'Veziri feda' etmek isteyenler...

21 Haziran 2010 08:52 tsi
"Yöntem olarak 'gizli diplomasi'yi benimsemiş ve bu özelliği ile aslında Kissinger'a tur bindirmiş bile olan Davutoğlu'nun mütevazılığına karşın, buradan vurulmaya çalışılması konusunda bazı hatırlatmalar yapmak gerekiyor herhalde."

...
Davutoğlu Politikaları, Türkiye'nin dış politika eksenini Kuruluş Felsefesi'nin temel ilkelerine döndürme eğilimi taşıyor.Unutulmasın, Stratejik Derinlik'te vurguladığı ok ve yay, arketipleri; Türklerin doğuya doğru gerildikçe,  batıya ilerlemelerine işaret ediyordu.
Şu soruları sormak ve üzerine tartışmak durumundayız:

1937 YILINDA İRAN, IRAK VE AFGANİSTAN İLE SADABAD PAKTI'NI KİM İMZALAMIŞTI?
ULUSLARARASI LOBİNİN DAVUTOĞLU POLİTİKALARINA İTİRAZLARI, ACABA BU POLİTİKALARIN 'İSLAMCI' OLMASINDAN MI KAYNAKLANIYOR, YOKSA 'CUMHURİYETÇİ' OLMASINDAN MI?

Bu sorular üzerine kısa bir müddet düşünmek bile, Davutoğlu politikası hakkında bir fikir verebilir ve Türkiye'nin dış politika ekseninin kayması ne kelime,  kaymış eksenin gerisin geriye, yerli yerine oturtulmaya çalışıldığını gösterebilir.

Ancak, bu hareketliliğin sarsıntıları ve artçıları olması kaçınılmazdır.
Bu yüzden medyanın yapısı gereği, paniğe kapılıp, Davutoğlu'na 'yangında ilk kırılacak' ve bir sıkıntı anında ideal 'vezir fedası adayı' muamelesi yapanlar olması üzücü, ama normaldir.
Ama, yine aynı medyada Davutoğlu'na verilen Kemalist destek önemlidir.
Örneğin, Hıncal Uluç'un , 'Eksen kayarsa kayar,' yazısını yüksek bir milli refleks örneği olarak kaydetmeliyiz.

Başbakan'ın eski danışmanı Akif Beki'nin Davutoğlu'nu hedefe oturtan ve bir 'kişisel öfke' ürünü izlenimi bırakan yazısını ise şimdilik görmezden gelmek ve bir tashih beklemekten yanayım.
İnsanlar yakınlarında bulunduklarının 'biricikliğini,' 'derinliğini,' 'önemini,' göremeyebilir, görmek istemeyebilirler.

Ancak Ahmet Davutoğlu'nun en ufak bir sıkıntı anında, 'vezir fedası'na kurban edilmesine, başta başbakan olmak üzere, bu ülkenin hiçbir insanı, kurum ve kesimi izin vermez.

Şu da unutulmamalı:
Bugün yaşanan sarsıntılıların ardından gelecek' yeniden uzlaşma' Türkiye'nin de, Davutoğlu'nun da uluslararası fonksiyonunu kuvvetlendirmeyecek mi, dersiniz?

Ya bir de yaptığı işlerden haberleri olsa...
Davutoğlu'nun, kendisini ön plana çıkarttığı iddiası, Dış Politika takip edenler için aslında çok komik bir iddia.

Yöntem olarak 'gizli diplomasi'yi benimsemiş ve bu özelliği ile aslında Kissinger'a tur bindirmiş bile olan Davutoğlu'nun mütevazılığına karşın,  buradan vurulmaya çalışılması konusunda bazı hatırlatmalar yapmak gerekiyor herhalde.

Sırplar ve Boşnaklar arasında çöküş aşamasına gelmiş Dayton anlaşmasını iki buçuk yıla yakın bir zaman gizli diplomasi yürüterek kurtaran Davutoğlu'dur.

Lübnan ve Suriye arasında gizli diplomasi yürüten ve başarılı sonuç alan da Davutoğlu'dur.
Suriye-Irak arasındaki problemleri de gizli diplomasi ile çözen yine Davutoğlu'dur.

Davutoğlu'na eleştiri getirenlerin, bu konuları hiç bilmiyor, hiç duymamış, hiç okumamış ve hiç yazmamış olmaları bu gerçekleri değiştirmez.

Aksine, olan bitenden bu kadar bihaber olmaları Dışişleri Bakanı'nın mütevazı kimliğinin karinesi anlamına gelir.

Atılgan Bayar / Akşam'daki köşesinden ilgili kısım

Bu haber 1,329 defa okundu.