iyibilgi özel" /> iyibilgi özel"/>

En Sıcak Konular

Lübnan'da derin oyun

16 Ocak 2011 20:25 tsi
Lübnan'da derin oyun

Ankara, yapbozun parçalarını bir araya getirebilecek mi? iyibilgi özel

Lübnan kısa bir süre aradan sonra yeniden karıştı. Saad Hariri Başbakanlığı'ndaki kabinede yer alan 11 Hizbullah kökenli bakan istifa etti. Böylece ülkede hükümet düştü. Bu istikrarsızlık demek. Elbette daha fazlası da var. Hükümet krizi kaosu, iç çatışmayı ve tüm bölgeyi etkisi altına alacak bir bunalımı beraberinde getirebilir. Eğer önlem alınmazsa tabii. Başta Türkiye olmak üzere bazı ülkeler Lübnan’da çıkan krizin derinleşmesini engellemeye çalışıyor. Ancak önce Lübnan’da aslında ne olduğunu, Türkiye’nin ne yapmaya çalıştığını ve bazı aktörlerin pozisyonlarını analiz edelim. Ardından Lübnan’daki gerilimin sonuçlarını değerlendirelim.

İLK HEDEF SURİYE’YDİ

Lübnan’daki Saad Hariri Başbakanlığı’ndaki hükümet Hizbullah kökenli 11 bakanın istifasıyla düştü. Hizbullah kökenli bakanların istifa etmesinin nedeni, 2005 yılında öldürülen eski Başbakan Refik Hariri suikastıyla ilgili iddiaların Hizbullah’a yöneltilmesi. Şöyle ki, başta ABD olmak üzere batı dünyası ilk olarak suikastın ardında Suriye olduğu tezini ileri sürdü ve kurulan uluslar arası baskıyla Suriye Lübnan’dan çekilmek zorunda bırakıldı. O yıllarda Suriye, Bush yönetiminin hedef aldığı 3 ülkeden birisi olduğu için oldukça zor durumda kaldı. Ancak geçen zaman içinde Türkiye’nin de katkılarıyla Suriye hedef ülke olmaktan çıktı. Lübnan’la ilişkilerini geliştirdi. Bu arada Refik Hariri suikastıyla ilgili BM’nin kurduğu uluslar arası mahkeme çalışmaya başladı.

HİZBULLAH MEYDAN OKUDU

Mahkemenin suikastın ardında Nasrallah’ın başında olduğu Hizbullah’ın olduğunu ileri süreceği geçtiğimiz aylarda basına sızdırıldı. Hizbullah’ın fail olarak gösterileceği anlaşılınca Hasan Nasrallah sert çıktı, böyle bir duruma sert bir şekilde karşılık vereceklerini açıkladı. Bu gelişmeler tam da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kasım ayında gerçekleştirdiği Lübnan gezisine rast geldi. Erdoğan o gezisinde aralarında Hizbullah’ın da bulunduğu siyasi yelpazedeki kesimlerle görüştü, onlara diyalog kanallarını açık tutun tavsiyesinde bulundu. Aslına bakılırsa o gezinin, ülkede çıkacak kriz öncesinde tüm kesimlerle diyaloğa girme ve Saad Hariri’ye destek verme gezisi olduğu buradan geriye dönük bakınca anlaşılıyor.

ESAD’LA HİZBULLAH PAZARLIĞI

Kasım ayında filizlenen bu gerilim, geçtiğimiz hafta yaşanan istifalarla depreme dönüştü. Başbakan Erdoğan bu kez Kuveyt’teydi. İstifaların açıklanmasından iki gün önce konu Erdoğan’a Kuveyt’te aktarıldı. Erdoğan o sırada Kuveyt’e yeni gelmişti ve Kuveyt emirinin Saray’ına yeni yerleşiyordu. Gelen istihbarat üzerine Erdoğan hemen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı aradı. O telefon görüşmesinde bilinmeyen bazı şeyler konuşuldu. Örneğin, Erdoğan Esad’dan Hizbullah üzerindeki etkisini kullanmasını ve örgütün ikna edilerek hükümette kalmasını istedi. Erdoğan, hükümetin düşmesi halinde Lübnan’da önlenemeyecek bazı gelişmelerden endişe ediyordu. Aynı endişeleri Esad da paylaştı. Ancak Esad, Hariri’den de endişe ediyordu. Esad Erdoğan’a “biz Hariri’ye bir yıldır anlatmaya çalışıyoruz. Mahkeme kararını Hizbullah aleyhine açıklarsa hükümet düşer diyoruz. Ancak bizi dinlemiyor” diyordu. Esad şöyle devam ediyordu: “Hariri bize başka, diğerlerine başka konuşuyor. Aramızda güven bunalımı var.”

