En Sıcak Konular

Bölge için tehlike: Savaş çıkabilir

17 Temmuz 2010 09:24 tsi
Bölge için tehlike: Savaş çıkabilir Suriye lideri Beşşar Esed, Şam'da bir grup Türk gazeteciye önemli açıklamalarda bulundu.

Esed, basına yansıyan ve İsrail ile ilişkilerin bozulmasının Türkiye'nin arabuluculuk rolünü zora soktuğu yönündeki ifadelerine de açıklık getirdi. "Türkiye'den daha başarılı arabulucu bulmuş olsaydık, ona giderdik." diyen Esed, bu rolü istemeyenin İsrail olduğunu vurguladı. Netanyahu hükümetinin Türkiye'yi arabuluculuktan uzaklaştırmaya çalıştığını söyledi. Geçtiğimiz ay ülkesinde 400 PKK'lı gözaltına alınan Esed, terör örgütüne silah bırakması çağrısında bulundu: "Silah bırakması halinde, PKK içindeki 1.500 Suriye kökenli teröristi alabiliriz."

Batı'nın Kürtleri bölge ülkelerinin aleyhine kullanmasına da tepki gösteren Suriye lideri, "Türkiye'deki terör olaylarının Mavi Marmara baskınından sonra arttığını görüyoruz." ifadelerini kullandı. Esed, Türkiye için ortaya atılan eksen kayması tartışmaları için ise, "Türkiye'nin Batı ve AB ile iyi ilişkileri kendi için de, bizim için de önemlidir. Türkiye bölgede güçlenirse, AB ile müzakerelerde eli güçlenecektir. O zaman belki AB ihtiyacı olduğu için Türkiye'yi davet edecektir." diyor. Suriye Cumhurbaşkanı, Şam'daki sarayında kabul ettiği bir grup Türk gazetecinin, arabuluculuktan Kürt sorununa, Mavi Marmara baskınından eksen kayması tartışmasına kadar bir dizi güncel konulara ilişkin sorularını şöyle cevaplandırdı:

Geçtiğimiz ay Suriye güvenlik güçlerinin 400 PKK'lıyı gözaltına aldığı duyuruldu. Bu, teröre karşı işbirliği konusunda yeni bir aşama mı, devamı gelecek mi?

Bu operasyonla ilgili detayları takip etmiyorum. 10 ya da 100 teröristin yakalanması mesele değil. Önemli olan; ilke. Güvenlik alanında Türkiye ile işbirliğimiz yeni değil, yıllardır aramızda eşgüdüm var. Bir terör eylemi hazırlanırken ya da sızma hazırlığı varken buna müdahale etmek, işbirliğinin bir boyutu. Bu çerçevede iki ülke arasında yılda iki kez güvenlik işbirliği toplantısı yapılıyor. Bu eşgüdümün etkinliği kanıtlanmıştır şu ana kadar. 9 ay önce başlattığımız stratejik işbirliği konseyi toplantılarında güvenlik alanındaki işbirliğinin genişletilmesi yönünde yeni çalışmaları başlattık. Yeni bir anlaşma üzerindeki müzakereler sürüyor.

Stratejik ortaklık anlaşması imzalamış ve ikisi de Kürt meselesinden etkilenen iki ülke olarak bu konuda nasıl ortak politikalar geliştirilebilir? Suriye'den Kürt meselesi nasıl görünüyor?

Terör, sadece güvenlikle ilgili ya da askerî bir mesele değildir. Dolayısıyla sadece teröristle mücadele ile yetinmemek gerekiyor. Terörden korunmanın yollarına da bakılması şart. Bir terörist yakalanırsa onun yerine 10 terörist de çıkabilir. Bu tür bir takip yetmez. Bu zaruri ama sınırlı bir süreçtir. Güvenlik alanındaki önlemlerin yanı sıra siyasi, sosyal tedbirleri de düşünmek gerekiyor. Terörle mücadelenin başarısı için konuyu sosyal bir fenomen olarak ele almalıyız.

Biz Suriye ve Türkiye olarak Kürtlerin toplumumuzun bir parçası olduğunu görüyoruz. Geçici ikamet eden konuk ya da turist değiller. Ama Batı'nın da Kürtleri aleyhimize kullanmasını da istemiyoruz. Türkiye'deki terör olaylarının, Mavi Marmara baskınından sonra arttığını görüyoruz. Suriye'deki Kürtlerle olan tecrübemiz, bu insanların yurtsever olduğunu gösteriyor. Olumsuz tarafına bakmıyorum, olumlu tarafa bakmam lazım. 10, 20 veya bin teröristi görüyoruz ama bir milyon vatansever Kürt vatandaşımızı unutuyoruz. Ülkelerimizin inşasında katkısı olan bu insanlarla ilişkilerimizi geliştirirsek terörü o zaman kuşatmış oluruz.

Suriye'de bir Kürt açılımından mı söz ediyorsunuz?

