En Sıcak Konular

Seyfi Dede'nin sırrı çözüldü

24 Haziran 2010 17:22 tsi
Seyfi Dede'nin sırrı çözüldü 1934’te Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Mezirme köyünde doğan Seyfi Oktay, Şeyh İbrahim Veli Ocağı’na mensup.

1934’te Malatya’nın Hekimhan ilçesine bağlı Mezirme köyünde doğan Seyfi Oktay, Şeyh İbrahim Veli Ocağı’na mensup. Adı Balyoz Darbe Planı’nda Adalet Bakanı olarak geçen Oktay, yargıya müdahaleyle suçlanıyor.

Adalet Bakanı Seyfi Oktay, “Maksatlı kadro oluşturuluyorsa işin felaketi ortadadır. İstediğiniz kadar yargı bağımsızlığından söz edin. Böyle bir kadro, bir de şebekeleşmişse yargının ne hâlde olduğunu kabul edin.” dedi.

Durun hemen heyecanlanmayın! Seyfi Oktay bu sözleri, yargıya müdahale ettiği iddiası taşıyan telefon kayıtlarının ortaya çıkması üzerine söylemedi. Adalet Bakanı olduktan beş ay sonra, 1992 yılında yaptı bu açıklamaları. DYP-SHP koalisyonunun Adalet Bakanı Oktay’ın kastettiği, yeni geldiği bakanlıkta istediği atamaları yapmak için rahat bir zeminin olmadığıydı. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Arif Yüksel, önünde engeldi. Onun için önce, kamuoyunda By-Pass Yasası olarak bilinen yasa hazırlığını yaptı. Atamalarda Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı yetkisiz kılmaktı amacı. Sonra Yüksel’in yerine Yusuf Kenan Doğan’ı getirdi. Bakanlıkta her şey istediği gibi işleyecekti; öyle de oldu.

Mehmet Seyfi Oktay, “Anayasa, demokratikleşme önünde engel.” de diyebiliyordu o zamanlar. Oktay’ın söylediği şu söz de tarihin sayfalarında yerini almış, karşımıza çıkmak için bugünü bekliyordu sanki: “Parmak çoğunluğu ile hukukun üstünlüğü korunmaz. Hukukun intikamı çok sert olur. Bugün olmasa bile bir başka zaman demokrasi ihlalinin cezası çekilir.”

Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, o gün eleştirdiğinin tam tersini yapacaktı daha sonra. Yargının onun zamanında kadrolaştığını, hukuk ve yargı ile ilgili aklıselim herkes rahatlıkla telaffuz ediyor bugün. Oktay’ın davalara yön verdiği ve referanduma gidecek Anayasa değişikliği paketinin can alıcı iki maddesi için de ‘parmak hesabı’ yaptığının, yasal izinle dinlenen telefon konuşmalarıyla ortaya çıktığı iddia ediliyor. Tekrar olacak ama ne diyordu Oktay: “İstediğiniz kadar yargı bağımsızlığından söz edin. Böyle bir kadro, bir de şebekeleşmişse yargının ne hâlde olduğunu kabul edin.”

Seyfi Oktay’ın bu durumu bir fıkrayı da akıllara getiriyordu. İki âmâ karşılıklı dolma yerken birisi aniden diğerine soruyor: “Dolmaları neden çifter çifter yiyorsun?” Suçlanan hem şaşırıyor hem de bir anlam veremiyor: “Yoo, ben tek tek yiyorum. İyi de nereden çıkardın şimdi bunu sen?” Berikinin istifini bozmadan verdiği cevap aynı zamanda hem bir davranışın hem de zihniyetin itirafıydı: “Hiiiç! Ben öyle yiyorum da.” Seyfi Oktay, henüz taze bakanken Adalet Bakanlığı’ndaki ‘şebekeden’ bahsetmişti ama tarih gösterecekti ki Seyfi Oktay ve hemen ardından görevi devredeceği Mehmet Moğultay dönemleri, Adalet Bakanlığı’nda kadrolaşmanın tohumunun serpildiği yıllar olacaktı.

Seyfi Oktay’ı belirli bir yaşın üzerinde olanlar siyaset adamı olarak tanıyor. Asıl mesleği serbest avukatlık olan Oktay, yıllardır siyasetin içinde bir isim.