KRİZ BİR ÜLKEYE YARAR

Erdoğan ise Hariri’nin ayakta kalması gerektiğini söylüyordu. Bu yüzden Esad’ı ikna etti. “Hemen bir konferans düzenleyelim. Lübnan’da hükümet dağılırsa bundan bölge kazançlı çıkmaz” dedi. Bu imalı söz üzerine Esad ikna oldu. Çünkü Lübnan’da çıkacak istikrarsızlıktan kimin faydalanacağı ortadaydı. Yaklaşık üç gündür yaşanan gelişmelerden biliyorsunuz. Lübnan Başbakanı Hariri, Erdoğan’la görüşmek için Ankara’ya geldi. Ve uluslar arası konferans için görüşme trafiği başladı. Erdoğan Pazartesi sabahı aynı konuda görüşmeler yapmak üzere Suriye’ye gidiyor.

HİZBULLAH İKNA EDİLEBİLİR Mİ?

Erdoğan ne kadar uğraşırsa uğraşsın. Lübnan’da hükümetin yeniden kurulması çalışmaları meyve verir mi bu soru işareti. Çünkü Hizbullah’ın hükümete dönmesi için ikna edilmesi gerekiyor. Ancak Hizbullah’ın şartı mahkemenin kararını açıklamaması. Çünkü böyle bir durumda Hizbullah gerekirse silahla kendisini korumak zorunda kalacağını düşünüyor. Ancak babası öldürülünce genç yaşında Başbakan olan Hariri, mahkemenin durdurulması için bir şey yapmıyor, ya da yapamıyor. Çünkü mahkeme BM tarafından oluşturuldu ve artık bu konuda yapacak bir şey yok.

MAHKEME BAĞIMSIZ MI?

Tam bu sırada mahkemenin neden Hizbullah’ı hedef gösterdiğini sorgulamalı. Bu saldırı Hizbullah’ın işi mi? Belki de… Belki de değil… Ancak birilerinin bu suikastın üzerinden ciddi planlar yaptığı ortada. Zira ilk olarak Suriye’nin üzerine yıkılan suç, Suriye Lübnan’dan çekilince, Lübnan üzerindeki etkisi kırılınca ve Suriye “uluslar arası topluma” katılınca, bu kez Hizbullah’ın yakasına yapışıyor. Mahkeme gerçekten Hizbullah’ın suçlu olduğuna inanmış olabilir. Ancak bunun siyasi sonuçları olacaktır.

İÇ SAVAŞ ÇIKAR MI?

Nasıl sonuçları olabileceğini şimdiden görebiliyoruz. Mahkemenin sonuçları kararını açıklamasının ardından, Hizbullah eleştiri oklarının hedefi haline gelebilir. Bölgedeki İran etkisinin kırılması için Hizbullah zayıflatılmak istenip, örgüte karşı operasyonlar düzenlenebilir. Bu halde ülke bir iç savaşa sürüklenebilir. Bunun olmasını kimse istemez, ancak Hizbullah bu oyunu fark etmez ve silahla karşılık verirse süreç buraya doğru gidebilir. Bu takdirde Hizbullah’ın kolu kanadı kanlı bir sürecin ardından kırılabilir. Böylece asıl hedefe ulaşılmış olur. Yani bölgedeki İran etkisi sınırlanır. İran’ın etkisinin sınırlanmasını Arap liderlerin de istediğini yayınlanan Wikileaks belgelerinden de biliyoruz. Bu sadece İran’ı zayıflatmaz. Kanlı süreç Lübnan’ı bitirir. Hizbullah’ın gücü eriyeceği için İsrail rahatlar. Lübnan’ı tacizler devam edebilir. İsrail bu süreçte, eş zamanlı olarak Gazze ve Hamas’a yönelik baskı ve şiddet politikasını artırabilir.

ZİNCİRLEME FELAKET

Bu gelişmeler bölgede zincirleme reaksiyon gösterir. Lübnan’daki kırılgan yapı, Suriye’yi, Ürdün’ü ve hatta Türkiye’yi etkiler. Bu arada ortaya çıkacak nahoş görüntüler Arap toplumlarında huzursuzluğa neden olabilir. Tunus’ta yaşananlara benzer olaylar çevre ülkelere sıçrayabilir. Ortadoğu’da güç boşluğu doğar. Bu durum Türkiye ile İsrail’i daha sık karşı karşıya getirebilir. Elbette bu kötü bir senaryo ancak gerçeklikten uzak değil. Bu fotoğraf Başbakan Erdoğan’ın da önüne koyuldu. Erdoğan bu yüzden Suriye’ye gidiyor. Bu yüzden Lübnan’daki siyasi kriz önlenmeye çalışılıyor.

www.iyibilgi.com



Bu haber 2,263 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,584 µs