En Sıcak Konular

Başladılar! Böyle bir Türkiye istemiyoruz

0 0 0000 00:00 tsi


Kim ne derse desin; önümüzde artık bambaşka bir Türkiye var. Gündelik tartışmaların, dar alanda restleşmelerin, marjinal kamplaşmaların ötesinde, yepyeni, farklı, merak uyandıran bir durum var ortada.

Bazıları cumhuriyet tarihinin belki de en önemli kırılma dönemini yaşadığımızı, yaşayabileceğimizi söylüyor. Soğuk Savaş döneminin refleksleri, direnci, savunmacı/içe kapanmacı karakteri, sembolleri, değerleri, güvenlik algılamaları, refah anlayışı, vatanseverlik tanımı Türkiye için şimdi derin bir değişimin eşiğinde.

Tayyip Erdoğan'ın Başbakan, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olduğu, AK Parti'nin yeni seçimlerde güçlü bir şekilde Meclis'e girdiği Türkiye'yi birlikte düşünelim: Düşünürken de, birkaç gündür dünya basınında yer aldığı gibi, çatışma ekseninde, kavga çerçevesinde değil, uzlaşma arayışıyla, Türkiye'nin özgürlük ve refah arayışıyla bakalım. Sadece tespitler yapalım, merkeze sadece Türkiye'yi, beklentilerini, hayallerini, hedeflerini koyalım. Desteğimize de, eleştirilerimize de, kaygılarımıza da bu eksenden bakalım.

Çatışmayı, içeride kamplaşmayı öngören, cumhuriyetin kurucu prensiplerinden, merkez iktidarından bakanlar için elbette soru işaretleri, endişeler var. İlk kez, erklerin aynı gücün kontrolüne girmesinin verdiği bir belirsizlik havası, bir panik havası var. Ülke bütünlüğü, vatanseverlik gibi kavramların arkasında gizlenen bu yaklaşımın, Türkiye'yi sadece kendilerinin sevdiğine, sadece kendilerinin mutlu edeceğine ancak ve ancak kendilerinin yönetebileceğine ilişkin hiç de gerçekleri yansıtmayan düşlerinin ciddi biçimde sorgulanması gerekiyor.

Çevreden, sokaktan gelenlerin hep tehdit olduğu varsayımı, kurulduğundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nin en zayıf noktası oldu. Bütün gerilimlerin kaynağı da bu anlayış oldu. Merkez iktidara yürüyenler için her zaman bir “tehdit” tanımı yapıldı. Son dönemde bu, İslamcılık. Bütün dünyada yapay biçimde beslendiği gibi.

Oysa Türkiye'de bugünkü durum “İslamcılık tehdidi”yle açıklanamaz. Kimsenin de böyle bir niyeti olduğunu sanmıyorum. Başörtüsünün ölçüsü kadar daraltılmış bir İslamcılığın kimse için endişe kaynağı olma niteliği bulunmuyor. Kaldı ki, tartışmaya konu olan gücün, böyle ne açık ne gizli, bir niyeti de yok. Bu yüzden AK Parti mensuplarının “İslamcılık”, “eski İslamcılar” kategorisinde değerlendirilmesi, bunun üzerinden kamplaşmalar hedef saptırmadan başka hiçbir anlam içermiyor. Dar iktidar hesaplarına bu kavramlar üzerinden meşruiyet sağlama arayışına bir son verilmeli artık. Tabiî İslam'ın siyasi iktidar, ekonomik iktidar, sosyal statü kazanma yolunda, kitleleri harekete geçirmek için, kullanılması da aynı oranda tehlikeli ve rahatsız edici.

Yeni dönemde; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve güçlü parlamento desteğine sahip bir kadronun yöneteceği Türkiye'de, tartışma konusu İslam/rejim çatışması çerçevesinde değil, bu yeni iktidarın iç politikası, dış politikası, sosyal projeleri, refah politikası, kültür politikaları alanlarında yoğunlaşmalı. Bu tartışmalarda iktidarın İslamcı kimliği değil, neoliberal anlayışı belirleyici olacaktır. Küresel sistemle bütünleşmesi, Batı ile entegrasyonu, küresel sermaye ile iç içe olması, bölgesel krizlere bakışı daha çok sorgulanacaktır. ABD'de bazı çevrelerin ısrarla pompaladığı; “Ak Parti şeriatı getirecek, Türkiye'yi Batı'dan koparıp Doğu'ya yönlendirecek” gibi aptalca yaygaraların Türkiye'de hâlâ alıcılarının bulunması tam bir talihsizlik. Peki bundan sonra neler olacak?

AK Parti, yeni seçimlerde oldukça güçlü bir destekle parlamentoya girecek. Muhtemelen ikinci dönem çok daha reformcu bir iktidar göreceğiz. Yeni hükümetin önceliği ideolojik tartışmalardan ziyade reformlar ve ekonomik gelişmeler olacak.

ABD için: Sanıldığı gibi Türk-ABD ilişkilerinde derin bir kriz olmayacak. Yeni durum ABD'nin Türkiye'de isteyeceği en iyi formül. Özellikle Kuzey Irak'a ilişkin yaklaşımlarda Türkiye ile ABD'nin ortak bir zemine yaklaşması muhtemel.

Avrupa için: Tam üyelik zor olsa da Türkiye-AB ilişkileri kaldığı yerden devam edecek, daha da gelişecek. Bu yönde reformlar sürecek. Özellikle bölgesel konularda Türkiye-AB ilişkileri daha da pekişecek. Buna karşılık içeride ciddi bir reaksiyonun gelişmesi beklenmeli.

Kendi bölgesi için: Türkiye, tarihinin en kapsamlı Ortadoğu/İslam dünyası açılımını gerçekleştiriyor. Süreç devam edecek. Türkiye'nin bölgesel etkinliği tahminlerin ötesinde artacak.

Türkiye, tarihinin en güçlü fırsatlarından birini yakaladı. Umarız bunu heba edecek gelişmeler, krizler, provokasyonlar yaşanmaz. Ama daha şimdiden başladı maalesef. YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'e yönelik saldırı girişimi gibi çirkin hesaplardan medet umanların nasıl bir Türkiye istedikleri ortada değil mi?

yenişafak

 



Bu haber 183 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,868 µs