Mehmet Seyfi Oktay ismine Türk siyasi tarihinde 1966 yılında rastlıyoruz. O yıl CHP’nin Ankara İl Yönetim Kurulu üyesi olduğunu görüyoruz. Ankara İl Başkanı da emekli Kurmay Albay Fevzi Arsın olmuş. Çok görmüyoruz tabii. Ne de olsa 27 Mayıs darbesi o yıllarda ‘bayram’ diye kutlanıyor.

Oktay, bundan üç yıl sonra da CHP’den milletvekili aday adayı olarak vitrine çıkıyor. 1973 yılında ise bu sefer Türkiye Birlik Partisi (TBP)’nde Ankara İl Başkanı olarak siyasete devam ediyor. Alevi kökenli bir grup siyaset adamının BP adıyla kurup sonradan TBP adını verdiği parti, 1966-81 yılları arasında siyaset hayatının içinde olmuştu. Partinin kurucusu Hasan Tahsin Berkman, amblemi de Ali bin Ebu Talib’i simgeleyen bir aslan ile onun çevresinde 12 imamı temsil eden 12 yıldızdı.

Ankara Belediyesi meclis üyeliği ve belediye müfettişliği görevleri de yapan ve 12 Eylül 1980’de ortalarda pek görünmeyen Oktay, bir daha, Necdet Calp’in genel başkanlığını yaptığı Halkçı Parti’nin 2 Eylül 1983 tarihinde açıklanan adayları arasında, Ankara 3. bölgeden çıkacaktı karşımıza. Oktay, bu tarihten sonra daha sık siyasetin gündemine gelecek, 12 Eylül Darbesi’nden sonra Meclis’e girerek, çıkışları ile Turgut Özal’ın ‘belalısı’ olarak isim yapacaktı. Ama bu süreç, Oktay’ın Adalet Bakanı olacağı, Süleyman Demirel’in Başbakanlık, Erdal İnönü’nün de Başbakan Yardımcılığı yaptığı DYP-SHP Koalisyon Hükûmeti döneminde ters dönecekti. Çünkü o zaman da, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Turgut Özal, Oktay’ın yaptıklarına karşı duracaktı.

Peki, ortaya çıkan telefon kayıtları ile gündem belirleyen ve yargının üzerinde yönlendirmeler yaptığı iddia edilen 49. ve 50. hükûmetlerde, 20 Kasım 1991’den 27 Temmuz 1994’e kadar Adalet Bakanı olan, 17, 19 ve 20. dönem milletvekilliği yapmış Mehmet Seyfi Oktay kimdi?

Oktay, 10 Nisan 1934 tarihinde Malatya’nın Hekimhan ilçesinin Mezirme, yeni adıyla Balıklaya köyünde dünyaya gelmişti. Ailesi Alevi kültüründe önemli ocaklardan Şah, aslında Şeyh İbrahim Veli Ocağı’na mensuptu. Ocak mensupları Türkiye’nin çeşitli bölgelerine yayılmış hâldeydi.

Mevcut bilgilere göre ailenin uzandığı sülale İsfahan ve Erdebil’den göçle Anadolu’ya gelip Ankara Keskin bölgesine yerleşmiş, zamanla yerli halkla anlaşmazlık çıkması üzerine Mezirme çevresini kendilerine yurt edinmişti. Rivayetler çeşit çeşitti.

Seyfi Oktay’ın dedesi Abidin Bey; onun babası da Başağaydı. Başağa bir unvandı burada. Emekli emniyet müdürü ve araştırmacı Yunus Koçak, başağayı şöyle açıklıyordu: “Ocaklarda en yaşlı seçilen kişiye bazı yerde şıh, bazı yerde şeyh, bazı yerde de halife diyorlar. Onların ocağında da başağa derlermiş. Genelde Şah İbrahim Mele ocağında da yaygındır başağa demek. O günkü deyim bugünkü deyime pek uymaz ama başağabey yani büyükabimiz anlamına gelir.” Bu, babadan oğula geçtiği için de İpşir Oktay’dan oğlu Seyfi Oktay’a geçmişti. Seyfi Oktay’ın dedeliği buradan geliyordu.

Koçak, buna rağmen Seyfi Oktay’ın babası ve dedesinin soyunun yer aldığı kayıtların kaybolduğunu söylüyordu: “Hekimhan ilçesinde Ermeniler Türk devlet dairelerinde meydan alabilmek için nüfusu yakmışlar. Sonra da vilayete bir defter koymuşlar, bildiğimiz bayağı bir defter. Gelmiş herkes oraya adını, soyadını, babasının adını yazmış. Oraya bir de ‘dönme yoktur soyunda’ diyerekten damga vurmuşlar. Sonra onlar gelmiş emniyet genel müdürü, vali, bilmem nüfus genel müdürü, içişleri bakanı olmuş. Bunlar çok. Hepsi biliniyor.

Ailesinin tek çocuğu olan polis şefi İpşir Oktay, köylüsü ve akrabası Zeynep (Ötürk) Hanım’la evlenmiş. Çiftin ikisi kız, dört çocukları dünyaya gelmiş. Kızlar hiç evlenmemiş. Kardeşi Hasan’ı 1992’de kaybeden Seyfi Oktay, ilk eğitimini köyünde tahsil etmiş. İlkokuldan sonra köyünden ayrılan Oktay, yüksek tahsilini ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde almış. 1955 yılında Emine (Öztürk) Hanım’la hayatını birleştiren Seyfi Oktay’ın üç çocuğu olmuş. Nesrin, Meclis’te çalışıyor ve MS hastası. İrfan’ın askerî okulda okuyup okumadığını; ayrıca Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askerî Mahkemesi’nde iki yıl devam edip 21 Mayıs 1984’te sonuçlanan davanın sanıkları arasında yer alan İrfan Oktay’ın Seyfi Oktay’ın oğlu İrfan olup olmadığını öğrenemedik. Aile fertleri de telefonlarımıza çıkmadı. Ancak, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminden önce Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Park ve Bahçeler Müdürlüğü yaptığını söyleyebiliriz.

Ailenin diğer bir çocuğu Ali Rıza Oktay ise babasının bakanlığı sırasında, 1992 yılında, Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda uzman olarak çalışırken Emlak Bankası Teftiş Kurulu’nda görevli Sevim Koç ile nişanlanmış ve çiftin nişan yüzüklerini Hüsamettin Cindoruk takmıştı. Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Daire Başkanı olan Ali Rıza Oktay ile Sevil Koç’un bundan bir yıl sonraki düğünlerinde nikâh şahitliklerini de DYP-SHP koalisyonunun başbakanı Süleyman Demirel ile onun yardımcısı Erdal İnönü yapmıştı.

Askerliğini 1960-61’de Erzurum’da teğmen olarak yapan Oktay, Ankara Barosu’na kayıtlı bir avukat. Bir ara Güneş Sigorta Genel Müdürlüğü’nde denetçi de olan Oktay, Petrol-İş Sendikası’nın da avukatlığını üstlenmişti.

Oktay, 12 Eylül’den sonra Halkçı Parti’den Ankara Milletvekili oldu. Sonra partinin Grup Başkanvekilliği’ne seçilen Oktay, HP’nin Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) ile birleşip Sosyal Demokrat Halkçı Parti adını almasıyla yoluna burada devam etti. Kısa süre sonra SODEP de kendini feshederek SHP’ye katıldı. O da SHP’de Grup Başkanvekilliği görevini sürdürdü. Bu dönemde SHP bir günde 105 önerge vererek âdeta Meclis’in çalışmasını engellemeye yönelik ilginç bir rekor bile kırmıştı.

1991’deki milletvekili genel seçimlerinde tekrar Meclis’e giren Oktay, koalisyonda Adalet Bakanlığı görevine getirildi. O sırada Adalet Bakanlığı’nda müsteşar Arif Yüksel’di. Oktay, bakanlıkta istediği atamaları yapamayınca Yüksel’i by-pass edecek yasayı çıkarmayı kafasına koydu. Milliyet Gazetesi’nin yasa hakkındaki başlığı olayı özetliyordu aslında: “Mahkemelere siyasi kadrolaşma yolu.” Oktay’ın planı, bakanlık merkez teşkilatında üst düzey atamalarda bakan ve başbakanın onayını yeterli görüyordu. Yani Cumhurbaşkanı Özal devre dışı bırakılmıştı. Mahkemelerde çalışan hâkim ve savcı dışındaki görevlilerin atanmalarını da, il ve ilçelerde adalet komisyonlarının yetkisinden alıp Adalet Bakanı’nın emrine veriyordu tasarı. Onun için yargının siyasallaşmasının miladı sayılıyordu bu hadise.

Oktay, Yüksel’in yerine, daha sonra CHP’den milletvekili adayı olacak Yusuf Kenan Doğan’ı atadı müsteşar olarak. Bu da 14 Eylül 1992’de Türkiye Gazetesi’ne yansıyan bir haberden: “Adalet Bakanı Seyfi Oktay, hâkimlik sınavında bile kadrolaşmayı ön planda tuttu ve kaybeden 220 kişiye imtihan kazandırdı.” Oktay, Adalet Bakanlığı’nda istediği kadrolaşmayı rahatlıkla yapacaktı artık.

