En Sıcak Konular

Avrupa'da din elden gidiyor!

0 0 0000 00:00 tsi
Avrupa'da din elden gidiyor! Bir zamanlar Avrupa kimliğinin temel taşı konumundaki Hıristiyanlık geçen yarım yüzyıldır Kıta’daki inananlarını kaybediyor. Hatta bazı anketler düşme yönündeki bu trendin tamamen dibe vurduğunu ortaya koymuş durumda. Peki, Avrupa'da yükselen "değ

Gösteriye kırk dakika kala, 500 kişilik Alexis de Tocquevelle oditoryumu çoktan hazır hale gelmişti. Hayranlardan biri ön taraflara bir video kamera yerleştirdi. Bir ses mühendisi mikrofonları kontrol etti.

Ve yıldız: ünlü filozof ve Fransa’nın önde gelen ateisti Michael Onfray… Siyahlar içine bürünmüş filozof iki saat süren haftalık konferansı için sahneye girişini yaptı ve seyircileri selamladı. Devlet radyo istasyonlarında yayınlanan konuşmanın bu haftaki konusu “Hedonist(Hazcılık) Felsefe”ydi. Onfray “Bir din kurabilirim” diyor. 

32 kitabı olan 48 yaşındaki yazar, Avrupa’da sürekli yükselen, garip fakat etkili bir olgunun öncüsü: İnançsızlık. İnanca olan ilgisizlik Avrupa’nın çoğu kilisesinin bomboş olmasına yol açmış durumda. Fakat din üzerine yapılan tartışmalar on yıllardır olduğundan daha yoğun ve ses getirici. Avrupa’da sürekli artan, yerinde durmayan Müslümanlardan ve bu inancın siyaseti ve kamu politikasını etkileyebileceği korkusundan dolayı din tartışmaları Avrupa’da tekrar diriliyor. Bu durum da, sadece dine aldırmazlıkla kalmayıp onunla direkt olarak mücadele etmek isteyen türden bir ateizmin gelişimine katkıda bulunuyor.

Eski bir Katolik hemşire ve din üzerine önde gelen bir İngiliz yazar olan Karen Armstrong, bu akımı “misyoner sekülerizm” olarak adlandırıyor. Armstrong, Avrupa’daki ateizmin temelde, inançsızları kendi itikatlarına ihtida etmeye çalışan Hristiyanlık, İslam ve Marksizm’in çabalarını taklid eden bir akım olduğunu dile getiriyor.

Onfray, ateizmin “din sihirbazlığına” karşı en son savaşını verdiğini ve bir an önce birliklerini toparlaması gerektiğini savunuyor. Onfray, “Traité d’atheologie” kitabında “Artık tarafsızlığa ve inayete tolerans gösteremeyiz” diyor. İtalya, Fransa ve İspanya’da çok satanlar arasında olan Onfray’in diğer kitabı “Ateist Manifesto”da da benzer ifadelere yer veriliyor: “Bizim yaşadığımız bu karışık zaman değişimin kapıda olduğunu ve yeni bir düzen için zamanın geldiğini gösteriyor.”

İnanca dair bütün savaşlarda olduğu gibi, Avrupa’nın inanç ve inançsızlık arasındaki çatışması esasında doğaüstüne ilişkin sorunların(din) ötesinde somut bir takım çatışmaların temerküzü niteliğinde. Ancak bu sefer Avrupa kıtasının kimliğini belirleyecek bir savaşın içine giriliyor.

27 uluslu birliğin temellerini atan 1957 Roma antlaşmasından bu yana Avrupa barışı ve refahı muhafaza ediyor. Fakat birliği sırf ekonomik çıkarların ötesinde birbirine bağlayan etkenin ne olduğu ciddi anlamda belirsizlik taşıyor. Armstrong bu konuda “Avrupa uygarlığını tanımlayacak halen devam etmekte olan büyük bir savaş var” diyor.

