En Sıcak Konular

"ABD, PKK ile ilgili tüm bilgilere sahip!"

0 0 0000 00:00 tsi
Council on Foreign Relations... ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından. O kurumun önemli uzmanlarından Steven A. Cook'un New York Times'a verdiği röportaj ABD'nin PKK ile ilgili bilgilerini ortaya koyuyor. Peki, ABD neden müdahale etmiyor?

Türkiye üzerine bir CFR(Council on Foreign Relations) uzmanı olan Steven A. Cook Irak savaşının “bahsi geçmeyen en büyük hikâyesinin” Amerika-Türk ilişkilerinde yol açtığı ciddi kötüleşme olduğunu söylüyor. Cook’a göre problem Kuzey Irak’ta kendini gösteren kendini yenilemiş bir PKK terörist faaliyetinden Türkiye’nin duyduğu korku ve ya Amerika’nın ya da Kürt özerk hükümetinin bu faaliyeti engellemek konusunda gösterdiği başarısızlık.

Aşağıda CFR uzmanı ile yapılmış röportaj da sorunun ayrıntıları tartışılıyor:

Gwertzman:  Şu an görünüşe göre bağımsız bir Kürdistan mevcut ki bu Kürdistan’ın bazı bölgelerinde anti-Türk PKK(Partiya Karkeren Kürdistan) güçleri faal durumda ve bu faaliyet Türklerin bayağı sinirini bozmuş gözüküyor. Ve Türklerin müttefiki ABD PKK kendi terörist listesinde olmasına karşın bu faaliyet konusunda bir şey yapmaya pek istekli görünmüyor. Bu durum Türk-ABD ilişkilerinde potansiyel bir patlamayı kendi içinde taşıyor mu?

Cook: Bu Irak savaşının bahsi geçmeyen en büyük hikâyesidir. Bu hal yalnızca bir patlama için potansiyele sahip değil; fakat zaten bir patlama yapmış durumda. 2003 yılındaki Amerikan işgalinden beri ilişkiler kötüye gidiyor ve bu kötüleşme PKK sorunu ile de sınırlı değil. Kuşkusuz 1984 ile 1999 yılları arasında Türkiye’ye karşı bir kampanya yürütmüş PKK Türkiye için büyük bir endişedir; PKK 2004’e kadar tek taraflı bir ateşkes ilan etti ve daha sonra tekrar Türkiye’ye Türk askerlerine ve Türk çıkarlarına karşı şiddete başvurmaya başladı. Esasında daha büyük mesele Amerikan destekli Kürtlerin Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurmaları ve bu gelişmenin Türkiye’nin kendi Güneydoğu Anadolu’sundaki geniş Kürt nüfusu üzerinde yol açacağı bir etkiyle onların da kendi bağımsızlıkları peşine düşüp kendi devletlerini kurmak yoluyla Türkiye’yi parçalayacaklarıdır. Bu sorun II. Dünya Savaşından beri çok yakın müttefikler olan Amerika ile Türkiye arasında bir mesafenin doğmasına neden oldu.

Kuşkusuz Irak savaşının başında Türk Parlamentosunun Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a geçmesine müsaade etmeyi kabul etmemesi(tezkere krizi) bir büyük patlama idi. Bu patlama hala artçı sarsıntılara sahip mi?

Oylama öncesi Türkiye’de o zaman hüküm süren hissiyatı biz temelden yanlış okuduk. Öncelikle Türkiye’de doğası gereği milliyetçi bir nüfus mevcuttur ki bu insan topluluğu ta ergenlik çağlarından beri I. Dünya Savaşında vatanı bölmek için ülkeye giren yabancı askerlerin varlığı ile (sürekli) hatırlatılır. Tabi bu Amerika’nın aynı şeyi yapacağının Türkiye’de yaygın bir kanaat olduğu anlamına gelmiyor; ama bir hassasiyetin de varolduğunu gösteriyor.

İkinci mesele Türkiye ile ilgili olarak genelde bizim tarafımızda olduğunu düşündüğümüz insanların, ki bu Türk ordusudur, Irak Özgürlük Operasyonunun kötü bir fikir olduğunu düşünmeleriydi. Tabi onlar Saddam’a aşık değildiler, fakat onlar için Saddam büyük bir problem de değildi. Temel olarak Saddam Irak’ta istikrarı sağlıyordu ve Türk ordusunun perspektifinden şu anki haliyle karşılaştırıldığında Saddam’ın istikrarlı Irak’ı çok daha iyiydi. Türk ordusu Saddam’ın liderliği altında bağımsız bir Kürdistan’ın ortaya çıkma ihtimalinin savaş sonrası kaotik bir Irak’ta ortaya çıkma ihtimalinden çok daha zayıf olduğunu düşünüyordu. 

