En Sıcak Konular

''Türkiye'ye barış aşısı yapıyoruz''

1 Ağustos 2010 14:28 tsi
''Türkiye'ye barış aşısı yapıyoruz''  
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Derneği, kısa adıyla Ekopolitik, yaklaşık iki yıldır "Türkiye'nin büyük çatısı ve ortak aidiyet" başlığıyla toplantılar düzenliyor.

Emekli binbaşı, stratejist Tarık Çelenk'in kurduğu Ekopolitik'in faaliyetlerine, çok farklı kesimlerden insanlar katılıyor. Bu toplantılarda oluşturulan çekirdek ekipler, İstanbul'un dışında Hakkâri ve Mersin'e de gidip, Türkiye'nin kimlik temelli sorunlarıyla yüzleşmesi için çaba gösteriyor. Amaç, herkesin maskesiz konuşması, birbirini tanıyıp anlaması ve çözümlerin tabanda üretilmesi. Bu etkinlikler, politik psikolojinin kurucusu ve dünyanın değişik bölgelerindeki çatışmaların barışçıl çözümü için 1979'dan beri projeler geliştiren psikiyatr ve psikanalist Vamık Volkan'ın rehberliğinde yapılıyor. Psikiyatr ve psikanalist Ayla Yazıcı'nın Hakkâri izlenimleri üzerine yaptığım söyleşiyi de pazartesi günü zaman.com.tr'den okuyabilirsiniz.

-Bir psikiyatr ve psikanalist olarak Ekopolitik'in bünyesinde Kürt sorununun çözümünde dikkate alınması gereken psikolojik süreçleri çalışıyorsunuz. Hangi sonuçlara ulaştınız?

Vamık Volkan: Her iki tarafta da geniş bir aşağılanma mevcut. Bir tarafta mazoşistik bir kurban güdüsü diğer tarafta ise daha farklı bir durum var, öncelikle bunlar çözümlenmeli, ilaveten politikacılar gerçek insan duygularının ötesinde çeşitli şekillerde istismar etmek demek istemiyorum ama bu yönünü anlayamazlar. İnsanları gruplarının kimlikleriyle bütünleşmiş halleri ile değil, bireyler haline indirgeyeceğimiz ortamlar için çalışmalıyız. Ekopolitik burada 3. göz, o ve onun gibi olabilecek STK'lar iki tarafın etkisinin üstüne çıktığında dünyadaki örneklerinden anlaşılacağı gibi sonuca ulaşılabilecektir. Ekopolitik'teki gençler beni çok umutlandırıyor, onlar gençlerle ilgili süreç geliştirebilecekler. Buradaki toplantılarda dağdan inme veya silahların susması yöntemi ve topluma entegrasyon ritüelleri geliştirilebilir.

İnegöl ve Hatay'da cereyan eden olayların yaygınlaşmasından korkuyor musunuz?

Tabii korkuyorum. Süreç fenalaşıyor. Ayrımcılık artıyor. Yeni nesli kazanmak lazım. Şairi, esnafı, çiftçisi, profesörü bir araya getirip birbirlerini dinlemelerini ve anlamalarını sağlayacak bir ortam oluşturmak lazım. Şimdi bizim toplantılarımızda bir bey var, MİT'te çalışmış yüksek seviyede. Bir Kürt vatandaş var, dağa çıkmış ama dönmüş. MİT'te çalışan bey, Kürt beyi öldürmek için plan yapmış, altı-yedi sene önce. Şimdi bu ikisi bu toplantılarda bir araya geliyorlar, konuşuyorlar. Plan yapmıyorlar birbirlerini öldürmek için.

Konuştukça önyargılar törpüleniyor tabii...

Ne oluyor? Bir Türk diyor ki mesela Kürt vatandaşa, sizin partiniz toplantı yaptığında Türk bayrağı asmıyorsunuz. Bu ne demek? O da cevap veriyor ki, bir defa asmadık, biz Kürtler toplandığımız zaman her defasında Türk bayrağını asıyoruz. Önyargıların gerçek olarak kabulü engelleniyor. İkinci gün, üçüncü gün, üç ay sonra yavaş yavaş birbirleriyle daha gerçekçi konuşmaya başlıyorlar. Benim amacım bunların gerçekçi olarak konuşması.

Tarık Çelenk: Ama kendi gerçekleriyle konuşmalarını, formel yüzleriyle, maskeleriyle değil, maskelerini atıp kendi duygularını, hislerini paylaşmalarını istiyoruz.

Politik çevreler, karar vericiler genellikle ilgi duymuyorlar bu tip faaliyetlere. Mesela TÜSİAD diyor ki biz bu meselenin çözümünü istiyoruz. Konuşmaya hazırız diyor. Ama bu tip faaliyetleri önlerine koyunca çok ilgilenmiyorlar. Çünkü onlar ayrı bir güç dünyasının mücadelesi içindeler.

Kaç kişiyle çalışıyorsunuz?

Vamık Volkan: On iki kişilik bir çekirdek grup var. On iki kişi konuşunca millet değişir mi, değişmez. On iki kişide kalır bu. Fakat bunlar bir sivil grup oluyor. Politika ile alakaları yok. Kendi aralarında konuşuyorlar. Bir de genç çocuklar var, gözlemci olarak katılan. Daha büyükler de gözlemci olarak katılıyor. Onlara da bazen söz veriyoruz. Yavaş yavaş, maskesiz, gerçekçi konuşmalar yapıldıkça, sıra çözüm önerilerine geliyor. Herkes fikrini söylüyor. Ne gibi şeyler yapılabilir? Ne gibi şeyler kabul edilebilir? Bu, Türkiye'yi aşılama süreci. Bu on iki kişi, artı gözlemciler olarak biz Türkiye'yi aşılayacağız.

Peki bu ne aşısı?

Birbirlerini anlama aşısı, daha barışçıl şekilde yaşama aşısı. Bizim çekirdek grup, mesela dört defa Hakkâri'ye gittiler. Aynı metotla, bölgenin ileri gelenleriyle konuşuyorlar. Hakkâri'yi çözümü birlikte bulmak üzere yavaş yavaş aşılıyorlar. Hem yüksek mevkide olanlarla konuşuyorlar, hem annelerle konuşuyorlar, gözlem yapıyorlar, raporlar yazıyorlar. Bu, gerçekleri inkâr etmek değildir. Mesela PKK var, o bir gerçektir. Polis var, o bir gerçektir. Asker var, o bir gerçektir. Fakat bu gerçeklerin yanında halkta, sivil toplumda ne gibi şeyler ortaya çıkabilir? Ne gibi istekler, nelerde anlaşma olabilir? Mersin'e gittiler mesela bu grup. Orada da aynı çalışmayı yapmaya başladılar. Benim vazifem ara sıra gelip, bu insanların grup kimliğine yardım edip ortak bir grup davranışı kazanmalarını, aynı duyguları hissetmelerini sağlamak ve bu işe yaptıkları yatırımı devam ettirmek.
 

Tarık Çelenk: Şu anda iki taraf da travmalar yaşıyor. İki taraf da yaslarını tutamıyor. Ve böylece gerilemeler yaşıyorlar. Ama çekirdek grup kendi yaşadıkları travmalar ve yaslarıyla yüzleştikleri ve paylaştıkları ve sık sık bir araya gelip, birbirlerine alıştıkları için ortak bir dili kendi aralarında geliştirebiliyorlar.

Vamık Volkan: Mesela Polis Akademisi'nde çocuklara toplum psikolojisini öğretiyorlar. Fakat bu bilgiler teoride kalıyor. Eskiden Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tü. Şimdi o değişti. Şimdi nasıl bir şey yapalım ki, aşağılamalar dursun? Nasıl bir şey yapılalım ki, yas tutan annelere bir yol gösterilsin?

Toplantılarda bu sorulara cevap arıyorsunuz hep birlikte...

Tabii mesela şimdi çekirdek gruba yardımcılar alıyoruz. Mesela Ayla Yazıcı Hanım psikanalisttir. Yas toplumun içinde paylaşıldığı zaman nasıl süreçler ortaya çıkar, bunları anlatmak için Hakkâri'ye gitti. Bu çekirdek grubun ziyaretleriyle Hakkâri'de bu sürece dahil olanlar çoğalıyorlar. Konuştukça birbirlerini anlıyorlar. Tarık Bey'in başlattığı bu sürecin devamı için onun yaptıklarının anlaşılması ve yardım edilmesi gerekiyor. Çok iyi bir bomba herhalde bir 5 milyon dolar falandır. Bu paranın onda biri kadar bir yardım yapılması lazım bu sivil sürecin yayılması için.

Tarık Çelenk: Mersin'de bize yerel yöneticiler ve vali destek oldu. Ama Sayın Ümit Boyner veya Sayın Bülent Arınç bize dönemediler. Sadece televizyonda çıkıp konuşmakla olmuyor. Mesela biz Hakkâri'ye gitmeden önce, 11 BDP yöneticisi hapse alınmış, il başkanı dâhil olmak üzere. Ve belediye başkanı BDP'li. Adam ilahiyatçı. Konusu İslam'da fitne. Yüksekova Şemdinli Belediye başkanı BDP'li. Ve bir soğukluk var, vali beyin çok diyalog çabasına rağmen. Ve onlar bir şekilde bir araya geldiler bizim toplantımızda. Hatta basın açıklaması yaptılar, vali bey, herkesin toplantı kapalı alanda konuşuldu. Ama orada İstanbul Türk Ocakları başkanı da yanımızdaydı.

SIPRLARIN, ERMENİLERİN SORUNUNU ÇÖZECEKSEN KENDİ KÜRTLERİNİN DE SORUNLARINI ÇÖZEBİLMEN LAZIM

Türkler, Kürtlerden kendilerini PKK'dan ayrıştırmalarını istiyor. Ama bu o kadar kolay değil. Bu konuda ne yapılabilir?

Siz eğer bir Kürt'seniz ve PKK'ya başka türlü bakıyorsanız, ben Türk'sem ve ona başka türlü bakıyorsam, ben sizin hissinize karışmam. Siz de benim hissime karışmayın. Fakat siz bana benimle barışçıl şekilde yaşamak için ne istediğinizi söyleyin. Ben size barışçıl şekilde yaşamam için ne istediğimi söyleyeyim. Siz kiminle isterseniz gidin konuşun. Bütün mesele böyle bir süreç başlatmak.

Tarık Çelenk: Türkiye'de karar vericiler istiyor ki, biz Kürtleri kendi istediğimiz gibi bir Kürt olarak tanımlayalım. Ama Kürtler diyor ki, bizi olduğumuz gibi kabul edin. Sizin istediğiniz gibi bir Kürt olmak istemiyoruz. Orada bir çatışmada var. On iki kişi var ya, on iki kişiden bir tanesi eski PKK mensubu- şu anda sivil toplum yöneticisi. Biri de Genelkurmay Başkanlığımız lehinde televizyonlarda konuşan arkadaş. Biri eski MİT müsteşar yardımcısı. Biri Silahlı Kuvvetler'in çok eleştirdiği Taraf'ta yazan solcu Murat Belge. Biri Türk Ocakları başkanı. Bu adamlar normal şartlarda bir arada nasıl konuşurlar? Bu simya nasıl oluştu?

Vamık Volkan: Bu kişiler birbirlerine abi bile diyorlar. Bunun ne kadar büyük bir iş olduğunu anlamanızı istiyorum. İçişleri Bakanlığı'ndan geldiler, böyle sivil bir sürecin gelişmesi ne kadar güzel dediler. Fakat neden yardım etmiyorlar?

Tarık Çelenk: Sayın İçişleri Bakanı yoğunluklarından dolayı uygun görüşme zamanı bulamadılar.

Vamık Volkan: Mesela Hakkârili bir psikanalist geliyor toplantılara. Diyor ki, ben küçükken okulda "Ne mutlu Türk'üm diyene!" dendiğinde Türk'üm kelimesini türkü olarak algılıyordum. Bir gün anneme sordum, türkü bu? Böyle bir durumdaydık eskiden. Şimdi kimlik algısı değişti. Bunlar belki Apo'yu çok seviyor. Önemli değil. Bütün mesele karşılıklı konuşmak. Yas tutan anneleri bir araya getirip neler yapılabilir? Birisi öldüğü zaman ne yapılabilir? Polis geldiği zaman ne yapılabilir? Ne mutlu Türk'üm diye bir yazıyı bir tepeye asmazsak bu Türkler için bir ayıp mıdır? Diyelim ki ben ismi değiştirilmiş bir Kürt köyündeyim. Kürt köyünün ismini Kürtçe koymak isterim. Sen kabul eder misin bir Türk olarak? İşte bunlar konuşulabilir.