Geçen ay Londra’da, önde gelen İngiliz ateistler, “Biz inançsız olsaydık daha iyi durumda olurduk” iddiasıyla halka açık bir oturumda inanç taraftarlarıyla tartıştılar. Biletler 40 dolardan satıldı. Tartışmaya o kadar çok insan katılmak istedi ki oturum 2,000 kişilik daha geniş bir yere taşındı. Tartışma sonrasında yapılan oylamada, çekimserler olmakla birlikte 778’e karşı 1205’le ateistlerin kazandığı ilan edildi.

Diğer yandan, Almanya’da varlıklı bir mobilya üreticisi, kendilerini dinin yalancılığını ortaya çıkarmaya adamış bir grup bilim adamı ve bazı kişilerin katıldığı “Aydınlanma think-tank”ına mali kaynak sağlıyor. Think-tank, isminin ilhamını Giordano Bruno (İleri okuma: "Cause, Principle and Unity") ’dan alıyor; Bruno 16. yüzyılda dine karşı gelme ve sapıklık suçundan dolayı kazığa bağlanıp yakılan ünlü kozmolojist ve felsefeci. Olaylar bununla da bitmiyor. İtalya’da bir inançsız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidip Roma Katolik Kilisesini, insanları aldatmaktan dolayı mahkemeye verdi. İddiası ise Hz. İsa’nın hiçbir zaman var olmadığı. 

Birinci Etken

Polemiğin ortaya çıkmasının öne çıkan sebebi İslamiyetin yarattığı alarm durumu. Ortalama 15-20 milyon arasında seyreden Avrupa’daki Müslümanların sayısı giderek artıyor, sesleri daha fazla çıkıyor ve bazen daha fazla dindarlık sergiliyorlar. Avrupa’daki bu çatışma, aklı batıl inançların(superstition) önüne geçirmek isteyen 18. yüzyıl entellektüel akımı olan Avrupa Aydınlanmacılığının temsil ettiği çok daha derin bir mücadeleyi de besliyor. 

19. yüzyılda kurulmuş, şimdilerde canlılık kazanan İngiliz Ulusal Seküler Toplum derneği başkanı Terry Sanderson, “Din üzerine olan savaş yeniden başlıyor. Bu seferki çok zorlu bir savaş olacak” diyor. Derneğe üyelik geçen dört yılda ikiye katlanarak 7.000’e ulaştı. Dernek Hıristiyanlık’tan dönenlere Hıristiyanlıktan çıktığına dair sertifika sağlıyor(de-baptism: vaftizin olumsuzlanması). Derneğin web sitesi(www.secularism.org.uk) ilgilileri ateizmlerini “Resmiyete kavuştur!”maya çağırıyor.

Pop star Elton John’un geçen yıl, kurumsal hale gelen dinin(organized religion) insanları tiksindirici leminglere(kuzey faresi) dönüştürdüğünü ve yasaklanması gerektiğini söylemesiyle ateist akım büyük bir ismin desteğini de kazanmış oldu.

Dindarlığa karşı akım Avrupa’nın Müslüman topluluğuna dahi sızmış durumda. Şubat ayında, İran doğumlu Almanya’nın Köln şehrinde yaşayan Mina Ahadi, Müslüman dünyasındaki ilk ateist grup olan, eskiden Müslüman olup dönenlerden oluşan Ulusal Eski Müslümanlar Konseyi’ni kurdu. Ahadi olayın hemen ardından ölüm tehditleri almaya başladı ve polis gözetimi altına konuldu.

İnanca açık bir şahitlik yapan tamamlanması 600 yıl almış olan Köln Katedrali’nin yanı başında bulunan bir kafede konuştuğumuz Ahadi şöyle diyor: “Bizim temel mesajımız şu: Biz inanmıyoruz.” Bu arada bir polis görevlisi yakınlarda dolanıyor.

