En Sıcak Konular

Erdoğan’ı destekleyen CHP’liler!

8 Şubat 2011 15:07 tsi
Erdoğan’ı destekleyen CHP’liler!
Prof. İlter Turan, başkanlık sistemini çarpıcı bir örnekle açıkladı...

“Amerika’da temsilcilerin nasıl oy verecekleri kendi takdirleridir. Cumhuriyetçi Rockefeller başkan adayı olmuştu ve bazı Demokratlar Rockefeller’i Destekleyen Demokratlar diye bir örgüt kurmuşlardı. Türkiye’ye tatbik ettiğinizde bu şu demek; Erdoğan’ı Destekleyen CHP’liler! Bizim siyasi hayatımızda böyle bir şey mümkün mü?”

İşte İlter Turan'ın o açıklaması...

Bugün başkanlık seçimi olsa Türkiye’de nasıl bir tablo ortaya çıkar?

Bu sorunun cevabını vermek sanıldığı kadar kolay değil. Başkanlık sisteminin kurulması, başka herhangi bir değişiklik yapılmadığı takdirde parlamentonun siyasal süreçteki rolünü zayıflatacakmış gibi gözüküyor, ama bence güçlendirebilir. Neden derseniz, başkandan bağımsız teşekkül eden ve yeniden göreve gelmesini, seçilmesini başkana borçlu olmayacak bir parlamento, başkanın isteklerine uymak yerine kendi gündemini yaparak çalışmaya gayret edecektir. Dolayısıyla başkanlık sisteminin ilk sonucunun beklendiği gibi istikrar değil, tam tersine parlamentoyla başkan arasında bir çekişme şeklinde tezahür etmesi de mümkündür. Tabii şu andaki diğer unsurlar değişmediği zaman, parlamentonun yasa yapmak dışında başkanı dengeleme becerisi ve donanımı pek güçlü olmayacaktır. Yine kestirmekte güçlük çekeceğimiz bir konu da yargının başkanı ne şekilde denetleyeceğidir. Biz Amerika’daki yargının çok geniş yetkileri olduğunu ve hatta bu yetkilerin bir bölümünün yürütmeye taştığını yeterince bilmiyoruz.

Bir örnekle açıklayabilir misiniz?

Amerika anayasal yargısı, bir dönemde eyaletlerde ırkçı öğretim sistemlerinin yürürlükte olduğunu -hukuken ırkçı değil ama birtakım kötü okulların öğrencileri tamamen zencilerden oluşuyordu- ve siyasetçilerin de bu durumu düzeltmek için fazla bir şey yapmadıklarını ileri sürerek, eyaletlere “Bunu değiştirmezseniz ben değiştireceğim” dedi.

Yapılanları tatmin edici bulmadığı için de “Otobüsle öğrenci sevki” diye bir sistem geliştirdi. Zengin mahallesindeki okullardan bazı çocuklar fakir mahallesindeki kötü okullara kayıt olmaya mecbur tutuldu ve kendi mahallerinden sabahları otobüsle bu kötü okullara sevk edildi. Kalitesi düşük okullardaki çocukların da bir bölümü otobüslere bindirilip zengin mahallesindeki okullara gönderildi. Böylece tüm öğretim sistemlerinin iyileştirmeğe zorlanması öngörüldü. Bunu mahkeme emretti ve yaptılar.

Peki çift parti sistemi nasıl işliyor Amerika’da?

Amerika’da bizim zannetiğimiz manada bir çift parti sistemi yok. Başbakanımız parti deyince zannediyor ki parti diye bir örgüt vardır, o partinin başkanı emreder ve herkes bu talimata uygun hareket eder. Oysa Temsilciler Meclisi üyeleri dar bölgeden seçilir. Her temsilci esas itibariyle kendi yerel çıkarlarını savunur. Tabii Demokrat veya Cumhuriyetçi diye bir etiketleri vardır ve çoğu zaman partileriyle birlikte hareket ederler ama hiçbir zaman bu temsilciler partileriyle hareket etmek mecburiyetindedirler diyemeyiz. Zaten Amerika’daki sistemde parti disiplini diye bir anlayış yoktur. Bizde bir milletvekili partisinin grup kararından farklı bir oy kullanırsa bu disiplin ihlalidir ve disiplin kuruluna sevk edilir. Amerika’da böyle bir disiplin mekanizması yoktur. Temsilcilerin nasıl oy verecekleri kendi takdirleridir. Dolayısıyla ABD Başkanı’nın Kongre’ye gönderdiği bir yasa tasarısının kabulünü sağlamak için icabında tek tek temsilcilerle görüşerek bir çoğunluk oluşturması gerekir. Bu çoğunluğun içinde bazı Demokratlar bulunmayabilir, bazı Cumhuriyetçiler bulunabilir. Özetle; ABD’de adı iki partili olmakla birlikte, herhangi bir politika konusunda birlikte hareket etme açısından bir çift parti sistemi yoktur. Buna şunu da eklemeliyiz; Amerika’da federal hayatta faal olan partiler vardır. Bu partiler daha çok başkan seçimi döneminde bir araya gelip hareket edebilen geçici yapılardır. Buna karşılık eyaletlerde eyalet valisi seçimi etrafında teşekkül eden partiler vardır. Bunların her birinin seçiminde siyasi ayrışmanın adı Cumhuriyetçi veya Demokrat olabilir ama bunlar ulusal veya eyalet düzeyinde farklı tercihleri ve kişileri destekleyebilirler. Zaten parti aidiyeti Amerika’da bizim anladığımızın çok dışında bir şeydir. Mesela Cumhuriyetçi Rockefeller başkan adayı olmuştu ve bazı Demokratlar “Rockefeller’i Destekleyen Demokratlar” diye bir örgüt kurmuşlardı. Türkiye’ye tatbik ettiğinizde bu şu demek; “Tayyip Erdoğan’ı destekleyen CHP’liler!” Bizim siyasi yapımızda bu olmaz. Birçok Avrupa ülkesinde de böyle bir şey mümkün değil. Bunu yapan partiden atılır.

