Türkiye yaptırıma hazırlanıyor

5 Kasım 2010 09:20 tsi
Patlayıcı taşıyan 'diplomatik araç' hangi ülkenin?

Taksim’deki eylemin konuşulmayan yanı kalmamış gibi. Kim, neden ve şimdi yaptı sorularına kamuoyunda yanıt arayan tartışmalar yapıldı; istikrar, uzlaşma ve barışa şans tanıyan tutumlar sergilendi. Bununla birlikte, dikkat çeken bir ayrıntının atlanmış olması olası.

Eylem sonrasında Başbakan, bu olayı Türkiye’nin istikrarını bozmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirmiş ve Avrupalılara ağır eleştirilerde bulunmuştu. Eleştiriler, Avrupa’da ya da başka yerlerde terörle mücadele etme konusunda Türkiye’den yardım isteyen Avrupalıların Türkiye’deki terörü bizzat destekleri mealindeydi. İlk bakışta fazla anlam yüklemenin olanağı yoktu, zira terörist ile Avrupa arasında bağ kuracak bilgi kamuoyunda bulunmuyordu. Eylemin biçimi Batı ülkelerindekine benziyordu, ancak bu kadarlık gözlem Avrupa’yı hedefe koymaya yetmiyordu. Terörün doğası, dış bağlantı kurmayı gerektirir, ancak her durumda ispat edilemediğinden açık siyasete her zaman konu edilemez.

Başbakan’ın eleştirisinin hemen ardından, saldırıda kullanılan bombanın Avusturya yapımı olduğu duyuruldu. Bombanın hangi ülke yapımı olduğunun tespiti, eylemin arkasında da aynı ülke olduğu anlamına gelmez, bu tür silahların yasal ve yasa dışı piyasası son derece geniş. Her ülkeye ait çıkabilirdi, ancak “Avusturya yapımı” sözü Türkiye’de alışık olunmayan bir durum yarattı. Zihinlerde, Avusturya ile birlikte bir Avrupa görüntüsü oluştu ve sanırım bu olaydaki Avrupa Almanca konuşuyordu.

Ardından kamuoyuna, patlayıcıların diplomatik bir araçla Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye giriş yaptığı duyuruldu. Türkiye’nin batı sınırından giriş demek Avrupa’dan giriş demek. Ancak eğer Avrupa’nın güney ekseninden geçerek giriş yapmak söz konusu olsaydı, herhalde Yunanistan’la olan sınır tercih edilirdi. Kuzey eksenli bir geliş için ise, Bulgaristan sınırından giriş yapmak daha elverişli olabilir. Zihinlerde yeniden benzer ülkeler zanlı olarak canlanabilir. Öte yandan “patlayıcı taşıyan diplomatik araç” cümlesi de alışık olunan bir cümle değil. “Diplomatik araç” açıklaması, bu eylemin arkasında doğrudan bir devletin olduğunu ima ediyor. Belki birden fazla devlet vardır da, bir tanesi patlayıcıları taşımayı üstlenmiştir.

Araç çalıntı, plakası ve evrakları sahte değilse bu olay bazı yerlerde devletler arası çatışma nedeni sayılır. Türkiye, bu konudaki bilgileri açıklamıyor ise, çatışma yerine iyi geçinme iradesi gösterdiği ülke ya da ülkeleri deşifre edip gerginlik artırıcı bir ortam yaratmamak için bekliyor olabilir. Bu durumda da diplomatik aracın bir “dost” ya da “müttefik” ülkeye ait olduğu düşünülebilir.

Müttefik ülkeler dendiğinde ise, zanlı sayısı çok genişler, Avrupa’yı aşar, Atlantik ötesine uzanır, hatta oradan doğu Akdeniz’e ulaşır. Oysa hedefin küçük tutulması yararlı olabilir, zira “herkes Türkiye’ye düşman” anlayışına geri dönülür. Hükümetin, bu konuda bizlerden daha fazla bilgiye sahip olduğu anlaşılıyor, sürekli farklı bağlantılardan söz ediliyor. Anlaşılan o ki bu bilgiler bir yaptırım aracına dönüştürülecek. Türkiye’de Kürt sorunu üzerinden sürecek istikrarsızlık en fazla kime yarar sorusu, aslında sorumluları bulmanın en pratik yolu. Kargaşa içine düşecek Türkiye’nin demokratikleşme adımları atamayacak olması, “Türkler geliyor” paniği içindeki kesimler için makbul sayılabilir. Terör aracının terk edilmesi için küresel düzeyde çalışan ve örgütlerden desteklerini çeken ülkeler var, bir de onların bu politikasını bozmaya çalışanlar. Terör siyasetini terk eden küresel güçlerin bu siyasetine zarar verenleri açığa çıkaracak olanın Türkiye olacağı düşünülebilir.

Beril Dedeoğlu / Star

Bu haber 1,939 defa okundu.