En Sıcak Konular

Derin aklın ana hedefi

31 Temmuz 2010 14:36 tsi
Derin aklın ana hedefi "Derin aklın ana hedefi, Türk-Kürt karşıtlığı yaratarak 2011 seçimlerinde AK Parti’nin oylarını düşürmek ve anayasa referandumu sürecini Türk-Kürt karşıtlığına kilitlemek. Kürtlerin kışkırtılmak isteniyor olmasından korkuyorum"

İnegöl ve Dörtyol’da çıkan olayların kuşkusuz siyasal ve sosyolojik temelleri var. Bu gidişin bir yerde patlayacağı da bilinen bir gerçek. Zaten irili ufaklı çatışmalar Kürtlerin giderek daha görünür olduğu bölgelerden uç veriyordu. Ama özellikle İnegöl ve Dörtyol’da çıkan olayları doğal sürecin doğal sonucu olarak okumak eksik olur. Bu süreçte patlamaya hazır bu bombaya fitil döşeyip çakmak çakanları görmek gerekiyor. Süreci tutuşturan iki temel aktör PKK ve MHP’nin tarlasına ekilmiş ve kök salmış derin ayrık otları.

Özellikle 2009 sonlarından veri derin yapıların MHP’de artan ağırlıklarının Referandum/seçim sürecinde devreye girmesiyle gelişen olaylara bakmakta yarar var. Referandumdan EVET çıkması durumunda 2011 seçimlerine kadar devam etmesi beklenen gerilimli süreci iyi görmek için bu konuda yazdığım yazıları yeniden dikkatinize sunmak istiyorum.

12 Aralık 2009’da “MHP Kürt açılımına neden kızgın” başlıklı yazda şunları yazmışım: “MHP tamamen stratejik bir plan çerçevesinde siyasi çatışmanın dozajını arttırıyor. MHP’nin sezdiği ve hesapladığı bir tek şey var: Kürt açılımı sürecinin başarılı olmayacağını ve buna engel olunacağını biliyor hatta bekliyor. Belki de bu MHP’nin kulağına fısıldanmıştır. İşte MHP’nin tüm kızgınlık stratejisi bu sezgi, bilgi ve beklenti üzerine kurulu. Kısaca MHP Kürt açılımına karşı bir cephe açarak “kâr maksimizasyonu” yapıyor. En kârlı çıkacağı politik adımı atıyor. Kürt açılımı sonuçsuz kalınca MHP AKP’yi bölücülere destek veren ama hiçbir sonuç elde edemeyen bölücülerin koruyucusu bir parti konumuna sokmak istiyor. Böylece AKP’nin kitlesel oylarını almak istiyor. Burada kritik olan konu şu: Bu sadece MHP’nin geliştirdiği bir strateji mi yoksa yerleşik kurum ve kuruluşlar da buna destek veriyor mu? Kulağıma gelen bilgilere bakılırsa bu stratejiyi benimseyen azımsanmayacak kadar önemli figür ortalıkta dolaşıyor.”

6 Şubat 2010’da “MHP’nin gerilim stratejisini kim yönetiyor” başlıklı yazıda şunları yazmışım: “Ben MHP’nin gerilim stratejisinin AKP’nin açılım stratejisi ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. AKP Açılım’ı yeniden tartışmaya başladığı için MHP de gerilimi yükseltiyor. Konuştuğum bir gözlemci, MHP imzalı gerilim stratejisinin arkasında “devletin (en azından bir kanadının) MHP ile ortak hareket edip, Açılım başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra AKP’yi iktidardan etme stratejisinin olduğuna inanıyor. MHP’de etkin psikolojik harekât uzmanının ve çevresinin MHP’nin gerilim stratejisinde etkisi varsa AKP’nin işi kolay değil. Zira bir akrabası tarafından Rusya’da olduğu iddia edilen Yeşil henüz devreye girmedi. Bu, gerilim henüz tavan yapmadı demektir.”

27 Mart’ta da “Anayasa reformu ve MHP stratejisi” başlıklı yazıda şunları yazmışım: “AKP’nin, anayasa referandumunu bir demokrasi referandumuna dönüştüreceğini, böylece şimdiye kadar MHP’ye meyletmiş potansiyel oy tabanını bu şok tedavisiyle yeniden yanına çekmeyi hesapladığını MHP yönetimi elbette hesaplıyordur. O halde referandumla kendi seçmeniyle yüzleşme olasılığını bile göze alarak anayasa paketine karşı çıkan MHP’nin hesapladığı daha derin bir plan mı var? MHP yönetimi içinde, 2009 MKYK denkleminde daha da güçlenen, çok etkili ve hangi Başbuğ’a hizmet ettiğinden emin olamadığımız “derin yapıların” mevcudiyeti biliniyor. Bu yapıların anayasa referandumu sürecinde ağırlıklarını koyup, MHP’yi CHP’nin yanına savurma pahasına ve şimdiye kadar muhafazakâr taban nezdindeki kazanımlarını hiçe sayarak, devlet içindeki ortaklarıyla birlikte, MHP üzerinde bir “short-cut” stratejisi uyguladıkları değerlendirmesi mevcut.”

26 Nisanda Neşe Düzel’le yaptığım söyleşide aynı kaygıların altını çizmiştim: “Derin aklın ana hedefi, Türk-Kürt karşıtlığı yaratarak 2011 seçimlerinde AK Parti’nin oylarını düşürmek ve anayasa referandumu sürecini Türk-Kürt karşıtlığına kilitlemek. Kürtlerin kışkırtılmak isteniyor olmasından korkuyorum. Çünkü 2011 seçimlerine giden süreci, devletin bir kesimi kritik bir süreç olarak görüyor. AK Parti’nin bir daha iktidara gelmemek üzere, oylarının eritilmesini istiyor. 2011’deki seçimlere dek, Kürt sorunu ülkenin batısındaki kamuoyunda daha çok görünür kılınmak isteniyor. İnsanların, televizyonlarını her açtıklarında Kürt sorunuyla karşılaşmaları ve bundan dolayı insanlarda Kürtlere nefret ve öfkenin artması planlanıyor. AK Parti’nin açılımı sonucunda Kürt sorununun tırmandığı duygusu verilmek isteniyor. Özellikle MHP, siyasi geleceğini bu süreçte görüyor ve açılımla ilgili Türklerin homurtularının artmasını bekliyor.”

Emre Uslu / Taraf'daki köşesinden ilgili kısım



Bu haber 1,066 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,176 µs