En Sıcak Konular

TÜSİAD toplantısından çarpıcı notlar

25 Haziran 2010 13:52 tsi
TÜSİAD toplantısından çarpıcı notlar YİK toplantısında eksen ve terör tartışıldı. TÜSİAD'a göre 'Türkiye'de eksen kayması yok, dünyanın ekseni doğuya kayıyor.'

Dün gerçekleşen ve Kürt açılımına devam ile siyasi çözüm çağrısı yapılan Tüsiad toplantısında, kapalı kapılar ardında çarpıcı görüşler ortaya kondu. Mustafa Koç'un açık yaptığı çağrı ise TÜSİAD'ın gündemine damga vurdu. Koç, konuşmasında, 'Batı ayağımız Doğu kadar güçlü olmalı artık silahlar sussun, toplum konuşsun' dedi.
  
YİK toplantısında, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in gündeminde ağırlıklı konu terör saldırılarıydı. Açılımın bir türlü tanımlanamadığını anlatan Boyner: 'Şiddetin bir kez daha bizi pençesine almasına izin veremeyiz. Bu sorunun neden hala çözülemediğini bilmek istiyoruz'

TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, eksen kayması tartışmalarına iş dünyası adına cevap verdi: 'Türkiye'nin doğudaki gücü batıdakini, batıdaki ise doğudakini artırır. Yeter ki dış ilişkileri, iç politika malzemesi yapmayalım.'

Mustafa Koç şunları söyledi:

HER İKİ COĞRAFYADA DA GÜÇLÜ OLALIM

"TEK coğrafyada liderlik peşinde koşmak, dış politikamızın, ekonomide bugün ulaşmış olduğumuz küresel perspektifin gerisine düşmesine neden olacaktır. Doğru olan, her iki coğrafyada da güçlü olmak. Türkiye'nin batıdaki gücü doğudaki itibarını, doğudaki gücü de batıdaki itibarını artıracaktır.

YETER ki dünyaya birbiriyle çelişmeyen mesajlar verelim. Uluslararası ilişkileri iç politika malzemesi haline getirmeyelim.

KENDİ kendisine çelme takmayı bırakmış bir Türkiye, küresel düzendeki yerini biraz daha sağlamlaştırmanın paha biçilmez fırsatını yakalayabilir. Bu yaklaşım Türkiye'nin dış politikasında bir 'eksen kayması' olduğu yönündeki iddialara da en güzel cevabı oluşturacaktır.

BU çabalar, bugün, dünya ekonomisinin ağırlık noktasının batıdan doğuya doğru kaymaya başlamasıyla örtüşmektedir. Bu çerçevede, Türkiye'nin komşularıyla sıfır sorun politikası izlemesinde ve bölge sorunlarının masada çözülmesini talep etmesinde yadırganacak bir durum yoktur.

ANCAK bu inisiyatifleri geliştirirken, bazı aşırı girişim ve taahhütlerin doğurabileceği tuzaklara dikkat etmek gerekir. En ufak bir dikkatsizlik, dengeleri tahrip edebilir. Ülkemizi arzu edilmeyecek bir izolasyona sürükleyebilir.

AB'DEKİ KRİZİ İYİ DEĞERLENDİRELİM

YAKIN zamanda, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde 2010 yılında AB tarafından gelecek inisiyatiflerle bazı olumlu gelişmeler olabileceği yönünde işaretler konuşulmaya başlanmıştır. 'Eksen Kayması' kaygısıyla ortaya çıkabilecek bu tür inisiyatifler çok yakından izlenmelidir.

ALINACAK birtakım tavizlerin karşılığında, Türkiye'nin bugüne kadar olduğundan farklı biçimde konumlandırılmasına temel oluşturacak girişimlere fırsat verilmemelidir. Türkiye AB'ye tam üyelikten başka hiçbir seçeneği gündemine alamaz.

BATI ayağımızın en az doğu kadar güçlü olması halinde bu fonksiyon sürdürülebilir olacaktır. Bu tartışmalar yeniden başladığında yapılabilecek en büyük hatalardan biri de, euronun içine düştüğü mevcut sıkıntılara bakarak, AB'nin çözülme sürecine girdiği yolunda yorumlara sapmak olacaktır.

SIKINTILARI AB'nin geleceği hakkında spekülasyonlar üretme noktasından değil, Türkiye'ye yarattığı fırsatlar açısından değerlendirmeliyiz.