Ulusal çerçevede sorunların çözümünden söz ediyoruz. Açılım maskesi altında bizi başka noktalara götürecek adımlar istemiyoruz.

Barzani, bir açıklamasında PKK'nın silah bırakmasını, Büyük Kürdistan'ın hayal olduğunu ve Irak'ın bütün kalacağını söyledi. Katılıyor musunuz bu fikirlere?

PKK'nın silah bırakıp siyasi bir parti haline gelmesi olumlu bir gelişme olur. Silah ve terör olmadıkça Türkiye dahil bütün bölge ülkeleri onunla diyalog kurabilir. Silah bırakması halinde, biz de PKK içindeki 1.500 Suriye kökenli teröristi alabiliriz.

Kürdistan'a gelince... Kürtlerin bu bölgede yaşamasından dolayı bir özelliğe sahiptir. Irak'tan ayrılacak mı, birliğine katkı mı yapacak? Bazıları federasyondan söz ediyor. Dünyada da çok örneği var. Ama etnik temelli bir federasyona karşıyız. Irak, etnik, mezhep sınırlarını aşan bir federal yapı kurabilir mi? Biz böyle bir ihtimal görmüyoruz.

Suriye'de Kürtlere ait topraklara el konulduğuna dair haberler çıkıyor. Bu doğru mu ve bu tür girişimler terörle mücadeleyi olumsuz etkilemez mi?

Sınırdaki toprakların düzenlenmesiyle ilgili geçmişte bir yasa çıkarılmıştı. Amaç, Suriye'nin her taraftan kuşatıldığı dönemde sınır güvenliğini sağlamaktı. Son operasyon çerçevesinde bazılarının topraklarına el konulduğu doğru değil.

Madrid'de yaptığınız açıklamada, İsrail ile ilişkilerin bozulmasının Türkiye'nin arabuluculuk rolünü zora soktuğunu söylediniz ve Türkiye'de çok konuşuldu. Sizce Türkiye'nin arabuluculuk misyonu bitti mi?

Madrid'de basın toplantısında söylediklerimi değil, ama Türk basınında bu konuyla ilgili yer alan bazı yanlışları düzeltmek gerekiyor. Önce, Suriye ile Türk hükümeti arasındaki güvenin teyit edilmesini istiyorum. Suriye ile İsrail arasındaki arabuluculukta Türkiye'nin yerini alacak kimse olmadığı, o konuşma sırasında vurgulanmıştır. Asıl bu rolü istemeyenin İsrail olduğunu daha önce de söylemiştim. İsrail, özellikle Netanyahu hükümeti birkaç aydır Türkiye'yi arabuluculuktan uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Mavi Marmara'ya yapılan saldırının aslında Türkiye'nin oynadığı bu rolü hedeflediğini mi düşünüyorsunuz?

Türkiye'nin girişimlerinin hedef alınması süreci Mavi Marmara olayından önce başlamıştır. Mavi Marmara'ya yapılan baskın bir terördür ve masum Türk insanlarına yönelik bir olaydır. Barış sürecinde Türkiye'nin oynadığı başarılı rolden İsrail çok rahatsızdı. Çünkü Türkiye bir tarafı tutmadan tamamen tarafsız bir rol üstlenmişti ve Batı da Türkiye'nin bu rolünü desteklemiş, teşvik etmiştir. Türkiye, son dönemde bu rolün yeniden başlatılması için birkaç girişimde bulunmuştu, ama şimdi kan dökülmüş, ortada kan var. Türkiye, şimdi bir rol üstlenmek için vatandaşlarının kanından vazgeçemez. Aksi halde Türkiye, ağırlığını ve beraberinde etkisini kaybedebilir.

Ayrıca Türk basınında, Şam'a gelen Batılı bir liderden, İsrail ile arabuluculuk sürecini başlatmasını istediğimiz yazıldı. Evet, Şam'a gelen herkesten İsrail'e barış için baskı yapılmasını istiyorum. Ama her gelene, bu süreçte Türkiye'nin rolünün öneminden de bahsediyorum. John Kerry, George Mitchel veya diğer Avrupalılar geldiğinde de onlara aynı şeyleri söylüyorum. Suriye politikasının med-cezirli değil, istikrarlı olduğunu anlamanızı istiyorum. Türkiye ile İsrail arasında bir sorun yaşanmış olması barış müzakerelerinden vazgeçeceğimiz anlamına gelmez. Türkiye yine arabulucu rolünü üstlenebilir, ama özür, tahkikat, tazminat gibi haklı taleplerinden vazgeçmemelidir. Önce İsrail'in, Türkiye karşısındaki görevini yerine getirmesi şarttır.

Bu, barış görüşmelerinin başlaması için Suriye'nin bir şartı mıdır?

Bu, Suriye'nin bir şartı değildir, Türkiye'nin şartıdır. Türkiye'nin bir hakkıdır. Biz, Türkiye'nin başarılı rol üstleneceğinden eminiz, buna güveniyoruz. Türkiye'den daha başarılı bir arabulucu bulmuş olsaydık, tereddütsüz ona giderdik. Toprakların geri alınması, barışın sağlanması için daha muktedir bir taraf bulmuş olsaydık, bunu Sayın Erdoğan'a da söylerdik. Ama şu ana kadar daha iyi bir arabulucu bulamadık.

Tam olarak şu anda Türkiye'nin rolünü nasıl görüyorsunuz? Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesini bekleyecek misiniz?

Açık söylüyorum. Dolaylı görüşmeler açısından asıl rol Türkiye'nindir, diğer ülkelerin rolü alternatif değil, destekleyici niteliktedir. Bekleme konusuna gelince; şu anda maalesef İsrail'deki mevcut hükümette barış iradesi yoktur. Barış müzakerelerini Mavi Marmara olayı durdurmadı, zaten ortada süreç kalmamıştı. Barış aslında İsrail'in arzusundan başlamalı. Türkiye, biz ve İsrail'in Batı'daki dostları bile Netanyahu hükümetinin barış istemediği kanaatinde.

Türkiye'nin rolü için önümüzdeki haftadan veya aydan söz etmiyoruz. Barış müzakereleri başladığında o rol başlar. Dolaylı müzakereler başarıyla tamamlanıp doğrudan görüşmelere geçildiğinde de Türkiye diğer taraflarla birlikte etkin rol üstlenecektir. Nedir bu rol? Ortaya bir çerçeve çıktığında sürece sponsorluk edecek ve detayları yönetecek aktörlere ihtiyaç olacaktır. Bu çerçevede uluslararası alanda hâlâ çok güçlü olan ve İsrail'e de yakın olan ABD'nin rol alması önemlidir.

Doğrudan müzakereler başladığında tüm detaylar masaya yatırılacak; ekonomi, elçiliklerin açılması, her şey. Türkiye de bu aşamada başarılı bir rol üstlenebilir. 19 yıldır başarısız olan barış sürecinden bahsediyoruz. Batı bizim kadar bölgenin detaylarını, dengelerini bilmez. Doğaldır ki Türkiye'den daha iyi bir rol üstlenemez. Bunlar bilinen gerçekler. Ayrıca Türkiye ile Suriye arasındaki güven de çok büyük. Konuya bugün ve yarının meselesi olarak değil, uzun vadeli bakmalıyız.

Obama bölgeyle ilgili birçok hedefin hâlâ çok uzağında. Bu, sizde bir hayal kırıklığı oluşturdu mu?

Obama, bize başta olumlu bir yaklaşımla gelmiştir, olumlu göstergeler vardı bizim açımızdan. Dayatma yerine diğer tarafın görüşünü dinlemeye de önem vermesi anlamlıydı. Gördüğüm kadarıyla niyet olumlu. Ama son noktada ABD çıkarlardan bahseder, niyetlerden değil. Şu anda somut anlamda yaşanan bir gelişme yok ama açık ve net olan şey ABD'deki diğer kurumların Obama'nın bu bölgeyle ilgili ortaya attığı tezleri desteklemediği. Afganistan'da olumlu gelişmeler yok. Irak seçimlerden sonra bir dönemece geldi. Şu ana kadar hükümet kurulamadı. Kuzey Irak'tan Türkiye'ye yönelik terör hareketleri var. Barış müzakereleri durmuş vaziyette. Bu, bölge için bir tehlike. Barış olmadıkça savaş çıkabilir.

ABD uzun yıllar daha süper güç kalacaktır ama daha önce olduğu gibi tek süper güç olmayacaktır. Amerika şimdi anlamalı ki kendisi süper güç, ama ortakları da var. Bunlar kendi bölgelerinde etkisi olan ülkelerdir. Amerika ya bunlarla işbirliği yapacak ya da karşı karşıya gelecek. Sanırım, ABD'nin Sovyet boşluğunu doldurduğu 1990'lı yıllara geri dönülmeyecek. Amerika'nın, bu yeni dünyanın haritasını kabul etmesi gerekiyor.

Eksen tartışmasına ne diyorsunuz? Türkiye'nin tamamen İslam dünyasına dönmesini nasıl karşılarsınız?

Türkiye'nin Batı ve AB ile iyi ilişkileri kendisi için de, bizim için de önemlidir. Komşu olduğumuz için özellikle Türkiye'nin AB üyeliği bize de olumlu yansıyacaktır. Türkiye'nin yakın bölgeyle ilişkisi AB ile ilişkilerine alternatif değil, destekleyicidir. Malum Avrupa'da bazı ülkeler Türkiye'yi oyalıyor. Şayet Türkiye bölgede güçlenirse, AB ile müzakerelerde eli güçlenecektir. O zaman belki AB, ihtiyacı olduğu için Türkiye'yi davet edecektir.

Zaman



Bu haber 1,835 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,042 µs