Dosyaları başarı belgeleri ile dolu 700’ün üzerinde hâkim ve savcı görev sürelerini tamamlamamalarına rağmen keyfî olarak başka yerlere tayin edilmişti mesela. Bakan Oktay ise  “Adalet sistemini hantallıktan, eskimişlikten kurtarmak için köktenci çözümler getiriyoruz.” açıklamalarını yapıyordu.

Anayasa Mahkemesi bu yasayı daha sonra iptal etti ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti!

Oktay’ın, yargıç ve savcıların dört yıllık görev süresini doldurmalarına rağmen atama ve nakilleri ile ilgili taslağı geciktirmesi, adli ve idari yargıda da 200’e yakın yargıç ve savcı kadrosunu yetki yoluyla doldurmaya çalışması teşkilatta huzursuzluğa yol açmıştı. Bu amaçla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Oktay’a karşı deklarasyon bile yayınlamıştı. Öyle ki bugün herkesin radikal ulusalcı diye bildiği Vural Savaş bile Seyfi Oktay’ın o zamanki tutum ve davranışlarına dayanamayarak 1994 yılında HSYK’dan istifa etmişti.

Seyfi Oktay döneminde cezaevinden firarlar da gündemden düşmemişti. 1993 yılında, PKK, Dev-Sol ve TİKKO’cu 18 kişinin Nevşehir E Tipi Cezaevi’nden tünel kazarak kaçmaları Adalet Bakanı’nı yine hedef tahtasına oturttu. Bir yıl önce de TKP-ML-TİKKO üyesi 11 tutuklu Kayseri Cezaevi’nden firar etmişti. Seyfi Oktay hakkında firarlar dolayısıyla Anavatan Partisi tarafından gensoru verildi. Gensoruya Refah Partisi’nden de destek geldi. Ama Demirel’in parti grubuna ağırlığını koyması ile gensoru reddedildi.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nu da çıkaran Oktay, bu yüzden CMUK Seyfi diye de anılır olmuştu.

Sivas Olayları ve İSKİ davaları da onun Adalet Bakanlığı yaptığı dönemde vuku buldu. Oktay, olaylarda ciddi bir tahkikat yaptırmamakla eleştirildi. Ayrıca İSKİ skandalının soruşturulmasında baskı yapmakla suçlandı. Ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz tarafından istifaya çağrıldı. Olay özellikle ANAP’lılar tarafından Seyfigate olarak seslendirilmeye başlandı. Oktay, bu sefer İSKİ Skandalı ve adalete baskı yaptığı sebebiyle gensoru ile karşı karşıya kalacaktı.

Seyfi Oktay, 1. Çiller Hükûmeti’nde de Adalet Bakanlığına devam etti ve bu süreçte gerek avukatlık kanun tasarısı, gerekse HSYK hususunda tepki çeken çalışmalara imza attı.

Adalet Bakanı Seyfi Oktay bu dönemde PKK’lı terörist Oktay Koç’un dayısı olarak anıldıysa da Oktay bunu doğrulamayacaktı.

1994’te DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına da karşı çıkan Oktay, 27 Temmuz 1994’te bakanlık görevinden alındı. SHP Grup Başkanvekilliği ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanvekilliği görevlerine seçilen Seyfi Oktay, özellikle bakanlıktan ayrıldığı süreçte CHP içinde Sol Kanat-Yenilikçilerin sözcüsü konumuna geldi.

Türk Parlamenterler Birliği ve Anadolu Kulübü üyelikleri de bulunan 76 yaşındaki Mehmet Seyfi Oktay, uzun bir süre kamuoyunun gündeminde yoktu. Hatta Balyoz Darbe Planı’nda adı Adalet Bakanı olarak geçtiğinde de kimse ismi üzerinde durmadı. 1 Haziran 2010’da gözaltına alındığında Aleviliğini öne çıkaran Seyfi Dede’yi, Pir Sultanlara benzetenler de olmuştu. Ama o telefon kayıtları ortaya çıkmasaydı…

Yıllar önce Seyfi Oktay’ın söylediği gibi hukuk intikam mı alıyordu ne?

AKSİYON



Bu haber 1,731 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,073 µs