En Sıcak Konular

"Bize CIA'nın yeni bir oyunu mu bu?"

0 0 0000 00:00 tsi
Türkiye’de laik-İslamcı tartışması keskinleşirken, Ortadoğu kökenli bazı akademisyenlerin buluştuğu “Seküler İslam Zirvesi”nde “Kuran’ın laik bir tefsirinin yapılması, hatta bunun için AB’nin bir Kuran Araştırma Enstitü

Yeni Aktüel’in ulaştığı katılımcılar “Kuran’ı değiştirme amaçları olmadığını, şiddeti önleyecek barışçıl ayetlerin mevcut tefsirlerde arka planda kalmasının yeni bir tefsir ihtiyacı doğurduğu”nu savundu. Türkiye’deyse, Prof. Niyazi Öktem, Fethullah Gülen cemaatinin İslam’ı seküler yaşadığını söylerken; Abdurrahman Dilipak’tan zirveye sert eleştiri geldi: “ABD, Allah’sız bir İslam peşinde!”

Mart ayı başında, ABD’nin Florida eyaletinde, Mısır, Suudi Arabistan, İran, Irak, Ürdün, Pakistan, Bangladeş ve Tunus’tan gelen ya da Müslüman olup da ABD ve Avrupa’da yaşayan kimi yazar ve akademisyenlerin katıldığı bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantının ismi, tartışmaların odağındaki iki kavramı yan yana getirmesi sebebiyle dikkat çekiciydi: “Secular Islam Summit (Seküler İslam Zirvesi)”. Kendini “Sekülarist Müslümanlar” olarak tanımlayan Tawfik Hamid, Banafsheh Zand-Bonazzi, Shaker Al-Nabulsi, Shahriar Kabir, Hasan Mahmud, Wafa Sultan, Amir Taheri gibi katılımcılar “cihad”, “Şii-Sünni çatışması”, “İslam dünyasında ifade özgürlüğü”, “modern İslam” gibi başlıkları konuştu. Ama özellikle bir başlık, dikkat çekmesi açısından diğerlerinden hemen ayrılıyordu: “Kuran’ın, modern bir üslupla tefsiri çalışması…” Yani katılımcıların tartışma yaratacak ifadesiyle “Kuran’ın seküler bir tefsiri…”

Seküler, Türk Dil Kurumu’na göre “laik duruma getirme” demek. “Müslüman dünyası ve sekülerleşme” tartışması elbette yeni değil, ama “Kuran’a seküler bir tefsir yazılması” belki de bugüne kadarki en alışılmadık öneri. Peki, kim bu “Sekülarist Müslümanlar”? “Seküler İslam”dan, “Kuran’ın seküler bir tefsiri”nden kasıtları ne?

Diğer adı, “İslam’ın Aydınlanması Koalisyonu”

“Seküler İslam Zirvesi”nden doğan hareketin adı “İslam’ın Aydınlanması Koalisyonu (The Coalition for the Enlightenment of Islam)”. İnternet sitelerindeki sloganları da dikkat çekici: “İslam’ın gelecekteki aydınlanması şimdi başlıyor.” ABD merkezli koalisyon, çoğunlukla Ortadoğu kökenli ama Avrupa ve ABD’de yaşayan yazar, akademisyen ve gazetecilerden oluşuyor. Zirveye katılanlara ulaşmaksa açıkçası pek kolay olmadı. İlk denemeden yaklaşık iki hafta sonra telefon ve e-posta yoluyla temas sağlayabildik. Söylediklerine göre, olumlu tepkilerin yanında hayli tehdit de aldıkları için dikkatli davranıyorlar. Nitekim sorularımıza verdikleri cevaplar da aynı dikkatle hazırlanmış: “Kuran-ı Kerim’in değişmesini istemek gibi bir amaçları olmadığını; mevcut tefsirlerde barışçıl, kadın haklarına önem veren ayetlerin göz ardı edilerek şiddetten bahseden ayetlerin öne çıkarıldığını; ayetlerin haklar ve özgürlükler çerçevesinde barışçıl ve laik bir anlayışla yorumlanmasının Müslümanlar’ın şiddete yönelmesinin önlenmesi ve özgürleşmesi yönünde önemli bir adım olacağına inandıklarını” savunuyorlar. “Koalisyonun şimdiki sözcüsü” Banafsheh Zand-Bonazzi, “İran aktivisti” bir kadın ama New York’ta yaşıyor. Gazeteci babası 2001’den beri İran’da siyasi mahkûm. Geçmişte birçok aile ferdinin İran’daki Molla rejimi, iki yakın arkadaşınınsa Taliban tarafından öldürüldüğü iddiasında.
“Bazıları seküler olanı dinsizlik gibi göstermeye çalışıyor, ama net söylüyorum ki bahsettiğimiz dini devletten ayırmak, İslam’da reform, hepsi bu” diyor Bonazzi: “Son yıllarda İslam’da yeni bir aydınlanma, İslami pratikte reform çağrıları yapılıyor ama birbirlerinden bağımsız. Biz daha iyi bir koordinasyon ve bütünleşmeyi hedefliyoruz. Zirveden sonra tehditler geldi ama İslam ülkelerindeki Müslümanlar’dan birçok destek mesajı da geldi. Bu çabanın devamını istiyor, proje öneriyorlar. Hoşgörüsüzlük ve radikalizm olduğu sürece, devam etmekle kalmayıp önerilen projelerle de ilgilenip aktiviteleri genişleteceğiz.”

“Radikallere de bu tefsirden verebilmeyi umuyoruz”

Bonazzi, Batı’nın İslam’ı deforme etme çabalarının parçası oldukları suçlamalarını reddediyor, Batı’nın Müslümanlar’a bakışını da eleştiriyor: “Kuran’ın ve İslam tarihinin akademik bir tefsiri için çok ilginç öneriler getiren akademisyenler var. Böyle bir tefsir hem Müslümanlar’a Kuran’ı mollalarca yönlendirilmemiş şekilde yorumlama, hem de Batı’da Müslümanlar’ı yanlış anlayanlara ve Müslümanlar hakkında adil olmayan genellemeler yapanlara İslam’ı doğru anlama şansı verecek. Hatta İslam’ı çıkarları için kullanan radikallere de bu tefsiri vermeyi umut ediyoruz. Çünkü başarılı bir reform, İslam’ın ayrıcalıklı elitlerinin totaliter hırslarından kurtulmalarında daha fazla Müslüman ısrar ettiğinde gerçekleşecek. Aydınlanma ve daha toleranslı bir atmosfer de, Müslüman ülkelerin sıçrama yapmasını sağlayacak.”

“Zevahiri, aslında barışçı biri”

Bonazzi’nin kastettiği akademisyenlerden biri Mısır’dan Tawfik Hamid. “Seküler Müslüman” bir ailede doğduğunu, ama gençliğinde bugün El Kaide’nin iki numaralı ismi Eyman El Zevahiri’nin grubuna katıldığını, örgütle vicdani anlaşmazlıklarını fark ettikten sonra ayrıldığını, barışçıl bir İslam düşüncesi geliştirmek için camilerde konuşmalar yaptığını söyleyen ilginç bir portre. Şu anda tıp doktoru olan Hamid’in “Cihad’ın Kökleri” adlı bir de kitabı var. Yeni Aktüel’e konuşan Hamid, özellikle Zevahiri konusunda ilginç bir yaklaşıma sahip: “Zevahiri, aslında barışçı biri ve tek düşü Allah’ın ismini yeryüzünde korumak. Fakat bulunduğu grubun öğretileri diğer inançlara karşı hoşgörüsüz olmayı öğretmiş.”

İşte bu noktada, çizdiği Zevahiri portresiyle “seküler tefsir” arasında bağ kuruyor: “Müslümanlar’ı, İslam’ı çağdışı gösteren ekstrem tefsirlerden korumalı, İslam’ı düşünmenin yeni yollarını sağlamalıyız. Elbette Kuran’ın hiçbir ayetini çıkartmaktan bahsetmiyoruz. Ama dönenleri öldürmeye, kadınlara karşı şiddetin kabulüne ve şeriatı yaymak için savaşa destek gösterilen ayetleri, demokrasi ve insan haklarını destekler şekilde anlamak ve yorumlamak mümkün. Zira sorun Kuran’ı Kerim’de değil, anlamı gayet açık barışçıl ayetlerin görmezden gelindiği tefsirlerde…”

“AB, Kuran Araştırmaları Enstitüsü kursun”

Seküler İslam Zirvesi’ni organize eden New York merkezli “Center for Inquiry (Araştırma Merkezi)” adlı oluşumun başındaki Ibn Warraq, aynı zamanda hareketin en gizemli ismi. Müslüman değil; Arap bir “felsefeci”. “Kuran’ın kritiği üzerine çalışıyor”. Müslüman olmamasından mı bilinmez, kitaplarında hayli “radikal” söylemler hakim! Zirveye gelen eleştirileri, “Milyarlarca insanın dinini tasfiye etmeye muktedir değiliz ve zaten böyle bir şey de gerekli değil. İhtiyacımız olan şey aydınlanma. Monarşinin, aristokrasinin, kadınların erkeklere karşı itaatinin, dini otoritenin fiilen yıkılarak; evrensellik, eşitlik ve demokrasiyle yer değiştirmesi… Müslümanlar’ın davranışlarında, düşüncelerinde sekülerleşmeye ihtiyacımız var. Bu Batı medeniyetinde de yaşandı çünkü” diyor.
Kuran araştırmasının geciktiğini savunan Warraq, ilginç de bir öneri ortaya atıyor: “Geçen yıllarda Suudi Arabistan prestijli Batı üniversitelerinde İslam çalışma kürsüleri kurdu. Ancak objektif değildiler. Avrupa Birliği, acil olarak, bağımsız ve modern araştırma teknikleriyle donanmış bir ‘Kuran Araştırma Enstitüsü’ kurmalı. 21’inci yüzyılda hala Kuran’ın klasik tefsirlerini, hadis kitaplarını değerlendiren fazla çalışma yok. Böyle bir enstitüden akademik bir yayın da beklenebilir.” Ancak hemen ardından, oldukça ‘garip’ bir cümle kuruyor: “Böyle bir enstitü Pentagon’un Irak’ta yürüttüğü savaşın, ya da daha genel olarak teröre karşı savaşın bütçesinin küçük bir kısmıyla finanse edilebilir.”
Sekülerleşmenin İslam coğrafyasında itibar görüp görmeyeceği konusunda, hepsi, “Tunus’tan, biraz da Türkiye’den” umutlu olduklarını söylüyorlar. Ancak “Ortadoğu ülkelerine oranla daha iyi bir yerde olsa da” radikal İslam’ın Türkiye’de de yükselebileceği iddiasındalar. Bonazzi “Tunus’tan bir hükümet görevlisi ülkesinde benzer bir konferans düzenlememizi Tunus Hükümeti adına önerdi. Gerçekleşirse bir ilk olacak” diyor. Peki, bugün eleştirdikleri Ortadoğu’da Batı’nın ve ABD’nin günahları? Batı’nın Müslümanlar’a bakışını eleştiren Bonazzi’nin aksine, Hamid ve Warraq için “Batı’ya, ABD’ye toz kondurmuyorlar” desek abartısız yeri var! Hatta “Batı bir çok Müslüman ülke için petrolü buldu, zenginleşmelerini sağladı” gibi ‘ya tarih bilgisinden, ya doğruluktan yoksun’ denebilecek bazı gerekçeleri komik bile kaçıyor! Amaçlarının reform mu, yoksa deforme etmek mi olduğu zamanla netleşecek gibi…

---kutu1---
CIA’nın yeni oyunu mu?

Konuyla ilgili bir detayı da atlamamak gerekiyor. 4-5 Mart’taki “Seküler İslam Zirvesi” sırasında, aynı otelde 5-7 Mart’ta “İstihbarat Zirvesi (The Intelligence Summit)” gerçekleştirildi. Bu da “ABD ve CIA’in yeni bir oyunu mu” sorusunu getiriyor akıllara. Bonazzi, ABD’nin Müslümanlar’a bakışını eleştirip istihbarat bağlantısı iddiasını reddediyor: “İstihbarat Zirvesi, istihbarat servislerinden emekli olmuş ve sonrasında güvenlik sektörüyle ilgilenen insanlar içindi. Çoğu akademisyendi. İçeriğiyse istihbarat servislerinin işlerini doğru yapmadığı, modern dünyada insanları tehlikelerden nasıl uzak tutabilecekleri yönündeydi... Toplantıların kesişmesi tesadüftü, ama kesiştiği için otelde elbette diyalogumuz oldu. Çünkü bizim, onların uzmanlarını eğitebileceğimizi düşünüyorlardı.”
Bonazzi “tesadüf” dese de “İstihbarat Zirvesi”nin kurucusu John Loftus’la önceden tanışıklığını gizlemiyor. Hatta Bonazzi, “1980’lerde ABD Adalet Bakanlığı’nda savcı olan; NATO Kozmik, CIA şifreleri, Nükleer Sırlar gibi yüksek gizlilikteki dosyalarla ilgilenmiş; bugün istihbarat ajanlarına gizli dosyaların gizliliğinin kaldırılması yönünde yasal izin almaları için avukatlık hizmeti veren”, kimilerininse “istihbaratçıların piri” dediği Loftus’a ulaşmamızı da sağlıyor. İlginçtir, “Seküler İslam Zirvesi’ne lojistik barınma sunmaktan memnun olduk” diyen Loftus, iki zirvenin kesişmesinin pek de tesadüf olmadığını ortaya koyuyor. Ancak bu noktada savunması, istihbarat bağlantıları olmadığı ve akademik bir forum oldukları:
“Tartışabileceğimiz ve birbirimizi eğitebileceğimiz özel, devlete bağlı olmayan, kâr amacı gütmeyen bir forum… ABD ya da başka bir devletten tek kuruş almadık. Zirvemize halktan, basından, akademik birliklerden, uluslararası elçiliklerden, istihbarat topluluklarından aktif ve emekliye ayrılmış kişileri; istihbarat, terörizm ve uluslararası politika konularında dünyadaki en iyi konuşmacıları davet ettik. Bağımsızlığımızın altını çizmek için, ABD Ulusal İstihbarat Müdürü tüm Amerikan temsilcilerine zirvenin Amerikan hükümetinden hiçbir desteğinin olmadığına dair e-posta gönderdi. Bir eğitim forumu olarak Seküler İslam Zirvesi’ne lojistik barınma sunmaktan da memnun olduk. Ama ne konuşacakları ya da ne yapacakları üzerinde bir kontrolümüz yoktu. Reform niyetli Müslümanlar için bir konferansa ev sahipliği, dünya barışına değerli bir armağandır. Gizli gündem yoktu, her şey açıktı. Bir sonraki toplantımıza gelip, gözünüzle görebilirsiniz.”



“Allah’sız bir İslam projesi”
Abdurrahman Dilipak / Gazeteci-Yazar

“Kuran’ın seküler yorumundan neyi kastettiklerini bilmiyorum ama iyi bir niyet sahibi olmadıkları ortada. Maksat, Allah’sız bir İslam projesi. Kutsalı olmayan bir din. Tıpkı, halksız bir demokrasi ya da Ali’siz Alevilik projesi gibi… ‘Seküler’, din dışı alanı ifade eder. Bu girişim, seküler olanın kutsala müdahalesidir. Hıristiyanlığın başına gelenler İslam’ın da başına gelsin istiyorlar. Seküler İslam, Allah katından insanlara emrolunan bir yaşama biçimi değil, insanların dünyadan uzakta bir yerde var kabul edilen tanrılarına karşı vicdani bir sorumluluk duygusuna indirme çabasının adı. Dini bireysel anlamda vicdanlara, toplumsal anlamda mabetlere hapsetmek istiyorlar. İslam’ı, Kuran’ı değiştirmekte acze düşünce, şimdi onu tevil ederek, anlamını bozarak aynı hedefe ulaşmak ve Müslümanlar’ı yorum farklılıklarına dayalı olarak birbirine düşürmek istiyorlar. İslam’ı Müslümanlar’a bıraksınlar. Bu, inanç hürriyetine kaba bir müdahale. Belli ki dinde reform için istihbaratçılarla ortak iş tutan kiralık bir takım adamların hezeyanları söz konusu. Kim kimi kullanıyor bilmiyorum ama başarılı olamayacaklar.”



“İslam’da sekülerlik olmaz”
Mehmet Şevket Eygi / Gazeteci-Yazar

“Böyle girişimler İslam’ı kökten değiştirmeye, bozmaya, tahrif etmeye yönelik. Bir takım marjinaller, sosyolojik ve kültürel Müslümanlar bu kuruntuları gerçekleştirmek için didinebilir; çabaları boşuna… Sekülerleşme, dini hayattan koparma demek. İslam ise hem Batılı manada bir dindir, hem de bir dünya nizamı. İslam’da sekülerlik olmaz. Bir insan Müslüman ise dinin kurallarını, hükümlerini, ilkelerini, emir ve yasaklarını hayata ve hayatına tatbik edecektir. Din ve inançlar vicdanlarda saklı kalsın, dışarıya aksetmesin demek saçma. Din tarafından kesin hükümlere bağlanmış hiçbir konuda değişiklik yapılamaz. Zaten bu gibi reformlar gerçek din alimleri tarafından teklif edilmemekte; dışarıdan gelen telkin ve teşvikler… Münzel (indirilmiş) İslam Dini’ni, uydurulmuş bir hümanizma ve ideolojiye dönüştürmek istiyorlar; başarılı olamazlar. İslâm’ın ilkeleri mekanlar ve zamanlar üstüdür, dünya batıncaya kadar geçerlidir.”



“Gülen cemaati, İslam’ı seküler yaşıyor”
Prof. Dr. Niyazi Öktem / Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi

“Hiçbir din seküler değil ve hepsi Allah’ın iradesine uygun bir nizamı kurmak ister. Ama tarihsel akış içinde bütün dinler bir şekilde sekülerleşme sürecine girmek zorunda kaldı. Türkiye modelini düşündüğümüzde buna İslam da dahil ve bu, örfi hukukla ta Osmanlı zamanından başladı. İslam’ın yorumlanması açısından, sekülerleşme Müslümanlar’ın yabancı olduğu bir kavram değil. Mesela 19’uncu yüzyılda Arap dünyasında ortaya çıkan, İslam’ın Rönesans’ı denen, Türkiye’ye de Şemsettin Günaltay ve Said Nursi gibi isimlerle yansımış ‘Nahda’ hareketinde, muamelata ilişkin konuların sosyolojik yorumlarla zamanın ruhuna uyarlanması söz konusu. Ama bu, alimlerin, hakimlerin konuları yorumlamasıyla ilgili. Yoksa, oturup medeni hukuk gibi bir seküler İslam hukuku oluşturmak mümkün değil, çünkü Kuran’da muamelata ilişkin hükümler çok az. Ama belli konularda prensipler ortaya konabilir. Mesela, ‘Müşrikleri gördüğünüz yerde öldürün’ ifadesi… Hayat boyu müşrik mi öldüreceğiz? Nüzul sebebi ve bugünün teolojik, sosyolojik koşulları göz önüne alınarak çağın ruhuna uygun bir mantık ortaya konabilir. Fethullah Gülen hareketi belki sosyal olarak değil ama siyasal olarak İslam’ı seküler yaşıyor ve yurtdışındaki okullarıyla bunu yaygınlaştırmaya çalışıyor.” ABD ve Batı da artık biliyor ki İslam’la iç içe yaşamak zorunda ve kendilerini kabul edebilecek bir İslam mantığı istiyorlar. Ama ABD’nin sosyal dokusu ciddi anlamda Hıristiyan yobazıdır ve onların sekülerleşmesi Müslümanlar’dan daha zor!”



