En Sıcak Konular

Başbuğ'dan korktular mı?

0 0 0000 00:00 tsi
Başbuğ'dan korktular mı? Senaryosunu ünlü gazeteci Avni Özgürel'in yazdığı Zincirbozan filmde Ülkücü Başbuğ Alparslan Türkeş yok. Yönetmen Atıl İnanç, Türkeş'in yokluğunu bakın nasıl açıkladı: 

Gülsen İşeri'nin röportajı

Gazeteci Abdi İpekçi suikastı ile başlayarak, 12 Eylül 1080 askeri müdahalesini anlatan Zincirbozan filmi bugüne kadar çekilen 12 Eylül jilmlerinden Jarklı. Filmde bir çok katliamın arkasında Amerika'nın parmağının olduğunu, CIA ajanlarının kol gezdiğini çok açıkça görebiliyoruz..

Senaryosunu Aımi Özgürel'in yazdığı ve yönetmenlini de Atıl İnaç'm yaptığı Zincirbozan, önce dizi olarak düşünülmüş sonrasında da sinemaya uyarlanmış. Dönemin siyasi liderlerinin anlatıldığı filmde 1080 darbesinde önemli bir payı olan Türkeş'in adının bile geçmemesi bir hayli ilginç. Üstelik Demirel, Eceuit, Erbakan ve Özal ortalarda dolaşırken... Ve bir de Çorum ve Maraş katliamına değinilmişken Türkeş'den söz edilmemesi, Türkeş'in gölgesinin bile olmaması Jılmin şimdiden tartışma konusu olmasına neden oldu.

Film adını, 12 Eylül sonrasında bazı siyasilerin mecburi ikamete tabi tutulduğu, Çanakkale'deki Zincirbozan askeri tesislerinden alıyor.

Zincirbozan'm yönetmen koltuğuna oturan Atıl İnaç ile bir araya geldik. Tüm eleştirilere içtenlikle yanıt verdi...

» Film önce dizi olarak çekilmeye başlanmıştı sonrasında da sinema oldu. Bu sürece nasıl girildi ve filme başladığınızda siyasi liderlerle diyalogunuz oldu mu?

Biz bunu daha detaylı anlattığımız 380 sayfalık sahneden oluşan bir dizi olarak çektik. Bir şeyin yanlış anlaşılma olasılığını yok etmiştik. Daha net olma şansın vardı. Nitekim ilk görüntülerini izleyince sinema filmi olacağı aklımızdan geçmedi. Sonrasında sinema oldu ve bazı handikapları beraberinde getirdi, "acaba yanlış anlaşılır mıyız"dan çekinirken, bu çekinmenin dozu 10 kat arttı. Çünkü 10 sahneden 1 sahne koyarak bunu çok hızlı bir şekilde gerçekleştirmemiz gerekiyordu.

» Siyasi liderlerden Demirel, Ecevit ve silik bir siluet olarak Erbakan var. Filmde Türkeş'in olmaması zaten epeyce eleştirildi.

Filme başladığımızda Ecevit ağır komadaydı. Onunla konuşamadık. Demirel evinde konuk etti bizi. Dolayısıyla liderlerden sadece Demirel ile konuştuk. Bazı şeyleri sohbet arasında sorduk. Filme nesnel olarak katkı sağladığı söylenemez. Liderlerle kol kola yapılmış bir iş değil.

» Film kısa bir süre önce vizyona girdi ama arkasından da eleştiriler geldi.

Bu filmde hiç kimsenin mağduriyetini ortaya çıkarıp olduğundan daha fazla kahraman yapmak için çekmedik. Genel bir Türkiye resmi var filmde. Türkiye'nin başka bir yönden anlatımı var. Herhangi bir yöne kaymak gibi bir kaygı da gütmedik. O anlamda çok eleştiri geliyor.

» Nedir bu eleştiriler?

Batının büyük oranda romantik solcuları, yani sanırsınız hepsi kendilerini emperyalizme karşı bir mücadeleye adamış silahlı örgüt mensubu; "12 Eylül insanların üzerinden silindir gibi geçti siz niye bunu anlatmadınız" diyorlar. Bu anlamda çok kızdırdılar. Evet doğru 12 Eylül bunları yarattı, silindir gibi geçti insanların üzerinden. Ama biz solun mağduriyetini anlatmak üzere bir film yapmadık. Kesinlikle şu eleştiriye katılmıyorum; solun mağduriyetini ört- pas etmek için de yapmadık. Bir askeri darbe süreci yaşandı bunun üzerini kapamak zaten mümkün değil.

