En Sıcak Konular

Evren Paşa’ya da radyasyonlu çay içirmişler!

0 0 0000 00:00 tsi
Evren Paşa’ya da radyasyonlu çay içirmişler! Çernobil felaketinin Türkiye’deki etkileri çok tartışılmıştı. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral ise çay içip “dinine, imanına inanan radyasyon var, demez” demişti. 21 yıl sonra ortaya çıktı ki; Evren'e de rasyasyon içirmi

Ukrayna’daki Çernobil reaktöründe 1986’da meydana gelen tarihin en büyük nükleer kazasının Türkiye’deki etkileri çok tartışılmıştı. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral ise çay içip “dinine, imanına inanan radyasyon var, demez” demişti. 21 yıl sonra ortaya çıktı ki; Bakan Aral’ın açıklamasından on gün sonra Çankaya Köşkü’nden gönderilen çay ODTÜ Kimya Bölümü Nükleer Laboratuarları’nda analiz edilmiş ve kilogram başına 5600 bekarel (aktivite dozu) radyasyon bulunmuş.

Tarihin en büyük nükleer kazası olarak nitelendirilen Çernobil kazasının Türkiye’yi etkileyip etkilemediği yıllardır tartışılıyor. Çernobil'deki 4 numaralı reaktörün patlaması sonucu Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 100 katı kadar radyasyon havaya karıştı, radyoaktif bulutlar rüzgârların da etkisiyle Güney Afrika’ya kadar ulaştı. Yağan yağmurlar, Karadeniz ve Edirne’de bulutları yere indirdi. Radyasyonun en çok süt, çay ve fındık üzerinde etkili olduğu belirtilirken radyasyonlu çayların ne yapıldığı uzun yıllar polemik konusu oldu.

Çayda radyasyon olup olmadığı sadece sade vatandaşın merak ettiği bir konu değil. 21 yıl önce dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren bile, içtiği çayları analiz ettirmiş. Üstelik ODTÜ’de Prof. Dr. Namık Aras, Doç. Dr. Ali Gökmen ve Doç Dr. İnci Gökmen tarafından yapılan analizler sonucunda cumhurbaşkanlığından gönderilen çayların da radyasyonlu olduğu ortaya çıktı. İşin ilginç yanı analiz yapılmadan önce yetkililerin kamuoyuna yaptığı açıklamalar. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral,  24 Haziran 1986’da Günaydın Gazetesi’ne “Dinine, imanına inanan radyasyon var, demez” derken, 13 Aralık 1986’da Cumhuriyet Gazetesi’ne, “Çaydaki radyasyon tehlikesiz” açıklamasını yapmıştı. Ancak Aral’a inanmayanların başında dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren gelmiş olmalı ki bu açıklamadan on gün sonra, 23 Aralık 1986’da köşkten gönderilen bir şoför elindeki çay dolu şişeyi analiz edilmesi için ODTÜ Kimya Bölümü nükleer laboratuvarlarına teslim etti. Analiz sonucu gönderilen numunede kilogram başına 5600 bekarel radyasyona rastlandı. ODTÜ'de o zaman doçent olan üç araştırma görevlisi İnci Gökmen, Olcay Birgül ve Aykut Kence, daha önce yaptıkları analizlerde çaylarda kilogram başına ortalama 10.300 bekarel radyasyona rastlamıştı. Bu rakam bazı Çay Çiçeği marka çaylarda 36.800’e kadar çıkıyordu. Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in çayıysa diğer örneklere kıyasla daha az radyasyona sahip olsa da temiz değildi.

Kazadan hemen sonra ölçüm yapılmadı!

