iyibilgi özel" /> iyibilgi özel"/>

En Sıcak Konular

Kaç kişi bu sahneyi hatırlar?

21 Temmuz 2010 17:30 tsi
Kaç kişi bu sahneyi hatırlar? Referandum için doğru iletişim stratejsi ne? iyibilgi özel

Başbakan Erdoğan, dün gerçekleştirilen Meclis grup toplantısında 12 Eylül'de yapılacak referandumda anayasa değişiklik paketine neden 'evet' denmesi gerektiğini anlatmak için 12 Eylül döneminde idam edilen gençlerin mektuplarını okudu. Hayli duygu yüklü geçen toplantı sırasında Başbakan Erdoğan dahil bir çok milletvekili göz yaşı akıttı. Toplantı sonrası gerek aydınlar, gerekse siyasetçiler arasında Erdoğan'ın bu çıkışı, büyük tartışmalara yol açtı. Genel haliyle bir kesim, Başbakan Erdoğan'ı sert bir şekilde "devrimcileri ucuz referandum siyasetine alet etmekle" suçladı, Başbakan'ı "timsah" gözyaşı dökmekle itham etti, samimiyetini sorguladı. Öbür kesim ise, 12 Eylül rejiminin yol açtığı acıların Başbakan tarafından dile getirilmesinin önemli olduğunu savunarak,  Başbakan'ın bu çıkışına destek verdi.  

Gazeteci Nedret Ersanel'in deyimiyle "Başbakan dün, 12 Eylül’ün tabutluklarını açtı.. İdam edilenleri, mektuplarını okuyarak canlandırdı.. Cezaevlerinin duvarlarını konuşturdu. 12 Eylül 1980’i 12 Eylül 2010’a getirdi." (Bkz: Zaman gezginleri 12 Eylül'de Başbakan’a nasıl yardım ediyor?)

Başbakan, o mektupları okuyarak, 12 Eylül'ü yaşamamış insanlara bir empati kapısı açtı. Bu bakımdan çok doğru bir başlangıçtı. Peki, iktidar partisinin referandumda "evet" sonucu çıkartabilmesi için, bu ne kadar yeterli olacak? Başbakan'ın başlattığı empatinin devamı nasıl getirilecek? Ve en önemli soru: Bütün enerji buna mı harcanacak?

"Dışarıdan" gözüken o ki, anayasa değişikliğini tartışanlar, YSK'nın belirlediği ve sembolik değeri çok yüksek olan bu tarihin büyüsüne kendilerini fazla kaptırabilirler.

Bizleri bekleyen en büyük tehlike, bir grup ağaca bakarken, ormanın kalan yarısını görmezden gelmemiz olur. Nasıl mı?

Basit bir hesap yapalım.

Bu tartışmaları hedefleyen, yani 12 Eylül'ün acılarını yaşamış kaç kişi var? Her halbükarda bugün 30 yaşını geçmiş bir nüfustan bahsediyoruz.

Türkiye İstatistik Kurumu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (Adnks) Veri Tabanı bilgilerine göre, kaba bir hesapla, bugün hayatta olan ,12 Eylül sırasında ise 5 yaşından büyük toplam 24 milyon kişi var.

Peki 12 Eylül'de daha ana rahmine bile düşmemiş, ya da hatırlamayacak kadar küçük, dolayısıyla da bu tartışmaların ister istemez dışında kalan ama önümüzdeki referandumda oy kullanacak kaç kişi var?

Gene kaba bir hesapla 23 milyon kişi...

Yani referandumda oy kullanabilecek yaşta olanların yarısı, 12 Eylül'ü temel alan iletişim stratejisinin ister istemez dışında kalıyor. Her ne kadar empati kurulması için çaba gösterilse de...

23 milyon kişi, kendilerine yeni bir şeyle hitap edilmesini bekliyor.

Ve referanduma çok az bir süre kaldı.

Böyle bir iletişim çağında, 23 milyon insanı geçmişle empati kurdurarak sadece belirli bir noktaya kadar getirebilirsiniz. Oysa bu insanların tümünü hedef alacak, onları referanduma odaklayacak stratejiyi oluşturmak çok zor değil. ABD başkanlık seçimlerinde Barack Obama'nın yürüttüğü kampanyanın nasıl işlediğine bakmak yeterli. Onun yaygın bir şekilde iletişim olanaklarından faydalanması öyle başarılı sonuçlar verdi ki, okullarda ders olarak okutuluyor. Buna benzer, önümüzde daha yeni denenmiş ve tutmuş, çok başarılı örnekler var.

Meclis kürsülerinde, şehir meydanlarında, televizyon ekranlarında olduğu kadar siber alemde de bu referandum tartışalacak. Bunu gözden kaçırmak, kaçıran taraf için çok ağır bir fatura çıkartacak, bundan emin olabilirsiniz.

Kendilerini yaşamadıkları bir dönemin tartışmaları ile dışarı itilmiş hissedebilecek, 23 milyon insana hitap edebilecek konuları, bir an önce kamusal alana çıkarmakta fayda var, keza her geçen gün, tarafların aleyhine işliyor.

Anayasa değişiklik paketinde gençlere hitap edecek, onların akıllarına ve vicdanlarına seslenecek tarafları ön plana çıkarmanın vakti geldi. Apolitik olmak onların kaderi değil! Yeter ki birileri onları muhattap alsın.

Evet, geçmişte yaşanmış acıların, adaletsizliklerin hesabı sorulmalı. Buna kimsenin itirazı yok. Ama sadece ve sadece geçmişe odaklanmak, genç nesilleri kaybetmek demektir. Çünkü onlar da gelecekle ilgili umutlarını bağlayabilecekleri bir dal arıyor.

Tam da küresel arenada yükselişe geçen, yaş ortalaması 28 olan bir Türkiye'nin, kendisiyle gurur duymak isteyen vatandaşlarına, özellikle de gençlerine verebileceği bir "umut" olmalı.

Doğru yerde, doğru zamanda, doğru noktaları ön plana çıkartacak bir iletişim stratejisini hazırlamak, hiç de zor değil.

www.iyibilgi.com özel



Bu haber 1,546 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,579 µs