İpler kimin elinde?

15 Mayıs 2010 09:29 tsi
"Genel Başkan iken bu kadar çalışmıyordum. Genel başkanlıktan ayrıldım, ama partiden ayrılmadım.”

Başbakan Tayyip Erdoğan dün Ankara’dan Atina’ya yola çıkarken CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa eden Deniz Baykal’a öyle bir yüklendi ki, Baykal da ona öyle bir yanıt verdi ki, son yılların en sert ve en belden aşağı vuruşlarla dolu atışması başladı.
Atışmanın tırmanmasında, Başbakan Erdoğan’ın eski basın danışmanı Ahmet Tezcan’ın önceki akşam bir televizyon kanalında ‘4 yıl önce bir derginin Baykal’la ilgili yayınını Erdoğan engelledi, yoksa Baykal’ın siyasi hayatı biterdi’ demesinin payı oldu.
Erdoğan’a bu sorulunca Tezcan’ı doğruladı, Baykal’ın internetteki görüntü skandalıyla ilgili iddiayı yalanlamadığını ikinci defa söyledi ve Baykal’ın tam nasırına basacak şu sözleri söyledi:
“Eşlerine ihanet edenleri biz hiçbir zaman bu toplumun içinde kalkıp da mağdur olarak göremeyiz, mağdur olarak da kimseye gösteremeyiz .”
Başbakan aynı basın toplantısında Anayasa değişikliği referandumunun 12 Eylül’de Ramazan Bayramı’nın hemen ardından yapılacağına da dikkat çekiyor, iftardan sahura kadar halka anlatacağı konulardan birinin de bu olacağını adeta ima ediyordu.
Erdoğan bu sözlerden sonra Atina’ya uçtu, ama Ankara karıştı.
Öğleden önce Kurultay’a yönelik olarak Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin ile ayrı görüşen Baykal, öğleden sonra yazılı bir açıklama ile Başbakanı ‘telaş ve tedirginlik içinde’, ‘fesat, fitne, dedikodu’ içinde olmakla suçladı.

‘Mahalle dedikoducusu konumunda’
Baykal ile bu yazılı açıklama ardından yaptığımız telefon görüşmesinde sorularıma şu
yanıtları alabildim:
Başbakan Erdoğan size sert sözler söyledi. ‘İhanet edenleri mağdur gösteremeyiz’ dedi. Siz de sert yanıt verdiniz? Bu sertleşme neye bağlı?
“Başbakan ciddi bir tedirginlik ve yazılı açıklamada söylemedim, panik içinde. Komplonun geri teptiğini görüyor. Komplonun kendisine yönelik bir tepkiye dönüştüğünü CHP’nin sahiplenilmeye çalışıldığını, Başbakan’ın da bu komplonun parçası olarak algılanmaya başlandığını görüyor. Onun sıkıntısını çekiyor. Şimdi işi başka zemine taşımak istiyor. Ama böylelikle içine düştüğü bataklıkta daha da derine batıyor. Sanki bu komployla meşgul değilmiş, bunda bir sorumluluğu yokmuş gibi davranmaya çalışıyor.”
Başbakan ikinci defadır sizin internet görüntülerini yalanlamamış olduğunuzu vurguladı. Bu konuda bir şey söyleyecek misiniz?
“Dedim ya, dedikodu yapıyor.  Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir başbakanın yaptığını sanmadığım şekilde dedikodu yapıyor. Başbakan bu sözleriyle bir mahalle dedikoducusu konumuna düştü.”

‘Elinden gelen melaneti yapıyorsun’
 Başbakan dört yıl önce size yönelik bir yayını durdurduğunu doğruladı. Neydi o?
“Şimdiki durumdan kurtulmak için 4 yıl önceden sahte tezgâhlar içine giriyor. Güya dört yıl öncesinden şövalyelik yapıyor. Ben senin himayene muhtaç değilim. Ne biliyorsan söyle. Niye kendine saklıyorsun? Güya siyasi hayatımı kurtarmış. Elinden gelen melaneti yapıyorsun. Biz bugün devletin koruması değil, iktidarın tehdidi altındayız. Gerçek budur.”

‘Kılıçdaroğlu’yla beraberiz’
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmeniz sırasında foto muhabirlerine birlikte el sallamanız, işaret verdiğiniz yorumlarına yol açtı. Öyle mi?
“Canım neyin işareti? Kemal bey ile şüphe yok ki beraberiz. O, beraberliğin fotoğrafı, beraberliğin görüntüsü. Bir ve beraberiz.”
Kılıçdaroğlu’na sempati olduğu görülüyor. Siz de partiye hâkim isim olarak, CHP’de birlik ve beraberliği sağlayacak isim olarak mı görüyorsunuz?
“Ben aday olmayı düşünecek her arkadaşımdan partide birlik ve beraberliği korumayı göz önünde bulundurmasını istiyorum. Bütün arkadaşlarıma da bunu söylüyorum. Bu kararı alacak olan partidir.”
Net konuşmadınız. İstifa kararınızı geri alıp genel başkanlığa dönme yolunda bir fikir mi oluşturuyorsunuz?
“Fikir değiştirmek yok. Aday değilim, adaylığa talip değilim. 22 Mayıs’ta Kurultay’a gitmeyeceğim. Bunları daha önce de söyledim, yeni bir fikrim yok.”

‘Başkanken bu kadar çalışmıyordum’
CHP başkanlığından istifa ettiniz, ama evinizde tam gün parti işleri çalışıyorsunuz...
“Evet. Genel Başkan iken bu kadar çalışmıyordum. Genel başkanlıktan ayrıldım,
ama partiden ayrılmadım.”
Aslında bu yanıt düşündürücü... İnsanın aklına Baykal, genel başkan iken böyle çalışsa belki CHP başka konumda olurdu sorusunu takan bir yanıt.
Baykal çalışıyor, Erdoğan’ı sert sözlerle suçluyor, ama Erdoğan’ın dün Ankara’da ‘Belden aşağı vuruş’ yorumlarına yol açan çıkışından sonra genel başkanlığa dönüşü biraz daha zorlaşmış bir karar haline gelmiş bulunuyor. Çünkü belli ki, Erdoğan ve AK Parti, referandum çalışmasını ve Ramazan Bayramı’nı fırsat olarak görüp, belki 2011’deki seçime de ön yatırım olmak üzere, ‘Baykal yalanlamadı’ temasını CHP aleyhine kullanma eğiliminde. Bu durumun CHP’ye muhtemel etkilerini herhalde Baykal da değerlendirecektir.

‘Derviş’le görüşmedim’
Şu an Baykal’ın geri dönüşü dışında en ciddi senaryo, Genel Sekreter Önder Sav ve ekibi sorunu giderilebilirse, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday adaylığı.
Son bir not: Dün Ankara’da Baykal’ın bir başka Kemal ile, Kemal Derviş ile görüştüğü iddiası ortaya atıldı. Baykal’a sordum, ‘Doğru değil’ dedi; ‘Son dönemde ne ben onu aradım, ne o beni.’

Murat Yetkin / Radikal

Bu haber 497 defa okundu.