TOPLANTIDAN İLGİNÇ NOTLAR

Milliyet gazetesinden Murat Sabuncu'nun haberine göre, Türkiye’nin önde gelen işadamları, ana gündem maddesi artan terör olan toplantıda hükümetin İsrail gerginliği de masaya yatırıldı.

Haberde yer alan konuşmalardan bir bölümü şöyle:

"En çarpıcı konuşmayı işadamı Sedat Aloğlu yaptı. Bir dönem DYP’den milletvekilliği de yapan İKV eski başkanı şunları söyledi:

“Yıllar önceydi. Kürt konusunu toplantılarda dile getirdiğimde bu konuyu tartışalım dediğimde beni Kürtçülükle suçladılar. Ben en milliyetçi insanlardan biriyim. Ama bazı gerçekleri görmek lazım. Ben Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu konuya el atmasından memnunum. Kendisi sabırlı ve sağduyulu bir kişi. O yüzden katkısının olumlu olacağını düşünüyorum. Bir de anlayamadığım bir şey var. ABD’yle bilgi paylaşımı deniyor ya bölgeden gelen saldırılar konusunda. Türkiye’ye iki saat ötedeki kamplar için niçin bizim ABD’nin katkısına bu kadar ihtiyacımız olsun? Bir de şunu söylemek istiyorum. Artık hoşlanmadığımız bir takım şeyleri duymaya alışmamız lazım.
Bakın birkaç tane sayayım:

1-Çözüm aşamasında İmralı’nın görüşmelere katılması.

2-Anayasa’ya “bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu” maddesinin eklenmesi tartışmaları.

3-Bölgesel özerklik. Bunların kusulması lazım ki pislikler temizlensin. Kabullenilmesi zor olan konuşmalar yapılmalı.

Gül’ün adı öne çıkıyor

Bu konuda diğer konuşan isimler de önemli noktaları işaret ettiler. Mehmet Şuhubi, “Neden İspanya ve İngiltere’deki çözümlere bakılmıyor. AB ile bir şey olmuyor, bunu gördük. Yalnız bir ülkeyiz, dostumuz yok. Hükümetle muhalefet mutabakatı olmalı” dedi mesela.

Esin Güral, “Demokratik açılıma sivil toplum örgütleri olarak bizler sahip çıkmalıyız. Bunun için yol haritasını bizler hazırlayalım. Bu konuda yarın (bugün) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yapılacak toplantı çok önemli” dedi.

Zeynep Silahtaroğlu. Kendisi önemli bir turizm grubunun yöneticisi. Etkilenmeye başladıklarını anlatıyor. “Terörün negatif etkilerini hemen görmeye başladık” diyor.

Aynur Bektaş “Doğu’ya hep beraber yatırıma gidelim” çağrısı yapıyor. Barajın yüzde 5’e düşmesi gerektiği gibi siyasi konuların da altını çiziyor.

Cem Boyner: Halkın diliyle konuşulmalı

Yıllardır Kürtlerle ilgili problemleri en cesaretle dile getiren isimdir Cem Boyner. Gerek işadamıyken gerek YDH’yı kurduğunda politikada. Dün o da söz aldı. İşte konuşması:

“Biliyor musunuz Kürtler 30 yıl boyunca hiç Türk demediler. Muhatap olarak hükümetleri gördükleri için TC deyimini kullandılar. Oysaki Türkler hep Kürt dediler. Kürtler sadece politikaları dikkate aldığı için savaş ve uyuşturucu baronları kazandı hep. İki halkın birbiriyle problemi yok. Taşeron işine hiç girmeyeceğim. Açık yaraya sinek konar. Ancak bugünkü Milliyet’teki rakamlar çok önemliydi. (Nedim Şener’in 26 yılın kanlı bilançosu haberi. Bu süreçte 42 bin insanın öldüğü yazıldı. MS) Bir de geçen gün Egemen Bağış’ın söyledikleri. Hani geçen gün ölenleri Türk-Kürt ayrımı yapmadan ölü sayısını toplu veren. Bu çok önemliydi. Artık halkın diliyle konuşmanın zamanı geldi, askerin ve hükümetin diliyle değil.”

Hükümete yakın gruptan İsrail çıkışı

Boydak ailesi. Kayseri merkezli Türkiye’nin mobilya ile başlayan lojistikten finansa hemen her alanda hızlı büyüyen devi. “Hükümete yakın” olarak tanımlanıyor. Ama bakın grubun en önemli ismi Mustafa Boydak neler söylüyor:

“Ekonomide büyüme var. İhracatın üç dört katı cari açığı da unutmamak lazım tabii. Yabancı yatırımlar azaldı. 20-22 milyar dolarlık yatırımları özledik. Dış ilişkilerde İsrail ile ilgili istenmeyen bir olay yaşandı. Benim de İsrail ile iş ilişkilerim var. Yıllardır sürdürüyorum. Bu ülke ile ilişkiler onarılmalı. Buna TÜSİAD öncülük yapsın.”

Boydak’ın bu konuşmasından sonra Mustafa Koç “yapıcı” tutumundan dolayı Boydak’ı kutladı ve iki ülkenin “demokratik laik yapısına” dikkat çekti.

Bu bölümde söz alan Erdal Aksoy “ dünyada en önemli lobi güçlerinden birinin Yunan-Rum lobisi olduğunu” hatırlatarak kimi durumlarda onlardan destek istenebileceğini belirtti.

Başbakan’dan randevu bekliyor

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner geçen hafta ABD’yi ziyaret etti. Bu ziyarette Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile de görüştü. Basına kapalı bölümde Boyner bu temaslarla ilgili bilgi verdi:

“Clinton ile görüşmeye giderken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan brifing aldım. Dönünce de orada gördüklerimi anlatmak için Başbakan’dan randevu istedim ama henüz gelmedi. Orada Clinton’a, “İsrail’in gemiye (Mavi Marmara MS) yaptığı saldırıdan dolayı özür dilemesi gerektiğini söyledim. Türkiye’nin İran konusundaki (BM’deki hayır oyu MS) tavrı yüzünden ABD’yi bu konuda çalışmaya çok hevesli görmedim. Türkiye’nin gittiği yön ve üslubu konusunda tereddütleri var. Bana ‘bu konularda halk ne düşünüyor STK’lar ne düşünüyor?’ soruları sordular.”

Kaynak: Milliyet

 
TÜSİAD toplantısından çarpıcı notlar
YİK toplantısında eksen ve terör tartışıldı. TÜSİAD'a göre 'Türkiye'de eksen kayması yok, dünyanın ekseni doğuya kayıyor.'
Cuma, 25 Haziran 2010 08:18
 

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

Dün gerçekleşen ve Kürt açılımına devam ile siyasi çözüm çağrısı yapılan Tüsiad toplantısında, kapalı kapılar ardında çarpıcı görüşler ortaya kondu. Mustafa Koç'un açık yaptığı çağrı ise TÜSİAD'ın gündemine damga vurdu. Koç, konuşmasında, 'Batı ayağımız Doğu kadar güçlü olmalı artık silahlar sussun, toplum konuşsun' dedi.
  
YİK toplantısında, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in gündeminde ağırlıklı konu terör saldırılarıydı. Açılımın bir türlü tanımlanamadığını anlatan Boyner: 'Şiddetin bir kez daha bizi pençesine almasına izin veremeyiz. Bu sorunun neden hala çözülemediğini bilmek istiyoruz'

TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, eksen kayması tartışmalarına iş dünyası adına cevap verdi: 'Türkiye'nin doğudaki gücü batıdakini, batıdaki ise doğudakini artırır. Yeter ki dış ilişkileri, iç politika malzemesi yapmayalım.'

Mustafa Koç şunları söyledi:

HER İKİ COĞRAFYADA DA GÜÇLÜ OLALIM

"TEK coğrafyada liderlik peşinde koşmak, dış politikamızın, ekonomide bugün ulaşmış olduğumuz küresel perspektifin gerisine düşmesine neden olacaktır. Doğru olan, her iki coğrafyada da güçlü olmak. Türkiye'nin batıdaki gücü doğudaki itibarını, doğudaki gücü de batıdaki itibarını artıracaktır.

YETER ki dünyaya birbiriyle çelişmeyen mesajlar verelim. Uluslararası ilişkileri iç politika malzemesi haline getirmeyelim.

KENDİ kendisine çelme takmayı bırakmış bir Türkiye, küresel düzendeki yerini biraz daha sağlamlaştırmanın paha biçilmez fırsatını yakalayabilir. Bu yaklaşım Türkiye'nin dış politikasında bir 'eksen kayması' olduğu yönündeki iddialara da en güzel cevabı oluşturacaktır.

BU çabalar, bugün, dünya ekonomisinin ağırlık noktasının batıdan doğuya doğru kaymaya başlamasıyla örtüşmektedir. Bu çerçevede, Türkiye'nin komşularıyla sıfır sorun politikası izlemesinde ve bölge sorunlarının masada çözülmesini talep etmesinde yadırganacak bir durum yoktur.

ANCAK bu inisiyatifleri geliştirirken, bazı aşırı girişim ve taahhütlerin doğurabileceği tuzaklara dikkat etmek gerekir. En ufak bir dikkatsizlik, dengeleri tahrip edebilir. Ülkemizi arzu edilmeyecek bir izolasyona sürükleyebilir.

AB'DEKİ KRİZİ İYİ DEĞERLENDİRELİM

YAKIN zamanda, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde 2010 yılında AB tarafından gelecek inisiyatiflerle bazı olumlu gelişmeler olabileceği yönünde işaretler konuşulmaya başlanmıştır. 'Eksen Kayması' kaygısıyla ortaya çıkabilecek bu tür inisiyatifler çok yakından izlenmelidir.

ALINACAK birtakım tavizlerin karşılığında, Türkiye'nin bugüne kadar olduğundan farklı biçimde konumlandırılmasına temel oluşturacak girişimlere fırsat verilmemelidir. Türkiye AB'ye tam üyelikten başka hiçbir seçeneği gündemine alamaz.

BATI ayağımızın en az doğu kadar güçlü olması halinde bu fonksiyon sürdürülebilir olacaktır. Bu tartışmalar yeniden başladığında yapılabilecek en büyük hatalardan biri de, euronun içine düştüğü mevcut sıkıntılara bakarak, AB'nin çözülme sürecine girdiği yolunda yorumlara sapmak olacaktır.

SIKINTILARI AB'nin geleceği hakkında spekülasyonlar üretme noktasından değil, Türkiye'ye yarattığı fırsatlar açısından değerlendirmeliyiz.

TOPLANTIDAN İLGİNÇ NOTLAR

Milliyet gazetesinden Murat Sabuncu'nun haberine göre, Türkiye’nin önde gelen işadamları, ana gündem maddesi artan terör olan toplantıda hükümetin İsrail gerginliği de masaya yatırıldı.

Haberde yer alan konuşmalardan bir bölümü şöyle:

"En çarpıcı konuşmayı işadamı Sedat Aloğlu yaptı. Bir dönem DYP’den milletvekilliği de yapan İKV eski başkanı şunları söyledi:

“Yıllar önceydi. Kürt konusunu toplantılarda dile getirdiğimde bu konuyu tartışalım dediğimde beni Kürtçülükle suçladılar. Ben en milliyetçi insanlardan biriyim. Ama bazı gerçekleri görmek lazım. Ben Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu konuya el atmasından memnunum. Kendisi sabırlı ve sağduyulu bir kişi. O yüzden katkısının olumlu olacağını düşünüyorum. Bir de anlayamadığım bir şey var. ABD’yle bilgi paylaşımı deniyor ya bölgeden gelen saldırılar konusunda. Türkiye’ye iki saat ötedeki kamplar için niçin bizim ABD’nin katkısına bu kadar ihtiyacımız olsun? Bir de şunu söylemek istiyorum. Artık hoşlanmadığımız bir takım şeyleri duymaya alışmamız lazım.
Bakın birkaç tane sayayım:

1-Çözüm aşamasında İmralı’nın görüşmelere katılması.

2-Anayasa’ya “bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu” maddesinin eklenmesi tartışmaları.

3-Bölgesel özerklik. Bunların kusulması lazım ki pislikler temizlensin. Kabullenilmesi zor olan konuşmalar yapılmalı.

Gül’ün adı öne çıkıyor

Bu konuda diğer konuşan isimler de önemli noktaları işaret ettiler. Mehmet Şuhubi, “Neden İspanya ve İngiltere’deki çözümlere bakılmıyor. AB ile bir şey olmuyor, bunu gördük. Yalnız bir ülkeyiz, dostumuz yok. Hükümetle muhalefet mutabakatı olmalı” dedi mesela.

