En Sıcak Konular

Arap halkı özgürlüğünü kazanıyor

29 Mart 2011 16:40 tsi
Tarih, çağın gelişmelerini dikkate almak ve yeni bir Arap dünyası için ezici halk hareketini şekillendiren olaylardan ders çıkarmak için herkese fırsatlar sağlıyor.

Arap dünyasındaki trajik sahneler, esinsel özgürlük mücadelesini gözler önüne seriyor: Polis rastgele barışçıl göstericiler üzerine ateş açıyor; sayısız nefes tükeniyor; insan hayatının değeri yok sayılıyor; sosyal ve ekonomik faaliyetler kesintiye uğruyor ve “Allahu Ekber” ile “La İlahe İllallah” haykırışları duyuluyor.

Çoğunluğu eğitimsiz, mantıksal ve zihinsel öngörüden yoksun, doğru DÜŞÜNEMEYEN Arap neo-sömürgeci yönetici elit için, kitlelerin endişelerini anlaması ve kavraması düşünülemez, beklenemezdi. Ötekini suçlamak ve aynadaki kendi zorba-aksini sorunların düğüm noktası olarak görememek boğulan bir karakter özgüdür.

Halkın devrim hareketleri, Batılı TV ekranlarında büyük bir dalgalanma ve dramatik etkiler yaratıyor. Batılı eğlence-haberleri medyası, kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarına göre kâh “ayaklanma” kâh “isyan” olarak adlandırıyor fakat gerçekte bunlar emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmak isteyen halkların özgürlük hareketleri.

Batılı kurumsal askeri-endüstri tesisi, uygun materyalist hayatın ve kapitalizmin idamesi için petrole ihtiyaç duyuyordu. Güvenlik ittifakları ve askeri donanım ile korunum karşılığında Batı’ya ürünler gönderilmesine dair en planlı entrika, neo-sömürgeci Arap idarecilerdi. Batı destekli sulta altında, Arap halkı onlarca yıl baskı ve köleleştirmenin asıl nesneleri oldu. Acılarını ve ıstıraplarını alenen bilmelerine rağmen İsrail işgali altındaki Filistinler gibi inkâr içerisinde yaşıyorlardı. Eğer Filistinliler kendilerini zeki ve etkin-öngörülü bir liderlik altında organize edebilselerdi, İsrail’le başa çıkıp soruna barışçıl bir çözüm getirebilirlerdi.

Batılı düşünürler, Arap halklarının da benzer çıkarlara, algılara ve özgürlük amaçlarına sahip insanoğulları olduklarını ve insani itibarı hak ettiklerini fark edemedi. Değişim, doğal sürecin parçası olarak kendi başına geldi. Ne Batılı mitolojiciler ne de Arap entelektüellerinin planlı taslaklarının ürünü değildi. Arapların anarşiye dayalı hükümetleri boyunca, satılık entelektüeller kendilerini bürokrasi ve diktatörlerle aynı safta tuttu.

Arap siyasi düşünürlerin, siyasi değişime aç insani meselelerin hâkim gerçeklerine duyarsız ve cahil olmaları dışında işe yaramadıkları ortaya çıktı. Siyasi değişim, sıradan insanların fedakârlıkları ve düşünceleri içinde kendine yol buldu. Abdülazizi, Tunus’ta siyasi bir eylemci değil sıradan bir zerzevatçıydı.  Yozlaşmış polislere kafa tuttu ve canını verdi. Ölümü, siyasi yozlaşmanın vahşetine dair eski-defterlere karşı sosyal bir reaksiyonu tetikledi. Günler ve haftalar içerisinde, Tunus, özgür ve farklı bir halkın vatanı oldu.

Mısırlı Facebook devrimcisi Vael Gonim, sırf halkıyla barışçıl bir değişim için özgürce iletişim kurmak istemekten haftalarca gözaltında kaldı, gözleri bağlandı, işkence gördü ve tacize uğradı. Kararlı bir zihin ve onun tarafsızlığıyla, “Bir halk Allah’a dönerse, hiç şüphesiz, Allah’ın yardımı onlara hızla ulaşır”.

Batılı efendilerin dayattığı tüm Arap idareciler gibi, Hüsnü Mübarek de paranoyak ve kinciydi. Nasıl 40 yıllık sultasına biri meydan okumaya cesaret edebilirdi? Tunus ve Mısır’daki halkların zaferinin ardından, diğer Arap neo-sömürgeci idareciler, halkları üzerindeki etkinlikleri ve gelecekleri konusunda kararsız ve şüpheci hale geldi.

