En Sıcak Konular

‘Anneme baktım diye dayak yedim’

30 Temmuz 2010 09:42 tsi
‘Anneme baktım diye dayak yedim’ 12 Eylül 1980 darbesinin mağdurları çektiği acıları, işkenceleri anlatıyor...

Ali KUŞ

‘Anneme baktım diye dayak yedim’

Şiirleri, devrimci gençliğin dilinden düşmeyen Yılmaz Odabaşı, Diyarbakır 78 kuşağının öne çıkan isimlerinden biriydi. Hukukçu olmak isteyen Odabaşı’nın bu azmi, İzmir’de Hukuk Fakültesi’ndeki ilk yılında, 12 Eylül 1980 günü son buldu. Tutuklandı, adı işkencelerle tarihe geçen Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde 1 yıl 2 ay hapis yattı. Şimdi ise 12 Eylül’deki referandumu iple çekiyor.


Yaşadığı acıları yeni kuşakların yaşamasını istemediğini anlatan Odabaşı, referandumda “Evet” diyeceğini belirterek başlıyor konuşmaya: “Cezaevinden çıktıktan sonra babam bana ‘Devlet aklınızı başınıza getirmiştir’ dedi. Ama benim oğlum bunları yaşasaydı, ben o cezaevinin önünde kendimi canlı bomba yapardım. O yüzden referandumda ‘Evet’ diyorum. Demokrasi herkese yarar. Bir ateiste de bir inançlıya da yarayabilir. Demokrasiyi yalnız kendi cemaatine, kendi lobisine istemek totaliter bir anlayıştır.”

‘BİR YÜZÜNÜ GÖRSEM’

“Büyük bir bozgunun şiddeti ve şaşkınlığıyla bıçak gibi soğuk koğuşumuzda, Apaçiler gibi battaniyelere sarılıp, bit ayıklayarak ve mütemadiyen dayak yiyerek geçirmiştik...” Şair Yılmaz Odabaşı, 1981 kışını geçirmeye mahkûm edildiği Diyarbakır Cezaevi’ni işte böyle anlatıyor. Ama onun beynine ve yüreğine kazınan asıl 12 Eylül hatırası ise mahkeme mahkeme salonundan. Yıllar geçse de hiç unutamadığı o anları şair, bakın nasıl hatırlıyor:


“Baharla birlikte duruşmalar başlamıştı. Mahkemeye çıktığımızda sağa, sola, arkaya bakmak, kıpırdamak yasaktı. Anam mektuplarında; ‘Kurban olam mahkemede bir kere dönüp baksan, bir yüzünü görsem’ diye sitem ediyordu. Yine bir duruşmada sımsıcak gözlerle dönüp baktım anama... Tepemdeki inzibat eri salondakilere sezdirmeden fısıltıyla homurdandı. İnzibatlar, o an için müdahale etmedi, ama duruşma bittiğinde bir astsubay, mahkeme için taktığım kravatı kavrayıp o kalabalıktan ayırdı beni. Birlikte yargılandığım arkadaşlarım kelepçelenip cezaevi ring aracına götürülürken, ben boş mideme, suratıma inen yumruklarla yıldızlar sayıyordum. Sonra cezaevi ring aracının görevlilerine beni teslim ederken uyardılar: ‘Bu p..t mahkeme vukuatlıdır. Cezaevinde gereği yapılsın...’ Yaptılar da...”

‘12 EYLÜL RÜYAMA GİRERDİ’

Yılmaz Odabaşı, o dönemde cezaevinde yaşadığı işkence ve sonrasındaki acıların yıllarca kâbusu olduğunu şöyle anlatıyor: “12 Eylül’de benim rüyalarım olurdu. Rüyalarda Kenan Evren ve askerleri peşimde olurdu. O rüyalarda uçurumlardan düşerdim. Silahım tutukluk yapardı. En güvendiğim arkadaşım apoletli olarak işkencecilerin arasından çıkar gelir, o da muhbir olurdu. Hüsrana uğrardım. Kan ter içinde uyanırdım. Kâbuslarım 1989’da Kenan Evren’le birlikte çekip gitti. Benim geleceğimle, gençliğimle oynadılar. Öğrenim hakkımı aldılar. Bunların hesabını kim verecek?”

Yalçın BEL

Aynı silah sabah bizde öğlen solcuda olurdu

Erhan Cengiz, Oğuzhan Cengiz ve Cengizhan Cengiz... Onlar 3 ülkücü kardeşti. Erhan Cengiz, 12 Eylül 1980 darbesi öncesi gençlik çatışmalarında hayatını kaybeden binlerce gençten biri oldu. Cengiz ailesinin en küçüğüydü, liseyi yeni bitirmiş üniversiteye hazırlanırken, bir çatışmanın ortasında kaldı. Kalbinden vurularak 18 yaşında hayatını kaybetti.

Oğuzhan Cengiz kendisinden iki yaş küçük kardeşinin ölüm haberini cezaevinde öğrenmişti. O da 10 yıl sonra cezaevinden çıktığında, işkence yüzünden ilaçlara bağımlı hale gelmişti artık. Başına verilen elektrik sonucu ‘ani bayılma’ hastalığına yakalanmıştı. Cengiz ailesinin en büyüğü olan Cengizhan Cengiz’den ise 32 yıldır haber yok. Sağ mı değil mi en fak bir iz bulunanamış.


SİLAH DEĞİL KALEM TUTUYOR

Oğuzhan Cengiz, gençlik hayallerini yıkan silahlardan artık nefret ediyor. Kardeşi ve ağabeyinin acısını kağıda döken Cengiz, şimdi bir yayınevi sahibi... “10 kitap yazdım. 32 yıldır elime silah almıyorum. Düşüncelerimi, yazdığım kitaplarda, kalemimle ifade etmeye çalışıyorum” diyor.


Öldürülen kardeşi Erhan Cengiz için “Bir Yıldız Kaydı” adlı bir kitap yazan Oğuzhan Cengiz şöyle konuşuyor: “12 Eylül bir senaryonun parçasıydı. Gençler piyon gibi kullanıldı. Gülhane’de bulunan şimdiki Çocuk Mahkemesi o zaman morg olarak kullanılmıştı. Solcusuyla sağcısıyla; oraya ölen arkadaşlarımızın cenazelerini almaya giderdik.”


21 Kasım 1978’de İstanbul Tozkoparan’da çıkan silahlı çatışmanın ardından yakalandığını söyleyen Oğuzhan Cengiz şunları anlatıyor: “Askere silah çekmedim, teslim oldum. Olay yerinde bir çanta içinde el bombaları ve sol gruptan öldürülecek gençlerin isimleri yazıyordu, o çantanın bana ait olduğunu ileri sürdüler ve o günden sonra lakabım ‘Bombacı Cengiz’ kaldı.”

O dönemlerde sağcı ve solcu gençlerin çok kolay silah temin ettiğine dikkat çeken Oğuzhan Cengiz, “Birileri sanki bizim birbirimizle çatışmamızı istiyordu. Hatta bizim sabah kullandığımız silahlar öğleden sonra solcuların eline geçiyordu” diyor.


‘HEPSİ BİR SENARYOYDU’

12 Eylül’ün Türkiye’yi karanlık bir tünele soktuğunu anlatan Oğuzhan Cengiz şöyle tamamlıyor sözlerini: “Sağ-sol çatışması bir senaryonun parçasıydı. O dönemde solcu arkadaşlarla çok kavgalar ettik. Ama şu an birçok sol görüşlü arkadaşımla görüşüyorum, iş bile yapıyorum.”

 



Bu haber 2,440 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,094 µs