Ahadi ateizmin dinle kafa kafaya mücadele etmesini ve dinin yöntemlerini benimsemesi gerektiğini söylüyor. Ahadi’nin grubu Şubat’ta 30 kişiyle başladı fakat bir ay sonra üye sayısı 400’ün üstüne çıktı. Grup aynı zamanda Avrupa Birliği yetkililerine, eski-Müslümanların(grup üyeleri) neden dini terk ettiklerini anlatabilmeleri için bir halk oturumu düzenleyebilmeleri ve peçeye kısıtlamalar getirmeleri yönünde lobi faaliyetleri yürütüyor. Ahadi, mücadele yöntemi konusunda “Müslüman akımlara karşı mücadele etmek istiyorsanız, onlar gibi olmalısınız.” diyor ve ekliyor: “Dışarıya çıkıp ne için savaştığımızı anlatmamız gerekiyor.”

Avrupa’nın ateist mücadelecileleri Amerika’da da sansasyaon yaratmış durumda. Oxford üniversitesinde profesör Richard Dawkins’in(İleri okuma: "What Use Is Religion?")  yazdığı “Tanrı Aldatmacası” adlı kitap New York Times’da 28 hafta boyunca en çok satanlar listesindeki yerini korudu. Amerika’da yaşayan başka bir İngiliz ateist yazar Christopher Hitchens’in “Allah Kadir değildir: Din Herşeyi Zehirliyor” adlı dine karşı yazdığı tezinin Mayıs’ta yayınlanması bekleniyor.

Bir zamanlar Avrupa kimliğinin temel taşı konumundaki Hıristiyanlık geçen yarım yüzyıldır Kıta’daki inananlarını kaybediyor. Hatta bazı anketler düşme yönündeki bu trendin tamamen dibe vurduğunu ortaya koymuş durumda. Avrupalıların dörtte üçü kendini Hıristiyan olarak tanımlıyor, fakat sadece küçük bir azınlık kiliseye gidiyor. Anketlere göre ise, Batı Avrupa’da yalnızca yüzde yirmiden daha azı kiliselere gidiyor.

Ateistlerin sayısını kestirmek zor. Bazı araştırmalar bu sayıyı yüzde 3 ün altına endekslerken bazıları çok daha fazla olduğunu belirtiyor.

Avrupa Birliği, vatandaşlarından Avrupa’yı temsil eden değerleri derecelendirmesini istediğinde din; insan hakları, demokrasi, barış, bireysel özgürlük ve diğer seçeneklerin çok gerisinde en son sırada kendini gösteriyor. Sadece yüzde 3’ü dini ilk sıraya koydu.

Dini liderler seslerini duyurmaya çalışan inançsızları eleştiriyor. İngiltere Kilisesi’nin York Başpsikoposu, John Sentamu Aralık ayındaki bir ifadesinde “aşırı seküleristlerle güçlerini birleştiren özgürlük karşıtı ateistlerden” şikâyet ediyor. Senatamu konuşmasını, kutlu doğum sürecinde yapılan oyunlardan Hz. İsa’nın izlerinin çıkarılmasına ve Noel partilerinin “kış festivali” toplanmaları olarak değiştirilmesine yönelik taleplere karşı cevaben yapmıştı.

Michael Onfray’in İngilizceye çevrilen ateizm üzerine yazıları ise bir yığın makalenin yazılmasını ve kızgın Hıristiyanlarca iddiaları çürütmeye yönelik üç kitaplık antitez oluşturulmasını tetikledi. Prof. Dawkins’in “ Tanrı Aldatmacası” adlı kitabına karşılık ise bir Oxford ilahiyat profesörü “Dawkins Aldatmacası” kendi kitabını çıkarttı.

Hem ateistler hem de onlara karşı çıkanlar bir şey üzerinde uzlaşıyorlar: Bir asır önce Alman filozof Friedrich Nietzsche’nin(İleri okuma: Excerpts from "The Gay Science") öldüğünü ilan ettiği Tanrı, en azından bir tartışma konusu olarak dönüş yapıyor. Yeni kurulan İngiltere merkezli Hıristiyan düşünce grubu Theos kuruluş manifestosunda “İnanç son zamanlarda hiç olmadığı kadar halkın gündeminde” diyor.

