'Hayır' diyebilen Türkiye | " /> 'Hayır' diyebilen Türkiye | "/>

En Sıcak Konular

'Hayır' diyebilen Türkiye

10 Haziran 2010 09:07 tsi
'Hayır' diyebilen Türkiye Türkiye’nin BM’de verdiği oy ne anlama geliyor? İbrahim Kiras yazıyor...

İbrahim Kiras / Star

Türkiye’nin BM’de verdiği oy ne anlama geliyor? Bunu söyleyebilmek için batı ittifakının İran krizine yüklediği anlama bakmak durumundayız.

Görülen o ki genelde batı ittifakı ve özel olarak ABD için İran konusu üzüm yenecek değil bağcı dövülecek bir alan. Türkiye ve Brezilya gibi dünyanın yükselen yeni güçlerinin evrensel hukuk adına ve küresel barışı korumak amacıyla sergiledikleri girişime verilen cevap en azından bunu göstermiş oldu.

Daha önce ABD yönetimi tarafından ileri sürülmüş olan şartlar Türkiye ile Brezilya’nın çabalarıyla İran’a kabul ettirilince Washington yönetiminin kendi önerisinden vaz geçmek zorunda kalması çok anlamlı. Üstelik sonradan ortaya çıktı ki Tahran anlaşmasında kabul edilen şartlar bizzat ABD Başkanı Obama tarafından Türk ve Brezilyalı liderlere gönderilen bir mektupla harfi harfine uyumluydu. Buna rağmen Tahran anlaşmasının imzalandığı duyulduğunda ABD yönetimi kendi sözünü unutmayı tercih etti.

Neden? Özellikle 11 Eylül sonrasında rasyonalite zeminini kaybeden Amerikan dış politikası bir türlü toparlanamadı. ABD için bağcıyı dövmek uzunca bir süredir üzüm yemekten daha önemli. Amerikan dış politikası çoğu konuda sorun çözmeye değil güç gösterisine odaklı görünüyor. Oğul Bush döneminde yönetime hâkim olan psikolojik atmosfer hâlâ dağılmamış görünüyor. Çünkü Obama yönetimi kendisinden beklenen değişimi gerçekleştirmekte zorlanıyor. Onun da özellikle iç politikayla ve yönetimin iç dengeleriyle bağlantılı problemleri var. En başta da Dışişleri Bakanlığı koltuğunu vermek zorunda kaldığı eski rakibi Hillary Clinton’un İsrail lobilerinden güç alan kontra tutumu elini kolunu bağlıyor. Önümüzdeki Kasımda yapılacak kısmi parlamento seçimi bir diğer sınırlayıcı faktör. Yani Obama güç gösterisi yapmak zorunda. Diğer yandan kendi çözmesi gereken soruna Türkiye ile Brezilya’nın çözüm üretmesi de kabul edilebilir bir durum değil. Öyle anlaşılıyor ki aynı kompleks Avrupalı güçlerde de var.

Kendilerine küresel güç denilen “büyük devlet”lerin çözemediği sorunu Türkiye ve Brezilya gibi iki orta büyüklükteki devletin çözmesini kabul edebilecek durumda değiller. Nitekim etmediler.

Ama elbette kendilerinin sözkonusu problemi çözmeyi gerçekten isteyip istemedikleri ayrı bir mesele.

Özellikle Amerikan dış politikası İran örneğinde ortadaki bir problemin çözümünü hedeflemek yerine bir taraftan iç kamuoyunu memnun edecek, diğer taraftan da dosta düşmana gücünü ispatlamaya yarayacak bir neticeye odaklanmış bulunuyor. Bunun için de olanca gücünü kullanarak istediği neticeyi çıkartmaya çalışıyor. Batılı müttefikleri bir tarafa bıraksak bile, gayet iyi biliyoruz ki Rusya ve Çin’in ikna edilmeleri kolay olmadı. Nelerin rağmına alındığını bilmediğimiz bu destekler konunun ABD yönetimi için ne kadar hayati bir anlam taşıdığını gösteriyor olmalı.
Aynı şekilde Türkiye’nin de son ana kadar hiç değilse çekimser oy kullanması için baskı altında tutulduğunu biliyoruz. Türkiye’nin tutumunu da kendi şartları içinde değerlendirmek lazım. Brezilya ile birlikte ürettiği çözüm fırsatı ABD tarafından çöpe atılmış olan bir ülkenin İran’a yaptırım kararına evet demesi, hatta çekimser kalması düşünülemezdi.

Şimdi ne olacak? Kısa vadede çok fazla şeyin değişeceğini beklememek gerekir. En azından yaptırımlar İran cephesinde yeni bir şey getirmeyecektir. Ancak Türkiye bakımından geri dönülmez bir eşik geçilmiş bulunuyor. Bunu görmezden gelemeyiz. Özellikle batı ittifakı içindeki dostlarımızın “Hayır diyebilen Türkiye” ile yüzleşme ihtiyacını hissetmeleri lazım.

Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü, nüfusu, tarihi ve coğrafi konumunun getirdiği şartlar dolayısıyla ortaya çıkan dış politika tercihleri değişmeyeceğine göre dostlarımızın artık soğuk savaş döneminde olmadığımızı idrak ederek bizim için uygun gördükleri role ilişkin görüşlerinde bir değişiklik yapmaları gerekecektir.

Aksi takdirde bugünkü imkânların ve avantajların hayal bile edilemediği bir dönemde söylenmiş olan sözü tekrarlarız: Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır.



Bu haber 1,023 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,421 µs