Genel Yayın yönetmeni askeri operasyon yönetirse...

21 Temmuz 2010 09:37 tsi
"Ege'de yapılacak bir askeri operasyon hakkında Hürriyet nasıl haberdar ediliyor, haberi ileten komutan sanki üstüne tekmil verir gibi nasıl konuşuyor yayın yönetmeniyle?"

Kardak konusunun tartışılması sırasında 'medya' ile ilişkili çok önemli bir soru da cevaba kavuştu; bunun için de çok mutluyum. Zihnimde taşıyıp durduğum soru, "Bazı olaylar sırasında devletten birileriyle bazı gazeteler arasında derhal ilişki kuruluyor, bu oluyor da nasıl oluyor?" sorusuydu. İşte tartışma sırasında bu soru bence açıklığa kavuştu.

Tam 'şecaat arzederken' durumu bu.

Kardak krizini manşetiyle yönlendiren Hürriyet'in o zamanki yayın yönetmeninin anlatımına göre, o gece (30 Ocak 1996) şunlar yaşanmış: Yönetmen İstanbul'da bir yerde yemekteymiş. Cep telefonundan aranmış; arayan gazetesinin Ege bölgesi temsilcisiymiş... "Şu an Gümüşlük'teyiz; Türk SAT komandoları birazdan Kardak'a çıkarma yapmaya hazırlanıyor. Şimdi size komutanı veriyorum" demiş... Yönetmen komutana, "Bütün millet arkanızda, sizinle gurur duyuyoruz, askerimize güveniyoruz, hayırlı olsun" dediğini yazıyor. Komutan da cevaben, "Operasyondan sonra sizi yine ararım" diyor...

Sonrası bildik bir hikâye: Yönetmen 'gazeteci' olarak en cerbezeli birini arıyor ve ondan derhal olay yerine gitmesini istiyor. Sonunda şunu da yazmış yönetmen: "Evet Türk SAT komandoları çıkarma için zodyaklarını hazırlayıp mühimmat yüklerken Hürriyet de oradaydı."

Dönüp bir daha okuyun 'o gecenin hikâyesi' olarak anlatılanı: Ege'de yapılacak bir askeri operasyon hakkında Hürriyet nasıl haberdar ediliyor, haberi ileten komutan sanki üstüne tekmil verir gibi nasıl konuşuyor yayın yönetmeniyle... Okuyun ve üzerinde düşünün...

Ben düşündüm ve aklıma yeni bir soru geldi: Genelkurmay Başkanı karakol baskını üzerine Başbakanı sıfır noktasındaki bir karakolda ağırlarken Hürriyet'in yeni yayın yönetmeni de hemen yanı başlarındaydı; "O sırada yakınlardaymış, biz de çağırdık" açıklaması yapıldı sonradan... Acaba yeni yayın yönetmeni ileride 'o günü' yazacak olsa yazacakları resmi açıklamayla ters düşer mi? Gerçekte oraya çağrılarak gittiğini açıklar mı acaba? Sorumu yabana atmayın lütfen...

Konuyla ilgilenirken bizdeki kaynaklarda pek geçmeyen bir 'ayrıntı' ile de karşılaştım bilimsel bir araştırmada. Katharina Hadjidimos adlı Yunan araştırmacının 1999 yılında bir Alman Vakfı adına yürüttüğü 'Türk-Yunan İlişkilerinde Medyanın Rolü' adlı araştırma raporunda karşılaştım bu 'ayrıntı' ile. Yunan gazetecilerin Kardak'a çektiği bayrağı Türk gazeteciler indirince başlayan iki taraflı gerginlik sırasında bir Yunan helikopteri düşmüş ve pilotu bu kazada ölmüş... Araştırma raporuna göre, bizim taraftan açılan ateşle olmuş bu, ama iki tarafın hükümetleri gerginlik daha da artmasın diye gerçeği gizlemişler...

Raporun hükmünü de okuyun: "ABD Başkanı iki ülkenin hükümetlerini şahsen aramasaydı, durum, iki NATO üyesi arasında bir askeri gösteriye dönüşebilirdi."

Önceki gün iddianamesi mahkeme tarafından kabul edilen 'Balyoz' adlı davaya konu olan 'tatbikat planı' belgesinde bir jetin düşürülmesi de öngörüler arasındaydı, değil mi?

İlginç bir konu şu Kardak; birileri biraz daha konuşsa-yazsa ne iyi olacak...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan köşe yazısı/habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Taha Kıvanç / Yeni Şafak'daki köşesinden ilgili kısım

Bu haber 830 defa okundu.