Bunu kestirmek çok zor dediniz ama bugün seçim olsa Meclis’in yapısı nasıl değişir? Son seçimlerden yola çıkarak öngörünüz nedir?

Anayasamızdaki birkaç maddeyi değiştirsek dahi belki başkanlık sistemi kurulabilir. Cumhurbaşkanı zaten seçimle gelir, kendisi başkandır, kabineyi kurar, demek ki kabinenin kuruluşu ve güvenoyuyla ilgili maddeleri çıkartırsak tamamdır. Böyle bir durumda eğer bugünün oy dağılımına benzer bir oy dağılımla karşı karşıya kalırsak çok farklı bir tablo ortaya çıkmaz. Çünkü bugünün Türkiye’sine bakıyorsunuz bir parti hakim. Bu partinin lideri ise partiye fazlasıyla hakim konumda. Yani istediğinin milletvekili olmasına imkan veriyor, istediğinin olmasına imkan vermiyor. Bir-iki istisna dışında kabine üyelerinin kendi bağımsız siyasi güçleri yok. Dolayısıyla Başbakanımız istediği kanun tasarısını hazırlattırıp Meclis’e sevk edebiliyor, istediği süratte geçirebiliyor ve kanunlaştırabiliyor. Cumhurbaşkanın da onayına tabi olarak... Şimdi ne değişecek? Cumhurbaşkanının onayı değişecek. Gerek kalmayacak. Şu anda da Cumhurbaşkanımız hükümet partisinin icraatına ciddi engel teşkil eden bir tavır içerisinde değil. Kısacası; mevcut siyasi güç dağılımı, mevcut seçmen tercihleri dağılımı, mevcut parti yapısı içerisinde bir başkanlık sisteminin bugün için çok bir şey değiştireceğini söylememiz doğru olmaz. Ha neyi değiştirecektir, Başbakanımız her ne kadar anlaşıyor olsa da, dostlukları, yakınlıkları olsa da, en son tahlilde parlamentodan geçirttiği yasaları Cumhurbaşkanı’na onaylatmak istemiyordur. Cumhurbaşkanı arzu ettiği taktirde Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirebilmektedir. Dönem dönem Başbakanımızdan farklı ve daha sakin olmayı tavisye eden değerlendirmeler yapmaktadır. Tabii böyle bir farklılaşma ortadan kalkacaktır. Bilmiyorum böyle bir farklılaşma Başbakanımızı çok mu rahatsız etmektedir?

Sizce?

Herhalde etmektedir!

Türkiye’de zaten başkanlık sistemi var

Amerika’da 222 yıllık bir anayasa olduğunu biliyoruz. Peki neden başkanlık sistemi kurulmuş?

Amerika’da sistem oluşurken henüz parlamenter sistemler gelişmiş değil. Anayasa yapıcılarının önünde bir İngiltere modeli var, parlamento var ama parlamentoda asiller hakim zaten. Amerikalılar da bunun yerine koyacak bir sistem arıyorlar. Sonuçta yarattıkları aslında seçimle gelen bir kraliyettir ve yetkileri sınırlandırılmıştır. Amerika’da başkan ailesinden ideal Amerikalı tipini temsil etmesinin de beklenmesi, başkanının eşine Birinci Lady (First Lady) denmesi hep bu krallık kökenleri ile ilgilidir. Çok yakın zamana kadar Amerika’da bir başkanın her pazar sabahı kiliseye gitmesi, boşanmamış olması, çocukları olması beklenirdi. Bu nitelikte olmayan kişinin başkan seçilmesi muhtemel görülmezdi. Kıta Avrupa’sında hiçbir zaman böyle bir bekleyiş olmamıştır. Çünkü başbakanların kral veya kraliçenin seçimle gelen türü olduğu düşünülmemiştir.

Peki, yarı başkanlık sisteminin sürdüğü Fransa ve Rusya örnekleri?