Olay mahallindeki gerçeklikler, ışık hızında değişiyordu. Tunus ve Mısır’daki halk zaferinin ardından, Libya, Bahreyn ve Yemen, eski rejimlerin muhtemel reformu ve değişimine dair son gelişen-haberler haline geldi. Altmış yıldan fazla süredir, Arap idareciler baskıyı kurumsallaştıracak aile-tabanlı bir sultanın idamesi için kitlelerin çıkarlarını ve önceliklerini yok saydı.

Refahı, Arap hayat değerleri olarak İslam’ın yerine koyarken petrol-dolar gelirleri, “modernliği” yaratmak için kullanıldı. Yozlaşma korkuyu ve nefreti beslerken, pozitif değişimi düşünecek ahlaki ve zihinsel değerlerden insanları mahrum bıraktı. Bu türden bir entrika içerisinde; Birleşik Devletler, İngiltere, Fransa ve diğer Batılı ülkelerin eğittiği ve planladığı özenli istihbarat yapılanmaları oluşturuldu.

Arap idarecileri koltuklarında tutan ve değişim fırsatlarını temdit eden yegâne kurum buydu. Son kullanıcı petrol ihraç eden ülkeler, petrol üreten Arap ülkelerindeki on yıldan fazla süren insanlık dışı hareketlerin ve işkencelerin parçasıydı. Eğer bu uluslardan kiralık paralı-askerler olmasaydı, idareciler bunu tek başına yapamazlardı.

Arap idareciler, insan kaynakları ve değişim için zihinsel gelişimi planlamadan ekonomik refah amacıyla tüketimi-özendirmeyi kullandı. Onlara göre, bu bir başarıydı ancak gerçekte bu İslami hayat görüşünü ve değerlerini yok sayan acımasız bir rejim pahasına kazanılmıştı ve bu İslam’la medenileşmiş bir halkın bozulmasına yol açacak bir materyalist başarıydı. İdareciler, sulta sisteminin siyasi zalimliğine ve fasitliğine götüren ahlaksızlığa ve yıkıma kaydılar. Süreçte, Arap halkı düşünme gücünü, değişim arzusunu ve zulme karşı çıkma yetilerini yitirdi. İhtiyaç içindeki Batılı endüstri piyasalarına ucuz petrol kesintisiz akarken kapitalizm gelişti.

Şimdi Arap halkı, inananlar olarak fıtri DÜŞÜNME gücünü yeniden canlandırdı ve ne oldukları ile nerede olduklarına dair doğal kimliklerinin amacını ve tutkusunu birlikte dokuyarak artık gelecekte yeni bir dünya DÜŞÜNEBİLİR ve HAYAL EDEBİLİR. Birlik ve organize ile yekpare vücut olarak, özgürlüğün, katılımın ve demokrasinin yeni bir dünyasını alenen seslendirebilirler. İnsanlar kemikleşmiş istibdat korkusu ve nefretinden kurtuldu. Caddelerde, köylerde, alışveriş merkezlerinde, meydanlarda halkın sesi gür ve açık şekilde ben-merkezcil liderlerinin sonsuza dek gitmesini haykırıyor. Gevşemeye yer yok, Arap halkı sömürüden ve tüketim-odaklı dış kölelikten özgürlük istiyor.

Silahlar ve kurşunlar insanların vicdanını ve zihinlerini susturamaz. Denenirse daha da gür çıkar. Arap diktatörleri, halklarının servetlerini çaldı. Bu nedenle hesap vermeli ve cezalandırılmadırlar. Çalıntı varsıllıklarının ekserisi Batılı finans kurumlarında bulunuyor. Bu kaynakların Arap dünyasındaki gerçek sahiplerine iadesi Batılı ulusların üzerinde ifa edilmesi gereken bir borçtur.
Avrupa’daki gibi bir milliyetçilik bulunmaz ve Hitler, Mussolini ve diğer Avrupalı liderlerin yaptığı gibi devletin yüceltilmesi de yoktur. Eski-sömürge efendisi, Arap idarecilerden yeni ulusal sınırlar, milli marşlar, bayraklar icat etmesini istedi ki böylece Arap kitlelerini bölüp yönetebilir ve İslam’ı, onun kültürünün ve medeniyetinin kuyusunu kazabilirlerdi. İslam, farklı kavimlerin birliğini benimser ve onları tek bir ÜMMET olarak görür. Allah’ın huzurunda herkese aynı hakkı, aynı itibarı ve konumu sağlar.

