En Sıcak Konular

Guantanamo, Ebu Garib, Gulag ve Auschwitz

18 Ağustos 2010 10:16 tsi
Guantanamo, Ebu Garib, Gulag ve Auschwitz Vahşi bir zihniyetle hava saldırıları düzenleyip sivilleri öldürmek sadece “çirkin Amerika” imajını pekiştirmeye yarar.

Ayaklanmaya Karşı Koyma Stratejisi (COIN) Gücü Mü Kullanıyor Sağduyuyu Mu?

Terörizm güçten nefret eder. Hatta, ABD’nin uzlaşmaz Taliban’la birlikte her El-Kaide marka “teröristin” –ABD’nin güvenliği için bir tehdit olarak görülüp korkulan- kökünü kazımayı tercih etmesinin aksine terörizm 9/11 türü trajedileri artırma eğilimindedir. Askeri gücün sınırları Afganlar, hatta onların içinde Taliban yanlısı olmayanlar tarafından kahramanca gösterildi. Afgan zihni, ister Britanya İmparatorluğu’nun inşaatçıları ister Sovyet arazi spekülasyoncuları olsun topraklarını yabancı işgalinden kurtarmaya tavizsiz ayarlanmıştır. ABD’deki neocon anlayışıyla zihinleri şartlanmış olan yeni-sömürgeciler bölge topraklarını ele geçirmeyi değil de Körfez Bölgesi, peşinden Irak ve sonunda Orta Asya’daki -özellikle petrol ve gaz içerikli zengin bir enerji rezervinin bulunduğu Hazar havzasında- petrol zenginliğini kontrol ederek ekonomilerini büyütme amacı taşımaktalar. Süper Güç’ün ne kadar acımasız olduğunu göstermek için “şok ve dehşet” taktiğinden bunker-buster tarzı silahlar kullanmaya ve aralıksız halı bombardımanı yapma gibi en tahripkâr taktiklere varıncaya kadar çeşitli yöntemlerle Afganistan’ın dize getireceği düşünülüyordu. Bu silahların gücü Afgan dağlarını unufak etmeye yeterdi. Ne var ki Afganistan gibi ülkelerde özgürlüğü korumaya yönelik insani “iradeyi” altetmek imkânsızdır. ABD’nin bilmediği şey Afgan “Ruhu”nun aziz bildiği egemenliğinden asla taviz vermeyeceğidir. Güç onlar için kırmızı bir bezdir ve teslimiyet varoluşsal durumlarına ters düştüğü için onlar savaşmaya devam ederler. Bu uzlaşmaz “savaşçılar”, Afganistan’ı işgal ettikleri zaman Sovyet kuvvetlerine karşı kullanılabilecek stratejik sermaye idi. Fakat ABD “işgalci” olunca direnişe de ironik bir şekilde kötü gözle bakmaya başladı. Sovyet işgalcilerine karşı ISI (Pakistan istihbarat örgütü) CIA ile elele çalışıyordu ama şimdi ISI’nın ülkelerindeki Amerikan işgalini desteklemeyen tüm Afganlıların istisnasız bertaraf edilmesine alet olduğu ortaya çıkmıştır.

İster Iraklı isterse de Afgan olsun –aslında George Bush’un askeri hedefleri olan- teröristlere karşı counter-insurgency (COIN) (ayaklanmaya karşı koyma) operasyonları yürütüldü ve şimdi de Obama'nın başkanlık seçimlerinin ikinci dönemini kazanmak için İran’ı hedef almayı düşündüğüne inanmak için geçerli bir sebebimiz var. Doğrudan veya vekili İsrail aracılığıyla dolaylı olarak İran’a saldırmak için güç toplayabilirse her iki durumda da korkunç sonuçlar ortaya çıkar. Bu durumda insan hüsnükuruntuya kapılabilir ama hüsnükuruntu bizi katı gerçeklerle net şekilde yüzleştiremez. ABD’nin o görkemli askeri yenilmezlik fikri, onları “terörist” diye lanse etmek için ne kadar çok propaganda yapılırsa yapılsın Afgan özgürlük savaşçılarının elinde büyük bir sarsıntıya uğradı. Bu propagandalar semantik sahtekârlıktır. İsrail miti de aynı şekilde “insanların ve füzelerin” gücünü gösteren Hizbullah’ın elinde benzer bir akıbete uğradı. İsrail’in Hizbullah’a karşı yapacağı benzeri bir ters hareket aynı kaderi, belki de daha kötüsünü paylaşacaktır.