Fransa’da yarı başkanlığı De Gaulle getirmiştir. De Gaulle parlamentoya saygıyla yaklaşmayan birisiydi, aşağılıyordu. Kendisi bu sistemi kurduğu zaman sanki hükümet ve parlamento yokmuş gibi hareket etti, güçlü seçmen desteği sayesinde bunu yapabildi. Buna karşılık Rusya’yı herhalde demokrasiler arasında sayarak bir değerlendirme yapmamız pek doğru olmaz. Rusya bir demokrasi değildir. Birey haklarına ve haberleşme özgürlüğüne saygısızca yaklaşan, hukukun üstünlüğünü unutmuş bir ülkedir.

Ama Başbakan yarı başkanlık deyince ister istemez akıllara Rusya ve Putin de geliyor...

Rusya’ya geleceğim ama biliyorsunuz De Gaulle’nin bu sistemi kurması 1958... II. Dünya Savaşından sonra Fransa’da parlamenter sistem çok parçalanmış bir parlamento ve istikrarsız koalisyonlar yaratmıştı. Ve Fransa’nın yenemediği, aşamadığı bir Cezayir sorunu vardı. De Gaulle, Cezayir sorununu halletmek üzere geldi ve bu sorunu Fransa’yı Cezayir’den çekerek halletti. Hatta bunun üzerine De Gaulle’ü öldürme teşebbüsleri oldu. De Gaulle daha göreve gelirken kendisine geniş yetkiler veren bazı koşulların kabulüne bağlı olarak geri dönmeyi kabul etmişti. Amacı kendisinin hakim olabileceği bir sistemin başında olmaktı. Fransa o kadar büyük bir sıkıntı içindeydi ki bu kamuoyu tarafından da benimsendi. Nitekim De Gaulle gerçekten Cezayir sorununun aşılmasını sağladı ve ondan sonra da Fransa bir daha o dönemde yaşadığı istikrarsızlıkları yaşamadı. Fransız örneğinden yola çıkarsak başka bir şey de görmüş oluruz. Aşılamayan bir sorun varsa çözümü aranırken değişik sistemler değerlendirilebilir, hatta kendinize özgü bir sistem de yaratabilirsiniz. Nitekim De Gaulle’ün yaptığı buydu. Ama şimdi Türkiye’de arıza yokken, sistemi tamir etmeye kalkışmak doğru değil. Madem ki Fransa ile bir mukayeseye giriştik, Fransa’da parlamento çok bölünmüştü. Şu anda Başbakanımızın siyasi gücü ve konumu De Gaulle’ünkinden çok farklı değildir. O yüzden kendisi eğer herhangi bir soruna çözüm istiyorsa veya bir çözüm oluşturmuşsa, bunu zaten mevcut yapı içerisinde halledebilir.

Öyleyse bizde zaten başkanlık sistemi var denilebilir mi?

Tabii... Başkanlık sisteminden beklenen güç birliği, güç zaten Türkiye’de Başbakan’ın elinde toplanmış durumda.

CHP  Başkanı Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’daki yetki ne Obama’da ne Mübarek’te var. Valileri, komutanları, yargıçları zaten kendisi belirliyor. Bir tek yargıçlık yapamıyor” diyor.

Sayın Kılıçdaroğlu biraz karikatürize etmiş. Ama Başbakanımızın fiili yetkiden yana bir sıkıntısı olmadığı çok aşikâr. Yani bir başkanlık sisteminde şu anda sahip olduğu yetkilerden daha fazlasını istiyorsa o zaman biraz demokrasilerde alışılmışın dışında bir başkanlıktan bahsedildiğine hükmetmemiz gerekecek, ki bu da belki demokrasi açısından ihtiyatla karşılanması gereken bir şey.

Çoğu siyaset bilimci Erdoğan’ın da Putinleşebileceği uyarısını yapıyor...

Bunu bilemeyeceğim. Yalnız şunu hatırlayalım; Putin bildiğiniz gibi Yeltsin’den devraldı iktidarı. Yeltsin, Rusya’da demokrasiyi yerleştirmeyi istiyordu. Bir komünist sistemden daha açık bir iktisadi sisteme geçişin sancıları vardı, dağılma korkusu vardı Rusya’da ve bütün bunları bir araya koyduğunuz zaman Putin aşılamayan sorunları otoriteryanizm ile aşmaya çalıştı. Ve bunu da kısmen başardı. Ama bunu başarırken Rusya’da gelişebilecek demokrasinin önünü tıkadı. Bugün muhalefeti ileriye götüren gazete yazarları evlerinde ölü bulunuyor. Putin budur! Biz herhalde böyle bir şeyin özlemi içinde olmamalıyız. Türkiye’nin tabii demokrasiyle Rusya’ya nazaran çok daha uzun bir geçmişi var. Ümit ederim ki Putin’le değil de batıdaki demokrasilerle mukayese ediliriz.

Vatan)

 



Bu haber 1,288 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,454 µs