Türkiye'nin kucağına bırakılan büyük bomba

21 Nisan 2011 08:06 tsi
YSK bu kararı verirken siyasi yansımalarını hesap etti mi bilmiyorum. Ancak sonuçları siyaset adına ağır oldu... Erhan Başyurt yazdı...

Erhan Başyurt / Bugün

Yüksek Seçim Kurulu, çoğunluğu BDP destekli 12 bağımsız adayın başvurusunu veto edince, siyasi ortam bir kez daha gerildi.
'12 Haziran seçimlerine uzun yıllar sonra ilk kez siyaset mühendislerinin derin operasyonlarından, muhtıralardan, kutuplaşmalardan uzak giriyoruz, projeler ve ufuklar yarışacak' diye düşünürken, YSK kararı şok etkisi yaptı.
YSK özerk bir kurum.
Üyeleri, Yargıtay ve Danıştay'dan seçiliyor.
Seçimlerin tarafsızlığı için siyasi etki ve hükümetten bağımsız bir kurum.
YSK'nın, eleştirilerin hedefi haline geldiği ilk karar değil bu.
Başbakan Erdoğan, gurbetçilerin yerinde oy kullanılmasına ilişkin pürüzleri gidermek için Almanya'da görüşme yaparken, pazar günü olmasına rağmen YSK "gurbetçilere bu seçimde yerinde oy kullandırmayacağını" açıklamıştı.
YSK'nın son kararının da hukuki dayanakları şüphesiz var.
Veto edilen isimlerin tek tek mahkeme kararları çıkartıp, "eksik belge"yi tamamlaması da bunun göstergesiydi.
Ancak hukukçuların ortak görüşü, YSK isteseydi müspet bir tutum içerisinde, "memnu hakların iadesine" ilişkin mahkeme kararlarına gerek duymadan da adaylıkları onaylayabilirdi.
Yeni Türk Ceza Kanunu bunu mümkün kılıyor.
Nitekim belgeleri veren mahkemeler de böyle bir karara ihtiyaç olmadığını kaydetti.
***
YSK bu kararı verirken siyasi yansımalarını hesap etti mi bilmiyorum.
Ancak sonuçları siyaset adına ağır oldu.
Yok yere çıkan kriz, "derin" mahfillerin yine siyaset mühendisliğine soyunduğu fikrini doğurdu.
"Sivil itaatsizlik" ve "çadır eylemleri" ile aylardır gerilen BDP seçmeni açısından, kararın kışkırtıcı etkisi olacağı açıktı.
BDP yöneticilerinin karar açıklanır açıklanmaz takındıkları tavır, kararı "sandığın önünü kapatma girişimi" olarak nitelemeleri, seçmenlerinin sokağa dökülmesinde etkin oldu.
Ardından bazı göstericilerin demokratik bir protestoyu şiddet eylemine dönüştürdüğüne şahit olduk.
Polisleri taşlamak, molotofkokteylleri atmak, işyerlerini yakmak...
İyi ama neden?
Kararın haksız olması, kimseye başkalarının canına ya da malına zarar verme hakkı vermez.
Seçim yolundaki Türkiye için talihsiz görüntüler bunlar...
***
Her çevreden gelen tepkilerin de tesiriyle YSK geri adım attı.
Eksik belgeleri tamamlamaları halinde itirazların yeniden görüşüleceğini açıkladı.
Pek alışılmış bir uygulama değil.
BDP destekli adayların biri hariç hepsi bir gün içinde bu belgeyi aldı.
Hatta Sabahat Tuncel'de bir sürpriz yaşandı ve lehte çıkan kanun üzerinden cezası düşürülerek vekil olmasının önü açıldı.
Gösterilerin ve yoğun tepkinin ardından gelen çözüm, korkarım bazı çevrelerde "demokratik hakların ancak şiddet yoluyla kazanılabileceği" zannını besliyor.
BDP, aylardır talimatlar ile uyumlu şekilde bölgeye "rüzgâr" ekiyordu.
Şimdi meyvelerini topluyor.
***
Sonuç olarak "Biz bu krizi niye yaşadık" derseniz;
"Adayların ihmali, YSK'nın menfi yorumu, BDP'nin sert tepkisi" diyebiliriz.
Buna rağmen krizden en kârlı çıkan, BDP oldu.
Krizin kaybedenlerini ise saymaya köşem yeterli gelmeyecek.
İyisi mi kısaca "Türkiye" diyelim.

 

 

Bu haber 1,446 defa okundu.