İngilizler CHP’de ne aradı, ne buldu

6 Kasım 2010 08:55 tsi
"Sanki CHP’de bir şablon var, bütün gelişmeler ona göre şekilleniyor."

İngilizlerin CHP’ye karşı nedense özel bir ilgileri vardır başından beri. CHP’deki en ufak bir gelişmeye hemen kulak kesilirler. Ama artık onlar bile bu partinin değişmez gündeminden sıkılmıştır herhalde.

Jan Devletoğlu’nun “İngiliz Arşivlerinde 12 Eylül’ün Ayak Sesleri” adlı kitabında ayrıntıları var: Ankara’daki İngiliz diplomatlarının CHP’nin 1979’daki olağanüstü kongresine ilişkin raporlarında tasvir ettikleri tablo hemen hemen bugünküyle aynı. İsimler bile çok az değişmiş. Mesela o dönemde de baş aktörlerden biri Deniz Baykal.

Yapılan işler de bugün gördüklerimize çok benziyor. İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı diyor ki: “Baykal ve Ali Topuz’un hedef olarak Ecevit yerine parti yönetim kurulunu seçmesi tam bir siyasi oyundu (...) Ecevit’e hayranlık devam edecek ama çevresini kendi adamlarıyla doldurmasına izin verilmeyecekti.”

İngiliz diplomatın Londra’ya gönderdiği raporda CHP’deki “politbüro”nun partiye ilişkin planları da yer alıyor: “Onlara göre Ecevit’i koltuğundan indirmenin zamanı gelmişti (...) Söylentilere göre Ali Topuz yakında yeni bir kurultay çağrısında bulunarak Ecevit’in ‘işini bitirmeye’ çalışacak”

O günlerin siyasi şartları yeni bir kurultay toplanmasına imkân vermediği için Ali Topuz Ecevit’in “işini” bitiremedi; ama araya 12 Eylül girmeseydi dediğini yapacaktı belki de.

Ecevit’in 12 Eylül darbesi gerçekleşince yaptığı ilk işin CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmek olması yeterince anlamlı bu durumda. Belki de darbeyi duyunca derin bir oh çekmiştir. Çünkü 12 Eylül darbesi olmasaydı kendisi için artık çivili yatağa dönüşmüş olan CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa için bir bahane bulması zor olacaktı. Durup dururken istifa etmiş olsaydı, bunu topluma ve özellikle kendi tabanına anlatması zor olurdu. “İşin hakikati bildiğiniz gibi değil” mi diyecekti? “Aslında partiyi yöneten kişi tam olarak ben değilim. Burada bir politbüro var, her şey onların elinde” diye mi anlatacaktı?

Bu olamayacağına göre o ıstıraplı durumdan kurtulmak için bir fırsatın önüne çıkmasını bekleyecekti. 12 Eylül darbesi işte böyle bir fırsat oldu. Ecevit askeri yönetim tarafından faaliyeti yasaklanan partisinden istifa etti! (Parti örgütüne yönelik bir mesajdı elbette bu davranışı.) Sonra da siyasi partilerin açılmaya başlandığı dönemde eski arkadaşlarından hiçbirini yanına yaklaştırmayıp kendi partisini kurdu. Ve daima “küçük olsun benim olsun” felsefesiyle hareket etti.

Bülent Ecevit’in siyasi kariyeriyle Kılıçdaroğlu’nunki arasında benzerlik kuranlar çok. Ben pek benzerlik göremiyorum; ama partideki politbüro tasallutundan “kurtarılmaları” paralellik taşıyor. Birini 12 Eylül paşaları -bilmeden- kurtarıyor; öbürünü Yargıtay Başsavcısı’nın müdahalesi.

Sanki CHP’de bir şablon var, bütün gelişmeler ona göre şekilleniyor.

***

Merak ediyorum, acaba Ankara’daki İngiliz diplomatları bugünkü gelişmeleri Londra’ya nasıl rapor ediyorlar?

İbrahim Kiras / Star

Bu haber 1,336 defa okundu.