En Sıcak Konular

Savaş daha da kızışacak!

17 Mayıs 2010 12:49 tsi
Savaş daha da kızışacak! Prof. Dr. Hasan Köni: "Baykal’ın kaseti uluslararası sistemin istediği yöne doğru bir gitme."

Mine Şenocaklı / Vatan

Kaset, Baykal’ın istifası, kafa karıştıran açıklamalar, CHP’nin geleceği ve tabii ki ülkenin geleceği üzerine konuştuk siyaset bilimci Prof. Hasan Köni ile... “Düzen değişiyor, düzen değişirken savaş da kızışıyor. Çünkü sadece AKP değil, uluslararası sistem Türkiye’nin değişmesini istiyor, direnenleri ezip geçmeye de kararlı” diyor Köni... Kim kaldı ki direnen? Ona göre son kale CHP. Kumdan kale olmamasının tek yolu ise temelini kuvvetlendirmek. Temel demek, taban demek! Tabana kuvvet çıkışın tek adresi ise onun tercümanı olacak bir lider! Kim? Herkes biliyor; o da tekrarlıyor: Kılıçdaroğlu!

Bir dönem kapanıyor, yeni bir dönem henüz başlamıyor ama... İşte ne oluyorsa bu yüzden oluyor. Şanslı mı addetmeliyiz kendimizi bu tarihi değişime tanık olduğumuz için, yoksa şanssız mı bu toz duman arasında nefessiz kaldığımızdan! Yıkılmaz kaleler birer birer düşüyor. Direnen kim varsa, bir kaset çıkıyor, direnişi kırıyor. Önce askerin, sonra üniversitenin, derken yüksek yargının sesi kısıldı. Tüm bunlar olurken pes perdeden bağıran bir tek CHP kalmıştı. Şimdi bir kaset, kaderini belirleyecek Türkiye’nin en köklü partisinin... Bir farkla, CHP’nin hâlâ bir çıkış şansı var! Kısaca böyle özetliyor siyasi panoramayı siyaset bilimci Prof. Dr. Hasan Köni... Merakla soruyorum, “Nedir o şans?” diye. “Cumhuriyet bir sosyal mühendislik projesiydi. Sünni, laik ve Türk kimlikli bir devlet kurulmak istendi, ama bu kadar tuttu. 75 milyonun ancak 5-10 milyonu kabullendi bu değişimi... Ve kalan 65 milyon, yani taban kendi sözünü söylüyor artık. Onların sözcüsü ise AKP!” diyor Köni.

Anahtar sözcük anlaşılacağı üzere ’taban’ ve işte bu tabanı dinlemeyi ve ona tercüman olmayı başaran rakipsiz kalıyor. Şimdi geliyoruz CHP’nin tek şansına, yine Köni’nin sözleriyle: “Ya hızla değişecek ya da bu kale de düşecek. Kendi tabanına kulak verirse, çıkış var. Bunu herkes görüyor, adını da biliyor; kime sorarsanız aynı cevabı alırsınız: Kemal Kılıçdaroğlu!”

Nasıl ki İsmet İnönü döneminde tıkanıklığı ’Ortanın solu’ sloganıyla Ecevit aştıysa, şimdi de böyle bir dönüşüme gerek olduğunu söylüyor Köni.

“Tabanın derdi adalet ve iş”

Peki tabanın derdi ne? Köni’ye göre, muhafazakâr değerlere sahip çıkılması elbette önemli, ama şu anda çok daha önemli olan talepler adalet ve iş! Yani hak ve ekmek! Soruyu bu kez o soruyor: “Peki kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir parti bu taleplere sahip çıkmayacak da kim çıkacak?”

Köni’ye göre, CHP’de değişim için un da, şeker de, yağ da var. Un, ‘hak arayan taban’, şeker ‘tabana kulak verecek lider alternatifi’, yağ da ‘uluslararası konjonktür’... Yani orta direk, yani Kılıçdaroğlu, yani Türkiye’de eksen kaymasından tedirgin AB... Helvanın pişmesinde ise tek engel var; hâlâ değişime direnen, günü okuyamayan, tabanın sesini duyamayan CHP yönetimi...

CHP, son kale! Savaş daha da kızışacak

Baykal’ın kaseti neden şimdi çıkartıldı? Olanı biteni bize açıklayabilir misiniz?

