En Sıcak Konular

Kanserin tedavisi ilaç şirketlerine takıldı!

0 0 0000 00:00 tsi
Kanserin tedavisi ilaç şirketlerine takıldı! Size “kanserin kesin tedavisi bulundu, fakat ilaç şirketlerinin ticari kaygılarına takıldı, üzgünüm” desem ne derdiniz? Birisi bana gelip bunu deseydi ne derdim bilemiyorum. Zira yaptığım araştırmalardan sonra ne diyeceğimi bilemedim.

Size “kanserin kesin tedavisi bulundu, fakat ilaç şirketlerinin ticari kaygılarına takıldı, üzgünüm” desem ne derdiniz? Birisi bana gelip bunu deseydi ne derdim bilemiyorum. Zira New Scientist isimli popüler bilim dergisinin 20-26 Ocak 2007 tarihli sayısını okuduktan ve ardından yaptığım araştırmadan sonra ne diyeceğimi bilemedim.

Kanser, hepinizin bildiği gibi hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünmesine dayanan insanlığın en eski ve en çaresiz hastalıklarından birisi; kemoterapi gibi çareler ise kimi durumlarda çaresizlikten daha acı. Herhalde herkesin ailesinde ya da yakınlarında göğüs, akciğer, karaciğer ya da başka bir kanser çeşidi yüzünden yaşama veda eden birileri olmuştur; hele çocuklar tarafından hiç bir zaman affedilmeyecek bir hastalıktır kanser.

Yıllar önce, 1930 yılında bir bilim adamı kanser hücrelerinin enerji üretim yöntemlerinin değiştiğini, bu bağlamda sağlıklı hücrelerden farklılaştıklarını bulmuştu. Kanserli hücreler normal hücreler gibi enerjilerini, hücrenin enerji ihtiyacının %95′ini karşılayan mitochondrion (mitokondri) yerine glycolysis (glikoliz) yoluyla elde ediyorlardı. Bu yöntem glikozun pirüvik asite kadar yakılması ile enerji elde edilmesine dayanan, oksijenin yetersiz olduğu durumlarda başvurulan verimsiz ve toksik bir yöntem olmasına rağmen kanserli hücreler ortamda yeterince oksijen olsa dahi enerji ihtiyaçlarını sadece bu yolla karşılıyorlar, mitokondrileri yokmuş gibi davranıyorlardı. Buluşun sahibi, Otto Warburg, şu anda Warburg etkisi olarak bilinen bu olayın kanserin ana tanımlayıcı nedenlerinden birisi olduğunu iddia ederken bu öneri, aynı dönemin bir diğer ünlü biyokimyageri olan Hans Krebs tarafından “kanserin nedeni değil, sadece semptomlarından birisi” olarak tanımlanacak ve Warburg etkisi kısa bir süre öncesine kadar bilim dünyası tarafından hak ettiği ilgiyi görmeyecekti.

Çok taze bir kaç çalışma sonucunda artık Warburg’un tamamen haklı olduğunu ve metabolizma içerisinde kanserin ana nedeninin mitokondri’nin hücre içerisindeki fonksiyonunu yitirmesi ve hücrenin bir şekilde ölmeyerek yaşamına glikoliz ile devam etmesi olduğunu biliyoruz. Peki mitokondrinin devre dışı kalması ve hücrenin enerjisini glikoliz ile sağlaması neden bu kadar büyük bir sorun? Bunun iki yanıtı var.

İlki ve ikincisine göre daha önemsiz olanı şu: Glikoliz sonucunda ortaya çıkan laktik asit, hücreleri bir arada tutan kollajen matrislerini parçalayarak tümöre neden olan kanserli hücrelerin kan dolaşımı ile vücudun başka yerlerine ulaşmasına neden oluyor. Bu yüzden bir akciğer kanseri vakası, hastanın vücudunun tamamen ilgisiz bir yerindeki kemik erimesi şikayeti ile teşhis edilebiliyor.

İkinci sorun ise mitokondrinin enerji üretimi dışında hücre içerisinde üstlendiği diğer görev: Mitokondri apoptosis ile hücrenin ölümüne karar verme yetkisine sahip bir organel. Mitokondrilerinden bağımsız yaşayan hücreler ölümsüz hale geliyor, bölünüyor, çoğalıyor, büyüyor, oksijen tüketiyor ve toksik maddeler ortaya çıkartıyorlar. Basitçe, ölmüyorlar.

Bu umutsuz ve üzüntü verici noktada devreye bir aktör giriyor: Dichloroacetate (DCA, dikloroasetat).

Kanserli dokular DCA’ya maruz bırakıldığında, kanserli hücrelerdeki mitokondrinin uyanmasını ve hücrenin kontrolünü ele geçirerek apoptosis ile hücreyi yok etmesine neden oluyor. Koskoca bir tümör kısa bir süre içerisinde parçalanıp vücuttan atılırken sağlıklı hücreler kemoterapiden alışkın olduğumuzun aksine olan bitenden hiç bir zarar görmüyor. Üstüne üstlük DCA çok ucuz, çok kolay elde edilen basit bir kimyasal madde. Yaptıkları deneylerle biyologlar kansere karşı yüzde yüze yakın etkide bir silaha sahip olduğumuzu düşünüyorlar. DCA bu bağlamda kanser tedavisinde bir mucize gibi görülüyor.

Peki neden sevinmiyoruz? Çünkü ilaç şirketleri DCA muhteviyatlı bir ilaç yapmaya yanaşmıyorlar. Neden? Çünkü DCA yaklaşık 60 yıldır insanların bildikleri bir madde. Yani? Yani patentlenebilir değil. Çünkü 20 yıldan daha yaşlı olan hiç bir buluşu patentleyemezsiniz.

Patentler ile ticari kaygılarını güvence altına almayan ilaç şirketleri hali hazırda kanserle savaş için kullanılan, -yüksek alım gücü olan insanların biraz daha fazla yaşamasına olanak sağlayan- kemoterapi çözümleri ve raflarda duran ilaçlar kadar para kazanamayacakları bu yeni ilaca yatırım yapmak istemiyorlar.

Sonuçta ilaç yapımı kolay olmayan ve ciddi yatırım gerektiren bir iş. Onca emeğin ardından bir üçüncü dünya ülkesi ya da bir başka ilaç şirketi tarafından aynı ilacın patentlenemediği için üretilmesi ve kanser hastalarının 400$-500$ yerine 4$-5$’a bu ilaca sahip olabilmesi ihtimali size de korkunç gelmiyor mu? Ya da bu ilaç yüzünden raflarda kalacak kanser çözümlerinin neden olacağı zarar?

Bu yazıda verdiğim bilgiler bilimsel dergi ve makalelerden derlenmiş, çok yeni ve hala üzerinde tartışılan bilgiler. Evet, kanser tedavisi için yepyeni bir kapı açıldı fakat ne yazık ki şans bir sonraki neslin kanser hastalarına gülümseyecek gibi görünüyor. Çünkü bu sentetik dünyanın dinamikleri böyle gerektiriyor. Onların yapmayacağını bildiğim için ben kanser hastalarından özür dilerim.

A. Murat Eren tarafından Kültür, Bilim, Hayat, Korteks ile işaretlenerek gönderildi (6 March 2007)
Moleschino: Düşünenler için akıl defteri
http://www.moleschino.org/



Bu haber 1,751 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,841 µs