Avrupa’daki ateist akımın Vatikan tipi merkezi bir yönlendirmesi olmamakla birlikte farklı birçok kaynaktan besleniyor. Bu akımı benimseyenlerin bazılarının geçmişte dinle ilgili kötü tecrübeleri olmuş. Gençliğinin bir kısmını Katolik papazlar tarafından kontrol edilen bir evde geçirmiş olan Onfray kendisine kötü davrandıklarını ve diğer çocukları da istismar(cinsel?) ettiklerini iddia ediyor. Alman Eski-Müslümanlar grubu başkanı Bayan Ahadi ilk kocasının İran İslami devrimcilerce idam edildiğini söylüyor.

Seküler Avrupalılar, Amerikan dindarlığından yana üzüntülerini dile getirirken, Avrupa’da inanç merkezli düşüncenin yayılması dolayısıyla endişe duyduklarını belirtiyorlar. Örneğin bazıları başbakan Blair’in Hıristiyan inancının onu Amerika’nın Irak’taki savaşına ülkeyi sürüklemede etkili olduğunu düşünüyorlar.

Derin Şüphe

Avrupa Birliğinin yeni üyesi, derin bir Katolik ülke olan Polonya konusunda da ciddi şüpheler var. Geçen yıl Polonya Eğitim Bakanı yardımcısı, Charles Darwin’in evrim teorisine karşılık yaradılış öğretisinin anlatılmasında ısrar etmişti. Yine geçtiğimiz ay, Avrupa Birliği’nin kurucu Roma anlaşmasının 50. yıl dönümüne dair kutlamalar ise Hıristiyanlığa Avrupa’nın temel değerlerini tanımlayan bildiride diğer değerler arasında yer verilip verilmemesi üzerine yapılan tartışmalarından olumsuz bir şekilde etkilenmişti. Dinin politikada yerinin olmadığına inanan ateistler ve seküleristler Hıristiyanlığa dönük herhangi bir kabulü engellemek için ağır bir kampanya yürüttüler ve Avrupa’nın seküler değerlerini ortaya koyan Brüksel Deklarasyonu isminde bir bildiriyi de yazıya döktüler.

İnananlar kaybetti ve Birlik doğum gününü, Berlin’de Hıristiyanlıktan hiç bahsetmeden kutlamış oldu. Papa 16. Benedikt kızgındı. Avrupalı piskoposlar tarafından düzenlenen bir konferansta “Nasıl oluyor da Hıristiyanlık gibi Avrupa’nın kimliği açısından büyük önem arz eden bir elementi dışarıda bırakabiliyorlar” sorusunu yöneltti. Papa Avrupa’nın “tehlikeli bir şekilde dininden vazgeçme” davranışı gösterdiğini düşünüyor.

Avrupa’da en hızlı yayılan din olan İslam’ın Aydınlanmanın temellerini tehlikeye sokmasından, diğer dinleri de seslerini yükseltmeye ve tekrar eski savaşları canlandırmaya cesaretlendirmesinden kaynaklanan endişe, eylemci ateizmi körükleyen en büyük etken olarak ortaya çıkıyor.

Fransız filozof Onfray “İslam’la büyük bir sorunum var” diyor. Fransız filozof, geçen sonbahar, Müslümanlardan ölüm tehditleri alan bir lise felsefe öğretmenini Fransa’nın kuzeyindeki evinde yanında barındırmıştı. Öğretmen bir gazete makalesinde Peygamber Muhammed’i acımasız bir savaşçı olmakla itham etmişti. Onfray derdinin sadece İslam’la değil bütün dinlerle olduğunu söylüyor.

