vs... Hepsi bitti. Neden? Üyeler ayda bir milyon lira (1 YTL) aidatı vermiyorlar. Bir YTL'yi kendi kurumundan esirgeyen insan adam olur mu ki Atatürkçü olsun! Hiç kusura bakmasınlar.

Atüel



Bu haber 334 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,298 µs