En Sıcak Konular

Tarhan Erdem'den erken seçim yorumu

4 Temmuz 2010 14:22 tsi
Tarhan Erdem'den erken seçim yorumu "Anayasa Mahkemesi esasa girip kanunu iptal ederse, yani tartışmalı o dört maddeyi ortadan kaldırırsa, benim tahminim iktidar partisinin erken seçim kararı alacağıdır."

Siyaset bilimci ve Radikal gazetesi köşe yazarı Tarhan Erdem, Zaman gazetesinden Nuriye Akman'a konuştu

Milli Güvenlik Siyaset Belgesinin değişeceği, dış ve iç tehditlerin yeniden tanımlandığı, cemaatlerin iç düşman olarak kodlanmayacağına dair haberleri nasıl değerlendirdiniz?

2005'e kadar milli güvenlik tasarısını genelkurmay hazırlardı. Şimdi Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı biraz müdahil oluyorlar. Bu bakanlıkların daha da fazla işin içine girmesi, daha çok sorumluluk alması lazım. Fakat bu değişiklikler sizin bu söylediklerinizden ibaret değildir. Belge, baştan sona değişiyordur. Bu arada bunları söylemek istemişlerdir veya bir gazeteci okuyunca bunları yazmıştır. Metni görmeden, ne kadar değişiklik olduğu konusunda bir fikir beyan etmek doğru olmayabilir.

Devletin cemaatlerle barışıp barışmadığı konusunda emin değilsiniz ?

Ama onun nasıl ifade edildiğini görmek lazım... Evet, güzel olur barışması. İç barışın güçlendirilmesi konusunda olumludur. Ama gerçekten ne yazıyor orada bilmiyorum. Açıkçası ben o habere güvenmiyorum. Yani haber doğrudur ama eksiktir. Yeni bir belge yazılırken devlet organizasyonu bütünüyle gözden geçirilmiştir. Ona göre önümüzdeki 3-5 sene neleri yapabiliriz, neleri yapamayız ? Onlar yazılıyordur. Yani böyle bir tek cümleden ibaret değildir. İki cümleden ibaret değil o. Koca bir kitaptır.

Bu belgede neyi görürseniz tatmin olursunuz?

Şunu görmeyi isterim doğrusunu isterseniz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin geldiği 2010'lu yıllarda, yeni bir organizasyonun öngörülmesi ve bunun şartlarının yazılması doğru olur. Bakanlar Kurulu'nun teşkilinden, yerel yönetimlere kadar bütün devlet şemasının müzakere edilmesi ve yazılması lazım. Çünkü devleti bugünkü organizasyonuyla mesela 2013 yılına taşımak çok zordur. Bunun için de tabii değişik kesimler ve gruplarla arasındaki itilafların çözülmesi vardır. Devlet yapısının değiştirilmesi, bugünkü Türkiye'nin ihtiyacı.

Devlet yapısının değiştirilmesinden kastınız nedir?

Bir kere anayasanın yeniden yapılması lazım. Yeni devlet organizasyonunun, devlet memuriyetinin, kurumlarının birbirleriyle ilişkilerinin yeniden düşünülmesi ve yazılması lazım.

Şimdi anayasa mahkemesinde olan değişiklik paketi iptal edilmese bile bu yapı değişikliğine yetmez yani

Tabii çok önemli maddeler var o paketin içinde. Fakat o önemli maddelerden daha çok önemli olanlar var. Mesela vatandaşlık tarifi var. Dinin devlet idaresinde kullanılması meselesi var. 24. Maddenin yeniden ele alınıp yazılması lazım. Merkezi ve yerel yönetimlerin yeniden bir tanımı gerekir. 126. Ve 127. Maddeler. Eğitim meselesi var. Çok önemli. Onun ele alınması lazım. Devletimizin korunması meselesi var.

Özetle söylersek...