Biraz geniş açıklayacağım. Benim yaklaşımıma en yakını bugün (15 Mayıs cumartesi) Radikal’de yayımlanan Haluk Şahin’in yazısı... Diyor ki, “Türkiye Cumhuriyeti 2007 seçimlerinden beri daha önce hiç kimsenin geçmediği yerlerden, haritası çizilmemiş sulardan geçiyor. Bu sırada geminin içinde tam bir hegemonya kavgası yaşanıyor...” Yani cumhuriyetin elitleriyle, yeni elitler arasında bir mücadele var. Bu yeni dönemde bir taraftan, eskiden çok kabul etmediğimiz çok kültürlülük, mesela Alevi kültürü, Kürt kültürü, Ermeni sorununu çözme, Yunanistan’la yakınlaşma, Kıbrıs sorununu halletme var. Bir taraftan da bütün bu değişimler devam ederken, güçlü olan tarafın, eski yapının koruma alanlarıyla mücadele etmesi var. Nedir bunlar? Mesela AB’nin de istediği, ordunun sivil toplumun arkasına gitmesi. Peşinden ne var? Uluslararası gelişmelere uygun düşmeyen hukuk sisteminin değiştirilmesi var. Nihayet bu sistemin bir koruyucusu olan muhalefete geliyor sıra. Türkiye’de yeni gelişen bu yapı, dışarıdaki gelişmelerden de destek görüyor. Çünkü dışarıdaki konjonktür de buradaki yapıya, değişime göre belirleniyor.

Ama daha çok buradaki yapı dışarıdaki konjonktüre göre belirlenmiyor mu?

Tabii... Aslında her zaman öyle olmuştur. Bakıyorsunuz Türkiye’nin siyasal yapısına, hep eklektik, yani seçmeci. Bir Türk siyasal modeli yok ki! İşte, Fransız milliyetçiliği üzerine laiklik katarak, Türk milleti üzerinden yarı demokratik bir yapı ortaya konulmuş. Hâlâ o demokrasi oturacak! İşte sonraları dünyada sol akımlar çıktığında, Türkiye’de de çıktı. Ama çoğu arkadaş Marks’ın Kapital’ini bile okumamıştı. Nasıl solcuydular peki? Öbür takıma karşı! Yani solculuğu da bilmiyorlardı. Ondan sonra Ortadoğu savaşları nedeniyle İslami gelişmeler oldu. Amerika, Rusya’yı yıkmak için bu olayları destekledi. Özellikle ılımlı İslam’ı... Ama hiçbir sosyal mühendislik başarılı değildir. Nitekim orada da bir yerde eksen kaydı, ılımlı İslam aşırı sert bir İslami akım haline dönüştü. Amerika şu anda onunla, yani kendi yarattığı Frankeştayn’la boğuşuyor.

Peki şimdi bizde olan ne?

İşte bakın sosyal mühendislik olmuyor. Türkiye’de de biz cumhuriyet devrimleriyle demokratik bir yapı yaratmaya çalıştık. Bugün görüyoruz ki o yapı 75 milyon içinde, sadece 5-10 milyon! Demek ki böyle hareketlerin tabandan gelen ulusal sistemlerle gelişmesi gerekiyor.

Şu anda taban ne diyor, ne istiyor?

Bir kere şu Nişantaşı’ndan dışarı çıkıp konuşalım. Çünkü tabanın kültürü o. Bu Şerif Mardin’in teorisidir. Biliyorsunuz, Cumhuriyet kurulurken merkez çevre Sünni, laik ve Türk kimlikli bir yapıda oluşuyor. Ama 1950’den sonra yine Amerika’nın baskısıyla demokrasi kurulup, o taban kültürü merkez çevreye girince değişim yaşanıyor. Demokrat Parti de dine yakın bir partiydi, Adalet Partisi de, Özal’ın ANAP’ı da... AK Parti de dine yakın bir parti. Demek ki toplumun kültürü bu. Ve siz bu arada merkez çevre kültürünü 75 milyona yaymamışsınız. Ordunuz eğitim ordusu, ama halka Türkçe öğretememişsiniz. Kürtler İngilizce konuşuyor, Türkçe konuşamıyor. Öyle değil mi? Bizim hanımın Esenler’de bir okulu var; Melek Erman Köni Eğitim Merkezi... AÇEV ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yardım ediyor. Başörtülü kadınlar ve çocuklar geliyor. Esenler dediğiniz İstanbul’un tam içinde. Ama oraya gelen başörtülü hanımların yüzde 70’i Türkçe bilmiyor. Demek ki sosyal mühendislik bir yere kadar gitmiş, orada kalmış. Tabii ki bu iyi niyetli bir çaba. Cumhuriyeti kuranlar halkı yeniden yaratmak, geliştirmek istiyor. Ama buraya kadar. Paranız yok, Rusya korkusundan habire askeri harcamalarınızı artırıyorsunuz. Daha yeni yeni eğitim harcamaları askeri harcamaların üzerine çıktı.

Cumhuriyet sosyal mühendislik projesiydi ama tutmadı

Aslında zorunlu ilköğretim de askerin isteğiyle 5 yıldan 8 yıla çıktı...

Evet... Ama bu eğitim çalışması da yerine oturmuyor. Halkın istemesi lazım. İşin ilginç tarafı, bu dönemde de yapılan sosyal mühendislik yerine oturmayacak. Yine bambaşka bir yere gidecek.

Şimdi yapılmak istenen sosyal mühendislik nedir?

İslami taban kültürünü yaymak... Ama bu arada ülkeye teknoloji giriyor, uluslararası alanın etkileri giriyor. Yani asla yöneticinin kafasındaki yapı olmuyor. Ve olmayacak. Olması mümkün değil... Bu iletişim çağında halka bir çok şeyi yutturamıyorsunuz. Eskiden radyo ve birkaç gazeteyle ülkenin siyasi yapısını yönetmek mümkündü. Oysa bugün onları da aşan internet ve bloglar var.

Peki biz bu resim içinde Baykal’ın kasetini nasıl okuyacağız?

İşte bütün bu mücadele içinde direnen son kalelerden biri CHP. Yeni gelişen yapının önünde duranlar kimler? Asker, yargı ve muhalefet. Şimdi bu direniş kasetle değişik bir boyuta girdi. Böylece yeni girişimin önündeki kaleler kalkmış oluyor.

O zaman bu kaseti kim çıkarmış olabilir? Baykal diyor ki, tek suçlu hükümet...

Vallahi bu kadar karmaşık yapıda herkes işin içinde olabilir. İçeriden, dışarıdan, CHP’nin içinden, her yerden olabilir.

AK Parti tek başına bu kadar büyük bir hamle yapamaz!

Peki ağırlıklı olarak kim olabilir?

Bu sistemin değiştirilmesini isteyen güçler yapmış olabilir. Ama mesela AK Parti’nin de İran’a, Ortadoğu’ya yakınlaşması, bundan da hoşlanmayan sistem biraz sonra ona da el uzatabilir diye düşünüyorsunuz. Herkes kullanılabilir. Birileri gelir, “Hadi bak bu parti için daha iyi olacak” der. Siz AK Parti’den yapıldığını sanırsınız. Aslında dışarıdan gelen büyük sistemin adamlarıdır onlar. Onların kimler olduğunu bilmezsiniz ki!

Büyük sistemin adamları mı?

Evet. Yani Türkiye’deki sistem değişikliğini uluslararası sistem de destekliyor. Yoksa AK Parti tek başına bu kadar büyük hamleler yapamaz. Sisteme uymazsa zaten sistem ona da mutlaka bir yerde çarpar.

Gidişat nereye doğru peki?

Bunu söylemek çok spekülatif olur.

Benim anlattıklarınızdan çıkardığım AK Parti de böyle devam etmeyecek?

Evet.

Baykal’ın kaseti bir kırılma diyebilir miyiz o zaman?

Hayır. Baykal’ın kaseti uluslararası sistemin istediği yöne doğru bir gitme.

Baykal istifa ederek iyi bir manevra yaptı diyebilir miyiz peki?

Öyle ama yaşatmazlar. Çünkü Baykal sisteme karşı. Dışarıda yapılan yorumları okuyun. “Türkiye’nin önü açıldı” deniyor. Çünkü Türkiye’de sistem değişiyor. Sistemin önünde duran yapılar gidiyor. Bunlardan biri de CHP. Sistemin önünde duruyor, direniyor. Sistem bu yapıyı istemiyor ki!

Yine soracağım o zaman, Türkiye’de nasıl bir değişim olacak?

Değişim oluyor zaten, görmüyor musunuz! Tabanın sistemin içine girdiğini görüyoruz. Eski dönemin elitleri gidiyor, yeni elitler geliyor. Taban kültürüyle... Yeni elitler gelirken bu değişimin önünde duran askeri yapı, sivil yapının arkasına gitmeye zorlanıyor. Kürt açılımını yapabilmek için, Ermeni protokollerini açabilmek için, Yunanistan’la sorunları çözebilmek için hukuk sisteminin değişmesi lazım. Öbür türlü bunları yapanları eski sistem suçlu olarak görüyor. O da gidiyor. Sistemin üçüncü ve son ayağı muhalefet. Şimdi muhalefet de gidiyor.

Referandumdan ‘hayır’ da çıksa AKP kazanır

O zaman AKP daha da güçlenecek?

Evet daha da güçlenecek. Ama AK Parti’yi destekleyen uluslararası sistemin de bu değişim yönünde baskıları var. O sistemle birlikte değişiyor bu yapı. Eğer uymazsa bu sisteme, AK Parti de gider. Belki de bu değişimi yapacak olanlar CHP’ye yeni gelecek olanlar... Yani yeni sisteme göre CHP’yi kavrayıp, bu yeni yapı içinde ona güç kazandıracak olanlar. Nasıl ki Gordon Brown başarılı olamadı, gitti. İki genç geldi yerine, öyle.

Peki referandum 60 gün değil de, 30 gün sonra yapılsaydı ne olurdu?

Bu ilk bölüm konuşmamız uluslararası sistem analizi üzerindendi. Şimdi iç yapıya dönelim. Diyelim ki böyle bir kaset çıkarıldı. Çünkü iktidar muhalefeti yıpratmak istiyor. O sırada muhalefet de Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi dedi ki, “Bu son anayasa değişikliği şekil olarak Anayasa’ya aykırı.” Referandumda ise halkın çoğunluğu değişikliğe “Evet” dedi. Hukuki olarak referandum kuralları Anayasa Mahkemesi’ni bağlamaz. Bunun üzerine, “Bakın ben size demokrasi getirdim, muhalefet reddetti” diye AK Parti erken seçime gider. Ve o mağduriyet boyutuyla seçimleri alabilir. Diyelim ki Anayasa Mahkemesi’nden de anayasa değişiklikleri geçti. Bu sefer CHP’nin müthiş bir değişimi yakalaması lazım. Ya eski sistemle devam ederler, uluslararası konjonktürü dikkate almazlar, derler ki, Türkiye böyle. O zaman olayın nasıl gelişeceğini görürüz. Ya da değişirler.

Baykal da değişimin zorunlu olduğunun farkında değil mi sizce?

Farkında ama Türkiye’de insanların kişisel çıkarları sistemin üstünde. CHP’nin tabana inmesi lazım. Ilımlı, mütedeyyin insanlara inmesi lazım. Yeni bir şeyler söylemesi lazım. Bütün bunları şimdiye kadar yapmalıydılar aslında. Mesela Avrupa Birliği’ni CHP’nin savunması lazımdı. Sosyal demokrat bir parti olarak Kürt açılımını, Alevi açılımını, ordunun toplumun arkasına gitmesini de öyle... Tutucu, muhafazakâr diyorsunuz, ama reformlar öbür taraftan çıkıyor. Ters bir durum bu.

Peki nasıl bir değişimle şansı olur CHP’nin?

Karşı koyamayacağınız bir değişimde klasik laflar ederseniz size kimse oy vermiyor. Türkiye’de sağ hep yüzde 60-70 oy alır. Ecevit nasıl yüzde 42’ye geçti? “Ortanın solu” dedi. Ortanın solu halktı.

Ve yeni bir şey dedi.

Evet. “Vatanı nasıl kurtardık, haydi inkılap tarihi dersleri baştan!” demekle olmaz. Halk bunu istemiyor. İnsanlara, yeni bir şeyler söyleyeceksiniz ve dışarıdaki konjonktürü de dikkate alacaksınız.

Peki çatışmalar daha da sertleşecek mi?

Tabii sertleşecek. Görmüyor musunuz hapishaneden Apo ne diyor? “Ayın 31’ine kadar beklerim. Eğer çözüm olmazsa şehirlere kadar bu iş yayılır” diyor. Yani diyor ki, siz o kadar Anayasa değişikliği yapıyorsunuz, ama orada Kürtleri tanımayla ilgili bir şey yok, öyle mi? O zaman biz de mücadele ederiz. İyi de bu Anayasa’yı değiştirmeden bunu yaparsa AKP, Yüce Divan’da yargılanır. Peki Kürt açılımını nasıl yapacak? Açsa yargılanacak, açmasa PKK saldırıyor. Kendimizi biraz da onların yerine koymamız lazım.

Derviş, misyonunu tamamladı...

Peki CHP’nin yeni lideri Derviş olabilir mi?
Olmaz.

Neden?

Kullanıldı, bitti.

Misyonunu tamamladı mı yani?

Evet.

Peki kim tarafından kullanıldı? Bu büyük sistem tarafından mı?

Evet.

Peki ya Kılıçdaroğlu?

Türkiye’deki yapı kabul ediyor onu. Bunu anketlerde görüyoruz. Ama CHP içindeki yapı onu kabul eder mi? O parti bürokrasisiyle, delege sistemiyle olabilir mi, olamaz. CHP’nin altındaki siyasal sistem sabitlenmiş. Kılıçdaroğlu, Baykal’ın kurduğu o bürokratik yapı değişmeden bir şey yapamaz.

Başka biri çıkabilir mi peki?

Çok zor!



Bu haber 2,116 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,052 µs