Üçüncü faktör işgal sırasında yeni bir hükümetin Türkiye’de işbaşında olması ve bu hükümetin yeterli oyları toparlayabilecek bir yeteneğe sahip olup olmadığının belirsizliğiydi. O zaman ben Türk parlamenterlerle konuşurken onların Amerika’dan istedikleri cevapları alamadıklarını gözlemledim. Onlar “Siz ne kadar burada kalacaksınız?”, “İşgal sonrası Irak’taki planlarınız neler?” gibi sorularına yeterli cevapları alamadılar. Ve hükümet çok yeni olduğu için Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül’ün garantileri işi görmeye yetmedi. Yani biz Türk ulusal politika zeminini de yanlış okuduk.

O zamandan beri ilişkiler ne alemde? Onların hava üslerini biz sürekli olarak kullanmıyor muyuz?

Doğru. Biz bir NATO üssü olan ve Irak’a yakın olan İncirlik Hava Üssünü kullanıyoruz, Türkiye üzerinden dikkat çekici sayıda uçuşlar gerçekleşiyor, yakıt ikmalleri yapılıyor ve Türkiye üzerinden Türk kamyon şoförlerinin Amerikan güçlerinin ihtiyaç duyduğu kaynakları taşımaları yoluyla lojistik destek de sağlanıyor. Tüm bunlar iyi ve iyi bir işbirliği de mevcut. Ancak daha geniş bir politik seviyeden bakılırsa Türklerin savaş ve sonrası Irak ve kendi güvenlikleri ile ilgili her neden korktularsa bunların hepsi de gerçekleşti. Onlar PKK ve Kürt milliyetçiliğinden kaygılılar ve Amerika’nın PKK ile ilgili bir şeyler yapmasını istiyorlar. Onlar Amerika’nın ya PKK ile direk askeri seviyede çatışmasını ya da kendilerine PKK’yı ortadan kaldırmak için gerekli istihbaratı vermelerini istiyorlar. ABD ise her ikisini de yapmak istemiyor.

Amerika PKK hakkında yeterli malumata sahip mi?

Hımm, bana göre biz PKK hakkında çok şey biliyoruz ve fazlasıyla da malumata sahibiz. PKK’yı terörist ilan eden Türkiye’nin ilk müttefiklerinden biri biziz. Sorun PKK hakkında yeterli bilgiye sahip olup olmamak değil ya da PKK terörist mi değil mi meselesi de değil. Mesele Kuzey Irak’taki elma arabasını devirmemektir.

Bizim Kürt müttefiklerimiz Irak başkanı Talabani ve Kürt özerk hükümetinin başı Barzani PKK hakkında ne diyorlar veya ne yapıyorlar?

Talabani Barzani ilişkileri gevşektir. 1990lı yıllar boyunca iki parti birbirleriyle savaştılar; ancak zaman içinde bir tür uzlaşma da oluştu(Türkiye için kötü işaret!). Esasında onlar aşağı yukarı Türklerle iyi ilişkilere sahipler. Türkler özellikle PKK’nın sığınmasına müsaade ettiği için Barzani ile ilgili mutlu değiller. Irak Kürt liderliğinin perspektifinden bakarsanız Kürt özerk hükümeti ya da Amerika PKK’yı hedef alırsa bu Kuzey Irak’ta istikrarsızlığa neden olacaktır. Ve onlar bu soruna sahip olma istemiyorlar. Bizim açımızdan ise zaten yeterince adam bize ateş ederken daha fazla düşman niye yaratalım gibi gözüküyor. Barzani’nin perspektifinden göreceli olarak barış içinde olan Kuzey Irak ve orada Kürtlerin kurmaya çalıştığı devlet öncesi yapılanma(proto-state) PKK tarafından problematik hale getirilebilir. O problemi davet etmeyi istemiyor.

Şimdi herkes PKK sınır bölgesindeki dağlarda diyor. Barzani hükümeti buraları kontrol etmiyor mu? 

Peşmerge büyük ve göreceli olarak sofistike bir savaş gücüdür. PKK yalnızca dağlarda değil onlar Kuzey Irak’taki kamplarda da yerleşmiş durumda. Fakat onları hedef almak Barzani’nin işine gelmiyor.

Onlar PKK’nın Peşmerge ile savaşacağından mı korkuyor?

Evet. Kürtler birbirleriyle uzun bir savaşma tarihine sahiptir. Eğer Kürdistan’ın iki büyük partisi KDP(Barzani) ve PUK(Talabani) birbirleriyle yıllar boyunca savaşmışsa PKK da geri kalan zamanı neden onlarla savaşmak için geçirmesin ki?

Şimdi Kürtler için esas büyük mesele Kerkük. Bir dakikalığına Kerkük’ten bahseder misin?

(2007 sonlarına doğru) Kerkük’ün akıbetine ilişkin olarak bir referandurum olacak. Referanduruma göre Kerkük ya Kürt bölgesi içinde olacak ya da Irak’ın başka bir bölgesine bağlanacak. Kerkük şehri Irak’ın bir microkosmosu, Irak’ın Kudüsü olarak tanımlanıyor.  Şehrin demografik yapısında bunu gözlemleyebiliriz: Kürtler, Araplar, Türkmenler, Sünniler ve Şiiler. 1980li yıllarda Saddam Anfal kampanyası olarak bilinen operasyonla Kürtleri bölgeden sürüp onların yerini Araplarla doldurmaya çalıştı. İşgalden beri bu seferde Kürtler sözkonusu demografik değişimi Kürtleri şehre geri getirerek tersine çevirmeye çalışıyorlar. Türkler Kerkük’ün Kürt bölgesel hükümetinin kontrolü altına girmesinden ve petrol zenginliğinin bağımsız bir Kürdistan kurmak için kullanılacağından endişeliler. Saraylar yapmak için değil fakat Kürt bağımsızlığı için silahlar almak için. Şunu da eklemeliyim ki referandurum Irak anayasasında mevcut ve Türkler ertelenmesi için lobi faaliyetlerini sürdürüyor.

Herhangi bir erteleme şansı?

Bu konuda hiçbir konuşma yok. Bu konuda kamuoyunda yapılmış son müzakere Irak Çalışma Grubu(IÇG)nun raporunu yayınlaması esnasında geldi. IÇG referandurumun ertelenmesi gerektiğini söylemişti.

IÇG ertelemeyi neden istiyor?

Çünkü Türk-Amerika ilişkilerinin flaş noktası. Referandurum sonucu şiddete ya da Türk-Amerikan ilişkilerinin daha da sorunlu olmasına neden olabilir.

O halde Türklerin derdi küçük Türkmen azınlığı korumak değil?

Hiç şüphe yok ki onlar Türkmen azınlığı korumaktan bahsediyorlar. Tarihsel olarak aşikâr ki Kerkük bir Türk şehriydi.

Öyle miydi?

Bu şehrin ezici bir çoğunlukla Türkler ve Türkmenler tarafından tanımlandığı anlamına gelmiyor; ancak Kerkük ve Türkiye arasında kültürel bir bağlantı da var. Bunu söylemekle birlikte şu an şehrin çoğunluğunun Kürt olduğunu söylemek lazım. Türkler Türkmen azınlığı büyük bir mesele yapsalar da aslında esas amaçları ve daha geniş stratejik çıkarları şehri Kürdistan bölgesel hükümetinin bir parçası yapmamaya dayanıyor.

Açık olan Bush yönetimi bu meseleyi büyütmek istemiyor. Burada Amerika’nın çıkarı ne?

Pek çok birbirleriyle yarışan çıkarlar sorunu burada mevcut. Irak’ta Amerika’ya en çok yardım eden grup Kürtlerdir. Onlar işgali benimsediler. Kuzey Irak genel olarak istikrar içindedir ve daha az problematiktir; dahası Kürtler mümkün olabilen her şekilde Amerika ile işbirliği yapıyorlar. Fakat karşı tarafta da Türkler var. Türkiye Irak işgalinde yeterli işbirliğini göstermese de Amerika’nın çok uzun süreli bir müttefikidir ve Amerika Orta-Doğu, Orta Asya, Güneydoğu Avrupa ve Kafkasya için çok önemli bir ülke olan Türkiye ile Kuzey Irak’taki anlık(immediate) müttefikleri olan Kürtler arasında dengeli bir ilişkiyi sürdürmek zorundadır. Bu ABD için çok zor bir denge problemdir.

Biz oraya bir özel temsilci gönderdik değil mi?

Geçen Ağustos Bush yönetimi eski NATO Avrupa kuvvetleri komutanı emekli Hava Kuvvetleri generali Joseph Ralston’u PKK ile Mücadele için Özel Koordinatör (Nam-ı meşhur PKK Sorumlusu) sıfatı ile bölgeye gönderdi. Onun görevi iş tanımının da belirttiği gibi PKK şiddeti ile mücadele etmek için Türkler ve Iraklılar arasında koordinasyonu sağlamak. İlk etapta Türk ve Amerikan beklentilerinin ne olduğuna ilişkin bir problem mevcuttu. Bu esas bir cila sorunuydu. Ralston işini iyi yapıyor, Türkleri ve Iraklıları bir araya getirip bu sorun hakkında üretici bir tarzda konuşmalarını sağlıyor ve Amerika ile Türkiye arasında da bu konuda (PKK) güven tesisini de geliştirmiş gibi gözüküyor. Tabi şimdi Mart’ın sonundayız; hala Güneydoğu Türkiye’nin dağlarında birkaç haftalık kar kalmış durumda. Bakalım o karlar eridikten ve PKK tekrar faaliyetlerine hız verdikten sonra ne olacak?

(NYT, 29 Mart 2007, Interview: Turkish-U.S. Tensions ‘Great Underreported Story of Iraq War’, Steven Cook, Bernard Gwertzman)
ADAM Çeviri Grubu iyibilgi.com için çevirdi



Bu haber 312 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,709 µs