Türkiye'de insanlar sadece şunu görmek istiyorlar; asılan, hakları çiğnenen insanlar resmedilsin ve biz mağdurduk diye haykırılsın istiyorlar. Tamam doğru ama bunu daha şık bir şekilde yapan filmlerde var. Ben şöyle düşünüyorum, ben felsefeceyim, fizikte bir kural vardır: nedensellik. Her sonucun bir nedeni vardır. Olayları bu çerçevede analiz edebilirsiniz, biz neticeyi portreleyen bir film değil, bir takım dinamitlerin bu süreçte nasıl rol oynadığını anlatan bir analiz filmi yapmak istedik.

üst başlığı altında yer alan bütün insani ve toplumsal değerlere inanan biriyim. Aktif olmayan bir solcu yanı varım. Türkiye'nin 1980 sonrasında yaratılan pasifiz olmuş, ne yapacağını da net kestiremeyen biriyim.

Sizin sorunuza gelirsek; şöyle var; çok mağdur olmuş bir tarafın, dünyanın neresinde olursa olsun doğal bir refleks vardır, mağduriyetini haykırmak ve her şeyden önce onu anlatmak, Avni Özgürel'in yazdığı senaryoda böyle bir ihtiyaç yok. Böyle bir resim var. Özgürel'in solculuk tanımı içinde de yer almadığı içindir belki de bütün eleştiriler, bilmiyorum.

» Zincirbozan ilk sinema filminiz, ilk olmasından kaynaklı bir çekingenlik yarattı mı bu sizde?

Tepkilerin ne olacağına dair korkular yaratmadı. Ama yanlış bir şey anlatır mıyım ya da hakikaten haksızlık yapar mıyım başka şeylere diye o anlamda kişisel kaygılar yarattı.

» Sinema filmi olarak izlediğinizde siz neler düşündünüz?

Şunu gördüm; "evet ya şurada yanlış anlaşılmayı hak etmişiz" dedim. "İnsanlar hayatlarını kaybettiler siz bunlara taşeron damgası vurdunuz" dediklerinde de kurguyu o gözle tekrar izliyorsunuz... Filmin sonunda hayatlarını kaybedenlere itha-fen diye yazmamıza rağmen neden böyle anlaşıldı diye bir soru da soruyoruz. Tabii kurgunun aceleye gelmesinden dolayı bazı noktaların açık kaldığını siz de görüyorsunuz.

» Avni Ozgürel'i MHP'ye yakınlığıyla biliyoruz. Filme baktığımızda Avni Özgürel resmi var mı?

Avni Özgürel'in bir MHP geçmişi var, bunu zaten yazan yazdı. Ama Avni Özgürel aynı zamanda MHP'den de ihraç edilmiş bir isim.

Ben ailemin yaşanmışlıkları, aldıkları pozisyonlar itibariyle sağcı birisi değilim. Ama Türkiye'deki yaygın ve 80 sonrası gördüğüm solculuk içerisinde de kendimi görmüyorum. Romantik ve apolitik bir sol karşımızda. Solculuk

» Siyasi Liderlerde de bir benzerlik yok, mesela Demirel'in şivesi de İsparta şivesi değil

İnsanların tanıdığı liderleri nasıl yaparız diye düşündük. Bir şablon üzerinden karakter yaratmak istmedik; çünkü bizde hep vardır, bir tipleme olsun ve taklit olsun, buradan hareketle film yapmayı seviyoruz. Fakat baktığınızda Amerika filmlerine, hiç böyle bir kaygıları yok. Aynısı denmesini biz istemedik. Böyle bir kaygımızda olmadı. Öyle yapsaydık eminim filmin içeriğiyle ilgili hiçbir tartışma olmazdı. Şimdi herkes bunları konuşuyor. Biz Demirel'in evine gittiğimizde, Demirel İsparta şivesiyle hiç konuşmadı.

» Bugüne kadar birçok 12 Eylül filmi çekildi, baktığınızda neler düşünüyorsunuz?

Baktığınızda film yapılıyor olması her anlamda olumlu. Öte taraftan bir alanda bir şey üretili-yorsa bir pazar sunuluyorsa mallarında iyi olması gerekli. Aksi takdirde o sektörü baltalayabilirsiniz. Öyle bir korku yok değil. Hep aynı şeyler yapılmaya başlanırsa bu zarar verir. Anlattığınız dönem drama yaratmak için ciddi meyve veren bir ağaç. Eğer insanların acılarını, yaşadıklarını başlarından geçenleri samimiyetsiz bir şekilde sömürürseniz bu da ahlaklı olmaz. Baktığınız vakit gişe başarısı çok da ciddi para demek. Her şeyden önce ahlakı bir sorumluluk getiriyor. Ben açık söylemek gerekirse seircinin duygu dünyasını sıkı iplerle ağlata ağlata film yapmak istemem. İnsanların gerçek hikâyelerini anlatıyorsunuz onların hikâyeleri bir anlamda mahrem de bir şey, mahrem dediğinizde de daha fazla sorumluluğunuz oluyor.