“İyi niyetli yeni tefsirler, Müslümanlarca üretilmeli”
Beyza Bilgin /İlahiyatçı

“Yüzyıllardır, Kuran’ın metninde değil, fakat Kuran metnini anlama mantığında değişmeye dönük hiçbir yaklaşımın, hangi kökenden kaynaklanırsa kaynaklansın, söz konusu edilmemiş olmasını, bu alanın ihmali, üzerinde düşünmeye gerek bulunulmaması olarak değerlendiriyorum. İslam’da reform hareketleri, herhalde İslam’daki deforme olmaya karşı bir hareket olacağı için, en azından iyi niyetli çabaların yolunu genişletecektir. Siz alanınızda düşünüp onun hayatiyetini beslemezseniz, başkaları kendi hayatiyeti için ondan yararlanmak isteyecek ve girişimlerde bulunacaktır. Seküler kelimesini, dünyevi anlamda kullandığımıza göre, İslam’ın dünyevileşmesi, çağa uygun yorumlar için çalışılması demek. ‘Seküler’i günlük dilde bu anlamda kullanmadığımız, tam tersine olumsuz anlam yüklediğimiz için, Kuran ile sekülerleşme kelimesi yan yana geldiğinde olumsuz algılıyoruz. Müslüman tefsirciler birlik olsa ve aralarında kendi kavramları ile İslam’ın çağımızdaki hastalığına çare bulmak üzere, iyi niyetlerinden emin olacağımız yeni yorumlar üretse daha iyi olacak. Ancak üzüntü verici bir tembellik, sorumsuzluk ve güçsüzlük söz konusu. İslam’a yazık oluyor.”



“Küresel güç olan İslam’ı ehlileştirme peşindeler”
Prof. Dr. Şinasi Gündüz / İstanbul Üniversitesi Din-Felsefe Bilimleri Başkanı

“Ismarlama, adrese teslim bir proje gibi. İlk de değil. Batı, ulaştığı medeniyet seviyesini insanlığın en üst safhası olarak görüyor ve o seviyenin üzerine koyulabilecek başka bir şey olmadığına inanıyor. Dolayısıyla bütün başka anlayışları Batı kültürü çerçevesinde yeniden yorumlamak derdindeler. İslam da küresel bir güç ve Batı’nın küresel tek tipçiliğine karşı bir duruş… Batı’ya göre, Müslümanlar bir türlü ‘ehlileştirilemiyor’. Ehlileştirilmiş bir Müslüman tipi için, Müslümanlar’ın temel referanslarını ehlileştirmeye çalışıyorlar. Bu mümkün değil ve saçma. ‘Seküler’ bizde laiklik gibi algılansa da, Batı literatüründe din dışı hale getirme ve sosyal-siyasal yaşamda dini referansların bir kenara bırakılıp liberalizmin temel alınmasıdır. Kuran seküleştirilemez, çünkü vahiy ürünü bir kitap. Oysa seküler mantıkta vahyin yeri yok. Elbette milyarlarca Müslüman’dan bazıları şiddetle içli dışlı olabilir ama bu sadece inançlarıyla ilgili değil. Cihad, aslında, kişinin Allah yolunda iyi ve doğru olan hemen her şeyi yapmaya çaba göstermesidir. Doğrudan ‘kavga’ demek değil… Ama elbette gerektiğinde en temel haklarınız için canınızı ortaya koymaktır. İslam, terörü zulüm kabul eder ama insanın vatanını savunması terör müdür? ABD’ye göre, Irak’ta direnen herkes terörist! Aynı zihniyet, Milli Mücadele’de Anadolu’yu savunanları terörist görüyordu.”

Aktüel



Bu haber 705 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,352 µs