En Sıcak Konular

'Bazıları Türkiye'yi hapsetmek arzusunda'

17 Ocak 2011 09:26 tsi
'Bazıları Türkiye'yi hapsetmek arzusunda' Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu: "Türkiye’yi bir tanımla yaftalamak, bir şeyin içine hapsetmek arzuları da var belki bazılarının"

2002-2007 döneminde Tel-Aviv büyükelçisi olarak görev yapan Sinirlioğlu, bugün İsrail ile kopma noktasına gelen ilişkilerin onarımı için gizli görüşmeleri yürütüyor. Sinirlioğlu, “Biz bir çıkış yolu gösterdik. O çıkış yolundan yararlanıp yararlanmamaya karar vermesi gereken taraf İsrail’dir” dedi. Eksen kayması tartışmaları ile İran konusundaki eleştirilere de yanıt veren Sinirlioğlu’nun mesajları şöyle:

Dünya değişiyor o değişime de ayak uydurmak lazım. Bizim işimizde birkaç boyut önemli; müzakere, temsil, bilgi toplama boyutu. Bunların hepsini yapabilmek için önce mali imkanlarınız genişleyecek, sonra teknolojik imkanlardan faydalanacaksınız. Hızlı bir iletişim gerekiyor, bilginin çok hızlı bir şekilde tedavülde olması lazım bakanlık içinde ve dış temsilcilikler ile arasında. Bilgisayarı gayet etkili bir biçimde kullanmaya başladık, artık görüntülü olarak dünyanın her tarafıyla haberleşebiliyoruz. Onu şifreli hale henüz dönüştüremedik, onu da yapacağız, yakında devreye girecek. Mesela bir bölgeyle ilgili bir değerlendirme yapılacaksa ilgi müsteşar yardımcısı bölge ülkelerindeki temsilcilerimizle hemen bir şifreli konferans yapabilecek. Sesi, görüntüyü ve yazıyı aynı yöntemle şifreliyorsunuz. Biz şimdilik açık olarak konferans sistemini kullanıyoruz ama kısa süre içinde gizli toplantıları konferans yöntemiyle de yapabileceğiz. Kriptolar görüntülü olacak. Biz kriptolarımız konusunda biraz muhafazakar bir bakanlığız. Muhafazakarlığımızın da yararını gördük açıkçası. Gizli bir belge ise biz hala onu kağıt üzerinde görmek isteriz. Dolayısıyla bunları bilgisayar üzerinde muhafaza etmiyoruz. Bunu değiştirmek için bazı düşünceler vardı. Ama onun sakıncaları Wikileaks ile birlikte ortaya çıktı. Vazgeçtik demeyelim ama daha dikkatli bir yapıyla o sorunu çözeceğiz.

Devlet olmanın vasfı sebattır

Devlet olmanın temel vasıflarından biri de bir fikirde sebat etmektir. Söylediğinizi her gün değiştirmeyeceksiniz, bir şey söyledinizse o konuda ısrar edeceksiniz. Dolayısıyla biz böyle 3 ay gecikme 7 ay gecikme bunlara bakmayız. Önemli olan doğrunun yapılması. İran’la görüşmelerin başarıyla sonuçlanmasında Türkiye’nin yüksek menfaati vardır. Uluslar arası barış ve güvenlik açısından fevkalade önemlidir. Biz de bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Görüldüğü gibi Türkiye’nin yaptıkları doğru anlaşılıyor. Artık sadece böyle bir defansif dış politika yapmıyoruz. Giderek gelişen sanayimize yeni pazarlar arayan, kaynak sağlamaya çalışan bir yaklaşım da geliştiriyoruz. Türkiye’nin tarihi bağlantıları, ahdi bağları ortada. Nereye ait olduğu konusunda bir tereddütü yok. Türkiye kendi coğrafyasına ve tarihine ait. O tarihin ve coğrafyanın üstüne bina edilmiş ahdi bağlarımız var. Avrupa Birliği’ne tam üyelik Türk dış politikasının değişmez hedefidir.

Bazıları Türkiye’yi hapsetmek arzusunda

Türkiye’nin ekonomik, siyasi, kültürel perspektifi genişledikçe, ulaşabildiği coğrafyalar, ülkelerin sayısı arttıkça, çeşitlendikçe, gücü arttıkça tabii rakip olarak görülüyor doğal olarak. Bundan da çıkıyor tartışmalar. Türkiye’yi bir tanımla yaftalamak, bir şeyin içine hapsetmek arzuları da var belki bazılarının. Avrupa’da herhangi bir ülkeyi alın tek ilişkisi Avrupa içinde mi? Fransa’nın bugün dünyanın dört bir tarafında eski imparatorluktan kalma, deniz aşırı toprakları bile var. Frankofoni kurumu var, o bağlarını yaşatmaya çalışıyor. İngilizler aynı şekilde. Herkes yapıyor bunu. Biz yapınca niye yeni Osmanlıcılık oluyor anlamak da mümkün değil. Korkuyla sormalarının sebebi Türkiye’nin ekseninin kaymasından ziyade lig atlamasıyla ilgili bir şey. Türkiye’nin ufku genişledikçe daha fazla dikkat çekiyor, o da doğal. Olacak böyle şeyler. Brezilya da dikkat çekiyor. Yıldızı parlayan her ülke dikkat çeker çünkü rakip oluyorsunuz birilerine.

Özür ve tazminat inatlaşma değil

Hİçbİr şekilde beklediğim bir gelişme değildi. Ben olaydan iki gün önce hem buradaki Amerikan büyükelçisiyle hem de benim İsrail’deki karşıtımla iki görüşme yapmıştım. Bize filonun yönünün El Ariş’e döndürüleceği bilgisinin ulaştığını da onlarla paylaşmıştım. Amerikalılara söylememin sebebi de onlardan İsrail’e bilgi gitsin diyeydi. O bilgi kendilerine ulaştıktan sonra teyit için arayan İsrailli karşıtıma da aynı şeyleri söyledim. Yanlış bir şey yapılmamasını ve suhuletle davranılmasını istedik. Ama maalesef böyle bir gelişme oldu. Bu olduktan sonra tabii ki bizim uluslararası hukuktan doğan haklarımızı, vatandaşlarımızın haklarını korumak için ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz. Özür ve tazminat inatlaşma gibi görünebilir ama özür ve tazminat böyle bir olayda uluslararası hukukun bir gereğidir. Bu sorunu makul bir çözüme kavuşturmak açısından da asgari gereklerdir. Açıkçası bundan sonra ne olacağı biraz da İsrail içindeki duruma bağlı. Biz bir çıkış yolu gösterdik, o çıkış yolundan yararlanıp yararlanmamak konusunda karar vermesi gereken taraf İsrail’dir.

Biz İran olayının üzerine atlamadık

Bİz bu olayın üstüne durduk yerde kendi kendimize atlamadık. 2009 Ekim sonunda o zamanki Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu Direktörü El Baradei Washington’da Amerikan başkanı ile konuştuğunu, Tahran nükleer reaktörünün yakıtıyla ilgili bir takas konusunda Türkiye’nin deposit ülke olması yönünde bir düşünce ortaya çıktığını söyledi. Bize böyle bir teklifle gelindi, biz ondan sonra çalışmaya başladık. O çalışmanın neticesinde yine bize yardımcı olmamız için anlatılan parametrelere uygun bir çözüm geliştirdik. Bizim tayin ettiğimiz unsurlar değil. Onlar tarafların kendi aralarında değiş tokuş için öngördükleri parametrelerdi ve onlarda bir gelişme sağlandı. Biz bu konuda herhangi bir şekilde taraf falan tutmadık. Sadece bizden istendiği şekilde bir diplomatik gelişme sağlanmıştı.

Sadece bir seyirci değiliz

Sonuçta ne olduysa oldu ama bugün gelinen noktada görüldüğü gibi o Türkiye’nin sağladığı gelişme de dahil olmak üzere diplomatik bir çözümün temel parametreleri masada. Tahran Deklarasyonu ve Güvenlik Konseyi oylamasından sonra ilk P5+1 görüşmesi Cenevre’de yapıldı, ikincisi de İstanbul’da yapılıyor. Biz burada ev sahibiyiz ve herhangi bir şekilde bir rol çalmak ya da bir kendimize rol biçmek hevesinde ya da amacında değiliz. Ama şunu da söylüyoruz bu konuda sadece bir seyirci değiliz. Bölgemizle ilgili bir diplomatik temas söz konusu ise biz bölgemiz için en hayırlı çözüm neyse o yönde desteği vermeye devam edeceğiz.

Cansu Çamlıbel / Hürriyet



Bu haber 1,502 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,729 µs