Cahit Aral, kazadan sonra krizi kontrol etmek için kurulan Türkiye Radyasyon Güvenliği Komitesi’nin açıklama yapmaya yetkili tek kişisiydi.  Komitenin amaçlarından biri, ölçüm sonuçlarını iç ve dış kamuoyuna duyurmak, “özellikle de ihracatımız ve ülkemize yönelik dış turizm üzerinde olumsuz sonuçlara yol açabilecek tesir ve izlenimleri bertaraf etmek” olarak belirtilmişti. Çaydaki radyasyonla ilgili çelişkili açıklamaların ardında aslında bu “hassasiyet” yatıyordu. Analizleri yapan ODTÜ Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. İnci Gökmen ise şimdi Yeni Aktüel’e, çayda radyasyon olup olmadığına ilişkin ölçümlere aslında kazadan hemen sonra başlamadıklarını, yurtdışına ihraç edilen çayların bazı ülkelerden geri gönderilmesi sonucunda başladıklarını söylüyor. Yani Türkiye’deki çaylarda radyasyon olup olmadığına ilişkin araştırma Çernobil kazasından yaklaşık sekiz ay sonra başladı. Nitekim Greenpeace de 1996’da yayımlanan raporunda “geç kalındığını” vurgulamıştı. Rektörlüğe teslim edilen ilk raporun basına sızmasıysa öğretim üyelerinin rektör Prof. Dr. Mehmet Gönlübol tarafından “Başka işlerle uğraşsanız daha iyi olur” uyarısıyla karşılaşmasına neden oldu. Daha sonra Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ahmed Yüksel Özemre de Gönlübol’a sert bir mektup yazarak bu çalışmayı eleştirdi. ODTÜ’nün bu ölçümleri yapabilecek olanaklara sahip olmadığını belirten Özemre, “Hatalı deney sonuçlarının gazete aracılığıyla kamuoyuna duyurulmasında bilimsellikten öte başka amaçların gerçekleştirilmek istendiği anlaşılmaktadır” diyordu. Özemre, açıklamanın hamile kadınlarda panik yaratabileceğini de öne sürüyordu. Çünkü raporda, hamile kadınlar ve çocukların çay tüketimlerini azaltmaları salık verilmişti. Ayrıca, çayın demlenmeden önce sıcak suyla yıkanmasının da radyoaktiviteyi yarı yarıya azaltacağına dikkat çekilmiş ve piyasaya sürülen radyoaktif çayların toplatılıp imha edilmesi gerektiği belirtilmişti. Tüm bunlar, hükümetin o zamana kadar “tehlike yok” şeklinde yaptığı açıklamalarla çelişince tartışma da alevlenmişti. 

22 saat boyunca tartıştılar

ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Aykut Kence, TAEK’i kızdıran raporu aslında TAEK’e verilmesi için hazırladıklarını, çünkü YÖK’ün emrine göre bu konularda demeç vermenin, araştırma yapmanın yasak olduğunu söylüyor. “Üniversitede çalışmalarımızı yapıyorduk ama bu rapor Hürriyet’te çıkınca sorunlar yaşamaya başladık” diyen Kence, daha sonra Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi'ne çağrıldıklarını, 22 saat süren ve yaklaşık 20 kişinin katıldığı bir toplantı yapıldığını anlatıyor. Kence, “Çekmece’deki tartışma sabah başladı. Biz oraya, ölçümleri tekrarlamamız söylenecek diye gittik, ama bize ölçümlerin doğru olduğunu belirterek ‘ama insan sağlığı üzerindeki etkilerini tartışalım’ dediler. 22 saat onu tartıştık. İnsan sağlığı üzerinde ciddi tehdit olmadığı yönünde değişiklik yapmamızı istediler. Savımızın ve rapordaki uyarıların doğru olduğu konusunda diretince toplantı 22 saat sonra bitti. Ben hâlâ savımızın doğru olduğunu düşünüyorum” diyor.

Türkiye radyasyondan etkilendi

Prof. Dr. İnci Gökmen ise yüzlerce çay üzerinde ölçüm yaptıklarını ve özellikle kaliteli  çaylarda yüksek seviyede radyasyon tespit ettiklerini belirtiyor. Normalde hiç olmaması gerekirken, bu çaylarda kilogram başına 30-40 bin bekarele ulaşan rakamlarla karşılaşmışlar.  Gökmen, daha sonra bazı paketlerdeki tarihlerinin değiştirildiğini fark ettiklerini ve nadiren temiz çay geldiğini de sözlerine ekliyor. İnsanların kendilerine çaylarını analiz için getirdiklerini belirten Gökmen, bazı insanların yüksek rakamlar bulunduğunda çaylarını “Bakkala geri veririm, temizlikçi kadına hediye ederim” diyerek almak istediklerini anlatıyor.  Bu rapor basına yansıyana kadar rahat çalıştıklarını belirten Gökmen, raporu kimin basına sızdırdığını ise öğrenemediğini söylüyor. TAEK’in 2005’te yaptığı, “Türkiye radyasyondan etkilenmedi” açıklamasının doğru olmadığını belirten Gökmen, “Türkiye maalesef etkilendi. Radyasyonda doz önemli ancak etkilenen kişi sayısı daha önemli. Sırf çaydan dolayı bile Türkiye’de etkilenen kişi sayısı oldukça fazla. Bir kişiye yüksek doz verirseniz öldürürsünüz ama çok kişiye az doz vermek daha çok kişiyi etkilemek demek. Türkiye Çernobil’den etkilenmemiş demek bu konuyu biraz hafife almak gibi geliyor bana” diyor. Gökmen, Karadeniz’dekilerin aldığı dozun sadece çaydan kaynaklanmadığını, oradaki insanların besin dışında su ve topraktaki çevre dozuna da maruz kaldığına dikkat çekiyor. 


