En Sıcak Konular

Bingazi Destanı: Ömer Muhtar'ın torunları

29 Mart 2011 11:50 tsi
Bingazi’nin evlatları, bedenlerini ikiye bölen uçaksavar ve makineli mermilerini ateşleyen fedailerden ve paralı askerlerden yılmadı. Bunun yerine, taburla olan muharebelerini ateş ve demirle bitirdiler.

Dr. Hamza İmaduddin Musa* / TİMETURK

Bingazi destanı dillere destan. İtalyan işgaline karşı savaşan Ömer Muhtar’ın başarılarını akıllara getiriyor. Libyalılara özgü bu kahramanlık, adalete ulaşma, kazandıkları hürriyeti ve sağladıkları itibarlarını koruma arzularını ifade ediyor. Kaddafi ve rejiminin mahrum bıraktıkları itibarları ve şerefleri. Kaddafi ve devrim komiteleri, bitmez tükenmez gözaltılar, işkenceler, cinayetlerle onları baskı altına aldı. Ebu Salim ve İtalyan Elçiliği katliamında çocuklarını kaybeden aileleri cezalandırmak için…  

Kaddafi fasit etmedik hiçbir şey bırakmadı. Bingazi halkı, Ömer Muhtar Abidesi’nin şehirlerinden nasıl ücra bir kasabaya götürülüşünü hatırlıyor. Sanki bu büyük kahramanı akıllardan silmek istercesine… Bingazi halkı nasıl oğullarını okullarda, üniversitelerde ve işyerlerinde izlendiğini unutamıyor. Sonuçta, Kaddafi’ya ait her şeye dair bir nefret, bir baskı hissi, bir tıkanıklımı birikimi meydana geldi. Yakın zamanda, Bingazi halkı devrim komiteleri ve Yeşil Kitap Araştırma Merkezi ve düşünce-ifade özgürlüğüne zincir vurup işkence yapan güvenlik merkezleri gibi kurumlarının hoşlandığı şeyleri reddettiklerini ilan etti. Yıllardır susturduklarının bir çığlığı olarak Bingazi halkının bu kurumları yakıp yıkması çok doğal.

Bingazi artık aynı şehir değil ve asla olmayacak. Ras Lanuf ve Bin Cevat’ta destansı başarıları şekillendiren yerdir. Bengazi’de silah almak için telefonlarını ve arabaları satan gençlerin efsanevi hikayelerini duyarsınız. Katiba’da iki hafta önceki muharebede şehitliğe ulaşan gencin babasını öğrenirsiniz. İki oğlunu Ras Lanuf’taki cepheye göndermiş ve kalabalıklar arasında başı yukarda, eşsiz bir şanla yürüyor.

Libya’nın kumlarını, onun tabiriyle, “zorba ve zalimden” kurtarmak için kullanılsın diye altınlarını satan bir kadına rastlayabilirsiniz. Bu destansı başarılar, sadece topraklarını özgürleştirmek isteyen özgür ruhların yolunun sadece başlangıcı. Bingazi’nin oğulları uçaksavar ve makineli mermilerine göğüslerine siper etmişken neden şaşıralım ki? Bingazi’nin çocukları, başları, boyunları, göğüsleri ve karınlarını hedef alan gerçek mermi sesleriyle uyandığında, dünyaya silahları, dış destek ve yabancı müdahale olmadan zaferlerini haykırıyorlardı. 

Libya’daki ilk günümde kahraman subaylar ve görevden alınmış askerlerin resimleriyle dehşete düşmüştüm. Katil Abdullah el-Senusi, Bingazi halkına silah doğrultmadıkları için onları yakmıştı. Bu kahramanlar, en üst insani ahlaki değerleri korumak için şehitliğe örnek oldular. Göstericileri katletmeyi reddederek, bu katilin emirleri uygulamayanlara uyarı olsunlar diye katledildiler.
Fakat bu katliama ortak olmak istemeyen subayları etkiledi mi? Hayır. Daha fazla subay savunmasız sivillere ateş etmeyi reddetti. Buna cevabı onları bağlamak ve tabur altındaki hücrelere tıkmak oldu. İki gün sonra isyancılar tarafından bulunduklarında ne suları ne de yiyecekleri vardı. Acınacak haldeydiler. Bazıları ölmüştü ve bazıları da ölümün kıyısındayken hastanelere yetiştirildi.

Bingazi’nin evlatları, bedenlerini ikiye bölen uçaksavar ve makineli mermilerini ateşleyen fedailerden ve paralı askerlerden yılmadı. Bunun yerine, taburla olan muharebelerini ateş ve demirle bitirdiler. Dillere destan bir zafere imza atarak. El-Mehdi Zeyo, taburun kapısında balık avında kullanılan patlayıcılarla dolu arabasını ve kendini patlattığında zafer ilan edilmişti.

Hastanede bu süper kahramanlardan biriyle tanışma şerefine eriştim. Emirlere karşı gelen Libyalı bir güvenlik subayıydı ve bir arkadaşıyla birlikte havaalanı askeri binaları ateşe vermişti. Yüzünde, boynunda ve azalarında ağır yanıklar vardı. Arkadaşı şehit olmuştu. Bu binaları neden ateşe verdiniz diye sorduğumda “Zorba, Bingazi’yi bombalamak için kullanabilirdi” diye cevapladı.

“Baba, beni affet. Kardeşim ve ben arabayı, Libya’yı kurtarmak için mühimmat almak için sattık. Kardeşim bugün şehit oldu” diyordu telefonda biri, karşıdan babasının sesi geliyordu: “Kardeşin cennette. Özür borçlu olan benim”. Gözlerimden yaşlar döküldü.


*Dr. Hamza İmadüddin Musa: Libya halkına tıbbi yardım sağlamak amacıyla ülkeye giden ilk doktor kafilesinden bir doktor ve timeturk.com yazarı…

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.

 



Bu haber 674 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,131 µs