Batılı mitolojicilerin ciddi bir açmazı vardır. Herhangi başka bir şeyden daha fazla entelektüel doğaya sahiptir. Enformasyon çağındaki tüm bilgiye ve teknolojiye rağmen, Arap dünyasındaki halk devrimlerini kestiremediler. Batılı entelektüeller asla Arap halkını, istekleri dışında zalim idarecilerine karşı çıkacak kadar zekâ ve rüşt sahibi olarak görmedi.

Tarih, çağın gelişmelerini dikkate almak ve yeni bir Arap dünyası için ezici halk hareketini şekillendiren olaylardan ders çıkarmak için herkese fırsatlar sağlıyor. Değişim herhangi bir Batılı ulusa karşı değil ancak onlarca yıl önce olması gereken insan-odaklı yönetimin bir parçası. Değişim ve tekâmül için insan düşüncesi ve yeteneklerinin rasyonel önemini ve katılımını reddettiği için Arap dünyasındaki Batılı ekonomik gelişimin trajik sonuçları olacağının farkında olunmalı. Kendi-kendine yeten Batılı entelektüeller, zekâ ile mantık sahibi ve eşit şartlarda iş yapmak isteyen halkıyla zenginleşen yükselen yeni Arap dünyasına uyum sağlamada ve onu algılamada kritik bir yüzleşmeyle karşı karşıya.

Arap dünyası boyunca, siyasi değişim beraberinde büyük sorunlar getirir. DÜŞÜNEN insanlar, Arap sosyal ve entelektüel birikimi, gelişen olayların farkına varmalı ve yeni kurumlar planlayıp organize etmelidir. Yaşanan bu değişimlerin sonuçlarını azamileştirmek için etkin-öngörüşlü düşünürlerin ve Müslüman âlimlerin düşüncelerini ve ideallerini paylaşılması sağlanılmalıdır. Gelecekteki muhtemel sulta kazalarından kaçınmak amacıyla alternatifler ve yeni metotlar üretecek bir ikmal merkezi oluşturmalıdır.

Zaman şahittir ki kaybedilen fırsatlar ve geçmiş asla geri getirilemez. Sürdürülebilir demokratik ve katılımcı sistemlerin ve ulusal altyapıların inşasında bunlar ilgilenilmesi gereken ciddi ödevler ve önceliklerdir. Otoriter rejime karşı duruş ve reddediş değişim için gereklidir ancak somut edimlere ve halkın çıkarına en iyi hizmet edecek hareketlere dönüştürülebilirse çok daha fazla yararlı olacaktır. Bu ödevlerin idaresi ve planlamasıyla yükümlü kişiler, güçlü olduğu kadar zayıf yönlerinin de farkında olmalı ve halkın hizmeti ile kullanımı için kaynakları bir araya getirmelidir. Allah, kendi yolunda mücadele edenlere ve İslam’ın yerleşmesini amaç edinenlere başarı ve zafer müjdelemiştir. Mücadele içindeki Arap halkı, çok-gecikmiş özgürlüğü ve zaferi için Kuddüs’e varan o umut verici yol üzerindedir. 

*Dr. Mahmub A Havace, (Mahboob A. Khawaja) küresel güvenlik, barış ve çatışma önleme konularında uzmandır. Karşılaştırmalı İslam ve Batı kültür-medeniyet araştırmalarına yoğunlaşan Havace, “Müslümanlar ve Batı: Değişim Arayışı ve Çatışma Çözümleme”, “Amerika Irak’ta ve Afganistan’da savaşı nasıl kaybetti? Mücahitler nasıl kazandı?”, “Küresel Barış ve Çatışma Yönetimi: Araplar-İsrailliler ve Batı İnsanlığı Nasıl Adlandırıyor?”, “Arap Halkı Barış ve Yeni Liderlik İstiyor” ve “Başkan Obama ve ABD Generaller Rota Değişimi Arayışında” ve “Mısır Özgürlüğünü Kazandı” kitapların da yazarıdır.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.




Bu haber 875 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,158 µs