Prof. Dr. Aykut Kence
“Radyasyonu Türkiye’ye yayıp
mutasyona yol açmak cinayettir”


ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Kence’nin verdiği bilgiye göre, çayların tamamen imha edilmesi gerekirken temiz çaylarla harmanlanıp dağıtılması yanlıştı:
“Sadece çay içmekle alınan ve kişi başına düşen doz 52-100 miliremdi (Nükleer endüstride çalışan bir kişinin yılda alabileceği maksimum doz 50 milirem. Bir sivil için bu rakamın 2 milirem olması kabul edilebilir). Bir insanın alabileceği dozun bir alt sınırı yok. Çayların tamamen imha edilmesi gerekirdi, temiz çaylarla harmanlanıp dağıtılması yanlıştı. Çünkü bir insanın belirli bir dozu bir yılda ya da iki yılda alması, oluşacak mutasyonlar açısından sonucu değiştirmiyordu. Şöyle bir yaklaşım da var: Bu doz bir insanın yılda bir ya da iki göğüs filmi çektirmesiyle alacağı dozdur, deniyor. İngiltere’de araştırıcılar herkesin yılda bir göğüs filmi çektirmesiyle toplumun alacağı kolektif doz ve bu dozdan kaynaklanan genetik zararı hesaplayabiliyor.
Sadece çay değil, suya, toprağa da karıştı. İnsanlar çok yüksek doz aldı ama ne kadarı kanser oldu bilemem, şu insanlar radyasyondan dolayı, şunlar ise başka bir nedenle kanser oldu demek mümkün değil. Asıl ilgilendiğim konu, bu çayı tüm Türkiye’deki insanlara içirterek herkesi gereksiz yere radyasyona maruz bırakmaktı. Bunun sonucunda mutasyonlar meydana gelecek. Bağışıklık sistemi zayıflayabilir, alerjiler ortaya çıkabilir. Çok değişik genler var, bu genlerin hepsi mutasyona uğrayabilir. Hangi genin değişeceğini tahmin edemeyiz ama böyle bir değişikliğin olacağı kesin. Her türlü karakterimizi genler etkiliyor. Çok zeki ya da az zeki olmak ya da nezleye, gribe karşı bağışıklığımızın derecesi hep genlere bağlı. Kanser bir kuşak sonra biter ama kaza nedeniyle ortaya çıkan radyasyonu tüm Türkiye’ye yayıp mutasyona yol açmak bir cinayettir.


Bir nükleer kazanın kronolojisi

* 26 Nisan 1986 23:00 Çernobil Nükleer Santralı’ndaki 4 numaralı ünitede soğutma sistemi denenmeye başladı.
* 23:40 Acil durumda santrali kapatacak sistem çalışmadı.
* 23:44 Reaktör kontrolden çıktı ve patladı.
* 26 Nisan – 4 Mayıs 1986: Reaktörün içindeki radyasyonun büyük bölümü ilk 10 gün içerisinde doğaya karıştı.
* 27 Nisan – 5 Mayıs 1986: 1800 adet helikopter kurşun ve kumdan oluşan 5 bin tonluk bir maddeyi reaktördeki yangını söndürmek için kullandı.
* 27 Nisan 1986: Çernobil reaktörüne 3 kilometre uzaklıktaki Pripyat Kasabası’nda yaşayan 16 bini çocuk 45 bin kişi tahliye edildi.
* 28 Nisan 1986: Sovyetler Birliği Haber Ajansı TASS ilk kez kazayı ve kayıplar olduğunu dünyaya duyurdu.
* 27 Nisan - 5 Mayıs 1986: Reaktör çevresinde 30 kilometre mesafedeki 130 bin kişi daha tahliye edildi.
* 1989: İkinci tahliye dönemi başladı. Belarus, Ukrayna ve Rusya’da 100 bin insan daha köylerini terk etmek zorunda kaldı.
* 11 Kasım 1996: Rusya, Belarus ve Ukrayna’da tiroid kanseri vakaları 1980’lere göre yüzde 200 arttı.
* 5 Temmuz 2000: Diğer ülkeler tarafından Ukrayna’ya reaktörün üzerini kaplayacak ikinci bir koruma duvarı için 715 milyon dolar verildi.
* 3 Ağustos 2005: Ukrayna’ya toplam yardım miktarı 1 milyar 91 milyon dolara ulaştı.
* 30 Ağustos 2005: Kazadan 19 yıl sonra radyoaktif kirlenmede azalma tespit edildi. Ukrayna hükümeti 2800 kilometre karelik bir alanı yeniden yerleşime açtı.
* 26 Nisan 2007: Hâlâ santrali çevreleyen 30 kilometrekarelik alana girmek yasak. Ancak yaklaşık 400 kişinin halen burada yaşamasına göz yumuluyor.


Türkiye’nin Çernobil kronolojisi

* 30 Nisan 1986: Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında ve Trakya’da radyasyon düzeylerinde yükselme görüldü.
* 1-4 Mayıs 1986: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) da sütteki radyasyonun Avrupa’da belirlenen sınır değerlerden yüksek olduğunu belirledi.
* 2 Mayıs 1986 ve sonrası: Başta Doğu Karadeniz olmak üzere radyokatif bulutlar tüm ülkede etkili oldu. TAEK en yüksek dozun Batı Karadeniz kıyısındaki Karasu’da bulunduğunu açıkladı.
* 29 Mayıs 1986: TRGK’nin ilk toplantısında TAEK Başkanı Prof. Ahmed Yüksel Özemre, “Türkiye’de radyasyon doğal düzeydedir” dedi.
* 1994: Çernobil kazasından sekiz yıl sonra “Türkiye’nin Karadeniz Kıyılarında Çernobil Radyoakivitesi” adlı raporu hazırlayan ODTÜ Kimya Bölümü’nden İnci G. Gökmen, M. Akgöz ve Ali Gökmen, son yaptıkları ölçümlerde sezyum aktivitesini, 1986’da TAEK tarafından yapılan ölçümlere göre daha yüksek bulduklarını açıkladı.
* 1-2 Mayıs 2004: Önce Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre, sonra Çay-Kur eski Genel Müdürü Tuncer Ergüven radyasyonlu çayların “bir bölümünün” yakıldığını açıkladı. Ergüven özel sektöre ait fabrikalardaki radyasyonlu çayların büyük bölümünün piyasaya sürüldüğünü de belirtti.
* 5 Eylül 2005: TAEK, nükleer santral inşasının gündeme gelmesiyle yeniden alevlenen Çernobil tartışmaları üzerine bir basın açıklaması yaptı ve 1986’da Türkiye’de “ekonomik ve sosyal faktörleri dikkate alarak mümkün olan en düşük dozun alınmasının sağlandığı” öne sürüldü.
* 12 Nisan 2006: Türkiye Tabipler Birliği, Hopa’da yaptığı araştırmada ilçede son üç yılda meydana gelen ölümlerin yüzde 47,9’unun kanser yüzünden olduğunu açıkladı.


Çernobil’in sonuçları
7 milyon insan etkilendi

* Yaklaşık 800 bin kişinin “tasfiyeci” olarak temizlik çalışmalarına katıldığı sanılıyor. Sovyetler Birliği dağılmadan önce açıklanan tek resmi bilgi 25 bin tasfiyecinin öldüğünü doğruluyordu. Diğerleri hakkında bugün de kesin bir bilgi yok.
* 7 milyon kişi kazadan etkilendi, 400 bini başka bölgelerde yaşamak üzere tahliye edildi.
* En mütevazı rakamlara göre, üç ülkede 146 bin kilometrekarelik bir alan radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Bu, İtalya’nın yarısı kadar bir alana denk düşüyor. 52 bin kilometrekarelik Danimarka büyüklüğünde bir tarımsal alan kirlendi.
* Belarus’un Gomel bölgesinde, 1986 ve 2000 yılları arasında, doğum oranı yüzde 44 oranında azalırken ölüm oranı yüzde 60’ın üzerine çıktı ve doğal nüfus gelişimi + yüzde 8’den – yüzde 5’e düştü. 

Aktüel



Bu haber 433 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,599 µs