Biliyorsunuz. Yasama meclisi, yürütme organı ve yargı arasında bir ihtilaf çıktığı zaman, yasama organı devletin temeli ile ilgili temel değişiklikler yaptığı zaman kimin dur diyeceğini daha doğrusu check and balance denilen dengeyi kimin kuracağını, hangi kurumların kararıyla kurulacağına yeniden bir bakılması lazım. 1961 yılında yasamanın görevini yanlış kullanması, yetkisini suistimal etmesi ihtimaline karşı senato kuruldu. Ve anayasaya aykırı bir yasa yapıldığı zaman onu denetleyecek Anayasa Mahkemesi kuruldu. Bu ikisi de zaman içinde yetmedi. Bir sebebi bence TBMM ile Cumhuriyet Senatosu'nun görevleri ve yetkileri arasında bir fark yoktu. Birisi bütçeyi yapar. Birisi diğer yasaları gib... Ayrıca üyelerinin seçilmesinde fark yoktu.

Peki şimdi neye ihtiyaç var?

Bunları düşünüp tartışıp bir karar vermemiz lazım. Hangi kurumlara ihtiyacımız var; ve bunların yetkilerini nasıl tanımlamalıyız? Bakın bugün Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerinde esasa girebilir düşüncesinde olanlar var. Bu düşünceler, cumhuriyetin temeliyle ilgili kuşkuları karşılama amacıyla üretiliyor, fakat devletin temelini sarsıyor.

Bir kesim de diyor ki, o zaman anayasanın kendisine aykırı bir iş yapılmış olur.

Evet, ben de bu yanlış bir şey olur diyenlerdenim. Fakat yasama organının yetkisini kötüye kullanması veya anayasanın esas amaçları dışına çıkması halinde ne yapılacağını hepimizin düşünmemiz lazım. Çift meclis midir yoksa bir başka şekilde Anayasa Mahkemesi midir? Anayasa Mahkemesi'nin başka bir şekle mi bürünmesi midir?

Bunları maalesef konuşamıyoruz çünkü Türkiye'de ne yazık ki bir kutuplaşma var.

Mesela söz konusu olan değişiklik, mevcuttan daha ileridir, dolayısıyla bunun karşısına geçmemek lazım dediğim zaman, herkes bana Ak Partilisin dedi, diyorlar. Bugün bizim çok temel sorunlarımızdan biri adını nasıl koyarsanız koyun budur, Cumhuriyet'in ve demokrasimizin korunması için kurumları hizaya getirecek bir organ kurulması, açık tanımlanmasıdır.

Yani Anayasa Mahkemesi'nin dışında başka bir kurum mu öneriyorsunuz?

Evet. Yapısı değiştirilirse Anayasa Mahkemesi de olabilir. Bu tip kurumlar, ilk kuruluşunda üyelerinin tamamı seçildiği için o anı, o dönemi temsil ediyor. O anın rahatsızlıklarını, yanlışlarını da muhafaza ediyor. 1961 anayasasında meclis ve senato ayrı ayrı üçer üye seçiyordu. Dolayısıyla mahkeme o günkü meclisi temsil etti. Halbuki 100 sene, 200 sene geçmişi olsa, üyeler aralıklarla değişecek, kurumda hem devamlılık, hem değişim sağlanacak. Yıllar içinde, yenileri getireceksiniz, yeni nesillerle besleyeceksiniz ama hepsini de bir günde değiştirmeyeceksiniz. Yani bir Cumhurbaşkanı gelecek üç üye seçecek, öbür Cumhurbaşkanı gelecek üç üye daha seçecek, böyle bir formül bulmamız lazım.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin nitelikleri konusunda da bir değişim gerekir mi?

Evet biz bu nitelikleri belirlemedik. Bunlar nasıl insanlardır ve bunlar nasıl seçilir meselesi önemli. Amerika'da Anayasa Mahkemesi üyesini Başkan atıyor, ama oradaki Başkanla bizim cumhurbaşkanı arasında çok fark var. O yürütme gücünün başındaki adam; bizdeki çoğunluk partisinin başkanı. Aynı şeyler değil. Ayrıca yüksek mahkemeye seçilen kişi, senato komisyonunda günlerce hatta aylarca sorgulanıyor. .

Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde daha açık kriterler lazım diyorsunuz.

Evet. Siz Anayasa Mahkemesi'ne raportör atanacak birine sırf şartlara uysun diye müsteşarlık yapması lazım diye, Ulaştırma Bakanlığı'nın deniz işleri ile ilgili müsteşar muavini yaptınız. Bir ay sonra da müsteşar muavini sıfatı var diye, onu Anayasa Mahkemesi'ne üye yaptınız ve 25 sene Anayasa Mahkemesi'nde üye olarak kalabilecek durumda. Bu tip yanlışlıklar oluyor. Müessese gidiyor elden. Bunu değiştirmek lazım.

CHP'de vitrinin dışında söylem ne kadar değişti? Baykal'dan farklı olarak herhangi bir şey söylenebildi mi?

Bence üslup dışında bir şey değişmedi. Ama bu değişmeyecek anlamına gelmiyor. Temmuz sonu Ağustos'un ortalarına kadar beklenilmesi taraftarıyım.

O zamana kadar parti içi demokrasi hallolacak mı?

Hallolmaz ama görürüz ki Kılıçdaroğlu tüzüğü değiştirmekle meşgul veya değil , görebiliriz ki tüzük onun bir derdidir.

Tüzük derdi olsaydı şu ana kadar bir şey söylemez miydi?

Eğer bir projesi varsa onu pat pat söyleyebilirdi ama kusura bakmayın, yaşım gereği ihtiyatlı bir insanım.

Mesela kendisinin Alevi ve Kürt kökenli olması...

O kompleksten kurtulmuş olduğunu sanıyorum; kompleks derken, acaba Kürt olduğum için yapıyor derler mi endişesini söylüyorum; oysa o açık açık konuşuyor, eksik ya da tam söylüyor ama söylüyor.

Ötekileştirilmişlerin duygu dünyasına bir empati kurduğunun işareti var mı yani?

Henüz yok. Ama bunlar olmayacak değil. Olabilir.

Mesela siz kendisinden nasıl bir söz dizini duymak istersiniz?

Ben Erdoğan'la konuşabilirim, dediği cümleyi biraz daha köşeli söyleyebilirdi. "Ben Sayın Erdoğan geldiği zaman kendisine gideceğim. Kürt meselesi hakkında kendisine fikrimi söyleyeceğim. Onun fikrini dinleyeceğim. Sanıyorum ki bir orta yolda kavuşacağız; varacağımızı ümit ediyorum" diyebilirdi.

Tam aksine grup toplantısında "Başbakan kendini cumhurbaşkanı mı sanıyorsun?" dedi ama.

Evet, haberlerde dinledim ve kulaklarıma inanamadım. Umarım bu söyleşi yayımlanıncaya kadar, duyduğumun yanlışlığı anlaşılır veya anlamının, duyduğumuz kelimelerin dışında olduğu açıklanır. Bir ana muhalefet liderinin başbakanla konuşmaktan kaçınması, ya da sakınmasını anlamakta zorluk çekiyorum.

Tusiad'ın Kürt sorununu çözümüne yönelik radikal önerileri oldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Okay çok sert bir tepki verdi. Bu Pkk'nın söylemidir dedi. CHP içindeki bu tip eğilimlerden mi çekiniyor Kılıçdaroğlu?

Olabilir. Ama şunu kabul edelim. Cumhuriyet Halk Partisi 18 seneden beri, iki sene araya Altan Bey girdi, onun dışında 16 sene Deniz Bey'in yönetiminde devam etti. Parti içinde demokrasi, bütün partilerde olduğu gibi CHP'de de yok. CHP her haliyle, grubuyla ,örgütüyle, o teşkilat o yönetimin eseri. Okay'ın beyanatının tamamını görmemiz lazım ama o lafı manşete koyduracak ihtiyatsızlığı yapmaması lazımdı.

Okay'ın bu beyanından sonra Kılıçdaroğlu'nun "Ben böyle düşünmüyorum" demeyişini nasıl yorumlayabiliriz?

Sustu, belki kapı aralığında dedi ki konuşma bunları böyle. Okay'ın konuşmaması lazımdı, ihtiyatsız bir konuşmaydı.

Kılıçdaroğlu, birkaç ay evvel Kürt sorununa çözüm olarak, "toplumsal barışın bir parçası olacaksa genel affa evet deriz" demişti. Deniz Baykal onu epey bir azarlamış, o da geri adım atmıştı. Aynı Şey Dersim konusunda da yaşanmıştı. Şimdiki söylemi sadece "Kan kanla yıkanmaz." Bu yeterli mi?

Değil. Ama başbakanla konuşmak isterim demekle doğru yaptı. Başbakanla konuşacağı bir meseleyi, sokakta konuşması şık olmazdı. Oraya gidecek, fikirlerini söyleyecek, ondan sonra da ben gittim başbakana derdimi anlatamadım diyebilir. Veya "konuştuk çok memnun kaldım, belli konularda anlaştık diyebilir. Kürt meselesinin temel ilkesi de şudur" deyip meseleyi bitirebilir. Bakalım ne yapacak. Tabii Kürt meselesi bir iki cümle ile anlatılamaz. Birçok yanları vardır. Başbakan'a o yanları düşünüp gitmesi lazım. Sloganlarla değil projeyle gitmesi lazım. O projeyi savunması lazım. Başbakanın veya Ak Parti'nin fikirlerini duyduktan sonra kendi fikirleri de eğer kabili telif ise, mümkünse uzlaşmaları lazım. Bunun mümkün olmayan kısmını da yapamadık demesi lazım. Ben konuşacağım demesi bile iyi bir başlangıçtır.

Anayasa paketi ile ilgili başvuruyu geri çekmesini de bekliyordunuz siz. Mesela bu beklentinize karşılık vermedi.

Evet, henüz vermedi. Ama referandum 12 Eylül'de, daha çok var.

Anayasa Mahkemesi'ne başvurusunu geri çekemez mi?

Geri çekmek, bir şikayetinizi geri almak anlamına gelir. O dilekçe ortadan kalkar. Benim bildiğim, Anayasa Mahkemesi'nin öyle bir usulü yoktur. Benim söylediğim politikasını değiştirdiğini söylemesidir. Ancak o zaman büyük bir parti olacaktır CHP.

Erken seçim bekliyor musunuz?

Anayasa Mahkemesi esasa girip kanunu iptal ederse, yani tartışmalı o dört maddeyi ortadan kaldırırsa, benim tahminim iktidar partisinin erken seçim kararı alacağıdır.

CHP için seçimde kaç puan artış bekliyorsunuz? Kılıçdaroğlu faktörünün oyları yüzde 32'ye çıkardığını söyleyenler de oldu?

Yukarıya doğru abartmalar da olur, aşağı doğru da! Ne kadar olacağını henüz bir şey söylemek doğru değil.

CHP'den büyük bir patlama bekliyor musunuz?

Bence politikalarına bağlı... Türk insanı zannediyor ki, Türkiye'de oy verenler lafa göre oy verirler. Hâlbuki Türkiye'de oy verenler devlet yönetimi ile ilgili oy verirler. Siz doğru olarak, ben şunu şöyle yapacağım, bunu böyle yapacağım diyor ve halkı da ikna ediyorsanız sonuca varabilirsiniz. Bana göre yeni bir parti bile çok iyi politikalar önererek, çok iyi iletişim kurarak umut edilmeyecek sonuçlara ulaşabilir.

Halk partisi ne yapabilir?

CHP şu anda yeni bir genel başkanın avantajını taşıyor. Fakat bir de biriken politikalar var. Halk, o politikaların bir kısmını kabul etmediğini bundan evvelki seçimde gösterdi. Şimdi yeni bir politikası yok, ama olmayacak anlamına gelmez. Yeni politikaları olur... Biz sizinle karşılaştığımızda deriz ki, Nuriye hanım, bak adam ekonomide bunları yapacak, mali politikaları bunlardır, ulaştırması şudur, siyasi politikaları şunlardır, anayasası bunlardır filan... Bu bir bütündür, tutarlıdır, bu adama oy verilir deriz. Ama böyle bir politika yok da, eski politikaları söylemeye devam ederse, eski oylarında kalırlar; yeni politikaların kabulüyle de yüksek oy alır.

Oylarını yükselebilmesi için muhafazakâr kesimin de oyunu alması gerekiyor mu?

Hepsini değil.

Mesela türban sorununu biz çözeriz diyor ama nasıl çözüleceğini söylemiyor. Burada bir eksiklik görüyor musunuz?

Bu bir eksiklik ama o bir politikanın devamı. Politika değişikliği yok gibi görünüyor. Seçim sonucunu etkileyen başlıca unsur ekonomidir. Bir muhalefet partisi ne yapmalı? İlk başta Türkiye'nin ekonomik durumunu doğru görmesi lazım.

Kılıçdaroğlu doğru göremiyor mu?

Emekliler perişan oldu diyor. Emeklinin perişan olması ne demek? Bundan 4 sene öncesine göre emekliye verilen paranın bugünkünden daha değerli olduğu demektir. Böyle midir değil midir? Bir parti liderinin ekonomik durum veya emeklilerin durumu kötü demesine gerek yok. Eğer buna inanıyorsa bunu söylesin ama bu doğru değil. Önce ekonominin gerçeğini doğrusunu tanımlayacak.

Şu an yoksulluk söyleminin dışında bir şey söylemediğine göre, ekonomiyi bilmiyor mu?

Hayır. Tetkik ediyor bence. Sonra karar verecek. Yoksulluk hakkında da söylediklerinin hepsini doğru görüyor değilim; yanlış kısımlar, cümleler de var, doğru cümleler de var.

Mesela hangisi yanlış?

Türkiye yoksullaşıyor: Yanlış. Türkiye'de çok yoksul var: Doğru. Bu ikisi aynı şey değil! Türkiye yoksullaşmıyor. Türkiye "varsıllaşıyor". Daha çok geliri var geçen seneye göre. Türkiye 2001-2002'den 2009 sonuna kadar ortalama, kriz dâhil yüzde 4,5 büyümüş. Ortalama.. Ondan evvel de hep 3,5 � 4 büyümüş. O halde Türkiye'nin fakirleştiği söylenemez. Türkiye'de her partinin yoksulluk politikası olması lazım. Ben bu yoksulluğu azaltmak için şunları yapacağım demesi lazım. Henüz bunları duymadık. Duyacağız. Bekliyorum.

Bir lider kolay yetişmiyor diyorsunuz.

Tabi kolay yetişmiyor. Siz 7 sene oligarşik bir liderin yönetimindeki bir örgütün içinde yaşamış bir insanı alıp lider yapıyorsunuz. E durun bakalım hemen kendisini toparlayamaz.

Seçime kadar öğrenir mi diyorsunuz?

Gayet tabi.

İnsan olgunlaşır öyle gelir partinin başına.

Halk partisinin öyle bir lüksü yok. Deniz Bey'in gitmesi, Türk siyasi hayatı için çok önemli bir olaydır. Onun yerine geldi Kılıçdaroğlu. Deniz Bey ayrıldıktan sonra, ben adayım dedi. Kendisinin adı üzerinde birleşileceğini kestirdi. Tabii arkadaşları yardım etti ve aday oldu. Bu bence CHP için büyük bir hizmettir. O yüzden bir süre daha kendini geliştirmesini beklemek lazım...

Örgütü elinde tutuyor mu şu anda?

Tutuyor mu tutmuyor mu daha belli değil. Ama şu anda tüzük değişmedi dolayısı ile aynı yetkilerle bu adam bizi milletvekili yapar mı yapmaz mı diye herkes bunun peşinde dolaşıyordur. Saygı gösteriyorlardır. Ama örgütün asıl başarısı saygıyla olmaz, onun başarısı halkla ilişkiyi doğru kurmasındadır. halka doğru politikalar önermesidir.

Baykal'ın geri dönüş sinyalleri verdiğini düşünüyor musunuz?

Henüz ben bir şey görmedim ama istediği muhakkak. Tekrar döneceğini ispat ederse, kabul ettirirse, hepsi döner, onunla beraber olurlar. Grup, örgüt başkanları, delegeler vs.

Deniz Bey tekrar o noktaya nasıl gelecek?

Bana göre gelmeyecek; gelmemesi lazım; hem yaşı müsait değil, hem yollar; ama teorik olarak böyle bir imkân vardır.

Önder Sav faktörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önder Bey tabii çok tecrübeli... Örgütü çok iyi tanır. Parti içi hukuku, ilişkileri çok iyi bilir. Kılıçdaroğlu'nun iyi bir lider olmasına yardım edecek bir insandır.

Baykal'ın iyi bir lider olmasına yardım etti mi ki sıra Kılıçdaroğlu'na geldi?

Etmiştir. Genel sekreterin liderine karşı görevi teşkilattan kendisine karşı bir şey çıkmasını önlemektir. Önder Sav , Kılıçdaroğlu'nun tam hâkim olamadığı örgütten merkez idaresine bir problem çıkmasını önler. Onları derli toplu tutar. Onların genel başkanın politikalarının yoluna sokmaya gayret eder. Kılıçdaroğlu onu kullanabilirse eğer.

Nasıl kullanması lazım?

Kendi politikalarını kendisinin belirlemesi lazım... Önder Bey'e karşı bir politika değil, ama yeni politikalar üretmesi lazım. Yeni bir genel başkanın ben politikaları değiştiriyorum demesinin ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz. Çok zordur. Onu mutlaka demeyecektir. Ama her gün yeni bir politikanın önerilmesi ve devam ettirilmesi lazım... Bunu Önder Bey değil, genel başkanın yapması lazım.

Berhan Şimşek, İstanbul'da varlık gösterebilir mi?

Kongreden seçilmedi. Bir süre sonra başkası da getirilebilir, onun başkanlığında başka bir şekilde de bir heyet kurulabilir. İstanbul çok önemli. Seçmenin yüzde 20'si... Onun için diyorum ki bugün kurulan geçici bir kuruldur. Bakacaklar edecekler İstanbul'a nasıl bir adam lazım diye. Yeni bir heyet, yönetim kurulu yok ortada. İstanbul örgütünün tam anlamıyla yeni düzene uyum sağlayacak bir şekilde kurulduğunu sanmıyorum.

Sarıgül CHP'ye geri dönebilecek mi? Onu alacaklar mı yeniden?

Mustafa Sarıgül'ün partiden ayrılması çok sancılı oldu. Sessiz sedasız olmadı. Yeni bir parti kurmak istedi. Yeni bir parti kurarken, partiye karşı birtakım sözler söyledi. Kendisinin dönmesi zor... Alınması da zor...

Kılıçdaroğlu seçildi kaset tartışması bitti. Psikiyatrlar yası tutulmamış travmaların sonradan hortlayacağını söylerler. Sizce bir daha ağza alınmaz mı bu mevzular?

Bir siyasi kariyerin böyle bir olayla noktalanmış olması çok hazin! O olayın içindeki kişiler bakımından tolere edilmesi çok zor. Belki de partinin yüzleşmesi daha doğrudur. Bir daha hiç konuşulmaması da çok zor. Ben konuşulmamasını tercih ediyorum ama konuşulmamasını çok zor görüyorum. Çünkü aktörlerin hiçbiri bırakıp gitmedi. Belki de böyle sessiz sedasız bırakıp gidecekler; bilemiyorum.

Yani Baykal önümüzdeki seçimlerde adaylığını yine Antalya'dan koymaz mı?

Mesela bir iki ay kala milletvekilliğinden ayrılacağım demesi veya uzaklaşması gitmesini çözüm diye görürüm. Ama yarın bir gün, Deniz Bey Cumhurbaşkanı adayı olursa o zaman bunun patlamamasını nasıl bekleyeceksiniz? Siyasi hayatta böyle olayların olmaması lazım... Bu hepimizi zayıflatıyor.

Sizi mesela nasıl zayıflattı bu olay?

Netice itibariyle, eski partimin genel başkanı. Bu yaralayıcı bir şey...

Yenilgiyi hazmetmesini mümkün görüyor musunuz?

Hayır. Umarım bir patlama yaşanmaz.

Kaset olayı olurken asıl amacın bir CHP MHP koalisyonu kurmak olduğunu iddia edenler vardı. Böyle bir şey bekliyor musunuz seçimden sonra?

Olacak şeyler değil bunlar. Bakın Türkiye'de 15 seçim oldu. Mesela 57 seçiminin sonucu yanlış mıydı? 65 seçimi yanlış mıydı? 73 yanlış mıydı? Hepsine bakın. Hepsi de doğrudur. Hepsi de maşeri vicdanın kanaatini yansıtır. Bu halkın aklı başındadır. Dolayısıyla, doğru olmayan, akla uygun gelmeyen bir seçim beklemeyin. Eğer seçim sizin aklınıza uygun değilse, siz kendi aklınızı kontrol edin.

Yani CHP'nin bir iktidar alternatifi henüz yaratmadığını söylüyorsunuz.

Şu anda yok. Ama bu tüzük değişiklikleri yapılır, yeni programlar oluşturulur, o politikalar güzel ifade edilir, ekonomide yeni çözümler bulunur o başka...

Recep Bey söylemini nasıl buluyorsunuz?

Recep Bey, çömelme hikâyesi falan bunlar 60 yıllık demokrasimize yakışmıyor.

Ben çömelmeyeceğim diye Gediktepe'ye gidecek.

Ayıp geliyor. Kusura bakmasın kimse. Kemal Bey benim sevip, saydığım biri ama yanlış bunlar. Emin Çölaşan bilmem ne yazdıı diye bunlarla uğraşılır mı? Diyelim ki oradaki ordu komutanları profil vermemeniz lazım dediler, veya demediler, kendi çömeldi. Bu mesele midir?

Kürt sorununu çözemedik, iş sonunda etnik temelde ayrışmaya mı dayandı?

Kürt sorunu, bu topraklarda hep birlikte yaşamak isteyen Kürtlerin sorunudur ve terör olaylarından bağımsızdır. Türklerin ve Kürtlerin birçok değeri birdir, dilleri farklıdır, etnik kimlikleri farklıdır. Bu iki unsur, dilleri ve kimlikleri kendilerinindir, onları tanımalıyız. İnsan hakları ve yönetim konusunu da çağdaş ilkeler içinde düşünmeliyiz. Her yerleşim yerinde oturanlar, kendilerine özgü sorunları demokratik seçimlerle belirleyecekleri meclisler ve onların belirleyecekleri yönetimlerinde görüşür ve çözerler. Kimse kimseden farklı değildir, aynı hakları vardır. Türkler ve Kürtlerin etnik temelde birbirinden ayrılması olanağı, doğal olmayan yollarla zorlanırsa, çok acılar çekilir, sonunda yine birliğe varılır.

PKK'nın demokratik özerklik söylemi ciddiye alınabilir mi?

Demokratik özerklik teklifi PKK'ya bağlanamaz; pek çok demokrasiye saygılı Kürt aydını ve siyaset adamı aynı öneriyi söylemişler ve geliştirmişlerdir. Zaten Türkiye Cumhuriyeti Meclisi, 2003'den beri yerel yönetimlere serbestlik vermek istemiş, anayasa duvarıyla karşılaşmıştır. Özerklik bugünkü belediye kanununa göre kısmen uygulanabilir, ancak asıl özerklik yeni anayasayı bekleyecektir.

ZAMAN



Bu haber 1,393 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,105 µs