» Filmde Erdal Eren'in idam sahnesi de var...

12 Eylül'ün en acı sembollerinden biri Erdal Eren'in idamı. O idamı farklı şekillerde çekerek insanları daha fazla etkilemek mümkün olabilirdi. Çünkü o kadar dramatik bir şey ki, bunu yapmanız çok olası, bir marifet değil. Ama ben onu çekerken şunu düşündüm, şöyle yaparsam ahlaksızlık olur, ya da şöyle yaparsam nasıl daha ahlaklı olur, hep düşündüm. Ama anlatma-makta ahlaksızlık. Mesela idam anını en genel plandan çektim, önemli olan kime ne olduğu ve bundan söz edilmesiydi. Ailesi hayatta onlara bir faydası olmayacak, onu sömürmek size bir fayda sağlayacaktır. Erdal Eren'i 2 dakika değil 15 dakika çekseydim gişe filmi olurdu. Ama ben asılmış gencecik bir insan üzerinden, zaten para kazanmıyorum yapımcılar kazanıyor, yapımcılar da kazansın istemedim.

» 12 Eylül deyince Kenan Evren'i de soralım...

Bu ülkede darbe yapmış bir adam ülkenin önemli fikir adamı. Yani herhangi bir konuda ona fikir soruluyor. 70 milyonluk ülkede 69 milyon bilmem kaçı bir laf söylese başına gelmeyen kalmaz. Bu adam konuşuyor hiçbir şey yok. Bu nedir biliyor musunuz; asker bu ülkede her zaman her şeyi yapar mesajı.

Alparslan Türkeş'in eli elbette kirlidir

» Çorum ve Maraş katliamına değiniliyor, bunların arkasından da Amerikalılar çıkıyor ama aynı zamanda bu katliamların arkasında Türkeş' de var. Ama filmin tek bir karesinde bile Türkeş'in izine rastlayamıyoruz. Adı bile geçmiyor. Bu çok büyük bir eksiklik değil mi?

Türkeş'i özellikle koymadık, çünkü Türkeş diğer siyasi liderler gibi şöyle bir geçilecek isim değildi. Herkes sütten çıkmış ak kaşık değil. Türkiye'nin mevcut tablosu içinde payı var, eli kirlidir. Baktığımızda Türkeş idam istemiyle yargılanmış ama idam edilmemiş biri. Sadece bir film Türkeş'i anlatması lazım. Biz onu aklıyormuş pozisyonuna gitmek istemiyoruz. Ayrıca ben Türkeş'i akladığımızı da düşünmüyorum. Çünkü Türkeş'in 80 dönemini anlatmak o kadar da kolay bir şey değil.

Uzun uzun anlatmanız lazım ve bunu tüm samimiyetinizle anlattığınız zaman da ertesi gün başınıza ne geleceğini açıkçası ben kestiremedim. Ama korkutan bir tereddüt değil. Tabii ki Türkiye'nin üzerinde oynan oyunda inanılmaz bir etkisi vardır. Ve birilerinin kalkıp anlatması mutlaka gerekir, çok da cüretkâr bir şekilde anlatılması gerekir. Ama onu kim anlatır şu anda bilmiyorum.


Özgüven problemimiz var

» Erdal Eren ile ilgili eleştiri yaşının filmde söylenmemesi.

Doğru. Bana da "yaşının 17 iken mahkeme kararıyla 18 çevrilip asıldı bunu neden gizledin" dediler. Gizlemedim. Zaten baktığınızda çok iyi bir oyuncu oynattım. Ali Can 14 yaşında bir oyuncu. Artık kör gözün parmağına. O çocuk hiçbir şekilde 18 yaşında göstermiyor. Özel olarak yaşını söyletmedim doğru. Çünkü insanlara görsel olarak anlatmak istedim. O karede çocuk var, artık söze gerek yok. Erdal Eren minimumu kilonun altında, ona da özen gösterdim. Hücresinde paltosu yoktu ama idam sehpasına giderken paltosu giydiriliyor. Boynu kırılsın diye. Tüm bunlara dikkat ettim. Filmin eleştirilmesi tuhafıma gidiyor artık.

Baktığınızda öz güven problemi olan bir toplumuz. "Benim babam senin babanı döver" diye bir tabir duymadım. Ama biz kullanıyoruz bunu. Karşı olduklarının ve eleştirdiklerinin tamamen parçası olan, bir yerlerde de emperyalizme, kapitalizme sövüp duran bir toplum oluverdik. Solculuk ya da sağcılığın kriterleri kalmadı.

(Birgün)
 



Bu haber 231 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,284 µs