ABD savaş doktrini 3 P’yi öngörüyor: prosperity (refah), presence (varlık) ve partnership (ortaklık). (Edina Campbell, Eisenhower Moment: American strategic choice in Trans-atlantics Defence Relationship (Eisenhower Zamanı: Transatlantik Savunma İlişkilerinde Amerika’nın stratejik tercihi), ASPJ Africa & Francophonie, s. 73-76)

Refah, ABD’nin hegemonya tutkularına karşı inatla duran herhangi bir ülke veya ülkeler grubuna askeri bir saldırı düzenleyebilmek için savunmaya istenilen yatırımı yapabilme gücüdür.

Varlık, ABD güçlerini denizaşırı yerlerde kullanabilmek ve stratejik öneme sahip ülkelerde onları konuşlandırmak için azgınca bir kapasiteye sahip olmayı öngürür. ABD’nin Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etmeye sevk eden anlayış, bu ülkelere İran, Çin ve Orta Asya Cumhuriyetleri gibi ülkeleri de ekleyip hem onların hem de Irak’ın petrol zenginliğini kontrol altına almasını sağlayabilir. Hem “yakın yurtdışında” Rusya’nın etkisini bertaraf etmek hem de enerji ihtiyaçlarını karşılamak için Çin’in yapacağı hamlelere karşı koymak amacıyla kaydadeğer oranda bir ABD gücünün Azerbeycan ve Kırgızistan’da tutulması için girişimde bulunuluyor.

Ortaklık, ABD’nin savunma amaçları doğrultusunda diğer ülkelerle işbirliği yapmasıdır. 1933 yılında büyük bunalım yüzünden çıkan ekonomik krizle başa çıkan Rosewelt gibi bir başkan gelmediği için refah ciddi bir tehlike altında ve Obama akut bir durgunluğun kıskacında. Campbell göre, "Obama zor seçimlerle karşı karşı kalacak, I. Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere’nin karşı karşıya kaldığı seçimler gibi. O zamanki İngiltere gibi günümüzde de Amerika Birleşik Devletleri kapsamlı küresel taahhütlere, yurtiçi gelir tabanında daralmaya, yabancı güçlere borçlanmaya ve mali üstünlük açısından kendisi gibi küresel taahhütleri olmayan rakiplere –Avrupa Birliği- sahip.” Obama’nın hem COIN (ayaklanmaya karşı koyma) hem de SSTR –İstikrar, Güvenlik, Geçiş ve Yeniden Yapılanma- alanında Avrupa’nın büyük askeri rolüne dair hüsnükuruntusu gerçeklere uymuyor.

COIN baştan sona kusurlu bir stratejidir. Devlet terörizmine karşı direniş gayet bilinçli bir tepkidir. Ayaklanma özünde sömürge karşıtıdır ve boyun eğmeye karşı kendini savunmayı öngörür. Zira “özgürlüğü” savunmamak utanç verici bir alçaklıktır ve askeri açıdan acımasız ülkelerin köle devleti olmak demektir. ABD’nin Guantanamo, Ebu Garib ve kendi topraklarının dışındaki diğer yerlerde sözde savaş mahkûmlarına yaptığı canavarlıklar iğrenç ölçüde insanlıkdışı ve terbiye, edep ve ahlâktan yoksundur ve Nazilerin Yahudilere yaptığı soykırımı (Auschwitz) ve Sovyetler’in idaresi altındaki “Gulag Takımadaları”nda yaşanan insanlık suçlarını bile geride bırakmıştır.

Mathew Alexander bir makalesinde (Martyrdom Interrupted (Kesintiye Uğrayan Şehitlik), the National Internet Mart / Nisan 2010, s. 10-16), fanatikler veya aşırı uçlar denilen kesimlerle mücadele etmekte en iyi seçeneğin onları radikallikten uzaklaştırma stratejisi olduğunu savunuyor. Medeni olmayan sorgulama yönteminden, işkenceden vazgeçip yumuşak bir yaklaşım sergilemek ve tutukluların duygusal, maddi ve manevi bağlılıklarını Kur’an’ın radikal yanlış yorumundan kurtarıp gerçekçi bir algıya dönüştürmek sorgucuların amacı olmalıdır. Onlar böylece Alexander’in yapışık ikizler diye tarif ettiği “ayaklanmayı karşı koymayı” kolaylaştıranlara ve “sorguculara” dönüşürler. Amerikan askeri liderleri sorgulama yöntemlerinde devrim yapmalı ve o yöntemleri savaş zamanı stratejine dâhil etmeliler. Esirlerine karşı yapılan vahşet hem Irak hem de Afganistan’da adı kötüye çıkmış bir uygulamaydı ve General McChrystal sonunda yeni yaklaşıma meyletti.

Albay Karnavarian, 88 Ayrılık hareketine bağlı Endonezyalı tutukluların kazanma yönünde yenilikçi bir yaklaşıma öncülük etmiştir. Bir düzineden daha az sayıdaki sorgucular, tutukluların altkültürü benimsiyorlar, onlarla birlikte dua ediyorlar ve kibar ve vakur dil kullanıyorlar. Tutukluların aile bireylerine para ödendi, böylece tutuklular ailelerinin geçimi konusunda endişe duymadılar. Evli olanlar için ilave bazı haklar tanındı, kendilerine ayarlanan bir otelde buluşup eşleriyle birlikte olmaları gibi Bekâr olanlara istedikleri kızla evlenme imkânı sunuldu ve akrabaları evlilik törenine davet edildi. Karnavarian yöntem tutuklular ile uyum kurmaya ve sonra etkileşim sırasında İslam'ın gerçek özünü günyüzüne çıkarmaya dayanıyordu. Bu şekilde, çok sayıda tutuklu gerçek İslam'a döndü ve masum sivilleri öldürmekten ve intihar saldırısından nefret eder oldu. Bu kişilerin önemli bir kısmı polis kuvvetlerinde görev aldı.

"Çirkin Amerikalı" adlı kitabında Albay Hillandale, Amerikalıların Filipinlilerin yerel kültürünü, cahil diplomatların ihanetine uğramış olan Manila’daki direnişçileri benimsemeleri gerektiğini savunuyor. Aynı hata Afganistan'da da işlendi. Amerikalılar Psikolojik Operasyon tekniklerinde Takviye Operasyonu denilen şeyi benimsemiş olsaydı, yani kalkınma için altyapılar, okullar, hastaneler, sosyal hizmet binaları inşa etmenin yanı sıra insanlar için iş imkânları sağlasalardı, Afganlıların zihinlerini ve kalplerini kazanırlardı. Vahşi bir zihniyetle hava saldırıları düzenleyip sivilleri öldürmek sadece “çirkin Amerika” imajını pekiştirmeye yarar.

*Dr. S.M Rahman, Mirza Aslam Beg tarafından Rawalpindi’de kurulan bir düşünce kuruluşu olan FRIENDS’in genel sekreteridir. Pekçok makalenin yanı sıra çeşitli kitaplar yazmıştır.

Bu makale Orhan Düz tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.

 



Bu haber 650 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    17,470 µs