Avrupa’nın İslam’a yönelik kaygısı, 2004 yılı Kasım ayında dine karşı saygısı olmayan ve din karşıtı tartışmalar yapan Hollandalı yazar Theo Van Gogh’un Amsterdam’da militan bir Müslüman tarafından öldürülmesi sonrasında artış gösterdi. Ardından Peygamber Muhammed’in Danimarka gazetesi Jyllands-Posten’de yayımlanan karikatürlerinden dolayı dünya çapında gerilim yaşandı.

Bir Fransız mahkemesi, karikatürleri tekrar yayınlayan, hakarette bulunan haftalık gazetenin editörünün hapis cezasına çarptırılması için Müslümanlar tarafından verilen yasal mücadeleyi sonlandırdı. Mahkeme, editörün hiçbir suç işlemediğine kanaat getirdi. Davayı başlatan gruplardan biri ise temyize gideceğine dair söz verdi.

Karikatürler için ilk emri veren ve bu günlerde ateistlere konuşma yapmak için davet edilen Danimarkalı gazeteci Flemming Rose “Bir kimlik bunalımı var. Bir soruya cevap vermek gerekiyor: Biz kimiz? Verilecek tek cevap: Biz ateistiz” diyor.

Müslüman hareketliliği diğer dinlere de daha çok seslerini çıkarması yönünde cesaret veriyor. Londra Üniversitesi Profesörü Antony Grayling, 2004’te Birmingham’da sergilenecek olan bir oyunun iptal edilmesi için İngiliz Sihlerin ( Budizm ve İslam’ı birleştiren akımdan olanlar) şiddetli protestolarını ve buna ek olarak Hz. İsa’yı bebek bezi giymiş şekilde tasvir eden Londra Operasının televizyon yayınına karşı Hıristiyanların protestolarını örnek olarak gösteriyor. Başarısız olsalar da, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, eşcinsellere karşı ayrımcılığı kaldıran yeni İngiliz yasasını baltalamaya yönelik büyük çaba sarf ettiler. Grayling bu inanç merkezli ajitasyonun “özgür ifade ve araştırmayı karanlık çağlara sürükleyecek” bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor.

Avrupa’daki ateizm, “Allahsız” manasında “atheos” kelimesini türeten eski Yunanlılara dayanıyor. Hatta eski Yunan’da Sokrat ateist olmaktan suçlu bulunmuş ve zehirlenmişti (İleri okuma: "The Apology of Socrates") . İlk Hıristiyanlar ve onların düşmanları birbirlerini “ateistlikle” damgalardı.

Felsefi bir sistem olarak Ateizm ilk 17. yy’da kök salmaya başladı. Dini yalanlardan ibaret diye dışlayan İngiliz felsefeci Thomas Hobbes(İleri okuma: "Leviathan," Chapter 12, "Of Religion") Fransa’ya kaçar. Voltaire(İleri okuma: "Letters on the English," Chapter 5, "On the Church of England") ve diğer Fransız düşünürler de, birçoğu kısmen Tanrı’nın varlığını reddetmese de, büyük bir istekle davaları için mücadele ettiler. Daha sonraları ise Sovyetler Birliği(İleri okuma: "A Contribution to the Critique of Hegel’s Philosophy of Right")  ateizmi devlet felsefesi olarak yasal hale getirdi.

Fransız felsefeci Onfray çocukluğunda, Noel Baba’ya inandığı gibi Allah’ın varlığına da inandığını söylüyor. Fakir olan çiftçi babası ve temizlikçi annesi, yetimlerin barındığı, Kilise tarafından yönetilen bir evde on yaşındayken Onfray’i bırakıyorlar. Hıristiyanlığa karşı tiksinti besleyen Onfray şu an “Etik Hedonizm” adında bir düşünceyi benimsemiş durumda. Evli değil fakat 30 yıldır aynı kız arkadaşıyla yaşıyor. Onfray, aralarında “tek evliliği şart koşmayan hedonist bir sözleşme” imzaladıklarını söylüyor. Fakat Fransız filozof hedonizmin(hazcılık) bir sigara, bağbozumu Bordo şarabı veya pahalı arabalar yoluyla hissedilen cinsten bir şey olmadığını da belirtiyor.

Ahlakın Temeli 

18. yüzyıl Fransız yazarı olan Nicolas Chamfort’tan alıntı yapan Onfray “Kendine ve diğerlerine kötülük yapmadan, başkalarını veya kendini mutlu etmek bütün ahlakın temelidir” diyor.

Onfray, neredeyse 20 yıl Katolik lisesinde felsefe dersine girdikten sonra, 1944’te D-Day askeri çıkarmasının gerçekleştiği sahillerin yakınında bulunan Normandy’deki Caen kasabasında 2002 yılında deneye endeksli bir Kolej açmış. Caen Popüler Üniversitesi adlı okulda sınav veya ortalama yok, eğitim ise sadece Mr. Onfray ve birkaç arkadaşının verdiği halka da açık olan derslerden ibaret. Katı bir Katolik’in başkanlığını yaptığı Onfray’a karşı eleştirel olan Caen devlet üniversitesi felsefe bölümünün uygun bulmamasına karşın, yerel yönetim üniversitenin en büyük toplantı salonunu Onfray’in kullanımına açıyor. Felsefe bölümü öğretim üyesi Emmanuel Housset “Açık söylemek gerekirse, Onfray çöp kadar değeri olmayan şeyler anlatıyor” diyor.

Katolik Caen İlahiyat Koleji ise Onfray’a karşı savaşmaya çabalıyor. Bir papaz olan Maurice Morand, Onfray’in çalışmalarını kınamak amacıyla bir müddet yerel radyoda yayın yapmış.  Peder Morrand “O aydınlanma kisvesi altına saklanan bir köktenci. Onu mağlup edemeyiz ama yanlışlığını ortaya koyabiliriz” diyor.

Fakat Bay Onfray’in popülaritesinde hiçbir sarsılma görülmüyor. Mesela, geçenlerde yaptığı 100. konuşmasında, ona hayran olan dinleyiciler ellerinde yanan mumlar ve kibritleri havaya kaldırmakla duydukları takdirlerini ifade ettiler. Hatta orta yaşlı bir adam yaşamın anahtarını kendilerine göstermesinden dolayı Onfray’a duyduğu övgüsünü dile getirmek amacıyla söz aldı.

Fransız bankası BNP Paribas eski genel müdürü 63 yaşındaki Pierre Andrieu, her hafta söyleşiyi dinlemek için Paris’ten Caen’e yolculuk yapıyor. Andrieu bu yolu, Onfray’in inanç konusundaki davasında hemfikir olduğundan, aştığını söylüyor ve dinin tekrar geri geleceğinden duyduğu endişeyi ifade ediyor. “Bugün din hiç olmadığı kadar varlığını gösteriyor. Dine olan ihtiyaç çok ama çok güçlü. Din bir sihir gibi ama tamamen aldatmacalardan ibaret” diye ekliyor Bay Andrieu. Bu ayın sonunda Fransa’da gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin arefesinde, Felsefe Magazin adlı dergi geçenlerde, zaman zaman kiliseye giden seçimlerin önde giden adayı Nicolas Sarkozy ile Onfray arasında bir görüşme ayarladı. İkili inanç, felsefe ve siyaset üzerine birbirleriyle tartıştılar. Onfray hediye olarak Sarkozy’e birkaç kitap verdi; kitaplar arasında onun favori felsefecisi Nietzsche’nin de bir eseri yer alıyor. Kitabın ismi: “Deccal”(Anti-Christ).

(The Wall Street Journal,12 Nisan 2007, Andrew Higgins)
Adam Çeviri Grubu bu yazıyı iyibilgi.com için çevirdi



Bu haber 565 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,325 µs