Davutoğlu: Ben bunu içime sindiremem
18 Ağustos 2010 09:57 tsi
"Bu ülke artık ifade özgürlüğünden yargılanan bir ülke olmamalı."
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
Milliyet gazetesinden Aslı Aydıntaşbaş'a verdiği mülakatta, kendi bakanlığı tarafından hazırlanan ve Hrant Dink’in görüşleriyle Neo-Naziler arasında paralellik sunan tartışmalı savunma metnini reddederken, ilk kez Türkiye’nin Dink ailesiyle uzlaşma yoluna gidebileceğinin sinyallerini verdi.
“BANA GETİRMEYİN” DİYORUM: Pazar günü olayı duyunca çok canım sıkıldı. Önemli olan savunmayı kimin yazdığı değil. Ağustos 2009’da yurtdışında yoğun trafiğimiz olduğu için ben görmemiştim, benim imzam yok. Ama benim Bakanlıkta en çok üzülerek imza attığım, en üzüldüğüm, ‘bunları bana bir daha getirmeyin’ dediğim şey AİHM savunmaları. Gördüğüm savunmalar fikir özgürlüğüyle ilgiliyse tekrar Adalet Bakanlığı’na gönderiyorum. Adalet Bakanımız da hassas bir insan. Onun görüşünü alırım.
İMZA AĞIR GELİYOR: Genelde AİHM’de “dostane çözüm” (uzlaşma) ve tazminat kararlarını ben imzalıyorum. Bana en ağır gelen imzalar bunlar. Çünkü hem suçu ve hem de ülkenizin bir eksikliğini kabul etmiş oluyorsunuz. İkincisi devletin cebinden para çıkıyor. Hukuki eksiğini devlet kaynağından kapatıyoruz. Bütün dünya önünde de mahkûm olmuş oluyorsunuz. AİHM’ye Rusya’dan sonra en çok dosyası giden ikinci ülke biziz. Eskiden sadece bu sebeple Avrupa Konseyi üyeliğimiz bile tartışma sebebi oldu.
BU ÜLKE ARTIK İFADEDEN YARGILANMAMALI: İlkesel olarak kesinlikle karşıyım. Beni üzen, bu kadar krizle uğraşırken, önünde ifade özgürlüğüyle ilgili dosyaların olması. Ruhuma bir sürü krizden ağır geliyor. ‘İfade özgürlüğüyle ilgili bana dosya getirmeyeceksiniz’ dedim. Bu ülke artık ifade özgürlüğünden yargılanan bir ülke olmamalı. Bu konuda iç hukuk öylesine sağlam temellere dayanmalı ki AİHM’ye gidilmesine gerek kalmasın.
İNCELEME BAŞLATTIM: Pazar günü Dink dosyasını istettim. Okuyunca dedim ki, ben bunu içime sindiremem. Hrant Dink, bu ülkenin bir aydınıdır, benim de tanıdığım, saygı duyduğum bir insandı. Bu kişinin ölümüyle ilgili bir mazeret buluyor görüntüsü doğru değil. Ne bir aydın, ne bir bakan olarak ne ben ne de Adalet Bakanı’nın böyle bir şeyi savunuyor olması düşünülemez. Biz devlet olarak gerekli tüm tedbirleri almakla mükellefiz.
HRANT “BEN SİZİN GÂVURUNUZUM” DEMİŞTİ: Bakanlık açıklamasında da Hrant Dink’i sahiplendik. Hrant Dink’i tanırım. Çok sempatik biriydi. 11 Eylül’den sonra bir gün aynı panelde konuşurken, oğlunun Amerika’da Müslüman diye gözaltına alındığını anlatırken “Biz gâvuruz ama sizin gâvurunuzuz” demişti.
SAVUNMA YAPMIŞ OLMAK İÇİN İNANMADIĞIMIZ İLKELERİ KABUL EDEMEYİZ: AİHM sürecinde bir sıkıntı var. Nasıl sağlıklı yaparız diye araştırıyoruz. Bu yanlış savunmaları engellemek için ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümleri kaldırmak gerekiyor. Tabii bunu yazanlara da kızamıyorum. Devleti savunma görevi veriliyor. Ama AİHM’de savunma yapmış olmak için inanmadığımız ilkeleri savunmak yanlıştır.
ÖNCELİĞİMİZ ŞU OLMALI: AİHM’ye mevzu olacak davaların iç hukuk sisteminde çıkmasını engellemeliyiz. Bunun bir başka yolu da şimdiki anayasa referandumuyla gündeme gelecek olan, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı ve ombudsmanlık. Bunlar da AİHM’ye gidilmesini engelleyen birer bariyerdir.
AİLESİYLE ANLAŞMA OLABİLİR: Hukuk niçin var? İnsan için var. Devlet zorda kalmadıkça kendi insanıyla mahkemeye düşmemeli. İlkemiz bu olmalı. Dink davasında anlaşma yoluna gitmek olabilir. Savunmayı artık geri çekemeyiz çünkü hukuken o aşama geçmiş. Ama bir formül bulacağız. Ama asıl mesele, bunlara gerek kalmayacak formüller bulmak.
Bu haber 818 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle