İsmet Paşa olsaydı ne derdi?
0 0 0000 00:00 tsi
Söylemeye çalıştığım şey, tam da buydu işte... Baykal'ın ikrar ettiği şeyin tam tersi... Demiş ki değerli muhalefet lideri, "Önümüzdeki seçim sıradan bir seçim olmayacak, Türkiye'nin kader seçimi, 83 yıllık cumhuriyet birikiminin demokrasi ve sandık sınavından geçeceği bir seçim olacaktır..."
Öyle mi olacaktır gerçekte?
Bana, periyodik aralıklarla tekrarlanan, sonucu önceden belli, zaman zaman kazananların değiştiği ama kaybedenlerin hiç değişmediği, bu gidişle de hiç değişmeyeceği seçimlerden biri gibi geliyor...
Bunu biraz açayım:
Elimizdeki örnek, her zaman "devleti kuran parti" olmakla övünmüş, böylece hem benzerlerinden farkını vurgulamış, hem de "mahiyet üstünlüğünü" korumuştur (korumak istemiştir).
Esasında demokratik parlamenter sistemde, partiler arasında bir mahiyet farkı bulunmamaktadır; onları birbirlerinden ayıran, dünya görüşleri ve programlarıdır. Dolayısıyla, CHP'yi benzerlerinden ayıran da, mahiyeti (yani belli bir merkeze uzaklığı ya da yakınlığı) değil, öncelikle programıdır, programı olmalıdır.
Şu "uzaklık-yakınlık" meselesini de vuzuha kavuşturmak lazım: CHP'liler, kendilerini "devleti kuran partinin müntesipleri" saydıkları için, durduk yerde bir "yakınlık" vehmediyorlar. Bu yakınlığın da, onlara, a priori olarak bir "üstünlük" sağladığını düşünüyorlar.
Oysa tam tersi geçerlidir...
Tarih ve siyaset okumuş hemen herkes bilir ki, CHP "devleti kuran parti" değil, "devletin kurduğu parti"dir ve ille de bir fark aranacaksa, onu benzerlerinden ayıran da özelliğidir. Dolayısıyla, benzerlerine yaklaşmak içi daha çok çaba göstermesi, bir anlamda demokratik olarak "rüştünü ispat etmesi" gerekmektedir.
Yani, benzerlerinden farkı, CHP'nin avantajı değil, dezavantajıdır. Çünkü böyle bir fark, dünyanın neresine giderseniz gidin, mutlaka bir "anomali"ye işaret etmektedir...
Şunu söylemeye çalışıyorum:
CHP, yakınlık avantajıyla girdiği bütün seçimleri kaybetti. Günümde olsaydım, 1946'dan başlayarak bu seçimleri tek tek sıralardım. Esasında lüzum da yok. "Niçin kaybetti?" sorusunun cevabını aramak bence daha anlamlı.
Kaybetmesinde önemli etken, evet, "bir yerlere yakın olması"dır ama, asıl etken bir politikası, bir vizyonu, bir kurtuluş reçetesi bulunmamasıdır.
Baykal bize ne söylüyor?
Nasıl bir gelecek vaat ediyor?
Müşteki oldukları "cunta anayasası" ve bu anayasanın ürünü olan antidemokratik kurumlar konusunda (örneğin YÖK) nasıl bir "iyileştirme" düşünüyor?
Bunları bilmiyoruz.
Bunları bilmediğimiz için CHP bir kez daha kaybedecek.
Hulasa, baştan itibaren, Baykal'ın yanlış yolda olduğunu, "yakınlık arayışı"nın "cephe siyasetini" kızıştıracağını ve bunun da hiç kimsenin hayrına olmayacağını söylüyorum.
Ne yani, CHP kaybederse, "83 yıllık cumhuriyet birikimi demokrasi ve sandık sınavından" yenik çıkmış mı olacak?
İsmet Paşa'nın dediği gibi, hadi canım sende...
Bu haber 284 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle