En Sıcak Konular

Türkiye'deki savaşın sebebi AB!

18 Mayıs 2010 12:25 tsi
Türkiye'deki savaşın sebebi AB! "Bu savaşın bu kadar sert geçmesinin sebebi, AB’nin Türkiye’ye attığı kazık."

Mine Şenocaklı / Vatan

Siyaset Bilimci Prof. Hasan Koni, "Dışarıdan bir destek ve CHP’de yeni bir yapılanma ile gelecek seçimlerde bir koalisyon ortaya çıkar" diyor...

Röportajın birinci bölümü için lütfen buraya tıklayınız

Dünkü konuşmamızda eğer Anayasa Mahkemesi’nin kararı iptal yönünde çıkarsa, AKP’nin halka, “Ben size demokrasi getirdim ama muhalefet reddetti” deyip erken seçime gidebileceğini ve o mağduriyetle de üçüncü kez iktidara gelebileceğini söylediniz. O zaman Türkiye’de nasıl bir değişim olur?

Taban kültürü iyice Türkiye’ye oturmuş olur. Nişantaşı kültürü değil tabii!

Yani daha muhafazakâr bir ülke olur Türkiye...

Evet. Ama şeriat gelmez. Zaten Avrupa da bunu soruyor. “Gidiş nereye?” diye... Burada ben aynı zamanda AB’yi suçluyorum. Eğer 2005’ten sonra, o zamana kadar yapılan reformlar sonucu Türkiye’ye bir tarih verip “Sizi alacağız” deselerdi, şimdi ne onlar, ne de biz “Türkiye nereye gidiyor? Muhafazakâr mı olacak? Bu reformlar tersine mi gidecek?” diye şüphelere düşmezdik. Türkiye’nin birtakım eksen kaymalarında Avrupa suçludur.

Sizin de bu yönde şüpheleriniz var o zaman?

Evet. Eğer bu bir demokratikleşmeyse tamam, yanındayız. Liberalleşmeyse, tamam. Ama değilse, hem biz zor durumda kalırız, hem de Avrupa zor durumda kalır.

AB ile yol ayrımına gelinir mi?

Ona doğru gidiyor zaten.

Peki bir eksen kayması olur mu?

Daha önce de bu sorulmuştu bana. Dedim ki, Türkiye Avrupa Birliği’ne açılıyor mecburen. Çünkü liberaller destekliyor. Ama bu tarafa da açılıyor. Bu tarafa açılınca Rusya geliyor anlaşma yapıyor, İran geliyor anlaşma yapıyor, Suriye geliyor anlaşma yapıyor. AB için 50 senedir bekliyoruz. Orası da açılsın o tarafa da kayar Türkiye. 50 senedir açılım yapıyor, sistemi değiştiriyor, Kopenhag Kriterleri, buyrun hazır. Hayır, yetmez! Bilmem ne kriterleri, sonra bilmem ne kriterleri, işte Yunanistan’la sorunları çözün! Adam çözmeye çalışıyor, bu sefer “Ermeni konusunu açın” diyorlar. Açıyorsunuz, “Ama bilmem ne olmadı” diyorlar. Çünkü orası Hıristiyan, burası Müslüman. Bunu 30 sene evvel söyleseydiniz Türkiye daha başka alternatifler arardı.

Gümrük Birliği ile bedel ödemezdi, o kadar pazar kaybetmezdi...

Evet. Türkiye yerine tutup Kıbrıs’ı aldılar. Halbuki AB bize açılsaydı, Türkiye içindeki bugünkü çatışmalar çıkmazdı. O telefon dinlemeleri, o kasetler, karşılıklı mücadeleler, kirli politikalar. Çünkü toplum bir yön arıyor. Ve bu yönde de çok sertleşme var. Oysa AB içinde olsaydık, bu mücadele daha yumuşak, daha insancıl, daha hukuksal seyrederdi. Ben Türkiye içindeki bu gelişmelerden, çatışmalardan bu yüzden AB’yi suçluyorum.

Peki sonuçta bu değişim olumlu mu sizce?

Olumlu değil, zorunlu! Mesela ben eski sistemde eğitilmiş bir insan olarak bir sürü şeyi kabul etmeyebilirim. Ama bana geçmiş olsun. İstediğim kadar kabul etmeyeyim, ben radyo döneminin çocuğuydum. Şimdi 6 yaşındaki çocuğun kullandığı elektroniği kullanıyorum. Ne yapayım?

Değişim kaçınılmaz yani...

Maalesef. İnsanlara yıllarca “Ne Mutlu Türküm” dedirtmişsiniz. Ama şimdi çokkültürlülük çıktı. Bunun önünde de duramıyorsunuz. İşte, 3-4 tane karakolunuzu koruyamıyorsunuz.

Peki bütün bu değişim olurken böyle sert bir kutuplaşma olmak zorunda mıydı? Başka türlüsü olamaz mıydı?

Hayır, hep böyle oluyor. Bakın paranız varsa boşanmada, iki apartman, şu kadar para, bu kadar nafaka verirsiniz, kimse gazetelere gidip “Bu da böyle namussuz” demez. Ama paranız yoksa, yani sus payı verememişseniz o boşanma davası çok sert olur. Onun için Avrupa’yı suçluyorum. 2005’ten sonra Türkiye’ye tarih verip bizi alacaklarını söyleyeceklerdi. Böylece kimse birbirini yemeden, değişiklikler yavaş ve yumuşak şekilde geçerdi. Bu savaşın bu kadar sert geçmesinin sebebi, AB’nin Türkiye’ye attığı kazık. Boşanma parası olmadığı için, yani her kesime para eşit dağıtılamadığı için çok sert geçiyor bu savaş.

AKP’nin tabanında açlığın getirdiği bir saldırganlık var

Benim eksen kaymasından kastım çok tartışılan “Türkiye İran mı oluyor?” endişeleriydi...

O başka. Musevi Profesör Bernard Lewis diyor ki, “İran laik olacak, Türkiye muhafazakâr kalacak.” O Türkiye’yi çok iyi bilen biri, Atatürk üzerine kitapları var, öyle görüyor dışarıdan.

Ya siz nasıl görüyorsunuz?

İran modeli olmaz, burası çok daha farklı. Ama o tabandaki modernitenin, hangi modernite, laiklik ve hukukun üstünlüğünün de içinde olduğu Batı tipi modernite değil, zenginlik ve şehirleşmenin içinde olduğu modernitenin tersine bir gidiş olmaz Türkiye’de. Ama eski elitlerin de tekrar başat hale geleceği bir durum da olmaz. Zaten bakın, en başta bürokrasi elitleri vardı. Onlar okumuş, iyi insanlardı. Ama onların şu anda parası yok. Kim çıktı sonra? Demokrat Parti elitleri. Onların da parası bitti. Bu sefer AP elitleri çıktı. Sonra ANAP zenginleri çıktı. Onların bir kısmı 1999 krizinde döküldü. Şimdi yeni elitler çıkıyor. Yeni tüketim modelleriyle... İnşaat sektörüne bakın hep onlar var. Eski elitler de tabii bağırıp çağırıyor. “Biz de para istiyoruz” diye... Bu savaşın temelinde de bu var. Bu toplum tam demokratik olsa, başa kim gelirse gelsin, eşit dağılım olsa, isterse hep beraber külah taksınlar, kimse umursamaz. Ama asıl bağırma o dağılmadan. Çünkü siyaset nedir? Kimin, neyi, ne zaman alacağının bir otorite tarafından belirlenmesidir. Hakkımızı veriyorsanız sesimizi çıkarmayız. Ama verilmiyor. Bağırmayı artıran bu.

Fethullah Gülen’in de Ak Parti’nin bu gidişatından rahatsız olduğu söyleniyor...

Demirel’in yeğenini hatırlayın... Her yeni taban daha aç olarak geliyor. Beyazıt’la Timur karşılaşıyorlar. Beyazıt’ın veziri diyor ki, “Efendim çatışmaya girmeyelim, saklanalım. Sebebi de biz tok ve zenginiz. Aç olan Timur çok sert dalaşır, çok şey alır.” Bunun gibi... İnsanlar göçle geliyorlar. Biri kapıcı, biri garson, biri temizlikçi... Bir odada 20 kişi yatıp gece yarısına kadar çalışıyorlar. 4 sene sonra buraların sahibi oluyorlar. Kazanmak için aç olmak lazım. Boks maçından önce boksörü biraz aç bırakılar ki saldırganlığı artsın diye... AKP’nin tabanında da açlığın getirdiği bir saldırganlık var.

Peki ne zaman bu açlık doyurulur?

Ama yeni kuşaklar geliyor. Başka kültür ve başka istekler de geliyor. Hiç kimse forever (daimi) değil. Onun için Anayasa değişikliği gibi konular teknik konular. Ama madem ki, kuvvetler bir elde toplanacak. Bu güç biraz sonra başkasının eline geçerse ne olacak? Hadi bu sefer onların intikamı! Yarın başkasının intikamı. Biz devamlı birbirinden intikam alan bir toplum mu olacağız? “Böyle olmayalım, onun için uzlaşılı ve rasyonel bir anayasa yapalım” demiştim. Ama ne dediler, “Onlar da bunun acısını çeksinler” dediler. İyi de kuvvetler birliğini tek elde toplarsanız ileride öbürkünün eline geçer. Böyle keserken kılıç, tak öyle keser. Herkes insan.

Yalçın Küçük diyor ki, “Baykal son dönemde güçlendi. Bunun için dizlerine kaset sıktılar. Baykal istifa ederek iyi bir manevra yaptı.” Katılıyor musunuz?

Yeni gelişmelerle birlikte göreceğiz. İç dışı, dış içi etkiliyor. Hele Türkiye dışarıdan çok etkileniyor. Mikro açıdan ahlaka, insan haklarına ve ceza hukukuna aykırı bu tür komplolar. Ama Ortadoğu ülkelerinde bunlardan metrekareye bin tane düşüyor. Maalesef bu bölge böyle. Bizans oyunlarının olduğu bir bölge... İleride ne olacağını söylemek kolay değil. Doğru analiz yapabilmek için ilahi kudretlere sahip olmak gerekir. Çok değişen faktör var. Mesela bir İran savaşı çıkar. Türkiye dahil her taraf altüst olur. Ne şu kalır ne bu kalır.

Ama CHP olumlu adım atarsa elini güçlendirebilir diyorsunuz...

Tabii... Dışarıdan bir destek ve yeni bir yapılanma ile bir koalisyon ortaya çıkar. O zaman sağa sola kayış da olmaz.

Peki bu desteği ne yaparsa alır CHP?

CHP’nin yeni şeyler söyleyip, reformları üstlenmesi lazım.

Peki hep deniyor ki CHP de Gülen Cemaati’nden oy almayı becerebilmelidir...

Becerebilir. Ama Ecevit oy aldı ne oldu, yine iktidar olamadı. CHP de oy alır. Ama halk ne istiyor? İş istiyor, adalet istiyor. Camiler açık, isteyen gitsin akşama kadar namaz kılsın. Sorun çözülüyor mu? CHP, eski elitlerin yapısı üzerinde tutunmayacak. Her 7-8 senede bir 10 milyon insan geliyor. Onlar ne istiyor? Ne söylüyor? Bambaşka. Onların sesi olacak.

RUSYA İLE ANLAŞMADA BAŞIMIZA BİR ŞEY GELEBİLİR

Peki tam da bugünlerde Rusya’yla yaptığımız anlaşma?

Rusya’ya, ABD’nin izni var. Ama onda da başımıza bir şey gelebilir. Daha erken. Daha ses çıkmadı. Bir Nato ülkesinin Rusya ile nükleer enerji santralı yapmasının sonuçları ne olacak daha yorum yok.

Yani beklemek lazım?

Tabii... Ne gibi reaksiyonlar olacak? Şimdi İran’a karşı yeni yaptırımlar uygulanacak. Amerika’nın kafası ona takılmış durumda. Ondan sonra dönüp bakacak ki Türkiye nükleer anlaşma yaptı, bu ne getirir, ne götürür.



Bu haber 1,250 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,888 µs