Tarık Çelenk: Mesela ülkücülerin lideri Musa Serdar Çelebi, eski PKK üyesi Seydi Fırat'a dedi ki, siz dağdakileri Türk bayraklarıyla aşağı indirin. Ben bütün bu Türkiye'deki ülkücülerin tepkisine kendimi, vücudumu koyacağım, kefil olacağım. Yeter ki onları Türk bayraklarıyla aşağıya indirin. O da biz bunu yaparız dedi. Bu insanlar geçmişte birbirlerini öldürmeyi düşünen insanlar. Bu toplantılarda bir araya gelmeden önce birbirlerine çok sert bakıyorlardı. Sonra Musa Serdar Çelebi, Ahmet Türk'ü ziyarete gitti. Bizim yapmaya çalıştığımız pozitif bir süreç. Nükleer istasyonlarda zincirleme reaksiyon denir. Olumlu bir şeyi başlatırsınız arka arkaya devam eder. Bir de negatif süreçler var. Bir kötü örnek başladığı zaman kötü kötü gider. Birden yangın alevlenebilir. Çözüm için bizim birlikte gerçekleştireceğimiz ortak bir işimiz olmalı.


Tarladan zararlı ot yolmak mı mesela?

Tabii, o olabilir. Şehrin ortasına bir havuz yapılabilir. Beraber bir turizm bürosu açılır, bölgeye turist getirmek için. Böylece toplum beraber çalışır. Beraber çalıştığımız zaman birbirimizi öldürmeyiz. Yahut anneler grubu kurulabilir. Siz yas tutuyorsunuz. Ben yas tutuyorum. Yani grup kimliklerini birbirine karşı değil de beraber çalışan bir şekle sokuyorsunuz.

Türklerin terörist diye adlandırdığı, Kürtlerinse gerilla dediği insanlar öldüğü zaman onların cenazelerine bizim devlet erkânı gitmeli mi?

Ne bileyim ben. Bu, grup içinde konuşulur. Kendi aralarında karar verirler. Kararı beraber verdikleri için ona sahip çıkarlar. Ben gelip de size bunu böyle yapın, şöyle yapın dediğim zaman olmuyor. Ben dünyanın diğer çatışmalı bölgelerinde çalıştığım zaman da hiçbir şey tavsiye etmedim. Onları konuşturdum. Onlar bana tavsiyede bulundular. Küçük sembolik şeylerden başlanır, yavaş yavaş daha zor konulara gidilir.

Tarık Çelenk: Şu anda Mersin'deki ekiple beraber üç toplantı yaptık. Mersin'de ortak bir kent konseyi kurmuşlar. İşadamları kendi aralarında bizi model alarak ve bizden destek alarak o süreci orada başlattılar. Bizim burada Türkiye çapında oluşturduğumuz bir model var. Bu modelle beraber bunu geliştirecekler. Yeni nesli kazanmamız lazım. Kürt gençlik daha da kopuyor. Ve Öcalan'ın dışında yeni kendine önderler, yeni semboller arıyor. Seydi Fırat diyor ki, en büyük sorun ortak gelecek tasavvuru yaratamayışımız. Ortak gelecek tasavvuruna ihtiyacımız var. Türkiye belki kendi sınırları içinde kapanmış, kendi vatandaşları, sorunu Türkiye'den ziyade kendi sınırlarının ötesinde daha büyük bir vizyonu olan ve herkese ortak bir gelecek tasavvuru yaratabileceğimiz, içinde işte Ermeni'sinin de, Kürt'ünün de olduğu bir yapı. Ahmet Davutoğlu'nun stratejik derinliği bu. Ama bu stratejik derinlik içe işlemiyor. Sorun o. Stratejik devlet dışa doğru bir yapılanmadır. Ama buna bağlı devletin içinde de bir derinlik kazanması lazım. Sen Sırp'a, Ermeni'ye sorun çözeceksen, Srebrenitsa'da bunu vaat ediyorsan 1915 sürecine makul bir anlatım getirmen, kendi Kürtlerinle ilgili sorunu çözmen lazım.

Nuriye Akman - Zaman



Bu haber 1,031 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,215 µs