Esin Güral, “Demokratik açılıma sivil toplum örgütleri olarak bizler sahip çıkmalıyız. Bunun için yol haritasını bizler hazırlayalım. Bu konuda yarın (bugün) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yapılacak toplantı çok önemli” dedi.

Zeynep Silahtaroğlu. Kendisi önemli bir turizm grubunun yöneticisi. Etkilenmeye başladıklarını anlatıyor. “Terörün negatif etkilerini hemen görmeye başladık” diyor.

Aynur Bektaş “Doğu’ya hep beraber yatırıma gidelim” çağrısı yapıyor. Barajın yüzde 5’e düşmesi gerektiği gibi siyasi konuların da altını çiziyor.

Cem Boyner: Halkın diliyle konuşulmalı

Yıllardır Kürtlerle ilgili problemleri en cesaretle dile getiren isimdir Cem Boyner. Gerek işadamıyken gerek YDH’yı kurduğunda politikada. Dün o da söz aldı. İşte konuşması:

“Biliyor musunuz Kürtler 30 yıl boyunca hiç Türk demediler. Muhatap olarak hükümetleri gördükleri için TC deyimini kullandılar. Oysaki Türkler hep Kürt dediler. Kürtler sadece politikaları dikkate aldığı için savaş ve uyuşturucu baronları kazandı hep. İki halkın birbiriyle problemi yok. Taşeron işine hiç girmeyeceğim. Açık yaraya sinek konar. Ancak bugünkü Milliyet’teki rakamlar çok önemliydi. (Nedim Şener’in 26 yılın kanlı bilançosu haberi. Bu süreçte 42 bin insanın öldüğü yazıldı. MS) Bir de geçen gün Egemen Bağış’ın söyledikleri. Hani geçen gün ölenleri Türk-Kürt ayrımı yapmadan ölü sayısını toplu veren. Bu çok önemliydi. Artık halkın diliyle konuşmanın zamanı geldi, askerin ve hükümetin diliyle değil.”

Hükümete yakın gruptan İsrail çıkışı

Boydak ailesi. Kayseri merkezli Türkiye’nin mobilya ile başlayan lojistikten finansa hemen her alanda hızlı büyüyen devi. “Hükümete yakın” olarak tanımlanıyor. Ama bakın grubun en önemli ismi Mustafa Boydak neler söylüyor:

“Ekonomide büyüme var. İhracatın üç dört katı cari açığı da unutmamak lazım tabii. Yabancı yatırımlar azaldı. 20-22 milyar dolarlık yatırımları özledik. Dış ilişkilerde İsrail ile ilgili istenmeyen bir olay yaşandı. Benim de İsrail ile iş ilişkilerim var. Yıllardır sürdürüyorum. Bu ülke ile ilişkiler onarılmalı. Buna TÜSİAD öncülük yapsın.”

Boydak’ın bu konuşmasından sonra Mustafa Koç “yapıcı” tutumundan dolayı Boydak’ı kutladı ve iki ülkenin “demokratik laik yapısına” dikkat çekti.

Bu bölümde söz alan Erdal Aksoy “ dünyada en önemli lobi güçlerinden birinin Yunan-Rum lobisi olduğunu” hatırlatarak kimi durumlarda onlardan destek istenebileceğini belirtti.

Başbakan’dan randevu bekliyor

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner geçen hafta ABD’yi ziyaret etti. Bu ziyarette Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile de görüştü. Basına kapalı bölümde Boyner bu temaslarla ilgili bilgi verdi:

“Clinton ile görüşmeye giderken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan brifing aldım. Dönünce de orada gördüklerimi anlatmak için Başbakan’dan randevu istedim ama henüz gelmedi. Orada Clinton’a, “İsrail’in gemiye (Mavi Marmara MS) yaptığı saldırıdan dolayı özür dilemesi gerektiğini söyledim. Türkiye’nin İran konusundaki (BM’deki hayır oyu MS) tavrı yüzünden ABD’yi bu konuda çalışmaya çok hevesli görmedim. Türkiye’nin gittiği yön ve üslubu konusunda tereddütleri var. Bana ‘bu konularda halk ne düşünüyor STK’lar ne düşünüyor?’ soruları sordular.”

Kaynak: Milliyet

 




Bu haber 622 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,579 µs